Sayfalar
26 Aralık 2015 Cumartesi
Uzak Tepeler - Kazuo Ishiguro
21 Aralık 2015 Pazartesi
Ters Düz - Mert Ofluoğlu
Altın Bilek Yayınları'ndan çıkan kitap 267 sayfa. Önce romandan bahsetmek istiyorum. Kahramanımız Ece Duman 28 yaşında bir yazardır. Mutlu mesut, huzurlu hayatına devam ederken bir gün amcasından 18 yıldır görüşmediği babasının kaybolduğuna dair bir telefon alır. Önce pek istekli olmasa da yıllardır görmediği Trabzon'un Bozbalık köyüne gider. Ama başında öyle çok şey vardır ki, bir taraftan üvey kardeşleri ile yüzleşir, bir taraftan babasının kayboluşunu çözmeye çalışır, bir taraftan romanını yazmaya çalışır... Bu arada onu en son 10 yaşındayken gören tanıdıkları ile de karşılaşır. Neyse konuyu daha fazla anlatıp sürprizleri bozmayayım ama bu, içinde hem macera, hem gizem hem de aşk olan harika bir roman. En başta da dediğim gibi elimden bırakamadım ve 1 günde romanı bitirdim.
Bir ara Mert bize romanını hemen yayınlatmakla bir süre beklemek arasında kararsız kaldığından bahsetmişti, ama bence iyi ki hemen yayınlatmış da biz de bu güzel kitabı hemen okuyabildik. Kendisi de Trabzon'lu olan Mert kitabında yerel yiyeceklerden, adetlere pek çok hoşlukla da kitabını süslemiş. Bu kitabın 20 yaşında gencecik bir yazara ait olduğuna inanmak çok zor, kurgu, anlatım hepsi son derece usta işi. Umarım Mert şimdiden yeni romanı üstünde çalışmaya başlamıştır:) Çünkü kendisinden yeni romanlar okumak için sabırsızlanıyorum. Kitabın sonundaki "teşekkür" bölümüne de değinmeden geçemeyeceğim, çok tatlı bir yazı olmuş:) Mert'in gönülden tebrik ediyorum ve başarılarının devamını diliyorum. Ters Düz'i okumayanlara da biran önce okumalarını tavsiye ediyorum:) Bu arada Mert romanını bir diziye de uyarlamak istiyorum, oyuncuları bile düşünmüş, bakın:)
17 Aralık 2015 Perşembe
Golem - Gustav Meyrink
"Eğer Rimbaud sözcüklerin simyacısı ise, Kafka da düşlerin simyacısıdır. Meyrink ise efsanelerin simyacısı. Çünkü bir efsaneden fantastik yazının bir başyapıtını, Golem'i çıkarmayı başarmıştır. Efsaneyi arıtarak; ayrıştırdığı öğeleri kendine özgü formüllerle yeni bir düzenlemeye tabi tutup yeni öğeler yaratarak."
Meyrink 1868- 1932 yılları arasında yaşamış Avusturyalı yazar, fantastik kurgu alanında Almanca yazmış en saygı değer yazar olarak tanımlanmış. Çocukluğu Viyana ve Münih'te geçmiş olmakla beraber 1883'te (romanın da geçtiği) Prag'a yerleşmişler. Meyrink'in hayatı oldukça ilginç. Hayatının dönüm noktası olduğunu ifade ettiği çok garip bir olay var örneğin, 24 yaşında elinde bir silahla intihar etmek üzereyken, birisinin kapısının önüne bir kitapçık bıraktığını duyuyor ve hemen kapıyı açıp bakıyor ki kitapçığın ismi "ölümden sonra yaşam". Bunun üzerine okült, spiritüel konulara merak salıyor. Daha sonra evleniyor, çocukları oluyor ve kendi oğlu da 24 yaşında intihara teşebbüs ediyor. Gerçekten ilginç...
Romana gelirsek, Golem Yahudi efsanesine dayanan bir yaratık. Kahramanımız bir mücevher taşı oymacısıdır, bir gün Angelica isminde güzel bir kadın elinde bir kitapla birden odasına girer ve ona "Pernath Usta" diye hitap eder. Kitap çok özel bir kitaptır, sihirli bir Zebur. Hikaye böyle başlar. Ama kitabı çok anlatamıyorum, öncelikle hem şiirsel dili hem de fantastik yapısı itibariyle kitabı takip etmekte zorlandım, olaylar çok açık bir şekilde anlatılmıyor bazen ve bazen de düşle gerçek birbirine karışıyor sanki. Aslında keyifli bir kitap ama salim kafayla okunmalı:) Keyifli okumalar dilerim:)
12 Aralık 2015 Cumartesi
Aşık Kadınlar – D. H. Lawrence
Aşık Kadınlar 1916’da yazılmış olduğu halde erotik bulunduğu için ancak 1921’de yayınlanabilmiş. Yazar bunu en tipik en güzel eseri kabul etmiş –herhalde o zamana kadar yazmış oldukları arasında- ve romandaki Ursula’nın Frieda, Birkin’in ise kendisini anlattığını itiraf etmiş.
560 sayfalık kitabımızın konusuna gelirsek, İngiltere’de geçiyor hikaye, endüstri devrimi hızla devam etmektedir, içinde madenler olan ve çoğunluğunun maden işçisi olduğu kasabada Ursula Brangwen 20’li yaşlarda genç bir öğretmendir, kız kardeşi Gudrun ise sanat çevrelerinde az çok tanınmış bir heykeltraştır, uzun ca bir aradan sonra Shorthands kasabasına ailesinin yanına dönmüştür. İki kız kardeş birbirleriyle son derece uyumlu ve yakındır. Gudrun aslında Londra, Paris gibi büyük şehirlerdeki sanat ortamlarından sonra kasabayı biraz sıkıcı bulmakla birlikte maden ocaklarının birinin sahibinin varisi zengin ve son derece erkeksi bir yakışıklı olan Gerald’ı gördükten sonra fikrini değiştirir. Bu arada ablası Ursula’da zarif, yakışıklı ancak Gerald kadar erkeksi değil de biraz daha ince yapılı, düşünce dünyasına daha yakın olan müfettiş Rupert Birkin’den hoşlanmaktadır. Ancak arada onun uzatmalı gayri resmi sevgilisi Hermione vardır. Kısacası roman bu dört farklı karakterin ilişkilerinin dinamiği üzerinedir.
Ursula nispeten daha yumuşak başlı ve uysal olmakla birlikte yine de bir kadının yerini, evliliği, aşkı sorgulayan düşünen bir kadındır, aşk onun için önemlidir, onu bulmak ve yaşamak ister.
Gudrun aşkı, evliliği çok da önemsemeyen, kendi ayakları üstünde durmayı, bağımsızlığı bunlardan üstün tutan daha vahşi ve hesaplı bir kadındır.
Gerald her zaman hayran olunan, yakışıklı, güçlü, zengin bir erkektir, aşkı merak etmekle birlikte gurur onda daha ağır basar, aşk konusunda kafası karışıktır, çok da ona göre bir şey değildir aşk, onda tutku ağır basar.
