Babam ve Oğlum, Issız Adam, Dedemin İnsanları gibi filmleriyle büyük ilgi toplayan Çağan Irmak’ın, senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği ve eleştirmenlerden tam not alan “Tamam Mıyız?” vizyonda!
Hayatta hiçbir şey tesadüf değil, her şeyin bir sebebi var.. Tıpkı Temmuz ve İhsan’ın yollarının mucizelerle kesişmesi gibi..
Hayatındaki seçimleri Temmuz’u babası ile karşı karşıya getirir, maddi hiçbir destek beklemeksizin kendi hayatını yaşamak isteyen ve evinden ayrılan Temmuz, ruhunu meslek olarak seçtiği heykeltıraşlıkla arındırır. Hayatını devam ettirmek için çocuk romanları için çizerlik yapan Temmuz’un hayatı, sevgilisinden aldığı bir e-mail ile allak bullak olur. Sevgilisi tarafından terk edildiğini öğrenen Temmuz aynı zamanda da işini kaybetmiştir .Hayatı ile yüzleşen Temmuz, dibe vurmuş, yaşama küsmüştür. İhsan ise, bedensel dezavantajı sebebiyle, hayatını annesine bağlı yaşamak zorunda genç bir adamdır. Gerçekleştiremeyeceği hayallerinin yanı sıra annesinin sırtında bir yük olmaktan da mutsuz olan İhsan’ın kurtuluşu ile ilgili tek bir fikri vardır. Ta ki Temmuz’la karşılaşana dek.. Temmuz ve İhsan hayatlarının çöküşünde, dibe vurdukları bir anda karşılaşır ve bu karşılaşma Temmuz’u hayatı, sanatı, umudu yeniden tanıyacağı, İhsan’ı ise hayata yeniden tutunacağı bir dostluğa, başlangıca sürükler. . Farklı iki yaşamın birleşmesine sebep olan bu tesadüfî buluşma Temmuz’u İstanbul’un hiç bilmediği bir köşesine ve hiç tanımadığı bir ailenin içine sokacaktır.
Bir boomads advertorial içeriğidir.
Sayfalar
▼
29 Kasım 2013 Cuma
27 Kasım 2013 Çarşamba
Her Gece Bodrum - Selim İleri
1977 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü kazanmış olan bu roman Selim İleri'nin ilk romanı. İlk basımı 1976'da yapılmış ve benim okuduğum basım 2010 Nisan'da yapılmış olan 19. basım. Bu kitaptan zevkli kitap seçimleriyle severek takip ettiğim Kitap Notları bloğunun yazarı BA sayesinde haberim oldu,onun bu kitap hakkındaki yazısı için tıklayınız.
Gelelim kitaba, 256 sayfadan oluşan kitap isminden de anlaşılacağı üzere Bodrum'a tatil yapmaya giden bir grup arkadaş üzerine. Ana karakterlerimiz Cem, Murat ve Tarık. Daha sonra bu gruba bir gemi kaptanı olan Haydar, eğitimli ancak sırf denize meraklı olduğu için Haydar'ın yardımcılığını yapan Kerem ve Haydar'ın sosyetik sevgilisi Betigül de katılır. Son olarak Murat'ların arkadaşı Ahmet, onun mektuplaşma yoluyla tanıştığı İngiliz sevgilisi Katherine ve Ahmet'in bekar ablası Emine da gelince grup tamamlanmış olur. Görüldüğü üzere bol karakterli bir kitap Her Gece Bodrum. Yazar hemen hemen hepsinin iç dünyasına değiniyor. Ama sanırım en çok üstünde durduğu kişiler Cem ve Emine. Cem, sonradan dahil olduğu Murat ve Tarık arkadaşlığına uyum sağlamakta zorlanıyor, Emine ise 30 yaşına yaklaşmış olup hala bekar olmasından dolayı üzüntü içinde, diğer bir sıkıntısı ise önce ona ilgi gösterip ümit veren yakışıklı Kerem'in daha sonra kendisiyle dalga geçer gibi onu bir kenara atması.
Öncelikle söylemeliyim ki herkese hitap edecek bir kitap değil Her Gece Bodrum, yazarın değişik bir dili var, Bodrum'un o şiirsel, yazlık havasına çok uyan adeta şiirsel bir dil kullanmış Selim İleri, seçtiği kelimeler de zaman zaman alışılmadık geliyor kulağa, doğrusu TDK ödülünü kazanmasında bence bunun da payı olmuştur. İşte gerek bu şiirsel dil gerekse karakterlerin bireysel açmazları, romanın yansıttığı o "yaz sıkıntısı" benim için bu kitabı okumayı zorlaştırdı diyebilirim. Selim İleri pek çok ödül almış önemli bir yazar, bu romanının başarısından sonra da uzun süre "Her Gece Bodrum romancısı" diye anılmış. Dolayısıyla bu roman sizin ilginizi çekebilir. Son olarak Everest Yayınları'nın kapak tasarımlarını yapan Utku Lomlu bu kitabın kapağında da harika bir iş çıkarmış bence. Keyifli okumalar.
