31 Mart 2016 Perşembe

Hikmet'ten Mektup Var !

Blogumu takip edenler Hikmet Hükümenoğlu'nun en sevdiğim yazarlardan biri olduğunu bilirler. Daha önce blogumda Kar Kuyusu, Küçük Yalanlar Kitabı, 47 Numaralı Kamara ve 04:00 isimli kitaplarından bahsetmiştim. Hükümenoğlu'nun kendi ve kitapları hakkında bilgiler dışında okuduğu kitaplardan notlar, yazma üzerine yazılarının da olduğu bir blogu da var, bakınız. Yazarımızın son uygulaması ise Hikmet'ten mektup var!. Kendisi uygulamayı "ayda bir iki defa ilgimi çeken konuları, kafama takılanları, kitap-müzik-film tavsiyelerimi içeren bir mektup" olarak tanımlamış.

24 Mart tarihli ilk mektubu okumak için tıklayınız. Yeni kitaplar, filmler ve müzikler keşfetmek isteyen edebiyat severleri fazlasıyla memnun eden bu uygulamaya abone olmak için www.hikmethukumenoglu.com'daki sayfanın altındaki yere e-posta adresinizi yazmanız yeterli. Benim severek takip ettiğim Hikmet Hükümenoğlu'nun mektuplarını sizin de seveceğinize eminim:)

25 Mart 2016 Cuma

Kırmızı Saçlı Kadın - Orhan Pamuk

Orhan Pamuk'un son romanı Kırmızı Saçlı Kadın şubat ayında Yapı Kredi Yayınları'ndan çıktı. 195 sayfalık kitap yazarın diğer kitapları gibi büyük yankı uyandırdı. Oedipus hikayesini hepimiz biliriz, Oedipus bilmeden babasını öldürüp annesiyle evlenir, yaptıklarını öğrenince ise kendisini kör eder. İşte bu hikayeyi kelimelerle düşünürüz de trajediyi gözümüzde canlandıramayız. Yazar hepimizin garip bir korku ve merak duyduğu hikayeyi müthiş bir kurguyla işlemiş. Sadece Oedipus'u da değil onun Doğulu benzeri Rüstem ile Sührab'ı da katmış kurguya.

Rüstem ile Sührab. Baba Rüstem bilmeden savaş meydanında oğlu Sührab'ı öldürür...

Her şey 17 yaşındaki Cem'in babası onları terk ettikten sonra annesi ile kendisi için biraz para kazanmak üzere Öngören'e kuyu açmak için giden Mahmut Usta'ya çırak olmasıyla başlar. Cem kitaplara meraklı bir çocuktur, çok okur, en çok etkilendiği kitap ise Rüyalarınız, Hayatınız kitabıdır, burada Oedipus hikayesini okur ve çok etkilenir. Günler bir taraftan suyu bulma umuduyla adım adım kuyu kazarak geçerken bir taraftan da Mahmut Usta'nın hikayelerini dinleyerek geçer. Öngören'de hem emekçilikle hem de aşkla tanışır Cem. Kasabaya gelen tiyatro grubunun bir oyuncusu olan 30'lu yaşlardaki Kırmızı Saçlı Kadın, Cem'in kalbini çalar. Bu basit gençlik aşkı yıllar sonra bambaşka bir şekilde çıkar Cem'in karşısına.

Orhan Pamuk çok sevdiği kader konusunu işlemiş yine, kaderden kaçılabilir mi? Bu romana bayıldım, Orhan Pamuk yine hayranlarının kalbini fethetti. Bu derin kitap okuduktan çok sonra bile etkisini sürdürüyor. Sayfaları merakla çevirip iki yarım günde kitabı bitirdim. O gizemli, hikayelerle, efsanelerle süslü atmosfer öyle etkiledi ki beni... Kitaptaki her nokta, her harf yerini bulmuş diyebilirim. Sade ama bir o kadar da etkileyici bir kitap. Kapak fikri (Orhan Pamuk'a ait) de harika bu arada. Kısaca harika bir kirap ve herkese tavsiye ederim. Özellikle Orhan Pamuk romanlarına ısınamadıysanız bu sade kitap iyi bir başlangıç olabilir. Keyifli okumalar.


Resim: http://i.radikal.com.tr/542x290/2014/02/20/fft81_mf2006787.Jpeg

18 Mart 2016 Cuma

Yani! - Deep Tone


Blog dünyasının sevilen ismi, çok sevdiğim arkadaşım, pozitif, neşeli, eğlenceli ve nazik yazarımız Deep Tone dördüncü kitabıyla karşınızda! Dördüncü kitabı Gece Kitaplığı’ndan şubat ayında çıktı. Kapak tasarımını çok beğendiğimi ve kitapla çok uyumlu bulduğumu da belirtmek isterim. Kitabı çıkar çıkmaz aldım tabi. 223 sayfa olan Yani! 3 bölümden oluşuyor. Blogunu takip edenler Deep Tone’un dizi halinde devam eden karakter öykülerini bilir. İşte kitap Gece, Çağla ve Simay olarak üç bölümden oluşuyor. Sanırım bunlar Deep Tone’un en eski karakterleri. Hepsi de çok eğlenceli ve nevi şehsına münhasır karakterler:)

Gece 20 yaşında, çellocu, hem okula devam ediyor hem de konserler veriyor. Galata’da oturuyor. Yalnızlığı seviyor daha çok ve müziğe adamış kendisini. Çok ilginç birisi, mesela kekle besleniyor sürekli.