Birkin belki de içlerinde en karmaşığıdır, Ursula ile aşkı tanıyıp kabul etmek zorunda kalır ama onun esas aradığı aşktan öte bir şeydir, bir kadınla kurulabildiği gibi erkekle de kurulabilir bu bağ, kafaca uygunluk, her yönden bir bütünleşmedir onun aradığı. Bu açıdan bir kaç yerde okurları da şaşırtır.
Kitapla ilgili değerlendirmeme gelecek olursak, doğrusu kitabın ilk kısımlarında pek çok konuyu tartışıyor karakterler, açıkçası bu düz konuşmalar beni biraz sıktı, ama kitabın ikinci yarısından sonra olaylar gelişmeye başlayınca ben de kitaptan daha çok tat almaya başladım. Hoş bir kitap olmakla beraber en başta da dediğim gibi Lady Chatterley’in Sevgilisi’nin yerini alamaz benim için. Yine de güzel bir edebiyat eseri tabi ki. Keyifli okumalar.
6 Aralık 2015 Pazar
Aşkın Gücü- Richard Matheson
Romanın konusundan bahsedelim, Chris başarılı bir yazar ve 4 çocuklu mutlu bir aile babasıdır, 46 yaşında bir araba kazası sonucu hayatını kaybeder. Bu ölüm onun için çok beklenmediktir, üstelik eşini o kadar sever ki onu bu dünyada yalnız bırakmayı kabullenmesi çok zordur. Ölüm SONRası hayatına geçişi işte bu nedenle biraz zor ve zaman alıcı olur. Sonunda Chris cennete gider, tabi bu arada ölüm, sonrası, cennet, cehennem gibi konularda rehber ruhunu sorular sorar. Cennet gibi mükemmel bir yerde olsa hala aklı karısı Ann’dedir. Her karşısına çıkana karısı Ann’in ne zaman yanına gelebileceğini sorar. Bir gün Ann’in intihar ettiğini öğrenir. Bu durumda Ann ile hiç bir zaman buluşamama riski vardır. Chris çok üzülür ve karısına yardım etmek ister. Bu alışılmadık bir durumdur, ama Chris ve Ann birbirlerinin ruh eşleridir ve aralarında sıradışı bir uyum ve birlik vardır. Chris her şeyi göze alır ve karısına yardım etmek üzere yola çıkar...
Gerçekten oldukça sıra dışı bir kurgu, doğrusu roma niteliğinden ziyade verdiği bilgilerle ilgimi çeken bir kitap oldu, konuya meraklı okurlara tavsiye ederim...
30 Kasım 2015 Pazartesi
Sade - Begüm Başoğlu, Ege Erim
Kitaptaki bazı öneriler size fazla gelirse onların yerine uygulayabileceğiniz daha "ılımlı" öneriler de var. Veya 5 dakika gibi bir sürede bile neler yapabileceğiniz anlatılmış. Kısacası alternatifler pek çok, siz yeterki "sade yaşam"ı seçin:)
Kitabın içeriği dışında görünümüne de bayıldım, 130 gr kuşe kağıda basılmış ve içinde çok tatlı ilüstrasyonlar var. Bence tam bir başucu kitabı. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim, ben çok beğendim:)Bu arada yazarların sadeyasamak.com isimli sitelerine de bakmanızı öneririm:)
25 Kasım 2015 Çarşamba
Karabibik - Nabizâde Nâzım
Kitaptaki hikayelerden biri olan Yâdigârlarım (1886) türü anı - öykü olarak geçiyor. Kahramanımız önce iki delikanlının karşılıksız aşkı arasında kalıyor, sonra İzmir'e gidip bunları unutmaya çalışırken güzel bir genç bayanla tanışıp ona aşık oluyor ve sonra Paris'e gidiyorlar ancak bu aşk ve evliliğin sonu hüsran oluyor. Bu hikayede başta da dediğim gibi kahramanın acı çocukluğundan da bahsediliyor.
İlk hikaye Karabibik ise köy yaşamı ve köylülerin kendilerine has dertleri üzerine gerçekçi bir hikaye, daha doğrusu bir kesit.
Hâlâ Güzel'de Safder ve Fahriye'nin aşkı var, mutlu bir aşk nasıl olur da böyle sonuçlanabilir? İşte böyle...:) Klasik olması anlamında okunabilir.
20 Kasım 2015 Cuma
His and Her Circumstances (Kareshi kanojo no jijou)
Resim: http://img.bato.to/forums/uploads/b045ae05fd0aa891bf815a3209dacd54.jpg
12 Kasım 2015 Perşembe
Şarj edilebilir diş fırçalarına dair doğru bilinen yanlışlar
Manuel diş fırçası şarj edilebilir diş fırçası kadar iyi temizler!
Yanlış. İlk kullanımdan itibaren şarj edilebilir diş fırçaları manuel fırçalara oranla 2 kat daha fazla plak temizler. Bu özellik dişlerinizin yalnızca dış görünümü için değil, sağlığı için de oldukça önemli. Plak, dişin dış kısmını kaplayan bakteri tabakasıdır. Bakteriler yediğimiz yiyeceklerdeki şekerle beslendikleri için, zamanla asit oluştururlar. Bu nedenle bakterilerin diş yüzeyine yerleşmesi, diş ve diş eti hastalıklarının en önemli sebeplerinden biridir.
Oral-B’nin elektronik fırçalarının tamamında fırça başlıkları yuvarlak olarak tasarlanmıştır. Bu yenilikçi tasarım sayesinde her dönüşte farklı bir açıyla dişin tüm yüzeyinin temizlenmesine olanak sağlar. Küçük boyutuyla her bir dişin yüzeyine ve diş aralarına rahatlıkla ulaşabilir.
Şarj edilebilir fırçalar yalnızca ağız ve diş sağlığı konusunda problem yaşayan kişilere tavsiye edilmektedir!
Yanlış. Oral-B’nin yaptığı bir anket çalışmasında, katılımcıların %39’unun ancak dişleriyle ilgili herhangi bir problem yaşadıktan sonra şarj edilebilir diş fırçası kullanmaya başlayacaklarını belirttikleri görüldü.
Ağız sağlığında tedaviden çok koruma yöntemi izlenmesi tavsiye edilmektedir. Çünkü dışarıdan yapılan herhangi bir müdahale, ne kadar iyi olursa olsun kendi dişinizin sağladığı rahatlığı ve fonksiyonelliği sağlamaz. Dişleri korumanın en önemli yolu, ağız ve diş problemlerinin bir numaralı sorumlusu olan plak tabakasını ortadan kaldırmaktır. Şarj edilebilir diş fırçaları, plak temizliği konusunda manuel diş fırçalarından %100’e kadar daha fazla etkilidir. Plak, yapışkan bir madde olduğu için diş fırçanızdan da ayrılması zordur. Bu nedenle diş hekimleri ortalama 3 ayda bir diş fırçanızı yenilemeniz gerektiğini söylüyor.
