Stephen King öyle üretken bir yazar ki her sene en az bir kitabı çıkıyor. "Kim Bulduysa Onundur" (Finders Keepers) Ekim 2015'de Altın Kitaplar'dan çıktı. Bu arada Stephen King'in 2015 yılının mayıs ayında yayınladığı diğer kitabı da Diriliş, onu da çok merak ettiğimi belirteyim. Yalnız "Kim Bulduysa Onundur"un kapağını fazlasıyla -ve gereksiz şekilde- kanlı buldum, Amerika'da kullanılan kapak kullanılmış. Halbuki kitapta o kadar kanlı bir olay da yok...
"Kim Bulduysa Onundur" aslında bir üçlemenin (Bill Hodges Üçlemesi) ikinci kitabı, ilk kitap Bay Mercedes 2014 Aralık'ta çıkmıştı. Serinin son kitabı "End of Watch" ise herhalde seneye çıkar. Açıkçası ilk kitabın konusu bana çok ilginç gelmediği için onu okumadım ve seriye "Kim Bulduysa Onundur" ile başladım. Finders Keepers aslında Bill Hodges'in (sanırım) dedektiflik şirketinin ismi bu arada, aynı zamanda kitabın konusuna da bir gönderme.
427 sayfalık kitabımızın kahramanı Morris Bellamy. Kitap genç Morris'in takıntılı bir şekilde sevdiği Jimmy Gold kitapları yazarı yaşlı Rothstein'i, yazıp da gün ışığına çıkarmadığı yeni Jimmy Gold romanlarını ele geçirme ümidiyle öldürmesiyle başlıyor. Gerçekten de yüzlerce defter ve para ele geçiren Morris malesef suç ortaklarını da öldürünce yeni romanları okuyamadan yakalanıp hapse atılır. Hapiste geçirdiği uzun yıllar değil de okuyamadığı Jimmy Gold romanları içini kemirir. Neyse ki çaldığı para ve paha biçilemez defterleri güzelce saklamıştır. Tek hayali çıkınca okutacağı defterlerdir. Ama yaptığı hesap tutmaz, çünkü sakladığı hazine 14 yaşında ve ailesi paraya ihtiyaç duyan bir çocuk, Pete Saubers tarafından bulunur.
İlk kitabı okumasanız da Kim Bulduysa Onundur'u okurken sıkıntı çekmiyorsunuz. İlk kitapta Brady Hartsfield babasının mercedes arabasıyla iş aramak için toplanmış yüzlerce insanın arasına dalmış, bir çok kişinin ölmesine sayısız kişinin de yaralanmasına sebep olmuştur. Bill Hodges, Holly'nin vurup da komaya soktuğu (ve bu sayede bir çok kişinin hayatını kurtardığı) Brady'i olaydan yıllar sonra hala hastanede ziyaret etmektedir, çünkü onun hapse girmemek için deli numarası yaptığını düşünmektedir. İşte Pete Saubers'in babası da Bay Mercedes Brady'nin sakat bıraktığı kurbanlardan biridir.
Kitabın ilk kısımlarını merakla okudum, yalnız Pete Saubers için işlerin sarpa sarmaya başladığı kısımlar açıkçası çok ilgimi çekmedi, yine okunuyordu tabi ama sürükleyicilik biraz daha düşüktü sanki. Morris Bellamy'nin çizdiği takıntılı okur portesi en çok ilgimi çeken kısımdı sanırım. Siz Bay Mercedes'i okudunuz mu? Yorumunuz nedir? Doğrusu üçüncü kitabı da merak ediyorum ama başa dönüp Bay Mercedes'i okuyup okumamak konusunda tereddüdüm var:)
Sayfalar
▼
28 Şubat 2016 Pazar
23 Şubat 2016 Salı
Cinayet Çiftliği - Andrea Maria Schenkel
Kitapyurdu alışverişimde 50 TL üstü alışveriş yapanlara 2 TL olduğu için almıştım bu kitabı, her hafta bu şekilde kampanyalı kitaplar da değişiyor bu arada. Kitapyurdu'nun bu küçük sürprizleri çok hoşuma gidiyor. Gelelim kitabımıza Domingo Yayınları'ndan 2010'da çıkmış kitabımız 181 sayfa. Domingo Yayınları sevdiğim bir yayınevi, çeviriyi de yine favori çevirmenlerimizden Dost Körpe yapmış. Kitabın üzerinde "International Bestseller" yazıyor (Türkçesinin yazmasını tercih ederdik tabii), ayrıca roman Almanya'da da iki ödül kazanmış ve de 500.000 adetin üzerinde satarak satış rekorları kırmış. Bu bilgiler malesef kitabı okuduktan sonra beni şok etti:))
Evet, kitabımız ikinci dünya savaşının hemen sonrasında geçiyor, Danner ailesi köyde herkesten uzaktaki çiftliklerinde yaşamaktadılar, ancak aileyle ilgili uygunsuz söylentiler de köydeki herkes tarafından bilinmektedir. Bir gün tüm aile, Danner'ların küçük torunları da dahil vahşice katledilmiş olarak bulunur. Ancak bunu kimin yaptığı tam bir muammadır. Kitap aralara olayla ilgili kişilerin anlattıkları da serpiştirilerek yazılmış. Benim için tam bir hayal kırıklığı oldu, ne bir gizem veya gerilim tadı alabildim ne de edebiyat keyfi. Hatta sinir bozucu kısımları nedeniyle de "keşke okumasaydım" dedim. Nasıl iki tane ödül almış, nasıl çok satmış anlamadım doğrusu... Keyifli okumalar.
