13 Aralık 2011 Salı

Bir Geyşanın Anıları - Arthur Golden


Yıllar önce filmini izlediğim bu romanı hikayesini bildiğim ve filmine de çok bayılmadığım için okumayı pek düşünmüyordum, sonra ne olduysa fikrimi değiştirdim. 600 sayfalık cep boy gözümü korkutmuştu ama kitabı elime alır almaz su gibi aktı gitti. Vaktim olsaydı herhalde 1-2 gün içinde bitirirdim kitabı. Adından da anlaşıldığı üzere kitap bir geyşanın anılarından oluşuyor:)


Chiyo yoksul bir balıkçı köyünde hasta annesi, yaşlı babası ve kendisinden 6 yaş büyük ablası ile birlikte yaşamaktadır. Annesi ölümcül hastadır ve aile çok fakirdir. Baba, belki hem paraya ihtiyaç olduğundan hem de kızları daha iyi bir hayata kavuşabilir düşüncesiyle Chiyo 9 ablası 15 yaşındayken onları satar. İki kardeş Kyoto'nun geyşa bölgesi olan Gion'a getirilir, Chiyo eşsiz bir kızdır çünkü mavi-gri gözlere sahiptir, o geyşaların kaldığı evler olan okiyalardan birine verilir, abla Sato ile okiyanın kapısında ayrılırlar. Nitta Okiya'da büyükanne, anne ve teyze ile Hatsumomo isminde güzelliği ile ün salmış bir geyşa yaşar. Anne okiyanın sahibesidir, teyze de onun yardımcısı ancak bu kişiler arasında bir kan bağı yoktur aslında, ailevi hiç bir şey yoktur, herşey iş anlaşmalarından ibarettir. Chiyo önceleri çok ağlar, çünkü ablasının da izini kaybetmiştir, daha sonra onun bir genelevde çalıştığını öğrenir, onu ziyaret eder ve birlikte kaçma planı yaparlar. Ancak bunun sonu bir felaket olur, çünkü Chiyo kaçmaya çalışırken hem damdan düşüp ölümden döner hem de kaçarak kötü bir yatırım olduğunu ispat ettiği için geyşa olma ümidini de kaybeder, hayatı boyunca okiyada hizmetçi olarak yaşamaya mahkum olur. Sonra bir gün bu kadar ümitsizken çarşıda kendini tutamaz ve ağlamaya başlar. O sırada yoldan geçen kişi İchikawa elektriğin müdürü "Başkan" onu görür, onun yakışıklılığı ve şefkati küçük kıza umut verir, bir gün ne olursa olsun o adamla olmayı kafasına koyar, bir geyşa olup ileride onu tekrar bulacaktır.


Chiyo güzel bir kızdır ve aslında umut vadetmektedir ancak güzel Hatsumomo onun yükselişini engellemek için herşeyi yapabilir, Hatsumomo'nun rakibi ise Gion'un en güzel ve en ünlü geyşalarından Mameha'dır, aralarında amansız bir rekabet ve düşmanlık vardır. Hatsumomo Chiyo'nun evdeki varlığına da dayanamamakta ve kıza sürekli eziyet etmektedir. Mameha bir gün Nitta Okiyaya gelip Chiyo'nun eğitimini üstlenir. Chiyo sonunda geyşa olup Sayuri adını alır. Çok zor günler geçirir, bu günlerde tek bir umudu vardır Başkan'ı bulmak ve onunla olmak. 1920'li yıllarda başlayan Sayuri'nin serüveni 1950'li yılların ortasına kadar anlatılmakta. İkinci dünya savaşının Gion'da nasıl yaşandığı, geyşaları nasıl etkilemiş olduğuna da değinilmiş. Geyşaların o kadar güzelliklerin, eğlencenin içinde köle gibi bir hayat yaşamaları beni etkiledi. Bir geyşanın ne olursa olsun, isterse okiyası tarafından kız evlat olarak ilan edilmiş olsun, isterse en meşhur ve en çok para kazanan geyşa olsun, kendi hayatı üzerinde hiç bir söz hakkı yoktur, o giyeceği kimonoyu bile seçmekte özgür değildir, herşeye okiyanın annesi veya eğitmeni karar verir.

"Bir geyşanın kırılgan dünyası" - Ekaterina Pushkareva (Bu ilustrasyona bayıldım...)

Bu kitap müthiş bir aşk hikayesiydi. Önce, kitabın ortalarında kitapta adı geçen kişilerle ilgili internette arama yaparken kitabın kurgu olduğunu öğendim ve açıkçası hayal kırıklığına uğradım. Öyle güzel, öyle gerçeke bir hikayeydi ki. Geyşalar her zaman güzel, büyüleyici, zarif ve nazik görünmek zorundalar, bir kelebek kadar kırılgan görünen bu kadınlar aslında öyle güçlü olmak zorundalar ki, asla duyguya yer yok bu dünyada, erkekleri eğlendirirken kendileri de eğlenebilir belki ama emirlerden dışarı çıkmak imkansızdır. Bunca zorluğun ve acının içinde Sayuri kalbinde asla solmayacak bir aşk büyütmüş ve hep bunun için beklemişti. Bu arada kitaptaki kimono tasvirleri de çok güzeldi, bunu da belirtmeden geçemeyeceğim.

