29 Nisan 2018 Pazar

En Yakın Arkadaşımın Şeytan Çıkarma Ayini - Grady Hendrix


Yazarın Horrorstör kitabını okuduktan sonra yeni çıkan kitabı da ilgimi çekti. İsmi çok çekici olmasa da kapaktaki “Stranger Things’i sevdiyseniz ve 80’ler Nostaljisi Arıyorsanız Bu Kitap Tam Size Göre, Okurlara Black Mirror’un San Junipero bölümünü de hatırlatacak” notu aklımı çeldi.



Horrorstör gibi bu kitap da biçimiyle dikkat çekiyor. Kapağı eski bir video kaset kutusu şeklinde tasarlanmış (bir de parlak olsaymış tam olacakmış). Arka kapakta “80’ler müzikleri ve sineması, dostluk ve şeytan tarafından ele geçirime üzerine kalpleri ısıtan (!) bir korku romanı” yazıyor.



İthaki Yayınları’ndan Aralık 2017’de çıkmış olan kitap 349 sayfa. Konuya gelirsek; 1988 yılında geçiyor, lise 2’ye gitmekte olan Abby ve Gretchen çok yakın iki arkadaştır. Bir gece arkadaşları Margaret’in yazlık evlerindeyken ilk defa bir uyuşturucu denemeye karar verirler. Sonrasında tek başına nehre girmek isteyen Gretchen birden kaybolur, arkadaşları saatlerce onu ormanda arar ama bulmazlar. Gretchen sabah çıplak ve çok kötü durumda ortaya çıkar, neler olduğunu da anlatmaz. O günden da sonra bambaşka biri gibi davranmaya başlar. Abby işin peşini bırakmaz, arkadaşının başına gelenleri ortaya çıkarmak, onu kurtarmak için adeta çırpınır... Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere iş şeytan çıkarma ayinine kadar gider...



Her bölümün adı 80’lere ait (benim bilmediğim) şarkılardan alınmış. Stranger Things’i sevmiştim ama önkapakta yazanlar bana biraz iddialı geldi. Bu kitap için “fena değil” diyebilirim. Keyifli okumalar dilerim..

26 Nisan 2018 Perşembe

Ortak Öykü Yazıyoruz (Yeni Mim)


Ortak Öykü Yazma etkinliği devam ediyor. Sevgili Berlin Berlin ve sevgili Deep Tone'un başlattığı bu etkinlikte birlikte bir öykü yazıyoruz, mimlenen arkadaşımız öyküye birşeyler ekleyerek başka bir arkadaşını ekliyor. Öykümüz harika gidiyor ve nasıl sonuçlanacağını çok merak ediyorum. Sevgili arkadaşım Sessiz Kaldım blogunun sahibesi Özlem'ciğim de beni mimlemiş. Ben de kendi bölümümü ekleyerek sözü sevgili arkadaşım Satır Arası blogunun sahibesi Gülşah’cığıma bırakıyorum..:)) Keyifli okumalar, sevgiler:)


