24 Kasım 2014 Pazartesi

Bir Başka Ülke - James Baldwin

Özellikle New York üzerine en önemli romanlardan biri kabul edilen Bir Başka Ülke, 2005’te Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkmış. Yazar ise kitabı 1961 yılında yazmış, kitabın ilginç bir özelliği de yazarın kitabı İstanbul’da tamamlamış olması. Wikipedia’dan ilginç bir bilgi;

“Aktör ve tiyatro yönetmeni Engin Cezzar'ın yakın arkadaşı olan Baldwin, Cezzar'ın anılarına göre 1962'de yayınlanan ‘Bir Başka Ülke’ romanını İstanbul'da, Engin Cezzar - Gülriz Sururi çiftinin evinde tamamlamıştır.”

James Baldwin ve Engin Cezzar’in mektuplarından oluşan‘Dost Mektupları’ adında bir de kitap da mevcut zaten.
Arka kapakta şöyle denmiş;
“1950’li yılların New York ve Paris’inde geçmesine karşın bugün de ‘yaşayan’ bir roman… Amerika’lı zenci yazar James Baldwin (1924-1987) İstanbul’da tamamladığı Bir Başka Ülke’de bu kente dair hiçbir iz yok, ama caz müzisyeni Rufus’a, kızkardeşi Ida ve yazar Vivaldo, eşcinsel Eric ve Fransız sevgilisi Yves’e, Greenwich Village’da yaşayan evli çift Cass ile Richard’a ve romanın diğer unutulmaz karakterlerine bugün Beyoğlu’nda yürürken de rastalayabilirdiniz. Bir Başka Ülke bu denli sahici ve çağdaş.”


Roman 444 sayfa. Ben önce 180 sayfa kadar okuyup bir kenara koymuştum, dili güzeldi ama beni pek sarmamıştı, arada birkaç başka kitap okuyup bir kere daha aldım elime romanı ve bu sefer 2 gün gibi bir sürede bitirdim. Dört bölümden oluşan kitap önce belki de romanın kilit ismi olan Harlem’li zenci şarkıcı Rufus Scott’in hikayesi ile başlıyor. Başarılı ve sevilen bir müzisyen olsa da bir zenci için hayat zordur, içki ve uyuşturucuya da batan Rufus’un tek dayanağı ise müzik ve en yakın arkadaşı olan İrlanda’lı yazar adayı Vivaldo’dur, ancak o bile arkadaşına tutunacak bir dal olamaz nihayetinde.

Vivaldo’da benzer bir çıkmazdadır, yazar olmayı kafasına koymuş ancak bir türlü istediği şekilde yazamayan ve Rufus’la olan arkadaşlığı dahil bir çok konuda kafası karışık biridir. -Spoiler:)- Rufus’un ölümüyle onun kızkardeşi olan Ida ile yakınlaşır ve kıza aşık olur, ancak ilişkilerinde bir türlü siyah-beyaz ayrımını aşamazlar, aralarında hep görünmez bir engel vardır. Diğer taraftan Vivaldo, lisedeki edebiyat öğretmeni olan Richard ve eşi Cass ile yakın dosttur. Ancak burada da kitabı basılmış bir yazar olan Richard’a karşı dostluk ve kıskançlık duyguları arasında bocalamaktadır.

Üçüncü bölüm bir zamanlar Rufus’la garip bir ilişkisi olan eşcinsel (ve sık sık vurgulandığı gibi –ırkçılığın yoğun olduğu- güneyli) aktör Eric ve onun Fransız erkek arkadaşı Yves’i konu alır.Eric aldığı bir teklif üzerine Fransa’dan Amerika’ya gelir, ancak Yves’i geride bırakmak zorunda kalır bir süreliğine. Amerika’ya döndüğünde bu sıkı fıkı arkadaş grubunca çok sıcak karşılanır ama gelişi bu ilişkilerin dengesini alt üst eder.

Son bölüm ise bu karman çorman olmuş ilişkiler yumağının çözülüşü üzerinedir.


Yazarın hayatına bakarsak romanı daha iyi anlayabilmek mümkün. Yaşadığı dönemde Harlem’li bir zenci ve eşcinsel biri olarak hayatının zor olduğunu tahmin edebilirsiniz. Baldwin hep yazmış, özellikle yine eşcinsel aşkı anlattığı Giovanni’nin Odası ve ardından Bir Başka Ülke ile büyük beğeni toplamış. 10 yıl süreyle Paris ve İstanbul ağırlıkta olmak üzere Avrupa’da yaşamış. 1983 yılında Massachusetts Üniversitesi’nde profesör olmuş, 1987’de de Paris’de vefat etmiş.