Gelelim kitaba, 256 sayfadan oluşan kitap isminden de anlaşılacağı üzere Bodrum'a tatil yapmaya giden bir grup arkadaş üzerine. Ana karakterlerimiz Cem, Murat ve Tarık. Daha sonra bu gruba bir gemi kaptanı olan Haydar, eğitimli ancak sırf denize meraklı olduğu için Haydar'ın yardımcılığını yapan Kerem ve Haydar'ın sosyetik sevgilisi Betigül de katılır. Son olarak Murat'ların arkadaşı Ahmet, onun mektuplaşma yoluyla tanıştığı İngiliz sevgilisi Katherine ve Ahmet'in bekar ablası Emine da gelince grup tamamlanmış olur. Görüldüğü üzere bol karakterli bir kitap Her Gece Bodrum. Yazar hemen hemen hepsinin iç dünyasına değiniyor. Ama sanırım en çok üstünde durduğu kişiler Cem ve Emine. Cem, sonradan dahil olduğu Murat ve Tarık arkadaşlığına uyum sağlamakta zorlanıyor, Emine ise 30 yaşına yaklaşmış olup hala bekar olmasından dolayı üzüntü içinde, diğer bir sıkıntısı ise önce ona ilgi gösterip ümit veren yakışıklı Kerem'in daha sonra kendisiyle dalga geçer gibi onu bir kenara atması.
Öncelikle söylemeliyim ki herkese hitap edecek bir kitap değil Her Gece Bodrum, yazarın değişik bir dili var, Bodrum'un o şiirsel, yazlık havasına çok uyan adeta şiirsel bir dil kullanmış Selim İleri, seçtiği kelimeler de zaman zaman alışılmadık geliyor kulağa, doğrusu TDK ödülünü kazanmasında bence bunun da payı olmuştur. İşte gerek bu şiirsel dil gerekse karakterlerin bireysel açmazları, romanın yansıttığı o "yaz sıkıntısı" benim için bu kitabı okumayı zorlaştırdı diyebilirim. Selim İleri pek çok ödül almış önemli bir yazar, bu romanının başarısından sonra da uzun süre "Her Gece Bodrum romancısı" diye anılmış. Dolayısıyla bu roman sizin ilginizi çekebilir. Son olarak Everest Yayınları'nın kapak tasarımlarını yapan Utku Lomlu bu kitabın kapağında da harika bir iş çıkarmış bence. Keyifli okumalar.
15 Kasım 2013 Cuma
Sempozyum - Muriel Spark
Muriel Spark adını çok duyduğum bir yazardı. Bu kitabıyla tesadüfen karşılaşınca okumaya karar verdim. 174 sayfalık kitap 1992 yılında Can Yayınları'ndan çıkmış. Sempozyum ismi kitabın konusuyla pek bağdaşmıyor gibi görünüyor aslında, insanın aklına bilimsel ve resmi bir toplantı geliyor oysa kelime aynı zamanda -özellikle eski Yunan'daki anlamıyla- içkili, müzikli toplantılar için de kullanılıyormuş, yine de ben olsam kitabın ismini "sempozyum" olarak bırakmazdım:)
Konusu İngiliz Hurley ve Chris çiftinin verecekleri yemek davetlerine çağıracakları konuklarının farklı hayatları üzerine, bu konukların farklı yaşamları ile bu yaşamların birbirlerine dokunduğu noktaları okuruz kitapta. Örneğin Hurley yaşı ilerlemiş bir ressamdır, konuklardan Annabel bir televizyon programcısıdır ve Hurley ile ilgili bir program hazırlamak istemektedir. Başka bir konuk olan Hilda, Chris'in samimi arkadaşıdır, Hilda davete kendisi katılamayacaktır ama oğlu William ile yeni evlendiği eşi Margaret geleceklerdir.
Kitapta özellikle Margaret'in ilginç yaşamı üzerinde duruluyor, başlarda biraz sıkıcı gelse de Margaret ile ilgili kısımlar merak uyandırıcı. Yine de beni pek etkilemedi bu kitap. Fazla sahne değişikliği olmadığından kafamda hep bir tiyatro oyunu olarak canlandı olaylar. Sanırım Muriel Spark'ın daha güzel romanları da vardır, yine de ilginizi çekebilir. Keyifli okumalar.