👉Öykü Bölümü: Berlin Berlin



"Saçları terden yüzüne yapışmış, gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş, koşmaktan dizlerinde derman kalmamış bir şekilde sokağın büyük caddeye açılan köşesinden ana yola fırladı. Zifiri karanlıkta bir arabaya rast gelme umuduyla koşmaya devam etti. Yolun karşı tarafınuda beliren ışığa biraz daha yaklaştığında, birinin kendine doğru geldiğini ve fısıldayarak "Öykü" diye çağırdığını duydu."
👉Öykü Bölümü:  DeepTone
"Öykü, Öykü, Öykü!" Fısıldamaların şiddeti arttı: 'Öykü, kızım, hadi uyan, uyansana, hadi kızım, sabah oldu, okuluna geç kalacaksın, uyan!!!' Bir sıçramayla uyandı: "Ah anne, sen miydin beni çağıran, ne işin vardı ışığın altında?' 'Ne ışığı yavrum, kabus mu görüyordun sen, sana kaç defa dedim, uykudan önce gerilimli filmler izleme diye, hadi kalk artık, bir duş al, portakal suyunu iç ve dersine yetiş."
👉Öykü Bölümü:  Ebemkuşağı
"Neyse ki rüyaymış dedi Öykü. Derin bir nefes aldı. Sonra kalkıp lavaboya gitti. Yüzüne çırptığı suyla kendine geldi. Annesi içeriden; 'İki lokma bir şeyler ye!' diye sesleniyordu. 'Geç kaldım anne!' diyerek, odasına gidip aceleyle giyindi. Annesine bir öpücük gönderip masanın üzerinde duran bir bardak sütü içtikten sonra kendini dışarı attı. Hızlı adımlarla ışıklara geldi.Tam caddeden karşıya geçmeye hazırlanırken acı bir fren sesi duydu. Bir an, geceki rüyanın etkisiyle arabanın kendisine çarptığını zannedip gözlerini kapattı. Sonra kendine gelip gözlerini açtığında yerde yatan bir kedi yavrusu gördü. Hemen kediyi kucağına aldı. Neyse ki birkaç ufak çizikten başka görünür bir yarası yoktu kediciğin. İlk dersi kaçırmıştı zaten. Eve dönüp annemden mi yardım istesem yoksa veterinere mi götürsem diye ikilemde kaldı Öykü." 
👉Öykü Bölümü:  İncirli Kurabiye
"Ama kısa sürede toparladı kafasını. Düşünmesine gerek yoktu ki, ne yapacağını o çok iyi biliyordu. Yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. İçinde kelebekler uçuşmaya ve kalbi hızlıca atmaya başladı. Çünkü aklına gelen fikir onu heyecanlandırmıştı. Eve dönüp annesinden yardım almayacaktı elbette, kediyi veterinere götürecekti. Her gün okuluna giderken yolunu uzatıp kliniğinin önünden geçtiği, 'acaba karşılaşır mıyım?' düşüncesi ile kapısının önünde oyalandığı, aşık olduğu veterinere götürecekti kediyi. O veterineri de ilk, arkadaşının kedisini götürdüklerinde görmüştü... Zaten o anda da aşık olmuştu. Ondan sonra sürekli oraya gitmek için bahaneler buluyordu. Hatta veteriner onu geçen hafta kapısının önünden geçerken görünce içeri kahve içmeye çağırmıştı. Öykü o günden sonra daha çok görmek istiyordu veterineri. Hakkında bütün bilgiye sahipti.. Öykü daha üniversite 4. sınıftaydı, veteriner ile aralarında 3 yaş vardı..." 
👉Öykü Bölümü:  Feri Peri"
Ayakları ondan evvel davranıp harekete geçmişlerdi bile. Hızlı adımlarla yürüyor, ılık sabah rüzgarını kızarmaktan kendilerini alamayan yanaklarında hissediyordu. Başını gözyüzüne doğru kaldırdı. Mavinin envaiçeşit rengine bürünmüş, güneşin anaç ışıklarından şahsına pay çıkarmaya çalışıyordu gök kubbe.'Ne güzel bir Nisan sabahı..." dedi Öykü mutluluğun iksiri aşık olma hali ile sarhoş olurken. Küçük kedicik o sırada iyice kucağına yayılmış, karamel kahvesi tüylerini yalamakla meşguldü.Bir sokak geçti, sonra bir sokak daha. Veteriner kliniği ile arasında sadece yirmi metre kalmıştı ki hemen yanı başındaki bir dükkanın camekanının önünde durdu. Camın yansımasında kendisini yeterince beğenene kadar üstüne başına bir çeki düzen verme gayretine girişti. Ensesinde topladığı koyu kumral saçlarını saldı. Saçlar omuzlarına düştü; perçemleri de küçük ve sevimli alnına. İşte şimdi hazırdı..." 