Kitap bittikten sonra ise biraz da teşekkür kısmında adı geçen kişilerle ilgili araştırma yaptım. Yazar, özellikle Mineko Iwasaki'ye anılarını anlattığı için teşekkür etmiş. Yani kitap büyük ölçüde Iwasaki'nin anılarından oluşuyormuş. Iwasaki 1960-70'lerde Gion'un en meşhur geyşasıymış, 20'li yaşlarında kariyerinin zirvesindeyken evlenip emekli olmuş. 2001 yılında Arthur Golden'i, kendisine "çok gizli" olduğunu belirterek ve isimsiz yayınlanması şartıyla anlattığı anılarını ve gerçekleri çarpıtmak ve karakterleri yanlış vyansıtmak suçlamasıyla dava açmış. 2003 yılında dava düşmüş sanıyorum ancak Iwasaki geyşa gelenekleri ve gizlilik anlaşmasına ihanet ettiği için ölüm tehditleri alıyormuş. Iwasaki, Arthur Golden'in kendisine ihanet ettiğini, gerçeği çarpıttığını, örneğin bir geyşanın bekaretinin açık arttırmayla satılması gibi şeylerin asla olmadığını söylemiş. Ve kendisi esas gerçekleri anlatabilmek için "Gion'un Geyşası" (sanıyorum Türkçe'ye çevrilmemiş) isminde bir kitap yazmış.



Son olarak bence Bir Geyşanın Anıları kesinlikle çok güzel bir kitap, tavsiye ederim:)

Resim 2: http://30.media.tumblr.com/tumblr_lq6yghoXtI1qh09kzo1_500.jpg
Resim 3: http://coolvibe.com/wp-content/uploads/2011/02/The-fragile-world-of-a-geisha.jpg
Resim 4: http://farm2.static.flickr.com/1354/4723242363_83638ae356.jpg

13 yorum:

  1. işte bak sen böyle anlatınca vuu süper diyorum ama ben bu kitabı okumaya başlayınca aman beee deyip bırakıyorum
    2 kere bıraktım kitabı ..

    YanıtlaSil
  2. :)) bilmem herhalde ben Japon kültürüne duyduğum ilgiden çoğu kişinin sıkıcı bulduğu detaylar hoşuma gitti, sanırım o yüzden kitabı bu kadar beğendim:)

    YanıtlaSil
  3. ben lisenin başlarında okumuştum ve gerçekjten etkileyici bulmuştum.hatta öyle bir etki bıraktı ki uzun süre araştırma halinde kaldım:Dama filmi bi okadar kötüydü şahsım adına konuşursek:D

    YanıtlaSil
  4. evet haklısın ben de filmini pek beğenmediğim için uzun süre kitabı okumaya yanaşmamıştım, ama kitap gerçekten etkileyici:)

    YanıtlaSil
  5. Kitabı okuduğumda çok etkilenmemiştim. Sonra da bir arkadaşıma verdim. Şimdi bu yazıyı okuyunca tekrar ilgimi çekti açıkçası. Filmi de güzeldi.

    YanıtlaSil
  6. Sevindim:) bazen onceleri begenmedigimiz bir kitaba veya filme zaman gecince tekrar baktigimizda fikrimiz degisebiliyor:)

    YanıtlaSil
  7. Ben ilk elime aldıgımda bir solukta okudum bitti. Çok akıcıydı Eren. Sonra filminide izledim zaten :)

    YanıtlaSil
  8. Evet Aslıcım, aynen, sayfaları merakla çeviriyorsun ve o 600 sayfalık roman su gibi akıp bitiyor:)

    YanıtlaSil
  9. filmide,kitabıda bir çırpıda bitmişdi bendeniz tarafından..dediğin gibi çok akıcı içine alıyor hemen kaç sayfa çevirdiğini bile farketmiyorsun...herkes okumalı kesinlikle özellikle kitabını!

    YanıtlaSil
  10. kitabı bir çırpıda bitirmiştim..gerçekten keyifle okunabilecek sayfaları çabuk çabuk merakla çevrilen bir kitaop...filmi desem keza öyle keyifle izlenilesi güzellikte..bu tavsiyelere sonuna kadar katılıyorum herkes izlemeli ve okumalı..

    YanıtlaSil
  11. Sevgili Meyra, yorumuna katılıyorum, uzun zamandır böylesine sürükleyici bir kitap okumamıştım, güzel yorumun için teşekkür ediyorum, sevgiler:)

    YanıtlaSil
  12. Üniversite yıllarımda izlemiştim filmini sinemada ve ben de beğenmemiştim, sen anlatınca hikayeyi sahneler tekrar canlanıverdi gözümde, tekrar izlesem beğenirim belki, insanın bakış açısı değişiyor zamanla, eskiden elime alıp bıraktığım kitapları şimdi beğenerek okuyorum, bazı şeylerin zamanı var, o zamanı beklemeli

    YanıtlaSil
  13. Evet zamanla insanın bakış açısı değişebiliyor:)ama filmi pek beğenmesen de kitabı beğeneceğini düşünüyorum, tavsiye ederim:)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...