Şarj edilebilir diş fırçası da kullanıyor olsanız, 3 ayda bir fırça başlığı değişimini gerçekleştirmek durumundasınız. Oral-B, elektronik diş fırçanızı kolayca yenilemeniz için değiştirilebilir başlıklarla size sunuyor.
Nasıl bir diş fırçası kullanıyor olursanız olun, diş fırçalama süreniz aynı olduğu için aynı etkiyi yakalayabilirsiniz!
Yanlış. Diş hekimleri, dişlerinizi günde en az iki kez, 2 dakika fırçalamanızı öneriyor. Ancak yapılan araştırmalar ve klinik deneyler, dişlerinizi 2 dakika şarj edilebilir diş fırçalarıyla fırçalamanızın çok daha etkili sonuçlar almanızı sağladığını gösteriyor.
Şarj edilebilir diş fırçaları diş yüzeyine zarar verir!
Yanlış. Yukarıda bahettiğimiz anketin bir başka ilginç sonucu da, anket katılımcılarının %5’inin şarj edilebilir diş fırçasının diş yüzeyine zarar verdiğini düşünmesi. Oral-B’nin şarj edilebilir diş fırçaları, basınç göstergesi sayesinde diş fırçasını dişinize çok fazla bastırdığınızda çalışmasını durduruyor.
Tüm şarj edilebilir fırçalar aynı özelliktedir!
Yanlış. Herkesin diş yapısı birbirinden farklı. Bu nedenle Oral-B kullanıcılarına birbirinden çok farklı özelliklere sahip farklı şar edilebilir diş fırçaları sunuyor. Hassas dişetleri için, farklı büyüklükteki diş aralıkları için ya da sararmış dişleri beyazlatmak için birbirinden farklı bir çok diş fırçası modeli bulunuyor.
Detaylı bilgi almak için videoyu izleyebilirsiniz. Ürün alternatiflerini görmek için tıklayınız.
KAYNAK: www.uplifers.com
Bir boomads advertorial içeriğidir.
9 Kasım 2015 Pazartesi
"Teşekkür ederim, siz nasılsınız?" - Penny Palmano
Bu kadar giriş yaptıktan sonra şimdi kısaca kitabı tanıtayım. Mikado yayınlarından 2010 yılında çıkmış olan kitap 258 sayfa. Kitap Amerika'da çıktığı anda bestseller olmuş ve yazar ardı ardına bir çok televizyon programına katılıp bir anda meşhur olmuş. Yazarımız hem çocuk bakıcılığı hem de kayak öğretmenliği yapmış, kendisi de anne aynı zamanda. Bütün bu tecrübelerini bu kitapta toplamış. Kitabın alt başlığı "Çocuğunuza başarı ve saygınlık kazandıracak görgü kuralları nelerdir? Çocuğunuzun ileri seviyede bir sosyal zekaya sahip olabilmesi için anne ve baba olarak neler yapmalısınız?" Kitap hem küçük yaştakiler hem de ergen çocuklar için hem nasıl davranılması gerektiğini anlatıyor, hem de onlara neler öğretmeniz gerektiğini. Üç ana başlık, "çocukların gereksinimleri nelerdir?", bunun altında sevgi, ilgi, disiplin, saygı gibi başlıklar var, ikinci ana başlık "iyi huylar", burada toplum içinde davranışlar, nezaket kuralları gibi başlıklar var, burada çocuğunuza benimsetmeniz gereken davranış kuralları var, üçnüncü kısımda da iş ve çocuk bakımı yer alıyor, burada çalışan anne babaların dikkat etmeleri gereken noktalar ile bakıcı seçimi konusu anlatılmış.
Kitap kolay okunuyor, yazar esprili bir dille hem konuları özetlemiş hem de örneklerle açıklamış. Ben çok beğendim ve işime yarayacağına inanıyorum. Deneyip görmeli:) Anne ve babalara tavsiye ederim, keyifli okumalar:)
4 Kasım 2015 Çarşamba
Sana İhtiyacım Var - Judith McNaught
Hayalimdeki Katie(Emma Stone)ve Ramon(Eric Bana) :)
Neyse, gelelim konumuza, 1983 yılında yazılmış olan romanımızın ana kahramanı zengin ve güzel Katie, bir Amerikalı, iyi bir işi var ve bağımsızlığına düşkün. Bir gün yolu bir zamanlar son derece zengin ve başarılı bir iş adamı olan şimdiyse iflasın eşiğindeki Ramon ile kesişir. Ramon Porto Rikolu'dur ve biraz maçodur. İlk andan itibaren aralarında müthiş bir çekim olsa da Ramon'un maço tavırları Katie'yi korkutur. Ama yine de Amerika'daki hayatını bir kenara bırakıp Ramon ile Porto Riko'ya gider. Peki ama bu aşk nasıl sonuçlanır? Büyük ihtimalle doğru tahmin ettiniz:)) Yazarımız mantık sınırlarını zorlayan bir aşk romanı yazmış ama yine de seviyoruz Judith Mcnaught'u. Bu arada goodread sitesinden yazarın kitaplarına baktığımda en düşük puanlı kitabının bu olduğunu görüyoruz, Kalbim Sende Kaldı da nispeten düşük puan almış. Keyifli okumalar:)
2 Kasım 2015 Pazartesi
Biryudumkitap.com
Her sabah bir yudum kahve, bir yudum kitap!
Biryudumkitap.com, her sabah en iyi hikayelerden ve romanlardan 5 dakikada okuyabileceğiniz en iyi pasajları e-posta kutunuza gönderen bir girişim. Sisteme abone olmak için www.biryudumkitap.com üzerinden e-posta adresinizi bırakmanız yeterli. 'Her sabah bir yudum kahve, bir yudum kitabın kalbe iyi gelir' fikri ile yola çıkan girişim, şimdiden sosyal medya üzerinden yüzlerce aboneye ulaştı. 1 Aralık 2015'te ilk pasajları abonelerine ulaştıracak olan Biryudumkitap, bütün kitap aşıkları için tamamen ücretsiz ve her zaman da ücretsiz kalacak.
Memlekette okumaya zaman bulamama, ne okuyacağını bilememe gibi sorunları çözmeye odaklı girişim, popülerite değil; edebiyat kaygısı güdecek. Sadece edebiyat dünyasının tanınmış yazarlarından değil, genç kalemlerin de eserlerinden pasajlar yayımlayacak. Çoğunlukla Türk Edebiyatı'na yer verilecek olan içeriklerde zaman zaman dünya edebiyatından da izler olacak.
Biryudumkitap.com, uzun süre Kitapyurdu.com ve iki dijital ajansta çalıştıktan sonra kendi dijital ajansı olan FOLX'u kuran Alparslan Demir'in ve ekibinin 'kurumsal girişimcilik' ürünü. Belirli bir abone sayısına ulaştıktan sonra yayınlanacak olan iOS, Android ve Windows Phone platformlarında çalışacak mobil uygulaması da FOLX stüdyolarında geliştirilmeye başlandı. Siz de abone olmak için yalnızca adınızı ve e-posta adresinizi www.biryudumkitap.com üzerinden paylaşabilirsiniz. Girişim hakkında gelişmelerden haberdar olmak için http://twitter.com/biryudumkitapp hesabını takip edebilirsiniz.
