Sayfalar
▼
17 Nisan 2012 Salı
Balthazar - Lawrence Durrell
Balthazar, Lawrence Durrell’in İskenderiye Dörtlüsü’nün ikinci kitabı. İlk kitap
Justine hakkındaki yazımda
dediğim gibi, Durrell 4 kitaplık bu serinin ilk üç kitabında aynı olayları farklı kişilerin bakış açısıyla anlatıyor. Sadece serinin son kitabı olan Clea’da olayların devamı anlatılıyor.
Kısaca hatırlarsak, Justine çok güzel ve çekici bir kadındır, ilk evliliğini Arnauti isminde bir yazarla yapmış, bu evlilikten olan çocuğu daha küçükken kaybolmuştur. Sonrasında aşık olmasa da mutlu olabileceğine inanarak İskenderiye’nin en zenginlerinden biri olan Nessim ile evlenmiştir. Olayları bize anlatan kişi (ikinci kitapta adının Darley olduğunu öğreniyoruz), bir yazardır ve tesadüfen Justine ile tanışmıştır. Bu tanışmadan sonra Nessim, Justine ve Darley çok yakın arkadaş olur. Sonra Darley ve Justine arasında aşk başlar.
İskenderiye’de yalnız yaşayan güzel ressam Clea ve Tıp doktoru ve kabalacı Balthazar, Justine’in yakın arkadaşları olduğundan Darley ile olan ilişkisini de bilirler. Darley, Justine gittikten sonra onlarla konuşur ama onların bu ilişkiyle ilgili görüşleri farklıdır.
Bu kitapta Balthazar, Darley ile Justine’in yaşadıklarını kafasından geçrir ve kendi bilgileriyle olayları farklı bir şekilde yorumlar. Darley aslında olanların kendi gördüklerinden ne kadar farklı olduğunu anlar. Aynı zamanda bu kitapta Nessim’in tavşan dudaklı kardeşi Naruz ve anneleri Leyla’yı tanırız. Mountolive’in ilk kez görürüz. Naruz’un Clea’ya olan aşkını öğreniriz. Yılda bir yapılan bir çeşit maskeli baloya şahit oluruz. Justine’in kayıp çocuğunun akıbetini öğreniriz.
Kitapta ilginç bulduğum bazı noktalar;
• İlk kitabın son paragrafında; “her şey1 çevremizdeki sessizliği yorumlamamıza bağlı değil mi?” diye bir cümle vardı. Yukarıda her şey kelimelerindeki alt bilgi notuna baktığımızda “bkz. Sayfa 268” yazar, 268 kitabın son sayfasıdır ve bomboştur.
Bu kitapta da Justine, Pursewarden’den bahsederken;
“Hınzırın başvurmayacağı hiçbir numara yoktur, kitaplarında bile,” der. Balthazar da “Bunu söylerken birinci ciltteki nedense bomboş bırakılmış bir sayfaya gönderme yapan o ünlü yıldız işaretini düşündüğünü biliyordum…. Pursewarden bunu bilerek yaptığını söyledi, “Okuru boş bir sayfaya gönderiyorum, amacım onu kendi öz kaynaklarına döndürmek – eninde sonunda her okurun gideceği yer zaten orasıdır,” diye açıklamıştır.
Acaba Lawrence Durrell, kendisini de Pursewarden ile mi özdeşleştirmiş? Ne de olsa Justine ile gerçek aşkı yaşayan da o.
• Yine Pursewarden’ın aşkla ilgili sözleri dikkate değer;
“İlkin kişiliğimizdeki boşluğu aşkla doldurmaya çabalarız, kısa bir süre bütünlendiğimizi sanır, seviniriz. Ama bu, yanılgıdan başka bir şey değildir. Çünkü bizi dünyanın bütününe bağlayacağını sandığımız bu şaşılası yaratık, sonunda bizi ondan büsbütün koparmayı başarır. Aşk önce birleştirir, sonra ayırır. Başka nasıl büyürdük?”
Bu kitabı ilkinden daha sürükleyici buldum, bunda hem yazarın üslubuna alışmamın etkisi var hem de bu kitaptaki olayların daha ilginç olmasının etkisi. İlk kitaptaki olayların çoğunun iç yüzü de bu kitapla anlaşılıyor. Üçüncü kitabı da merak ediyorum, yine bir çok olayın iç yüzü üçüncü kitapla aydınlanacak sanıyorum.