Evet, kitabımız ikinci dünya savaşının hemen sonrasında geçiyor, Danner ailesi köyde herkesten uzaktaki çiftliklerinde yaşamaktadılar, ancak aileyle ilgili uygunsuz söylentiler de köydeki herkes tarafından bilinmektedir. Bir gün tüm aile, Danner'ların küçük torunları da dahil vahşice katledilmiş olarak bulunur. Ancak bunu kimin yaptığı tam bir muammadır. Kitap aralara olayla ilgili kişilerin anlattıkları da serpiştirilerek yazılmış. Benim için tam bir hayal kırıklığı oldu, ne bir gizem veya gerilim tadı alabildim ne de edebiyat keyfi. Hatta sinir bozucu kısımları nedeniyle de "keşke okumasaydım" dedim. Nasıl iki tane ödül almış, nasıl çok satmış anlamadım doğrusu... Keyifli okumalar.
18 Şubat 2016 Perşembe
Harry Potter ve Felsefe - David Baggett, Shawn E. Klein
Harry Potter serisinin tamamını okumadım ama çocuklara olumlu değerler de aşılayan eşsiz bir seri olduğunu düşünüyorum. Bu kitabı bir sahaf alışverişi sırasında görmüş ve merak edip almıştım, Güncel Yayıncılıktan 2005'te çıkmış, 284 sayfa. Gerçekten ilginç bir tarzı var kitabın, Harry Potter serisi içinde işlenmiş olan bir takım kavramlar üzerie felsefi görüşler diye özetleyebiliriz. Kitap Harry Potter'daki öğrenci evlerinin isimlerini içeren dört bölümden oluşuyor ve her bölüm farklı bir konuya odaklanmış.
Gryffindor'da Harry'nin dünyasındaki karakterler başlığı altında karakterlere atfedilen bazı özellikler işlenmiş. Örneğin bu bölümde Harry'nin cesareti ve cesaret kavramını veya Dursley'in ikiyüzlülüğünü inceleyen yazılar var, hatta Hermione ve feminizm konulu bir yazı da mevcut.
Hufflepuff'da Rowling'in evreninde ahlak anlayışı işlenmiş. Slytherin'de Knockturn Yolu ve karanlık sanatlar, Ravenclaw'da ise çeşitli metafizik kobuları üzerine yazılar mevcut, mesela uzay, zaman ve büyü veya Voldemort neden ölmüyor? başlıklı yazılar var. Toplamda hepsi farklı kişilerce yazılmış 15 farklı makale var. Gerçekten ilginç bir kitap, özellikle kitaptan bir çok alıntı yapılarak ilgili konunun kitapta işlenişi de örneklendirilmiş. Kitapta rastladığım ilginç bir bilgi de Harry Potter ve Felsefe Taşı kitabı, "felsefe" kelimesi Amerikalı okurlarda sıkıcı bir intiba bırakmasın diye kitabın Amierka'da Harry Potter ve Büyücü Taşı diye yayınlanmış olması. Kitapla ilgili diğer bir komik bilgi kitapyurdu sitesinde bu kitabı "Harry Potter ve Felsefe Taşı" kitabı ile karıştırıp insanların yorum yapması:) Harry Potter seviyorsanız ve felsefeye de ilginiz varsa kaçırmayın. Keyifli okumalar:)
Gryffindor'da Harry'nin dünyasındaki karakterler başlığı altında karakterlere atfedilen bazı özellikler işlenmiş. Örneğin bu bölümde Harry'nin cesareti ve cesaret kavramını veya Dursley'in ikiyüzlülüğünü inceleyen yazılar var, hatta Hermione ve feminizm konulu bir yazı da mevcut.