👉Öykü Bölümü:  Bir Yıldızın Hikayesi
Heyecan içinde özel kliniğin merdivenlerinden çıkarken kalp atışlarının ritmini frenlemek istercesine elini göğsüne bastırdı ve her adımı ile yüreğinin derinliklerinde giderek daha da çoğaldıklarını hissettiği pır pır uçuşan sevgi kelebeklerine hemen oradan uzaklaşmalarını söyledi. Olabildiğince normal görünmeye gayret etse de kucağında taşıdığı yaralı minik kedi kadar ürkek ve narindi. Bekleme salonunda girdiğinde daha önce hiç karşılaşmadığı sarı saçlı, ela gözlü, beyaz önlüğün içinde bile oldukça alımlı görünen bir genç kız karşıladı onu. 'Bu kız da nereden çıktı şimdi?' dedi içinden. Öfkesini yatıştırmaya çalışarak 'Tunç Bey müsait mi?' diye sordu ve ekledi 'Minik kedinin durumu biraz acil de'. 'Tunç Bey şimdi bir operasyonda. 15 dakikaya kadar çıkar. O müsait oluncaya kadar ilk müdahaleyi ben yapayım dilerseniz. Ben onun yeni asistanıyım, adım Seray' deyip onay beklemeden çekip aldı kediciği Öykü’nün kucağından. Onu muayene odasına doğru götürürken geride bıraktığı parfümün rüzgarından hiç hoşlanmamıştı Öykü. Asistanın mekanik kollarında muayeneye giden kedicik ise çaresizce teslim oldu kaderine. Müjde annenin biricik kuzusu ve mahalledeki en yakın kankası Bücürük’le bugünkü pinpon maçını iptal edecekti mecburen."
👉Öykü Bölümü:  Sibella
"Öyle görünüyordu ki beklemekten başka bir şansı yoktu. Boş bulduğu bir sandalyeye yöneldiği sırada telefonundan gelen sesle aniden irkildi. Arayan Müjde’den başkası değildi. Ne diyecekti şimdi ona? Düşünmek yerine telefonu açmaya karar verdi. Telefondaki sesle ikinci defa irkildi. 'Öykü! Neredesin sen Allah aşkına? Okula da gitmemişsin bugün. Akşamki maçı unuttuğunu söyleme sakın bana!' Derin bir nefes aldı ve 'Müjde...' dedi; 'Söz veriyorum en ince ayrıntısına kadar anlatacağım ama şimdi değil. Maçı da ertelememiz gerekiyor. Kızma olur mu?' diyerek kapattı telefonu. Neyse ki Müjde fazla kurcalamamıştı konuyu.Telefonu çantasına koyarken , merdivenlerden inen Tunç’u gördü. Heyecanlanmayacağına dair kendi kendini telkin ederken Tunç da onu çoktan görmüştü. 'Öykü...' dedi; 'Senin burada ne işin var?' 'Şey...' diyebildi… 'Kedi.. araba çarptı da aklıma sen geldin.' 'Çok iyi yapmışsın, nerede şimdi? Seray ilk müdahaleyi yapmıştır, gel bir beraber bakalım nesi varmış senin kedinin.' Seray adını duymaktan hoşlanmadığını fark etti ama muayene odasına Tunç'la girecek olmak ona adeta zafer kazandırmıştı. Küçük bir müdahale sonrası kedicik de kendine gelmişti. Artık gitme vaktiydi. Oysaki gitmek hiç içinden gelmiyordu. Vedalaşırken dile getirmeye çekinir gibi tutuk bir tavırla 'Şey...' dedi yine. 'Öğle tatili vakti geldi galiba, aç mıydın?' Tunç biraz düşünür gibi oldu; 'Aslında çok aç değilim ama şu köşe başında yeni bir pastahane açıldı, tatlılarının güzel olduğunu söylüyorlar. Ne dersin tatlı yiyelim mi?'"
👉Öykü Bölümü:  Mutlu Yazar
 "Öykü Tunç'un teklifini duyunca sevinçten çığlık atmamak için zor tuttu kendini. Sevincini belli etmemeye çalışarak tamam benim için uygun diyerek cevap verdi. Bir taraftan da Tunç'u süzüyordu. Tunç uzun boylu, geniş omuzlu, kumral, yeşil gözlü kendinden emin tavırlı, sakin bir gençti. Öykü'ye gülümseyerek 'Hadi çıkalım.' dedi. Tunç Öykü'nün ilgisini fark etmişti. Bu ilgi hoşuna da gitmişti fakat belli etmedi. O da Öykü'yü beğeniyordu. Neden olmasın diye mırıldandı. Aslında tanımak da istiyordu onu. Gördüğü diğer kızlardan farklıydı. Doğal, saf bir görüntüsü vardı. Üniversite hayatında  hiç ciddi ilişkisi olmamış, kimseye güvenememişti.Pastahanede oturup biraz sohbet ettiler. Havadan sudan konuştular. Daha sonra Tunç Öykü'nün okulunu sordu. Bu sene bitireceğini öğrenince çok sevindi. Tunç'un ses tonu  o kadar yumuşak ve etkileyiciydi ki hiç susmasın konuşsun istiyordu Öykü. İkisi de çok keyif almıştı bu sohbetten.