5 Ağustos 2014 Salı

Jacob de Zoet'in Bin Sonbaharı - David Mitchell

David Mitchell’I özellikle sinemaya da uyarlanan Bulut Atlası isimli romanıyla tanıyoruz. Bulut Atlası’nı okumadım ama ismi nedeniyle bu kitabını çok merak ediyordum. Yazarın 2010 yılında yazdığı bu kitap Doğan Kitap’tan 2014 Mayıs’ta çıkmış. 653 sayfalık roman biraz göz korkutuyor ama kesinlikle içinde kaybolacağınız bir roman. David Mitchell hakkında pek bir şey bilmediğimi itiraf edeyim, ama yazarın 1969 doğumlu olduğunu okuyunca çok şaşırdım, böyle ustaca bir roman için genç bir yazar diyebilirim Yazar her kitabıyla ya bir ödül almış ya bir ödüle aday gösterilmiş, bu kitabı da 2010 Booker finalisti ve yazarımız da İngiliz Uluslar Topluluğu en iyi yazar ödülünü almış. Kitap hem yazımıyla ama en çok da gerek tarihi gerek yaşayış açısından bir dönem ve bölge ile ilgili inanılmaz miktarda bilgiyi özümseyerek bunlardan edebi bir metin ortaya çıkarmasıyla beni büyüledi.

Evet, gelelim şimdi konumuza, ah kızıl saçlı sempatik Hollandalımız Jabob de Zoet’ten, onun gezindiği Japonya’dan uzun uzun bahsetmek isterdim ama neyse kısaca konuyu özetleyeyim ben. 1799 yılında, sözlüsü Anne ile evlenebilmek için para kazanmak umuduyla Jacob de Zoet bir ticaret şirketinde katip olarak 5 yıllığına Hollanda’dan Nagazaki’deki Decima serbest ticaret bölgesine gelir. Ancak ne basit bir katip olarak şirket yöneticileriyle ne de okumuş takımından bir züppe olarak tayfa takımıyla arkadaşlık edemez. O da zamanla aynı evde kaldığı Doktor Marinus ile yakınlık kurmaya çalışır once, ama bu sıradışı ve huysuz adamla arkadaşlık etmek de çok zordur. Japonya’da kızıl saçlı bir yabancı olarak bir Japonla arkadaşlık etmek ise imkansızdır. Jacob için bir diğer zorluk ise aile yadigari Zebur’u canı gibi korurken bu kıtsal kitabın ışığında yaşamını sürdürmeye çalışmaktır, çünkü bir yandan şirkette yapılan bazı yolsuzluklar karşısında çaresiz kalmakta bir yandan da kalbine söz geçirmeye çalışmaktadır. Evet, Jacob de Zoet, özel izinli olarak Dr. Marinus’tan tıp dersleri almaya gelen Orito Aibagawa’ya aşık olur. Ama yüzünün yarısında yanık izi olan bu kadına olan aşkı kabul edilemezdir. Ancak öyle bir şey olur ki, bir tarafta Orito, bir tarafta Jacob bir tarafta da çevirmen (ve Orito’nun eski sözlüsü) Ogava’nın olduğu zorlu bir macera başlar.


