3 Haziran 2010 Perşembe


182'deyim, kitap çok sürükleyici. İlk başta ilk kitabın daha iyi olduğunu düşünmüştüm ama şimdi belki ondan bile güzel. Kitabın dili çok güzel, yazarın mizah anlayışı çok hoş, normalde konu insana soğuk bile gelebilir ama dili, insan doğasını kabullenişi ve tabii Ripley'in keyifli hayatını anlatımı kitabı çok sıcak yapıyor. Kesinlikle serinin diğer kitaplarını da okumak istiyorum. Tom Ripley özellikle ilk kitapta antipatik bir karakterdi daha çok, şimdiyse işlediği o kadar cinayete rağmen sempatik:) Karısını seviyor, anlayışlı, düşünceli, hassas, güzellikleri görebiliyor, misafir perver, kibar, sürekli yeni şeyler öğrenmek istiyor, entellektüel, zevk sahibi... Tek sorun, soğuk kanlı bir şekilde cinayet işleyebilmesi. En son Derwatt tablolarının sahte olduğunu iddia eden Murchison'u evine davet etti, onu oldukça güzel bir şekilde evinde ağırladıktan sonra, hala tabloların sahte olmadığına ikna edemediği ve son anda bütün olayları açıkladığı için öldürmek zorunda kaldı. Hemen ardından Dickie Greenleaf'in kuzeni Chris de misafirliğe geldi, kendisi oldukça eğlenceli bir tip. Aynı anda sahte tabloların ressamı Bernard'da geldi, Tom ona bütün olayları anlattı ama Bernard müthiş bir suçluluk duyuyor ve olayları itiraf etmek istiyordu. Ama Tom onu ikna etti ve Fransız polisi soru sormak için geldiğinde son derece başarılı bir şekilde yalan söyledi. Bu arada Bernard'ın hassasiyeti güzel bir mizah unsuru olarak kullanılmış. Bernard da gittikten sonra Heloise (Tom'un karısı) Yunanistan tatilinden döndü, bir aydır ayrıydılar. Bu arada Heloise ve Tom'un ilişkisinden bahsedilmiş. Ama ben hala anlayamadım çünkü ilk kitapta Tom aseksüeldi neredeyse, şimdiyse karısıyla arasında normal bir ilişki var. Gerçi Tom onu daha çok ortağı olarak görüyor, yani arkadaşı gibi, burada onu seviyor, özlüyor ama aynı zamanda zihnini ona tamamen açmaktan, ona bağlanmaktan da korkuyor.Ancak "Karısının yerinde bir erkek, bir delikanlı bulunsaydı Tom daha çok gülerdi belki," sözleri onun eşcinsel eğilimlerini mi vurguluyor, bunu da tam anlamadım. Kısacası Tom hayatından son derece memnun, kitap okuyor, resim yapyor, bahçe işleriyle ilgileniyor, Fransızca çalışıyor, yapmak istediği her şeye istediği kadar vakit ayırıyor. Yardımcıları Madam Anette onlara güzel yemekler yapıyor, öğrenğin Murchison'la evde yedikleri tereyağlı dilbalığı ve eşliğinde içtikleri beyaz şaraplı yemek öyle güzel tasvir edilmişti ki, "koşullar farklı olsaydı, insana keyif hatta mutluluk verecek, aşıklarda -belki kahveden sonra- yatıp sevişmek ve biraz uyumak isteği yaratacak bir öğle yemeği sayılırdı bu". Üstüne tatlı olarak limonlu sufle yediler, tabii bu Murchison'un son yemeğiydi. Tom konuklarını her zaman son derece iyi bir şekilde ağırlıyor, özellikle akşam yemeklerinden sonra mutlaka konyak eşliğinde kahve içiliyor, çok hoş:)Bu arada resim http://en.fotolia.com/id/12355650 adresinden alındı, yine biraz fotoşopladım..:)

0 kalem yazmış:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...