Öykü Müjde'yi düşündü bir an, Tunç'u tanısa nasıl şanslı olduğunu söylerdi Öykü'ye herhalde.Az sonra Tunç ayağa kalktı; 'Artık gitmem gerekiyor iş beklemez' dedi. Öykü'ye dönüp '...yarın tekrar buluşalım istersen...'  diye gülümsedi.Öykü bu gelişmeden çok mutlu olmuştu. Hiç bu kadarını beklemiyordu. Yeni bir aşk mı başlıyordu acaba? 'Tamam, yarın görüşürüz!' diyebildi. Tekrar buluşmak üzere vedalaşıp ayrıldılar..."
👉Öykü Bölümü:  Berlin Berlin
Öykü'nün içi içine sığmıyordu. Yarın tekrar buluşacaklardı. Bu ne demekti? Acaba Tunç'un hisleri de Öykü'nünki ile aynı mı idi? Bu teklif acaba bir ilişkinin başlangıcı mı idi? Yoksa sadece arkadaşça, basit bir buluşma teklifi mi idi? Seray Tunç'un sadece asistanı mı idi? Yoksa aralarında bir bağ var mı idi? Bunun gibi yüzlerce düşünceyle, heyecan içinde yarının gelmesini bekliyordu. Müjde'yi arasamı idi? Ama geç olmuştu. Bir yandan da bu gece heyecandan uyuyamayacağını düşünüyor ve yarın gözünün altında bir sürü mor halka ile Tunç'un karşısına geçmek istemiyordu. Yatağına uzandı ve bir sürü düşünceyle, sonunda uykuya daldı. 
Öykü Bölümü :Sessiz kaldım 
Öykü derin bir uykuya dalar ve kafasında binlerce düşünceyle uyur...Ve güzel bir sabaha uyanır lavaboya gider elini yüzünü yıkar kendine gelir öyle ki neşeli  neşeli  içinden bir  şarkı mırıldanıyor  du  ..yalnız benim için bak yeşil yeşil diye mırıldanıyor du :) öykü eski  şarkıları dinlemeyi severdi zaman zaman ...Annesi seslendi  hayırdır öykü bu sabah ne mutluluk ne neşe böyle bu sefer güzel rüyalar gördün galiba yüzün de adeta güller açıyor malum geçen sefer kötü bir kabus görmüştün...
Öykü  derin bir nefes alır yüzün de o tatlı gülümsemesiyle annesine döner hiç bir şeyim yok der annesine sadece bir kaç sınavımdan  iyi not aldım    biraz rahatladım ondan anneciğim :)der 
iyi peki öyle olsun bakalım dedi annesi   hadi o zaman kahvaltıya ...Güzel bir kahvaltıdan sonra öykü heyecanla Tunç'la buluşacağı saatleri iple çekiyordu  üstünü giyen öykü artık hazırdı annesini öptü görüşürüz anneciğim diyerek evden çıktı dışarıda bir kaç işini hallettikten sonra Tunç'la buluşacağı zaman gelmişti zaten dünden beri çok heyecanlıydı  ve heyecanı iki katına çıkmıştı kalbi pır pır ediyordu adeta ...Ve  Tunç'un özel   kliniğine doğru yürümeye başladı  ve gelmişti artık içeri girdi karşısın da Tunç'u göreceğini beklerken asistanı Seray çıktı zaten ona karşı içini kemiren sorular vardı neyse ki çabuk toparlandı merhaba Seray dedi Seray da merhaba öykü hoş geldin dedi  ..hoş buldum  der öykü ...Ve tam Tunç'u soracakken  Tunç odasından  çıkar  Tunç öykü gördüğü an içinde kelebekler uçmaya başlamıştı Tunç'un hemen merhaba hoş geldin Öykü ..Öykü: merhaba hoş buldum der onun  da içi cıvıl cıvıldı Öykünün  ...Tunç hadi çıkalım mı  der öyküye ...Öykü Tabi hazırım çıkabiliriz .. Ve     ikisi de çıkar   yan yana yürümeye başladılar Öykünün halen kafasında binlerce sorulara rağmen Tunç'un  yanın da olduğu için çok mutluydu...Tunç o naif sakin ses   tonuyla Öykü'ye bakar nereye gitmek istersin diye sorar ...Öykü  bir an düşünür  güzel bir deniz havasımı alsak  Vapurda çay simit çok güzel gider   martılar der Öykü ..Tunç Tabi neden olmasın çok güzel olur hadi o zaman gidelim der Öykü'ye  Ve vapura doğru yol almaya başlarlar ..  Ve yolda konuşmaya başlarlar ...