Kitapla ilgili yorumlarıma gelirsek, bir kaç sayfadan oluşan ilk bölümü okuduğumda doğrusu çok iyi bir izlenim edinmemiştim, çünkü ilk bölümde ebe Orito detaylıca anlatılan oldukça zor bir doğuma yardımcı oluyordu. Okumaya devam ettim tabi ve ilk 400 sayfayı bitirdiğimde çok müthiş bir roman olduğunu düşündüm, beni büyülemişti kitap. Okumaya devam ettim, bu sefer sıra (çok da spoiler sayılmaz ama İngiliz gemisinde yaşananlara ve devamındaki kısımlara geldi, bu 100-150 sayfa boyunca çoğunlukla sıkıldığımı itiraf edeyim. Yazar bence bu tip gemicilik, diplomasi vs. konusunda bir şey yazma isteğini romanın bu kısmında gidermiş, bana soracak olursanız bu bölümün yarı yarıya kısatlmasıyla romanda bir kayıp olmazdı ve akıcılık korunabilirdi. Kısacası roman bir bütün olarak hüzünlü bir aşk hikayesi, çoğunlukla Jacob de Zoet’in Japonya’da geçirdiği uzun ve zorlu yılların hikayesi, kahramanımızın geçirdiği değişimi anlatan bir yolculuk hikayesi. Bu arada kitap kapağı güzel ama kırmızı pembe Hollanda laleleri ile oldukça neşeli oysa hikayemiz hüzünlü, daha farklı bir kapak seçilebilirdi diye düşünüyorum. Toplamda benim çok beğendiğim bir kitap olan Jacob de Zoet’in Bin Sonbaharı’I tavsiye edeceğim bir kitap oldu.

Bu arada kitabın ismi neden Jacob de Zoet’in Bin Sonbaharı derseniz? Kitapta bu sorunun cevabı şöyle geliyor “Japonlar ülkelerine süslü isimler verirlermiş. Bin Sonbahar Ülkesi veya Güneşin Doğduğu Yer gibi…”.

resim 2:http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/ac/Nanbansen2.jpg

14 yorum:

  1. bulut atlasını okumadım ama izledim. ilginçti ama çok sıkılmıştım filmde yaa. uazmıştım bloga 2 yıl oldu herhalde. silmiştim sona yazıyı. ama bak bu kitap evet ilginç ismi de hoş konu da ama uzun diyon. böle tarihi kitap yazmak için ne çok araştırma gerekiyodur di mi. du bunu almayım ama çevrede alan birinden alıp okurum bi ara :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani uzun evet ama güzel kitap, bulut atlasını ben de okumadım filmini izledim biraz karışık ve uzundu ama güzeldi, bu kitapta esas adam ve esas kız var, dediğim gibi güzel :)

      Sil
  2. bende çok hoş bi kitap mimi var yaaa yapınsanaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gördüüüm hatta sana süper yazmışsın da dedim ve yapmayı da düşünüyorduum saool:)

      Sil
    2. hımm taam düşündüğünü bilmiyoduuum :)

      Sil
    3. Hihihi:) Deep Senin burcun neydii?:)

      Sil
    4. bak ben ocak babam şubat kızkardeşim mart annem nisan doğumlu :)

      Sil
    5. her ay bir pasta ne güzeel:)) yoksa oğlak burcu musuuun? ama kovaydın galiba sen?:)

      Sil
  3. Okursam eminim o gemicilik v.s. kısımlarında ben de sıkılacağım ama kapağı cidden çok güzelmiş (kapağı için kitap okunur mu diyorum kendime, çok ayıp O.o :))

    Şaka bir yana, yazı gayet özendirici, listeme ekledim, teşekkür ederim :)

    Bu arada, bloguna ismini veren Okuma Günlüğü'nü de merak edip aldım ama henüz okuyamadım, aynı yazarın Geceleyin Kütüphane isimli bir kitabı da varmış bende, o da okunacak listesinde kalmış. Özellikle Okuma Günlüğü'nü tavsiyenden dolayı çok merak ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oluyor öyle evet mesela ben de senin blogunda Seni Sevmiyorum'u gördüğümde ilk kapağı dikkatimi çekmişti:) Kitap gerçekten güzel seveceğini tahmin ediyorum. Okuma Günlüğüm ismi çok çekici olsa da itiraf edeyim ben biraz sıkıcı buldum kitabı, kitabında bahsettiği kitapların çoğunu okumamış olduğumdan belki de:) ama merak edip alman yine de beni sevindirdi:)) umarım sen beğenirsin, keyifli okumalar:)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...