31 Ekim 2015 Cumartesi
Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra - Barış Bıçakçı
25 Ekim 2015 Pazar
Düşünce Balonları - David Lodge
Düşünce Balonları'na gelirsek, yine bir üniversite kampüsünde geçiyor, kahramanımız Gloucester Üniversitesi'nde -sanırım- yapay zeka üzerine çalışmakta olan ve bu konuda son derece medyatik olan Ralph Messenger, kendisi zeki, karizmatik, çekici ve aynı zamanda da tam bir kadın düşkünü. Güzel Carrie ile evli ve üç çocuk babası olmasına rağmen çapkınlıktan geri durmuyor. Karısı da az çok kocasını bilidiğinden buna biraz göz yumuyor, kendisinden uzakta olması şartıyla tabi. İşi gereği sık sık yurtdışına, şehir dışına çıkan Ralph bunu güzel idare ediyor. Ama bir gün yaratıcı yazralık dersi vermek üzere eşini yeni kaybetmiş çekici yazar Helen Reed bir sömesterliğine kampüse geliyor ve hemen Ralph'in radarına giriyor. Hoş ama aynı zamanda son derece entellektüel olan Helen de bu adamı çekici buluyor ama ahlakı onu bir ilişkiye girmekten alıkoyuyor. Sonra işler karışıyor ve olanlar oluyor...
Kitap aslında şekil itibariyle oldukça ilginç. Bir Ralph'in günlük niyetine doldurduğu ses kayıtları, bir Helen'in günlükleri, bir de yazarın üçüncü kişi olarak anlattıkları ile ilerliyor kitap. Bu arada sık sık Ralph ile Helen'in özellikle zihin veya ahlak gibi bir takım konulardaki konuşmaları yer tutuyor. Açıkçası bu kısımlar beni biraz sıktı. Ama Ralph'in Helen'e olan ilgisinin büyük kısmı da bu konularda son derece başarılı bir şekilde kendisiyle konuşabilmesi. Bir de Helen'in yaratıcı yazralık sınıfı öğrencilerine verdiği ilginç ödevlerden bazıları da sayfalarda kendisine yer buluyor, mesela doğduğundan beri siyah, beyaz ve gri dışında hiç bir renk görmemiş olan 33 yaşındaki Mary'nin ilk defa kırmızı bir gül gördüğü anı anlatan ödevler veya farklı yazarların üslübuyla "sivrisinek olmak" gibi.
Sonuç olarak yazar gerçekten ilginç bir kitap ortaya çıkarmış, ama Helen beni biraz hayal kırıklığına uğrattı, bazı yerlerde onu biraz duyarsız buldum açıkçası. Bir de Ralph'le olan bazı felsefi tartışmalarında da sıkıldım dediğim gibi. Biraz daha kısaltılmış olsa daha çok beğenirdim sanırım. Yine de geçer not aldı. Keyifli okumalar:)
Kapak ilüstrasyonu: Sevinç Altan
20 Ekim 2015 Salı
Bir Rüya Gibi Hatırlıyorum Seni - Nazlı Eray
14 Ekim 2015 Çarşamba
Mastermind- Sherlock Holmes Gibi Düşünmek- Maria Konnikova
11 Ekim 2015 Pazar
Rosshalde - Hermann Hesse
Kahramanımız Johann Veraguth ünlü bir ressamdır, uzun zamandır ayrı bir hayat yaşadığı karısı Adele ve çok dükün olduğu 7 yaşındaki oğlu Pierre ile birlikte içinde göl, koru, park bile olan muhteşem Rosshalde malikanesinde yaşamaktadır. Johann ana evden biraz uzakta, atölyesi ve odasının bulunduğu yapıda yaşamaktadır, artık tek önem verdiği şey resimleridir, tek dostu ise şu sıralar Hindistan’da yaşayan maceracı Otto’dur. Karısı ile tek bağlantısı da oğlu Pierre’dir. Hem Adele hem de Johann küçük oğullarına çok düşkündürler, ancak bu sevgideki bencillik fark edilmektedir. Rosshalde’ye ziyarete gelen Otto, Johann’ın bu küskün halini fark eder ve durumu az çok anlar, ona kendisi ile Hindistan’a gelip bir süre kalmasını teklif eder. Bu fikir Johann’ın da kafasına yatar, bir süre sonra geleceğini de bildirir Otto’ya. Tabi bu fikrin sonuçlarını da hesaplamıştır, bir sene gibi bir uzaklık Pierre gibi bir çocuk için uzun bir süredir, Johann zamanında Pierre’in kendisinde kalması koşuluyla karısına boşanmayı teklif etmiş ancak kadın kabul etmeyince de bu fikri rafa kaldırmışlardır. Şimdi bu uzaklığın sonucu da bellidir, Pierre’den vazgeçmesi gerekir Johann’ın. Bunu düşününce aslında olmayacak bir şey olarak görmekten vazgeçer adam bunu, hatta hayatını istediği gibi sanatına adayabilmek için bir fırsattır bu. Bu arada Pierre hastalanır, aynı sıralar okul tatili nedeniyle büyük oğul Albert de evde bulunmaktadır. Ancak oğluna çok dülkün olduğunu iddia eden Johann’ın tavırları düşündürücüdür, örneğin akşam yemeği sırasında saatlerdir Pierre’in kayıp olduğu haberini aldığında istifini bozmadan yemek yiyebildiği gibi, karısının onu aramaya gitmesine de bozulur. Oğlunun hastalığı ciddiyetini korurken resimleriyle, eskizleriyle veya gideceği Hindistan gezisinin hayalleriyle kafasını dağıtmakta zorlanmaz. Adele bir anne olarak oğluna daha düşkün olsa da oğlunu evliliği için bir sigorta gibi de görmektedir aslında.
Yazar ikinci dünya savaşı sonrasında ağır bir bunalım geçirmiş ve Jung’un öğrencisi Lang tarafından piskolojik tedavi almış, bunun sonucunda da psikolojiye ilgi duymuş. Bu kitabında da ilişkilerde olsun, rüya sahnesinde olsun psikolojinin etkisi görülüyor.
Kitabı okumayanlar burayı atlayabilir; ben özellikle Pierre’in rahatsızlığı ve vefatı sahnelerini çok beğendim, pek çok yazarın elinde kuru veya fazla melodramatik olabilecek bu sahneler öyle ustaca ve derinlikli işlenmiş ki hayran olmamak elde değil, diğer taraftan son derece de duygulu.