Öykü Bölümü :Okuma Günlüğüm
Tunç’la başbaşa olmak, sohbet etmek bir hayal kadar güzeldir Öykü için. Ne konuştuklarının hiçbir önemi yoktur zaten. Havadan sudan konuşurlar, Tunç’un yanında zaman su gibi akmaktadır, neredeyse yarım saatlik yol onlara birkaç dakika gibi gelmiştir ve birden kendilerini iskelede bulurlar.

Ada vapurunun kalkmak üzeredir. “Hadi,” der Tunç, halbuki yol uzundur, kim bilir kaçta dönebileceklerdir, Öykü annesinin onu merak edebileceğini de geçirir aklından ama kalbi öyle hızlı atmaktadır ki hiç bir şey düşünmeden Tunç’un peşinden gider. Kendini inanılmaz hafif ve mutlu hissetmektedir. Vapurda hemen üstteki açık güverteye geçerler, yola çıkar çıkmaz vapurun etrafını saran martılara geçerken aldıkları simitleri atarlar, sonra çay içerler, sohbet ederler ve yine zaman uçup gitmiştir bile. Tunç da Öykü’nün yanında ne kadar rahat ve keyifli olduğunu şaşkınlıkla fark eder. En başta onun güzelliğinden etkilenmiştir ama onu tanıdıkça çok daha özel bir şeyler olduğunu anlamıştır. Zaten Ada’ya gitme fikri de aslında bilinçaltıyla verdiği bir karardır…

Vapurdan indiklerinde Öykü’nün ne yapacaklarını merak etmesine fırsat vermeden “seni biriyle tanıştıracağım,” der Tunç ve kolundan tutup birbirinden güzel evlerin, köşklerin sıralandığı bol ağaçlı bol kedili sokaklardan birine sürükler. Öykü Tunç’un bu heyecanına biraz şaşırsa da mutluluk içinde onu takip eder…

23 Nisan 2018 Pazartesi

İlişkiler - Rainbow Rowell



Sanıyorum “en iyi aşk romanları” listelerinden birinde görmüştüm bu kitabı, çok popülerdi ve iyi yorumlar almıştı, konusu da ilginç gelince okumak istedim.



Olimpos Yayınları’ndan 2011 Ekim’de çıkan kitap 427 sayfa, çevirisini Ayça Sağlam yapmış. Arka kapakta Jodi Picoult kitap hakkında “Bilgi çağında aşk hakkında sevimli bir avangart...” olarak tarif etmiş kitabı, ne etliye, ne sütlüye demiş resmen ya neyse:))



Kitabın alt başlığı “Hiç tanımadığınız birine aşık oldunuz mu?”


Gelelim konumunuza, Lincoln yanlış hatıralmıyorsam 28 yaşında. Bir gazetede geceleri çalışıyor ve aslında çok daha kalifiye bir eleman olmasına rağmen (bilgisayar mühendisi miydi acaba?) gazete çalışanlarının birbirlerine uygunsuz mailler göndermelerinin önüne geçmek amacıyla kullanılan webshark programı ile uygunsuz olarak işaretlenen mailleri okuyup gerekirse çalışanlara uyarı veriyor. Beth ve Jennifer de gazetede editör olarak çalışan iki arkadaş ve sürekli mailleşiyorlar. Bir bölüm Lincoln, bir bölüm Beth ve Jennifer yazışması okuyoruz. Beth çok yakışıklı ve havalı bir şarkıcıyla birlikte yaşıyor ama sanki ilişkileri biraz körelmiş. Beth evlilik teklifi bekliyor ama bu teklif gelecek gibi görünmüyor. Jennifer’de bebek sahibi olmak üzere. Lincoln üniversitede deli gibi aşık olduğu Sam tarafından terk edilince hayata ve aşka küsmüş gibi, annesiyle beraber yaşıyor ve hayattan bezmiş bir görüntüsü var. Amaaa... Beth bir gün onu görüyor ve Jennifer ile onu beğendiği hakkında yazışıyor, Lincoln de bunu okuyor ve çok seviniyor çünkü yazdığı maillerden ona hafif bir hayranlığı var.


