
Bereket Denizi dörtlemesinin ikinci kitabı “Kaçak Atlar.” İlk kitap “Bahar Karları”nı daha önce okumuş ve çok beğenmiştim, yazısı şurada .
Serinin diğer kitaplarını D&R 5TL kampanyasında görüp hemen almış olsam da okumaya yeni sıra geldi.
Bereket Denizi serisini Türkçe’ye çeviren Püren Özgören, bu kitaba çok güzel bir önsöz yazmış, hem yazarı hem de eserini tanımak açısından çok yararlı oldu. Yazar bu dörtlemeyi yazarken hep seri bitince öleceğini söylemiş. Bahar Karları’nı yazarken aktardığım bilgiyi burada tekrar yazmak istiyorum;
Mişima'nın kendisi de kahramanı Isao gibi usta bir kendocudur.
“Milliyetçi bir dernek olan Kalkan Cemiyeti’ni kurmuş, Japonya'nın modernleşmesi ve geleneksel değerlerini yitirmesine karşı sert bir muhalefet tavrı göstermiş, bu fikirlerini Bereket Denizi dörtlemesinde savunmuş. Bu dörtlemeyi bitirdiği gün söyleyecek başka hiçbir şeyi kalmadığını hissetmiş ve bir yıl öncesinden planladığı gibi Japon Silahlı Kuvvetleri’nde görevli bir komutanı da bağlayarak bir konuşma yaptıktan sonra törensel intiharını (seppuku) gerçekleştirmiş.”
Kaçak Atları’ı okuduktan sonra, Püren Özgören’in de önsözde yazdığı gibi, romanın kendisinin gerçekleştireceği eylemin bir işaretçisi olduğunu söylemek mümkün. “Kaçak Atlar, yapacağı seppuku’nun yazınsal bir provasıdır.”
Dörtlemenin adı olan Bereket Denizi de aslında farklı bir anlama geliyor; “İntiharından hemen önce dostlarına, yaşama ve dünyaya ilişkin bütün düşüncelerini, duygularını bu dörtlemeye aktardıktan sonra artık kendisini bomboş hissettiğini yazdı, başlık yani Bereket Denizi, aslında bu adı yalanlar biçimde, ayın kıraç denizi anlamındadır.”
Kaçak Atlar’da kahramanımız, ilk kitapta aşkı uğruna ölen Kiyoaki’nin yakın arkadaşı Honda. İlk kitaptaki olayların üzerinden 19 yıl geçmiştir. Honda 38 yaşında ünlü bir yargıç olmuştur. Bir gün tesadüfen davet edildiği bir kendo karşılaşmasında, 19 yıl önce Kiyoaki’nin ev hocalığını yapmış olan İinuma’ya rastlar. Karşılaşma yapan sporcular arasında İinuma’nın 19 yaşındaki oğlu İsao da vardır. Pek çok işaret Homda’ya, İsao’nun Kiyoaki’nin yeniden doğmuş hali olduğunu göstermektedir.
İsao oldukça hırslı ve hayatta en önemli şeyin “arılık” olduğuna inanan bir gençtir. Japonya’nın gittikçe kötü duruma düştüğünü düşünmektedir, artık halkın taptığı imparator elinden hiçbir şey gelmeyen bir süstür, devlet yetkilileri ise sadece kendi çıkarlarını düşünen ve Japonya’nın kutsal ruhunu öldürmeye çalışan insanlardır, halkın perişan durumunu önemsemezler.
İsao bir grup kendisi gibi inançlı arkadaşıyla, Meiji döneminde benzer bir durumda bundan sorumlu kişileri öldürüp seppuku yapan Kutsal Rüzgar Birliği isimli gruptan esinlenerek aynı isimli bir grup kurar, amaçları onlar gibi Japonya’nın şimdiki kötü durumundan sorumlu devlet yetkililerini öldürüp seppuku yapmaktır. Ancak işler oldukça karmaşık bir hal alır ve İsao’nun Kiyoaki olduğunu düşünen Honda da olaylarda kendisine düşen yeri alır.
Bu kitap hemen hemen yazarın ölmeden önce yaptığı eylemi anlattığı için benim çok ilgimi çekti. Mişima da kahramanı İsao gibi usta bir kendo oyuncusudur, onun gibi arılığı önemser ve Japonya’nın içinde olduğuna inandığı karanlığa çare olmak üzere onun gibi bir birlik kurar, ve aynen kitapta anlattığı şekilde bir eylem düzenler ölmeden önce.
Kaçak Atlar bir eleştiri kitabı, ancak hiçbir eleştiri kitabı bu kadar edebi yazılamaz herhalde. İsao’nun saflığı ve her ne kadar marjinal bir fikre saplanıp kalmış olsa da isteğinin erdemi çok etkileyici. Aynı Kiyoaki gibi o da bir tutkuya saplanmış ve bunu ne kadar imkansız da olsa gerçekleştirmek için kendini adamış.
Yazarın cesaret ve erkeksi niteliklere olan tutkusu Hemingway’inkine benzetilmiş ancak bence Mişima’nın en önemli özelliği zarafete verdiği önem. Bence bu kadar etkileyici olmasının sebebi de bu, her bir kelime özenle seçilmiş ve zarifçe yerini bulmuş. Mişima’nın ne yazdığı bu yüzden hiç önemli değil, her cümlesini bir şiir gibi okuyabilirsiniz.
Washington Post’ta yazar hakkında “Japonları, 2. Dünya Savaşından sonra herkesten çok daha dramatik bir biçimde nereye gittiklerini düşünmeye zorladı ve bunu son derece özgün bir Japon simgeciliği ile yaptı”, denilmiş.
Serinin üçüncü kitabı olan Şafak Tapınağı’nı okumak için sabırsızlanıyorum, keyifli okumalar:)
Resim 2:http://sanemucar.blogspot.com/2011/06/yukio-mishima.html