Çağla 16 yaşında, liseye gidiyor, deli dolu bir kız. Hem aile ilişkilerini anlatıyor hem de arkadaşlarıyla olan maceralarını. Genç olduğu için internette çok zaman geçiriyor. Değişik espirileri var, beni bayağı güldürdü:)

Simay 24 yaşında, makine mühendisi, yalnız yaşıyor. İşi Karaköy’de, evi Halaskargazi’de. Ama gezmeye, kültürel etkinliklere, yemeğe içmeye çok vakti gidiyor. Çok arkadaşı var, çevresi geniş ama sevgilisi yok. Çok geniş ilgi alanları var. İstanbul’u çok geziyor. En ilginç bilgileri o verdi bana. Hayalimde onu Merve Boluğur gibi canlandırdım :)

Kitap inanılmaz eğlenceli, karakterler o kadar canlı ki, sanki gerçekten mevcutlar bu kişiler. Çok keyif aldım okurken, yazarımız kendisi gibi neşeli, keyifli bir kitap yazmış yine, hem bolca güldürüyor hem de çeşitli konularda da ilginç bilgiler veriyor satır arasında. Bolca filme, müziğe gönderme var, bu tip göndermeler benim çok hoşuma gidiyor, hemen açıp bakıyorum “neymiş” diye. Yani! İsmi de üç karakterimizin de ağzından çıkmış olabilir, isim de çok iyi gitmiş bence. Tam bir yaz kitabı Yani!, sıkmadan, germeden keyifli keyifli havuz başında plajda okunur. Yine Deep Tone’dan çok beğendiğim bir kitap oldu, sevgili arkadaşımı tebrik ediyorum ve bu güzel kitabına yayın hayatında başarılar diliyorum:)



16 Mart 2016 Çarşamba

Suki-tte ii na yo - Say "I love you"

Uzun zamandır anime izleme fırsatım olmamıştı. Tabi ki favorim dram, okul ve romantizm türü:) Suki-tte ii na yo, yani '"seni seviyorum" de' isimli animemiz Zexcs stüdyosu, 2012 yapımı ve 13 bölümden oluşuyor. Ben çizimlerini Kimi Ni Todoke'ye benzettim oldukça, ama o Production I. G. isimli bir stüdyodan çıkmış. Neyse efendim, bu animemiz de bir manga uyarlaması. Kısaca konumuza gelirsek, Tachibana Mei küçükken arkadaşlarıyla yaşadığı tatsız bir olaydan dolayı insanlara güvenmemektedir, hiç arkadaşı da yoktur, kendi halinde bir kızdır. Bir gün tesadüfen okulun en popüler çocuklarından Yamato ile karşılaşır, daha doğrusu istemeden Yamato'ya tekme atar. Kızların ilgisine çok alışık olan Yamato Mei'nin bu garip tavrından etkilenir ve onunla arkadaş olmak ister. Bu da kısa sürede aşka döner, Mei ve Yamato çıkmaya başlar. Ancak bu ilişkinin bazı handikapları vardır, Mei hem çok çekingendir hem de insanlara güvenmekte zorluk çeker, Yamato ise bütün kızların gözdesidir, bir de üstüne Yamato bir mankenlik ajansından teklif alınca işler zora girer. Kısacası kötü diyemeyeceğim ama vasatı da aşamayan bir anime. Konu olarak da Kimi Ni Todoke'ye benziyor ama tabi ki Kimi Ni Todoke çok daha güzeldi. Animenin müziklerini beğendiğimi söyleyeyim. İşte böyle, keyifli seyirler:)

Resim:http://cdn.myanimelist.net/images/anime/11/39777l.jpg

11 Mart 2016 Cuma

Matisse Öyküleri - A.S. Byatt

Daha önce A.S. Byatt'ın Çocukların Kitabı isimli kitabını okumuştum, yazısı şurada. Yazarın yazım tarzını beğenmekle birlikte kitabını aşırı ayrıntıyla doldurması benim için okumayı zorlaştırmıştı. Bu nedenle yazarın başka bir kitabını daha okumak istedim. Matisse Öyküleri 2014 yılında Can Yayınları'ndan çıkmış, 111 sayfa, 3 öyküden oluşuyor. Tahmin edeceğiniz üzere bu üç öyküde de Matisse yer alıyor.