Kitabı yarısında bıraktım çünkü çok sıkıcıydı, tam bir hayal kırıklığı, çok yüzeysel bir kitap. Beth ve Jennifer’ın yazışmaları çok suni. Lincoln -eğer çok süper bir tipi yoksa ki kitapta yok gibşi:)))- kolay kolay beğenilecek bir hali yok, duygusal zekası yok, barda bir kızla sohbet ediyor ve öyle saçma şeyler söylüyor ki... 
Kısacası, uzak durun, tam bir zaman kaybı.. Son olarak, “o kapak ne öyle???”


17 Nisan 2018 Salı

Kurtadamın Döngüsü - Stephen King




Bir Stephen King hayranı olarak bu kitabı görüp de okumamazlık edemezdim tabi ki. Kurtadam hikayeleri pek ilgimi çekmiyor açıkçası ama yazar Stephen King olunca işler değişiyor. 2016’da 6:45 Yayınları’ndan çıkan kitap 128 sayfa ve ilüstrasyonlu. Çeviri Nil Alt’a ait. Kitabın sonunda yer alan Sonsöz’den anladığıma göre yazar bu uzun hikayesini 1983’te yazmış. Hikaye ocak ayından başlayıp aralık ayına kadar olan 1 yılda geçiyor. Tarker’s Mill kasabasında bir katil her dolunayda cinayet işlemektedir, kasaba halkı korku içindedir, ama 10 yaşındaki Marty katilin kim olduğunu bilimektedir...
Doğrusu hayal kırıklığına uğradım, hikaye bence oldukça vasattı. Ayrıca kitaptaki baskı hataları ve sayfa numaraları yerine A harfi yazılmuış olması da rahatsız ediciydi... Okumasanız hiç bir şey kaçırmazsınız -Stephen King hayranları dahil...

Ve kazanan...

Merhaba! Çekilişimiz sonuçlandı. Öncelikle iyi dilekleriniz, güzel sözleriniz, duyurularınız, katılımınız ve herşey için çook teşekkür ederim, hepsi benim için inanılmaz değerli, iyi ki varsınız! :)
Katılımları ve ek hakları kontrol ederek çekilişi tamamladım. Kazanan arkadaşımız;


Arkadaşımızı tebrik eder, katılımınız ve desteğiniz için tekrar çok teşekkür ederim:) Yeni çekilişlerde görüşmek üzere:)




10 Nisan 2018 Salı

Horrorstör - Grady Hendrix





Evet, bu IKEA katalogu görüntüsünün altında bir roman yatıyor, hem de korku romanı. Zodyak Yayınları’ndan Kasım 2015’de çıkan kitap 243 sayfa ve aynen kapağında olduğu gibi romanın içi de mağaza planı, ürün tanıtımları, hatta indirim çekleri gibi katalog ayrıntılarıyla bezeli. Romanın hem bir IKEA ürününü andıran hem de Türkçe Korku Hikayesi anlamına gelen “horror story”i hatırlatan ismini de çok beğendiğimi ekleyeyim.


Roman IKEA’ya rakip ORSK zincirinin bir mağazasında geçiyor, kahramanımız Amy bir mağaza çalışanı ve zor zamanlar yaşıyor, mağaza müdür yardımcısı Basil ona takmış durumda, işini sevmiyor ve parasız. Bu arada mağazada tuhaf olaylar oluyor, ürünler tahrip ediliyor, garip bir adam etrafta geziniyor. İşini çok ciddiye alan Basil bu sorunu çözmeye kararlı, bunun için Amy ve Ruth Anne’den yardım istiyor, o gece sabaha kadar üçü mağazayı turlayıp ürünlere zarar veren kişiyi yakalayacaklar. Amy istemeyerek de olsa kabul ediyor çünkü mesai ücretine ihtiyacı var. O gece turlarken yalnız olmadıklarını fark ediyorlar; Matt ve Trinity de kendi hazırlayacakları bir reality show için mağazada gizlice çekim yapmaya gelmişler, orada bir hayalet olduğuna inanıyorlar. Çünkü mğazanın yerinde yüz yıllar önce bir hapishane varmış ve hapishane müdürü çeşitli işkencelerle mahkumları suçlarından arındırıp iyileştiriğine inanıyormuş. Trinity hemen bir ruh çağırma seansı düzenliyor ama bunun o kadar iyi bir fikir olmadığı ortaya çıkıyor tabi...