Resim:http://images.fineartamerica.com/images-medium-large/dinner-with-friends-carmen-tyrrell.jpg
Konusu İngiliz Hurley ve Chris çiftinin verecekleri yemek davetlerine çağıracakları konuklarının farklı hayatları üzerine, bu konukların farklı yaşamları ile bu yaşamların birbirlerine dokunduğu noktaları okuruz kitapta. Örneğin Hurley yaşı ilerlemiş bir ressamdır, konuklardan Annabel bir televizyon programcısıdır ve Hurley ile ilgili bir program hazırlamak istemektedir. Başka bir konuk olan Hilda, Chris'in samimi arkadaşıdır, Hilda davete kendisi katılamayacaktır ama oğlu William ile yeni evlendiği eşi Margaret geleceklerdir.
Kitapta özellikle Margaret'in ilginç yaşamı üzerinde duruluyor, başlarda biraz sıkıcı gelse de Margaret ile ilgili kısımlar merak uyandırıcı. Yine de beni pek etkilemedi bu kitap. Fazla sahne değişikliği olmadığından kafamda hep bir tiyatro oyunu olarak canlandı olaylar. Sanırım Muriel Spark'ın daha güzel romanları da vardır, yine de ilginizi çekebilir. Keyifli okumalar.
Resim:http://images.fineartamerica.com/images-medium-large/dinner-with-friends-carmen-tyrrell.jpg
8 Kasım 2013 Cuma
Yokyer - Neil Gaiman
Neil Gaiman ismini sürekli duyup da hiç okumadığım bir yazardı. Ancak Coraline, Yıldız tozu ibi onun kitaplarından uyarlanmış filmleri izlemiştim. Yokyer de yazarın en popüler kitaplarından birisi. İthaki Yayınları'ndan çıkmış 372 sayfalık Yokyer sanıyorum 1996 yılında yazılmış olsa da bizde 2010 yılında çıkmış.
Kitabımızın konusu şöyle, 20'li yaşlarının sonundaki Richard'ın güzel bir nişanlısı, bir işi ve düzenli bir hayatı vardır. Ancak hayatı, nişanlısıyla birlikte önemli bir akşam yemeğine giderken yol kenarında gördüğü yaralı bir kıza yardım etmek istemesiyle değişir. Nişanlısının tüm uyarılarına rağmen yaralı kızı kucağına alıp evine götürür. Ertesi gün "dünyanın yarıklarından düşmüş biri"dir, nişanlısı onu terk eder, işi yoktur, evi yoktur, insanlar onu görmez ve en kötüsü yardım ettiği genç kızın düşmanları artık onun da peşindedir. Yardım ettiği genç kız Door isminde, kapılar açma yeteneği olan bir prensestir, Richard'ın yardımını kabul eder ancak onun yeraltı dünyasında yeri yoktur. Ancak Richard yukarı Londra'da da yeri olmadığını görünce geriye tek seçeneği kalmıştır, yeraltı Londra'sına dönmek. Bunun kaçınılmaz olduğu anlaşılınca Richard, Door'un katledilen babasının intikamını almak için çıktığı macerada kendilerine eşlik etmesini kabul ederler.
Yokyer türün sevenleri için güzel bir kitaptı diyebilirim, bildiğimiz dünya ve onun bilmediğimiz kısmında geöen fantastik bir macera, bir yolculuk kitabıydı. Sonu da klasik olmamasından dolayı hoşuma gitti. Ama ben sanırım fantastik türde Dune gibi bilim kurgu bazlı olanlarını daha çok seviyorum. Açıkçası Yokyer'i beğenmiş olmakla birlikte biraz abartılmış olduğunu düşünüyorum, "muhteşem" veya Tori Amos'un arka kapakta dediği gibi "hiç bitmesin istedim" diyemeyeceğim:) Keyifli okumalar.
Kitabımızın konusu şöyle, 20'li yaşlarının sonundaki Richard'ın güzel bir nişanlısı, bir işi ve düzenli bir hayatı vardır. Ancak hayatı, nişanlısıyla birlikte önemli bir akşam yemeğine giderken yol kenarında gördüğü yaralı bir kıza yardım etmek istemesiyle değişir. Nişanlısının tüm uyarılarına rağmen yaralı kızı kucağına alıp evine götürür. Ertesi gün "dünyanın yarıklarından düşmüş biri"dir, nişanlısı onu terk eder, işi yoktur, evi yoktur, insanlar onu görmez ve en kötüsü yardım ettiği genç kızın düşmanları artık onun da peşindedir. Yardım ettiği genç kız Door isminde, kapılar açma yeteneği olan bir prensestir, Richard'ın yardımını kabul eder ancak onun yeraltı dünyasında yeri yoktur. Ancak Richard yukarı Londra'da da yeri olmadığını görünce geriye tek seçeneği kalmıştır, yeraltı Londra'sına dönmek. Bunun kaçınılmaz olduğu anlaşılınca Richard, Door'un katledilen babasının intikamını almak için çıktığı macerada kendilerine eşlik etmesini kabul ederler.