Romanın en çok üzerinde durduğu nokta zencilerin hayatlarının zorluğu ve insanların cinsel kimlik arayışları. Son derece akıcı ve merak uyandırıcı olsa da kitap biraz rahatsız edici gelebilir, karakterlerin hemen hemen hepsi dibe vurmuş, kendi mutsuzluklarına gömülmüş durumda çünkü. Her ne kadar karakterler gerçekçi olsa da bu kadar uçlarda kişilerin bir araya gelişi gerçekçi değil. Hele hele üçüncü bölümde hem Vivaldo’nun İda ile ilişkisinde yaşadığı hem de Cass’ın Richard’la ilişkisinde yaşadığı durumların paralelliği kurgu için kurtarıcı bir çözüm sunmuş olsa da doğallığı bozmuş bence. Diğer taraftan karakterler arasındaki ‘farklı nitelikteki’ cinsellik bazlı ilişkilerin de anlatımı öyle sırayla ki adeta ‘bakın böyle de olabilir, şöyle de olabilir veya bu da var’, diyor sanki yazar. Özetlemem gerekirse yazarın anlatımını, duyguları ifade tarzını çok beğendim ancak kitap benim için biraz rahatsız ediciydi.

Resim 2:http://fusionanomaly.net/bigjaymcneely1951losangeles.jpg

20 yorum:

  1. balwin romanı okumadım hiç ama çok önemli adam eveeet biliyorum onu ve hayatını :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kitap gerçekten değişik, senin seveceğini düşünüyorum, kolay okunuyor da hazmı zor geldi bana:))

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. En iyi NewYork kitaplarından biri seçilmiş, sürükleyici de tavsiye ederim Narda'cım, yazarın anlatımı gerçekten güzel:)

      Sil
  3. third person sürreal değildi ki. filmin son 10 15 dakkasını 5-6 defa izlemelisin anlamak için nolduğunuu. hadi bi izle de sona konuşuruz kii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merak ettim şimdi, tamam dur izleyeyim:))

      Sil
    2. 2-3 kere izledim ama tam olmadı hala:) Adrian'ın hikayesi Liam'in yazdığı kitap aslında tamam ama Mila Kunis'i bağdaştıramadım hala?

      Sil
    3. bak film seçkisi 36 adlı yazımda yaz saklan kaç adlı arkadaşımız sana yanıt verdi. onu oku sona ben de sölerim bişiler :)

      Sil
  4. üç hikaye var. üçü de adamın kendisi. romanını yazarken hayal ediyo. filmde gerçek yok. birkaç gerçek var. adamın çocuğu ölüyo. o havuza atlayan kadın karısı. ve bir de o sevgilisi var. babası ensest yapan. gerçekler sadece bunlar. diğerleri hayal. adam çocuğunun ölümünden kendisi suçlu buluyo. o son hikayede vicdan azabından kurtulmak için karısı ihmal etmiş gibi kurguluyo. :) üç hikayedeki erkek de yazarın kendisi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oh be! teşekkürler deep sonunda rahatladım, filmde bir mantık olmasaydı üzülürdüm doğrusu çünkü güzel filmdi:)

      Sil
  5. ruh eşim (cafe de flore) izle bak. o da bunun gibi. denişik :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet onu izlemiştim, çok güzel filmdi:)

      Sil
  6. bak ben her gece izliyom ya film. yakınlarda yazcam yine filmler. ama bak bi fransız filmini bu hafta ard arda iki kez izledim. allam çok şekerdi ya. berberin kocası (jean rochefort) :) izle sona laflarız. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. film tavsiyelerin çok iyi oluyor gerçekten deep, arda arda iki kez izlediin, tamam indiriyorum hemen o zaman, sağ ol:))

      Sil
  7. Bende okumadım Harlem'i ama sanki beni cezbetmeyecekmiş gibi geldi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. konu beni de çok çekmese de yazarın anlatımı güzel diyebilirim:)

      Sil
  8. Listeme ekledim canım çok sağol :)
    Sevgiler ...

    YanıtlaSil
  9. umarım beğenirsin, yorumun için ben teşekkür ederim canım, sevgiler:)

    YanıtlaSil
  10. Her kitabı okumak için doğru zaman ve uygun mizaç olduğunu düşünmüşümdür hep. Senin de önce sıkılıp sonra da 2 günde bitirmen onu hatırlattı.

    YanıtlaSil
  11. Çok doğru Deftercim, bana da öyle oluyor sık sık, bazen yarım bıraktığım bir kitaba devam edince "ben nasıl yarım bırakmışım bu kitabı" dediğim oluyor mesela:))

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...