İlk öyküde duvarında Matisse'in Pembe Çıplak isimli tablosunun bir reprodüksiyonu asılı olan kuaförün sahibi Lucian ile onun müşterisi olan öğretim görevlisi Suzanna arasındaki diyalog anlatılır. Lucian kadına özel hayatını anlatırken, Suzanna da yaşlanmanın acısıyla mücadele etmektedir. Bu arada kitabın arka kapağında Lucian'ın karısını Pembe Çıplak tablosundaki kadınla mukayese edip, çirkin bulduğu için aldattığı yazılmış ki ben öyküde öyle bir ize rastlamadım.

La Nu Rose (Pembe Çıplak), Matisse, 1935

İkinci öykü kitaptaki favorim oldu. Ressam bir adam ve ailesinin yaşamı anlatılmış, burada Matisse satır aralarında geçiyor. Ailenin Mrs. Brown adındaki yardımcıları son derece savruk görünüşlü, eğitimsiz ve ailenin görüşüne göre zevksiz bir kadın. Babaları eserlerini sergiletmek için galeri bulmaya çalışırken -spoiler:)- birden Mrs. Brown'un ünlü bir sanatçı olduğu ortaya çıkıyor.

The Dessert: Harmony in Red (The Red Room), Matisse, 1908

Üçüncü ve son öykümüzde yine Matisse satır aralarında, bir sanat öğrencisi dekana mektup yazarak tez danışmanın kendisini taciz ettiğini bildiriyor. Bunun üzerine dekan ve şikayet edilen hoca bir öğle yemeğinde buluşup olayları konuşuyorlar ama konuşma çok değişik noktalara gidiyor, ilginç bir hikayeydi, ilkinden çok ikinciden az beğendim:)Verdiğim bu bilgilere göre yedi gün içinde öyküleri en sevdiğimden en az sevdiğime göre sıralayıp yorum kısmına mail adresiyle birlikte yazan kişiye bu kitabı hediye edeceğim:)

Sonuç olarak, kötü bir kitap değildi ama sanırım yazarımızın en sevdiği şey giysileri, eserleri, objeleri betimlemek. Gerçekten güzel gözlemler var, duygular vs. bir kadın duyarlılığıyla işlenmiş, bu açıdan çok sevdim ama iş betimlemelere gelince yazar bunu sınırlandırmayı bilmeli. Yazarı tanımak için ideal bir kitap. Keyifli okumalar.

Resim 2:http://ekladata.com/6uZJmG6DANQ5SBF6lKRMp86EJQ4.jpg
Resim 3:https://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/0/0a/Matisse-The-Dessert-Harmony-in-Red-Henri-1908-fast.jpg

5 Mart 2016 Cumartesi

Ruhi Mücerret - Murat Menteş

Murat Menteş'in daha önce Korkma Ben Varım isimli kitabını okumuştum. Ruhi Mücerret ise mart 2013'de April Yayıncılık'tan çıkmış, 318 sayfa. Kitap çıktığında bir anda popüler olup çok sayıda okuyucu tarafından okunmuştu. Ben de aslında kitabı alalı bayağı oluyor ama kısmet bugüneymiş (bu cümleyi son zamanlarda ne kadar sık kullandığımı fark ettiniz mi?:)) Öncelikle kitabın kapağına bayıldım, bence kitabın bu kadar popüler olmasında bunun da etkisi var. Evet gelelim kitabın konusuna, Ruhi Mücerret 100 yaşını geçmiş bir savaş gazisidir, bütün silah arkadaşları ebediyete intikal etmiş olduklarından milli günlere davet edilen tek gazidir, dolayısıyla ülkede oldukça tanınan biridir. Haydarpaşa Garı'nda bekçilik yaptığı günlerde tek dostu gar müdürü Zülfikar Zarifoğlu ölüm döşeğindeyken kendisinden bir dilekte bulunur: Masum Cici'yi öldürmesi. Diğer taraftan Civan Kazanova yıllarca "kaybeden" biri gibi sokaklarda dolaştıktan sonra rahmetli ağabeyinin eşi Nazlı Hilal ve oğlu Ozan ile karşılaşır, yalnız Ozan lösemidir ve iyileşme umudu 250.000 TL'lik bir ameliyat olmasına bağlıdır. Civan planını yapar ve sonrasında olaylar gelişir... Hem de ne gelişmek, grift bir olaylar yumağından bahsediyorum... Doğrusu konuyu doğru anlatamamış da olabilirim, çünkü sebep-sonuç ilişkileri de oldukça karmaşık. Murat Menteş'in son derece kendine has üslubu kimileri için zorlayıcı olsa da kimileri için vazgeçilmez, açıkçası ben birinci gruba dahilim. Bu arada kitabın Masum Cici'li bicili kısmı oldukça ilginç, bir bilim kurgu romanına da çevrilebilirmiş. Bu arada yazarın Korkma Ben Varım'dan tanıdığım bazı karakterlere de kısa roller vemesi ve Emrah Serbes, Alper Canıgüz gibi yazar arkadaşlarına da satır aralarında selam göndermesi kitabın hoş ayrıntılarından oldu benim için... Keyifli okumalar dilerim:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...