Uzun zamandır kitaplığımda bekleyen bu kitabı niye daha önce okumamışım diye hayıflandım. Tavisye ederim, çok güzel birkitaptı, keyifli okumalar
7 Ekim 2015 Çarşamba
Bebek - Ira Levin
Resim: http://tr.web.img1.acsta.net/r_640_600/b_1_d6d6d6/medias/nmedia/18/60/08/63/18819254.jpg
3 Ekim 2015 Cumartesi
Aşk Gemisi - Daphne Du Maurier
Ben Nebioğlu Yayınevi'nden çıkmış, tarihi belirsiz ancak oldukça eski bir versiyonunda okudum kitabı, sanırım yeni baskısı da yok bu kitabın. Sayfa sayısı 288 olup, kitabın -oldukça alakasız bir şekilde- Aşk Gemisi ismiyle yayınlanışına ise bir anlam veremiyoruz. Ben yazarın tarzından ve kitabın isminden yola çıkarak bunun talip bulmak üzere gemiye binmiş kişiler arasında geçen bir gerilim romanı olduğunu düşünmüştüm:)) Ama tabi ki bir ilgisi yokmuş sevgili Nebioğlu Yayınları.
Yazar romanı yaşadığı yerdeki bir ailenin hayatından esinlenerek yazmış. Roman bir ailenin dört kuşağını be adeta bitmeyen çilesini anlatıyor. İlk bölümde deniz ve macera hasretiyle yanan ancak ailesi ve toplumca bir aile kurmaya zorlanan Janet gemi yapan dürüst bir delikanlı olan Thomas ile evlenir. Kısa zamanda bir çok çocukları olur ancak Janet'in ortanca oğlu Joseph'e özel bir düşkünlüğü vardır, çocuk da annesine aynı şekilde düşkündür. Annesinin dizginlenemez ruhu sanki bu çocuğa geçmiştir. Gerçekten Joseph büyüyünce kaptan olur ve bir çok macera yaşar, yine de annesi ile arasındaki bağ kopmaz. İkinci bölümde Joseph'in hayatını okuruz. Joseph'in başına özellikle ağabeyi Philip nedeniyle bir çok talihsizlik gelir. Ama bunların belki de üzücü olan, kendisi gibi denizci olmasını istediği oğlu Christopher'in "bir korkak" çıkması ve denizden kaçması olur. Üçüncü bölüm Christopher'ın hayatını anlatır, o Londra'ya gidip babasından uzak bir hayat kursa da sonunda yine ona dönmek ister... Dördüncü bölüm ise Christopher'ın kızı Jenny hakkındadır.
Adeta lanetli bir ailenin dört kuşak yaşadığı sıkıntılar malesef sıkıcıydı. "Yazarın fanatikleri için" diyelim..:)
28 Eylül 2015 Pazartesi
Bakınız ne yaptım...
22 Eylül 2015 Salı
Ookami Shoujo to kuro ouji - Wolf Girl & Black Prince
Resim:http://static.tumblr.com/4c5d3ea135d889e8a1cf91622936ab71/mn42umz/brsncl8y2/tumblr_static_aslt9sfti0w0w4go0wgs0scwk.jpg
16 Eylül 2015 Çarşamba
Stephen King - O
11 Eylül 2015 Cuma
Doktor March'ın Dört Oğlu- Brigitte Aubert
Not: Deep Tone arkadaşımın yorumuyla fark ettim, yazımda belirtmeyi unutmuşum, bu güzel kitabı da zevklerimizin ortak olduğu çok sevgili blogger arkadaşım Biblio'nun sayesinde okudum.
Resim: http://www.metiskitap.com/ExternalFiles/Domain/68.png
2 Eylül 2015 Çarşamba
Frambuazlı Hayat - Deep Tone
Sanat, kültür, müzik, sinema, edebiyat zaten Deep Tone’un birincil konuları, okurlarına kitabında pek çok filmden ve sanatçıdan bahsederek yeni keşifler yapma olanağı sunuyor. Yansımalar kısmında ise kurgusal kesitlerle pek çok farklı konuyu işlemiş. Zaten blogunun takipçileri onun bu yazım tarzına aşina. Denemeler kısmında da şiirsel bir dil kullanmış, çok sevdim:)
Bu yazılarda yazarın birikimini görebiliyoruz, birikim bir yana çok kendine has bir uslübu var, hayata herkesten farklı baktığı anlaşılıyor. Bir kere, bizim görüp geçtiğimiz ayrıntılar Deep Tone ilham kaynağı olabiliyor. Her zamanki gibi okuyup geçilecek değil üzerinde düşünülecek, hatta ilham alınacak, hatta hatta hayata bakşınızı değiştirebilecek şeyler yazmış Deep Tone. Çok sevdiğim iyi kalpli arkadaşım için her şeyin güzel olmasını diliyorum ve sıkı bir okuru olarak da en kısa zamanda yeni kitaplarını okumayı diliyorum:)
30 Ağustos 2015 Pazar
Fi - Azra Kohen
Baş kahranımız ülkenin en meşhur kişilerinden psikolog, öğretim görevlisi ve showman Can Manay, bir gün ev bakmak üzere gittiği bir yerde yan evdeki genç bale öğrencisi Duru'ya aşık olur. Ama Duru okuldaki hocalarından biri olan yakışıklı Deniz ile birlikte yaşamaktadır ve nişanlı gibidirler. Hikayenin (asıl hikayeyle kesişemeyen) diğer kahramanları Bilge Can'ın okuldan öğrencisi ve asistanı, otistik abisine bakmakla yükümlüdür, Özge Can Manay ile yaptığı bir röportaj nedeniyle işinden olur, Ada Deniz'in okuldaki ona aşık öğrenicisidir, Göksel Ada'ya aşık bir dans öğrencisidir. Ana tema Can'ın Duru'ya kafayı takmış olması ve ne pahasına olursa olsun onu elde etmek istemesidir.
Resimde Azra Kohen'i görüyoruz.
Yukarıda bahsettiğim yorumları yapanlarla farklı şeyler okuduk sanırım. Evet Can Manay'ın psikolog olmasından dolayı "Kendinizi seçin. Ne pahasına olursa olsun kendinizi seçin!", "...çatlama cesareti gösteren tohumların...." gibi gibi bir sürü cümle var kitapta ama... bilmiyorum, belki de benim okumayı umduğum bu değildi. Grinin Elli Tonu'nu okumadım ama onun yerli versiyonu gibi geldi bana. Dediğim gibi karakterlerin hikayeleri kopuk kopuk, karakterler şablonla çizilmiş "kafayı sıyırmış takıntılı psikolog", "bilge şöfor", "silik ama çok zeki ve keşfedilmeyi bekleyen güçlü kız", "aşırı güzel ama aseksüel kadın" vs vs... Ayrıca yazım hataları, "yapacağım" yerine "yapıcam", "değil mi?" yerine "di mi?" hatta hatta "de mi?"!!!! Gerçekten okurken beni rahatsız etti. Bunlara "karakterin konuşma tarzını yansıtmak için" gibi bir bahane gösterilemez çünkü istisnasız bütün karakterlerin konuşmaları bu şekilde yazılmıştı. Aslında yazar kitap yerine bunu dizi senaryosuna çevirse daha iyi olurmuş, görsel olarak zengin bir kitap çünkü, gerçekten ilginç bir dizi olabilirdi. Zaten kitap hiç bir yere bağlanmadan pat diye bitiyor, seri Çi ve Pi olarak devem etmiş. İşte böyle, keyifli okumalar:)
24 Ağustos 2015 Pazartesi
Dört Anlaşma - Don Miquel Ruiz
Yazarımız bu dünyadaki yaşamımızı cennete çevirmek için kendimizle dört anlaşma yapmamızı söylüyor. Çünkü yaşamımız bilinçsizce yaptığımız anlaşmalardan oluşuyor, bu anlaşmalar da çoğunlukla ağzımızdan çıkan sözlerle oluyor. Bilinçaltımız ağzımızdan çıkan sözleri emir kabul ettiğinden söylediklerimiz kaderimiz oluyor. İşte ilk anlaşma da bununla ilgili, Kullandığınız Sözcükleri Özenle Seçin, böylece hem güzel ve olumlu anlaşmalar yaparsınız hem de diğer insanlarla olumlu ilişkiler kurarsınız.