Yokyer türün sevenleri için güzel bir kitaptı diyebilirim, bildiğimiz dünya ve onun bilmediğimiz kısmında geöen fantastik bir macera, bir yolculuk kitabıydı. Sonu da klasik olmamasından dolayı hoşuma gitti. Ama ben sanırım fantastik türde Dune gibi bilim kurgu bazlı olanlarını daha çok seviyorum. Açıkçası Yokyer'i beğenmiş olmakla birlikte biraz abartılmış olduğunu düşünüyorum, "muhteşem" veya Tori Amos'un arka kapakta dediği gibi "hiç bitmesin istedim" diyemeyeceğim:) Keyifli okumalar.
2 Kasım 2013 Cumartesi
Nefes Nefese - Ayşe Kulin
Everest Yayınları'ndan çıkmış olan Nefese Nefese'yi cep boy formatından okudum, kitap 460 sayfa. Gerçek bir olaydan esinlenilenerek yazılmış bir roman. İkinci dünya savaşında Almanlar'ın Fransa'yı işgali sırasında Türkiye kendi vatandaşlarını savaşa tarafsız olan ülkelerine geri getirerek güvence altına alabilmek için Fransa'dan kalkacak trene bir Türk vagonu ekletir. Bu trende hem bir Yahudi ile evlendiği için ailesi tarafından dışlanmış olan hükümette bakanlık yapmış Fazil Reşat Paşa'nın kızı -aynı zamanda dış işleri bakanı yardımcısı Macit Bey'in baldızı- Selva ile ailesi ile onun gibi Türkler hem de Türkiye'den yardım talep eden aslen Türkiye ile hiç bir alakaları olmasa da sahte pasaportlarla Türkleştirilmiş zor durumdaki Yahudiler olacaktır. Türk hükümeti her türlü riski göze alarak bu insanlara yardım etmeyi seçmiştir.Hem Türkiye dış işleri bakanlığı hem de Fransa ve diğer bölgelerdeki Türk konsoloslukları büyük yardımlar yapmışlardır, zaten kitabın başında büyük yardımda bulunan Türk konsolosları ve konsolos muavinlerinin isimleri de verilmiş. Büyük zorluklarla trene binen yolcuların tedirginlikleri yine bitmez, yolculuk hem çok çilelidir hem de risklerle dolu, öncelikle Yahudi yolcuların gerçek kimlikleri kesinlikle ortaya çıkmamalıdır, diğer taraftan günler haftalar süren yolculuk herkesi çok zorlar.
Romanın ana konularından biri de Fazıl Reşat Paşa'nın dış işleri bakan yardımcısı Macit Bey ile evli olan büyük kızı Sabiha ve onun yaşadıklarıdır. Açıkçası ben Ayşe Kulin'in yalın anlatımını sevsem de bu kitabı çok kopuk buldum, Sabiha ile ilgili konular romanın konusu içinde bir yere bağlanmıyor, bana göre ya o kısımlar çıkarılarak ana konu üzerinde durulmalıydı ya da daha ayrıntılı yer verilerek bir şekilde ana konuyla daha bütünleştirilmeliydi. Genel olarak kitap bir "masal" gibi hızlı hızlı analtılmış havası veriyordu, yani olaylar hızla arka arkaya sıralanmış gibiydi. Konu ilginç ve hatta yaşanmış olaylara dayanıyor olsa da kitap olarak Nefes Nefese üzerimde pek iz bırakmadı, yine de okunabilir, keyifli okumalar.
Romanın ana konularından biri de Fazıl Reşat Paşa'nın dış işleri bakan yardımcısı Macit Bey ile evli olan büyük kızı Sabiha ve onun yaşadıklarıdır. Açıkçası ben Ayşe Kulin'in yalın anlatımını sevsem de bu kitabı çok kopuk buldum, Sabiha ile ilgili konular romanın konusu içinde bir yere bağlanmıyor, bana göre ya o kısımlar çıkarılarak ana konu üzerinde durulmalıydı ya da daha ayrıntılı yer verilerek bir şekilde ana konuyla daha bütünleştirilmeliydi. Genel olarak kitap bir "masal" gibi hızlı hızlı analtılmış havası veriyordu, yani olaylar hızla arka arkaya sıralanmış gibiydi. Konu ilginç ve hatta yaşanmış olaylara dayanıyor olsa da kitap olarak Nefes Nefese üzerimde pek iz bırakmadı, yine de okunabilir, keyifli okumalar.