Erencim bu seriyi hiç duymamıştım, cok merak ettim dogrusu.
YanıtlaSilTully'cim ben de yeni tanıştım, aslında meşhur bir seriymiş, seriyi bitirmeme 2 kitap kaldı, bir bütün olarak daha çok beğeneceğimi sanıyorum, sevgiler:)
SilGeçen sahafta gördüm yazarı ve kitaplarını. Alacağım herhalde :)
YanıtlaSilNardacım ben bu seriyi senin seveceğini düşünüyorum, yorumunu da merak ediyorum, sevgiler:)
SilDuydum ama okumadım Eren. Çok ilgi çekici alınmalı ve okunmalı diyorum :)
YanıtlaSilAslıcım okunmaya değer bir konu ve anlatım tarzı, teşekkür ederim, sevgiler:)
SilErencim bu arada bloğun yeni hali süper olmuş, ellerine sağlık:)
YanıtlaSilTullycim çok sağ ol, benim değil www.degmesinyagliboya.blogspot.com'un marifeti, yarın paylaşacağım, teşekkür ederim:)
SilSeri kitaplara bayılırım.Bunu da deneyeceğim.Tanıtım için teşekkürler...
YanıtlaSilSevgili Kitap Cumhuriyetim, ben de seri kitapları seviyorum, bu dörtlü de gerçekten okunmaya değer, umarım beğenirsin, yorumun için teşekkür ederim, sevgiler:)
SilBen de bu seriyi duymayanlardanım aslında merak ettim de.
YanıtlaSilŞimdi siz ilk iki kitabı da okumuşsunuz farklı kişilerin ağzından aynı olaylar anlatıldığı için okurken insan sıkılıyor mu?
Tabi ki her bireyin o olaya bakış açısının ilgi çekici olacağını düşünüyorum, zaten bu yüzden kitap dikkatimi çekti ama sıkılır mıyım diye de korkmuyor değilim.
Sevgili Beyaz Kitaplık, "olaylar kronolojik olarak farklı kişilerin ağzından anlatılıyor" diyemem, aslında iki kitap da Derley'in ağzından anlatılarak başlıyor, aralarda Darley farklı kişilerle yaptığı sohbetlerde (örneğin ikinci kitapta Blathazar'la) olayları farklı bakış açılarından anlama şansı ediniyor, kesinlikle sıkıcı değil! Ama tavsiyem arayı soğutmadan dört kitabı da arka arkaya okumak, ben malesef onu yapamadım:) sevgiler.
Silkütüphanemin başköşesinde duran dörtlüdür. alıntı da yazayım kitap hakkında:
YanıtlaSil"Durrell"ın bu dörtlüde anlattığı sevgi ilişkileri, yalnızca erkek-dişi ilişkisi olarak kalmaz. "Durrell", her türlü cinsel ilişkiyi büyük bir soğukkanlılıkla ele alır ve anlatır. Cinselliğin değişik biçimlerini deneyen Justine'in ilişkilerinin tanığı olan Darley, yıllar sonra bu izlenimlerini yazar ve ortaya "Justine" adlı kitap çıkar. Ancak Darley'in olayları ve gerçekleri yorumlayışı, kendi görüş açısıyla sınırladır. Birçok ayrıntı belirsiz kalır. Bu belirsizlikler, öbür roman kişilerinin bakış açılarından anlatılarak değişik boyutlara erişecek ve böylece ortaya "Balthazar" (1958), "Mountolive" (1958) ve "Clea" (1960) adlı, dörtlünün öbür iç kitabı çıkacaktır.
Sevgili Buket, bu güzel alıntı için teşekkür ederim, kitapları çok daha anlaşılır kıldı, sevgiler:)
SilBen okuyalı epey oluyor fakat geçen yıllarda Justine'i tekrar okumuştum. Sanırım benim en etkilendiğim kitap Justine idi. Tabii birbirine karıştırıyor da olabilirim. Bir de İSkenderiye tasvirleri kalmış aklımda. Çok güzel anlatılmıştı İskenderiye. Gidip görmek istemiştim şehri.
YanıtlaSilSevgili Alkım, ben de İskenderiye tasvirlerini çok beğendim, ama şimdi gitsek herhalde yazarın anlattığı 1950'lerdeki tadını alamayız diye düşünüyorum:) yorumun için teşekkür ederim, sevgiler.
Sil