İkinci anlaşma Kişisel Algılamayın. Bana göre en önemli anlaşma bu, çünkü biz her şeyi kişisel algılama eğilimindeyiz, başkalarının bize verdikleri tepkiler aslında kendileriyle ilgili. Yazar bunları çok güzel açıklamış, örneklerle çok iyi anlaşılıyor.
Üçüncü anlaşma Varsayımda Bulunma. Aslında üstteki anlaşma ile çok bağlantılı diye düşünüyorum, çünkü kişisel algılamak aslında aynı zamanda varsayımda bulunmak oluyor. Daha önce Byron Katie'nin Olanı Sevmek isimli kitabından bahsetmiştim, orada yazarın geliştirdiği "gerçekliği sorgulama" yöntemi de bu temele dayanıyor, "bu doğru mu?", "doğru olduğunu gerçekten bilebilir misin?" soruları ile aslında bize hiç bir şeyin (size öyle olduğu söylenmiş olsa bile) doğru olup olmadığını bilemeyeceğimizi göstermek istiyor. Gerçeklik sadece bizim zihnimizde.
Dördüncü anlaşma Yapabildiğinin En İyisini Yap. Bu zaten son derece açık, diğer bir deyişle Anı Yaşa, Şimdide Ol. Biz çoğunlukla ye geçmişte ya da gelecekte yaşıyoruz, ama tek gerçeklik şimdi. Şimdiyi yaşarsan mutlu olursun, bunun en iyi yolu da yaptığın herşeyden zevk alıp kendini vermek, yapabileceğinin en iyisini yapmak. Bu aynı zamanda kendine saygını göstermenin de bir yolu.
Bu dört anlaşmayı yapan kişinin mutlu olacağı apaçık. Bunun dışında kişinin korkularından kurtulması, ruhunu özgürleştirmesi için de yöntemler anlatılmış. Çok beğendiğim, faydasını gördüğüm bir kitap oldu. 122 sayfalık tam bir özet kitap, mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
18 Ağustos 2015 Salı
Japon Ne Yapmış - Onur Ataoğlu
Japon Ne Yapmış, Çınar Yayınları'ndan 2011 yılında çıkmış, 223 sayfalık bir kitap. Yazarımız 2002 yılında Tokyo Büyükelçiliği Ekonomi Müşavirliği'ne tayin edilmiş, görevi 2006 yılına kadar Japonya'da yaşamasını gerektirmiş. Kitabında bu 3,5 yıl içinde ailesiyle edindiği Japonya tecrübesindeki gözlemlerini anlatmış. Yemek kültürlerinden tutun, festivallerine, hatta tuvalet düzenlerine kadar son derece ilginç bilgiler var. Ancak bunları kuru kuru değil son derece esprili bir şekilde anlatmış, dili çok sıcak, sanki karşınıza oturup sizinle sohbet eder gibi. Bir de dışarıdan kuru bir gözlem değil de kendi kişisel merakı ve girişimciliği ile malzemeyi de kendi bulup çıkarmış adeta. Örneğin Japon arkadaşının bile hiç duymadığı, Kurosawa'nın damak zevki üzerine kurulmuş "Restaurant 9638" isimli restorana bile gitmiş. Bir de söylemeyi unuttum, yazarın Japonya'da yaşam macerası aslında meşhur köpek Hachiko'dan dilediği dilek ile başlıyor, bu hikaye çok hoşuma gitti:) Kitabı çok sevdim, Japonlar ve Japonya üzerine çok şey öğrendim ve okurken çok eğlendim. 2013 yılında yazarın 3. kitabı Japon Yapmış, Türk Gezmiş de çıktı. Sırada yazarın diğer kitapları var. Bir de uzun zamandır takip ettiğim blogu Onur'un Seyir Defteri'ni de şiddetle tavsiye ederim. Keyifli okumalar:)
12 Ağustos 2015 Çarşamba
Holografik Evren - Michael Talbot
İlk bölüm Gerçeğin Şaşırtıcı ve Yeni Bir Görünümü, beyin ve evrenin bir hologram olduğunu fiziğe dayanarak açıklıyor. Özellikle kuantum teorisinde rol oynamış Bohr, Einstein ve Bohr gibi fizikçilerin bu konudaki ilişkilerine de yer vererek tarihsel gelişmeleri de anlatıyor.
Zihin ve Beden ismindeki ikinci bölümde insan zihninin gücünden bahsederek düşüncelerimizle hayatımızı, bedenimizi ve yaşadığımız olayları değiştirebileceğimizi anlatıyor, bu bölümde kendisinin ve diğer insanların bu konulardaki deneyimlerine de yer vererek ağzınızı açık bırakacak bilgiler aktarıyor. Örneğin zihnimizle istediğimiz bir şeye kavuşmak, geleceğe yön vermek mümkün, peki aynı şekilde geçmişi bile değiştirebileceğinizi biliyor muydunuz? Bir örnek vereyim, mesela yapılan bir deneyde (bu arada kitapta bahsedilen örneklerdeki kişiler vb. ilgili bilgiler kitabın arkasındaki notlar bölümünde yer alıyor, yani bahsedilenler "anonim" veriler değil) bas ve tiz seslerden oluşan ses kayıtları dinletilen deneklerden tiz seslerin süresini uzatmaya odaklanmaları istenmiş, sonuçta hali hazırda yapılmış olan bir kayıdı değiştirmeye çalışmaları isteniyor ve deney sonunda gerçekten kayıttaki tiz seslerin süresinin arttığı görülüyor, gerçekten çok ilginç! Zihnimizi kullanarak sağlığımız üstünde de çok olumlu sonuçlar alabileceğimiz yine örneklerle anlatılmış.