Kitap görsellikten 10 üzerinden 10 alıyor, yalnız sonlara doğru biraz sıkıldığımı itiraf edeyim, çok fazla aksiyon vardı, yine de geçer not verip yazarın “En İyi Arkadaşımın Şeytan Çıkarma Seansı” isimli romanına doğru ilerliyoruz.



4 Nisan 2018 Çarşamba

Çekilişimiz Ha-zııır ! :)

Merhaba! Bildiğiniz gibi 1 Nisan'da blogum 8 yaşını bitirdi, ondan kısa bir süre önce de hoby.ist isimli hobi ve sanatsal malzemeler satan sitemizi açtık, işte bu iki güzel olayı kutlamak ve bana çok destek olan sevgili blog arkadaşlarıma teşekkür etmek için de bir çekiliş yapmak istedim. Çekilişe katılmak için blogumun takipçisi olmanız, çekilişi sosyal medya hesaplarından birinde (google+, instagram, facebook, twitter) duyurmanız (yani bu postu paylaşmanız) ve yorum kısmına paylaşım linki ile e-posta adresinizi yazmanız yeterli. 

Bu sefer hoby.ist'e biraz destek olabilmek için ek haklar da eklemek istedim. Aşağıdakileri yapmak da +1'er hak sağlayacak.  

  • hoby.ist'in instagram hesabını takip etmek (https://www.instagram.com/hoby.ist/)
  • hoby.ist'in facebook sayfasını beğenmek (https://www.facebook.com/hoby.ist.hobi/)
  • hoby.ist'in facebook sayfasını facebookta paylaşmak 
  • hoby.ist facebook sayfasındaki yayınlardan birini herhangi bir yerde (google+, facebook veya twitter) paylaşmak
Bunları yaparsanız yorum kısmına yazmayı unutmayın, facebook ve instagram hesaplarınızdaki isimlerinizin burada yer almasını istemezseniz, bana e-posta ile de bildirebilirsiniz paylaşım durumlarınızı.

Bütün şartları yerine getiren biri 5 hakla katılmış olacak çekilişe. 

Hediyelerimize gelirsek, tabi ki bir kitap; İpek Ongun - Anlat Anneanne. Benim çok beğendiğim ve herkesin sıkılmadan okuyabileceğini düşündüğüm güzel bir kitap.
Hoby.ist'in katkısıyla Brunyzeel Sakura 30'lu Keçeli Kalem Seti (ben buna bayıldım:))
Simli yapıştırıcı, altın rengi
Kuru highlighter, turuncu 
Six-fold marka siyah kalem
Gökkuşağı renginde jel kalem
Nota desenli kurşun kalem ve silgi
Kaset şeklinde anahtarlık, fermuarlı bozuk para çantası
ve çıkartma :)

Çekilişimiz 16 Nisan pazartesi günü sonlanacak, kazanan da inşallah 17 Nisan salı günü (uzatıldı :))
açıklanır:) Herkese iyi şanslar dilerim..:)



1 Nisan 2018 Pazar

Mutlu Yıllar Okuma Günlüğüm! :)


Merhaba! Yılın en çok beklediğim günlerinden biri geldi, 1 Nisan; size daha önce bahsetmiştim 1 Nisan benim uğurlu günlerimden biri:) Evet bugün blogum 8 yaşını bitirdi, inanılmaz bir şey. Çok mutluyum, her zaman dediğim gibi blog hayatıma çok güzel şeyler kattı, artık "blog arkadaşlarım" diye bir şey var hayatımda:) Bazen buraya gelip mızmızlanıyorum sonra öyle güzel yorumlar geliyor kii herşeyi unutuyoruum:) İnşallah blogumu daha uzun yıllar devam ettirebilirim, ettirmek için gerekirse çaba harcayacağıma emin olabilirsiniz çünkü blogumu ve sizi çok seviyorum, herşey için çok teşekkür ederim:) Ayrıca yeni girişimimle ilgili en büyük desteği çok sevgili blogger arkadaşlarımdan aldım, bunun için de tekrar çok teşekkür ederim, desteğiniz benim için çok değerli:) Bunu en kısa zamanda bir çekiliş ile kutlayalım, sevgileeer:)

görsel: https://tr.pinterest.com/pin/525443481514929802/


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...