Üçüncü bölüm Uzay ve Zaman ise aşağı yukarı kitabı özetler nitelikte genel bir bölüm, doğrusu son bölümde biraz sıkıldığımı itiraf edeyim. Bu bölümde beden dışı deneyim, ölüme yakın deneyimler gibi konulara da yer verilmiş. Kitap gerçekten bu konuda bulabileceğiniz en ilginç ve kampsamlı kitaplardan birisi. Yazarın teşekkür sayfasında gördüğünüz isimlerin hepsi felsefe, tıp ve fizik doktorları. Sonuç olarak ben kitabı çok beğendim, alanındaki öncülerden olduğunu söyleyebiliriz. Konu ilginizi çekiyorsa mutlaka tavsiye ederim, keyifli okumalar.
6 Ağustos 2015 Perşembe
Art Journal - Bölüm 5
Defter olarak her zaman kullandığım Lipe Collection 140 gr. A5 eskiz defterini kullandım, özellikle kalın spirali ile gittikçe şişen defteri sorunsuz kullanmanızı sağladığı için bence tam bu işe göre bir defter. Buldukça alıp bir kenara koyuyorum bu defterden:) Görseli Hobi24 mağazasının sayfasından buldum. Geri kalan malzemlerimiz de bildiğiniz gibi neredeyse tüm kağıt ürünler:)) Zaman zaman ebay'den aldığım scrapbook malzemelerinin, "efemeraların" oldukça güzel sonuçlar verdiğini de ekleyeyim, öyle güzel şeyler var ki gerçekten saatlerce bakarak keyifli zaman geçirmek mümkün:) Ama sonuçta hiç hazır malzemeniz olmadan da yaratıcılığınızla harikalar çıkartabilirsiniz ortaya.
Yukarıda kapağı görüyorsunuz, uygun renk ve dokuda -nispeten tok kumaşlar- bir kumaşın altına elyaf koydurup terzide kapitone diktirdim, boncuklar, danteller ve kadife kurdele ile süsledim, orta kısma da bebeklerimin bir fotoğrafını koyup etrafını yine boncuklarla süsledim. İşte böyle. Şimdi sizi defterimden bazı seçme sayfalarla başbaşa bırakayım. Fotoğraf kalitesi malesef iyi olmadı, kusura bakmayın:)Fotoğrafların üzerine tıkladığınızda büyük versiyonları açılıyor. Fotoğraflara kamuflaj uyguladım bir de, kediciklerin, minionların, kalplerin altında benim minişlerim var:)) Bakalım bir sonraki art journal hevesi kaç ay sonra gelecek:))
1 Ağustos 2015 Cumartesi
Bir Sanatçı Gibi Araklayın - Austin Kleon
29 Temmuz 2015 Çarşamba
Saçmamaçsız Mim
1 ) Odanızda veya evinizde orada olduğunu unuttuğunuz bir nesne bulun Bu nesne ile bir anınız var mı?
Şu an her şey o kadar dağınık ki ben hiç bir şeye elimi sürmeden kaçayım en iyisi:))
2 ) Aklınıza gelen soğuk bir espriyi yazın . Eğer aklınıza gelmiyorsa 2-3 kelime saçmalayın
- Sana Ferdi'nin selamı var?
+ Hangi Ferdi?
- Ferdi Kaza sigortası
3 ) Yine aklınıza gelen biri ya da nesnenin adı ile akrostiş yazın ama yazdığınız akrostiş az ya da çok o şey veya kişi ile ilgili olsun.
Akrostişimiz Despicable Me'nin şirin kahramanları için gelsin...
Mini mini adamlar
İçimi ısıtırlar
Nasıl bu kadar tatlısınız?
İnanamıyorum size
Oyuncaklarınızdan almak istiyorum
Ne güzel olurdu..:))
Çok kötü oldu biliyorum ama havalar çok sıcak yaa:))
4 ) Seni kim mimlediyse şimdi onun blogunu -sitesini- açıyorsun ve onun bu soruya verdiği cevaptan ilginç bir kelime seçiyorsun . Ve döngünün devam etmesi için yine ilginç uzun ve saçma bir cümle kuruyorsun . Lütfen ben bir kuş gördüm .Yada bizim evde oyuncak ayı var gibi cümleler olmasın olabildiğince uzun ve saçma cümleler olsun . Hadi saçmalama potansiyeliniz görelim :D
Hayatın anlamını bir salyangoz kabuğunun döngülerinde arayan adam gece gördüğü kabustaki süt fışkırtan ejderhaları unutabilmek için sabah kahvesine süt koymaktan vazgeçti.
Ay ben bu son şartı atlasam da sevgili blogger arkadaşlarımı mimlemeden mi geçsem ne dersiniz? "Olur olur," dediğinizi duyar gibiyim sevgili dostlar:) O zaman sevgili Sıla'ya bir kere daha teşekkür edip isteyen herkesi mimleyerek yazıma son veriyorum:)
Resim:http://cdn.playbuzz.com/cdn/884657d7-dae7-42e2-85d4-86a2faa01a2a/d6558751-404b-4b3d-896d-d8760246b3c7.jpg
26 Temmuz 2015 Pazar
Küçük Kadınlar - Louisa May Alcott
"Dört kızkardeşin (Meg, Jo, Beth and Amy) çocukluk yıllarını anlatan bu romanı ertesi yıl, aynı karakterlerin ailelerini kurmalarını ve çoluk çocuğa karışmalarını anlatan "İyi Hanımlar" izledi. 1871'de yayınladığı ve Jo'nun kocası ile birlikte bir okul kurmasını anlatan "Küçük Erkekler" ve 1886'da yayınlandığı "Jo'nun Çocukları" roman dizisini tamamladı. Aradaki dönemde yazdığı, "Eski Kafalı Kız" (1870), "Jo Teyze'nin Karalamaları" (1871'den 1879'a 6 cilt), "Sekiz Kuzen" ve devamı "Gül Açarken" (1876) ile geniş ve sadık bir okur kitlesi edindi."
Yazarın böyle bir dünya yaratması gerçekten çok etkileyici. 1987 yapımı animesi de varmış Küçük Kadınlar'ın (Ai no Wakakusa Monogatari).
Resim: Kim Min Ji isimli Koreli ilüstratör.
22 Temmuz 2015 Çarşamba
Kızılcık Dalları - Reşat Nuri Güntekin
20 Temmuz 2015 Pazartesi
Tatil Müzikleri Mim'i
1- Haziran ayında en çok dinlediğiniz müzik ?
Ufaklıklarım çok sevdiği için sanırım en çok dinlediğim şarkı Barış Manço'dan Arkadaşım Eşşek oldu, gerçekten çok güzel bir şarkı:)
https://www.youtube.com/watch?v=7jTbMOzRRVQ
2- Rock mı, Jazz mı ?
Kesin bir cevap veremem ama bu aralar daha çok jazz dinliyorum.
3- Kitap okurken en çok hangi tür şarkılar dinlersin ?
Kitap okurken müzik dinleyemiyorum, dikkatim dağılıyor:)
4- Hangi şarkı seni huzura çağırır ?
Biraz hüzünlü ama...
https://www.youtube.com/watch?v=Ugiw9-t70TM
5- Bu yaz ayını hangi şarkıyla anlatırsın ?
Yaz mevsimini sevmiyorum o yüzden yine hüzünlü bir şey gelsin..:)) Gothic Winter:))
https://www.youtube.com/watch?v=bf__T33gLu0
6- Bir sokakta yürürken en çok hangi şarkı tempona arkadaş olur ?
Hızlı yürürüm.. Allors Dance olabilir:))
https://www.youtube.com/watch?v=VHoT4N43jK8
Sevgili İrem'e bu güzel mim için bir kere daha teşekkür ederek mimi cevaplamak isteyen arkadaşlarımı mimliyorum, iyi haftalar:)
Resim:http://www.moonwaveco.com/wp-content/uploads/guitarhorizon.jpeg
15 Temmuz 2015 Çarşamba
Kara Kitap'ın Sırları - Darmin Hadzibegovic
Gelelim Kara Kitap'ın Sırları'na. Darmin Hadzibegovic, Orhan Pamuk'un son yıllardaki editörlüymüş. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan kitabımız 128 sayfa. Unutmadan söyleyeyim kapak resmi Orhan Pamuk'a ait, romanını yazraken yaptığı karalamalardan biri aslında, hatta nasıl çizdiğini de anlatmış kitapta. Kitabın çeşitli yerlerinde, iç kapakta Orhan Pamuk'un yaptığı karalamalar var (karalama dediğimi bakmayın çok hoş ve orijinal çizimler aslında). Kitapta hem Kara Kitap'ın nasıl yazıldığının hikayesi var hem de yazarın kitapta yaptığı çeşitli göndermelerin hikayesi ve bir de yukarıda dediğim gibi bol bol romanı yazdığı defterlerin veya kendisi için aldığı notların resimleri. Yazarın hayranları için bulunmaz bir kaynak. Keyifli okumalar dilerim:)
8 Temmuz 2015 Çarşamba
Arjantin Rüyası - Tuğrul Türkkan
Önceki yazımda konudan bahsetmiştim ama yeniden özetlersek, bir firmada satış sorumlusu olan Kerem Laçin iş için Arjantin'e gider. Daha uçaktan iner inmez çok güzel bir kızla tanışır ancak sohbetleri kısa sürer ve ayrılırlar. Kerem ayrılırken telefonla konuşan kızın "rosa verde" dediğini duymuştur. Sadece bir kaç gün için Arjantin'de bulunacaktır ama kızı aklından çıkaramaz. Aslında sık sık kıza karşı hissettiğinin ne olduğunu da sorgular, aşk değildir bu, yine de takip etmeye değecek bir şeydir. Bu arada yanında evinde kaldığı arkadaşının arkadaşı Arap asıllı Babek de vardır, onun çılgınlıkları ve köşeli karakteri de Kerem'in macerasına renk katar. Babek'in de yardımıyla Kerem gizemli güzelin peşine düşer. İp uçları onu kafelere, kütüphanelere ve daha bir sürü macera dolu yere götürür, sonunda Arjantin'i baştan başa dolaşmış, Patagonya hatta Arjantin'in Güney Kutbu'na en yakın buzullarla dolu kısmına bile gitmiştir.
Kerem'in kendisi gibi felsefeye meraklı Babek ile yaptığı çeşitli sohbetler de kitaba zenginlik veriyor. İyilik-kötülük, ahlak, din, aşk gibi bir sürü konuyu tartışıyorlar. Bunun dışında yazar entellektüel birikimini de kitaba yansıtmış, klasik İngiliz şairleri, Lady Montague'nün Şark Mektupları, Binbir Gece Masalları kitapta yer alan eserlerden bazıları. Kitap o kadar dolu ki sadece edebi veya diğer sanatsal göndermeler değil sadece Arjantin ile ilgili verilen bilgilerin bile -tarihi, gündelik yaşamı dışında mistik yönleriyle de- inanılmaz bir araştırmanın ürünü olduğu görülüyor. Ancak bütün bunları konuya öyle güzel yedirmiş ki hiç biri okuru rahatsız etmiyor. Aşk ve macera ile yoğurulmuş bir kitap olmasının yanısıra çoğu macera kitabının aksine kahramanların duygusal durumları, psikolojileri üzerinde de durulmuş, bu da kitabı türdeşlerinin içinde bana göre öne çıkarıyor. Ayrıca ilk sayfadan itibaren başarıyla yerleştirdiği işaretlerle böylesine karmaşık bir kurgunun içinden de başarıyla çıkmış yazar.
Kitap için hazırlanan tanıtım videosunu buradan izleyebilirsiniz: https://vimeo.com/128473615
Kısacası benim çok beğendiğim bir kitap oldu, kesinlikle okumanızı tavsiye ederim, 413 sayfalık kitabı hiç sıkılmadan okuyacağınıza emin olabilirsiniz. Yazarın gelecek romanlarını merakla bekliyorum. Keyifli okumalar:)
2 Temmuz 2015 Perşembe
Tavşan Faktörü - Leslie Householder
28 Haziran 2015 Pazar
Kalbim Sende Kaldı- Judith Mcnaught
Kahramanımız Lauren müzik bölümünde yüksek lisans yapmış baaşrılı bir piyanisttir. Ancak babasının rahatsızlığından dolayı acilen paraya ihtiyacı vardır ve müzik ona para getirmemektedir. Böylece babasının araya girmesiyle uzaktan akrabası olan zengin iş adamı Philip Withworth ile görüşmeye gider. Philip ona rakip firma Sinco'da işe girerek, kendi bilgilerini sızdıran köstebeği bulması karşılığında bol miktarda para ve rahat bir yaşam teklif eder. Bu teklif Lauren'ın aklına yatmaz ama tesadüfen tanıştığı yakışıklı Nick'in de orada çalıştığını öğrenince Sinco'da sekreter olarak işe girer. Nick ile aniden ateşli bir ilişkinin içinde bulur kendini. Ancak o tahmin sandığı kişi değildir, o Sinco'nun sahibi iş adamı Nick Sinclair'dir. Nick'in yüksek egosu ve Lauren'ın sırları birleşince olaylar içinden çıkılmaz bir hal alır.
Hayalimde Nick Sinclair:) (Supermen dizisinin yıldızı Tom Welling)
Yazar ilk romanı tarihi konulu İçinde Aşk Saklı'yı pazaralama konusunda sıkıntı çekince, o kitabı bir kenara koyup günümüzde geçen bir iki roman yazmış. İşte bu da onlardan ikincisi. Orijinal adı Çifte Standartlar'mış ancak ben konuyla pek de bağdaştıramadım. Fena bir kitap değildi, sayfaları hızla çevirip Nick Sinclair ile Lauren'in aşkını heyecanla okudum. Ama tabi ki favorim yazarın tarihi aşk romanları. Onların yanında biraz yüzeysel kaldı bu kitap. Yazarın tarihi aşk romanlarına devam..:)Keyifli okumalar:)