Hufflepuff'da Rowling'in evreninde ahlak anlayışı işlenmiş. Slytherin'de Knockturn Yolu ve karanlık sanatlar, Ravenclaw'da ise çeşitli metafizik kobuları üzerine yazılar mevcut, mesela uzay, zaman ve büyü veya Voldemort neden ölmüyor? başlıklı yazılar var. Toplamda hepsi farklı kişilerce yazılmış 15 farklı makale var. Gerçekten ilginç bir kitap, özellikle kitaptan bir çok alıntı yapılarak ilgili konunun kitapta işlenişi de örneklendirilmiş. Kitapta rastladığım ilginç bir bilgi de Harry Potter ve Felsefe Taşı kitabı, "felsefe" kelimesi Amerikalı okurlarda sıkıcı bir intiba bırakmasın diye kitabın Amierka'da Harry Potter ve Büyücü Taşı diye yayınlanmış olması. Kitapla ilgili diğer bir komik bilgi kitapyurdu sitesinde bu kitabı "Harry Potter ve Felsefe Taşı" kitabı ile karıştırıp insanların yorum yapması:) Harry Potter seviyorsanız ve felsefeye de ilginiz varsa kaçırmayın. Keyifli okumalar:)
12 Şubat 2016 Cuma
Adı: Aylin - Ayşe Kulin
Ayşe Kulin sevip de Adı: Aylin'i hala okumayan kaldı mı bilmiyorum ama ben bugüne kadar onlardan biriydim:) Yazarın 1997'de basılmış olan bu kitabı, ilk kitaplarından biri sayılabilir. Elimdeki Ekim 97 baskısı ve temmuzdan beri 7 baskı yapmış. Adı: Aylin 328 sayfa, biyografik roman diyebiliriz tür olarak. 1938 doğumlu Aylin Devrimel, Ayşe Kulin'in akrabası ve aynı zamanda yakın bir arkadaşı. Gerçekten "roman gibi" diyebileceğimiz, son derece fırtınalı bir hayat yaşamış. Kendisinden 7 yaş büyük ablası Nilüfer ise hep onun yanında. Genç denebilecek bir yaşta annesini kaybediyor, Paris'te Lübnan'lı bir prensin ilgisinden etkilenince onunla evleniyor ama bu kısıtlı hayat onu çok bunaltıyor, bu sırada aşık oluyor. Neyse çok anlattım ama sonunda New York'ta ünlü bir psikiyatrist oluyor. Çok başarılı ve pırıltılı bir hayatı olsa da ruhu çalkantılarla sarsılıyor sürekli, aradığı mutluluğu huzuru bir türlü bulamıyor, hep bir umutla başlayan evlilikleri hüsranla bitiyor, ama o yine de yılmıyor, hep yeniliklere yeni projelere sarılıyor ve başarıyı da yakalıyor her zaman. Ancak ölümü son derece esrarengiz oluyor. Kitap bize bu şüpheli ölümün faili hakkında fikir yürütecek ipuçlarını da veriyor. Bu durumda ailesinin bu ölümü soruşturmuş olması gerekir ama herhalde bir sonuç vermemiş olmalı ki araştırmalar kitapta bununla ilgili bir şey yok. Son derece heyecanlı bu kitabı hala okumadınızda tavsiye ederim, kolay okunan ve "neler oluyor hayatta?" diyebileceğiniz bir kitap:))
7 Şubat 2016 Pazar
Öte Yer- Sadık Yemni
Sadık Yemni, ismini çok duyup da ilk defa okuduğum bir yazar. Öte Yer ismi bende merak uyandırdığı için almıştım kitabı. Önce yazarı tanıyalım;
1951'de İstanbul'da doğmuş, çocukluğu ve gençliği ise İzmir'de. 1975'te üniversite eğitimini yarım bırakıp Amsterdam'a yerleşmiş, hâlâ da orada yaşıyormuş. Yazım türü korku-gerilim ama kendisi bunu "gizemkâr dehşet tirildemesi" olarak tanımlıyor. Oldukça üretken bir yazar olduğu görülüyor.
Gelelim Öte Yer'e, 1997'de Metis Yayınları'ndan çıkmış, 315 sayfa. Gerçekten ilk sayfadan itibaren okuru içine alan bir kitap. Kahramanımız Sarp isminde 18 yaşında bir genç. Yazını İzmir'in İnciraltı semtinde geçiren bir grup arkadaştan birisi Sarp, 24 yaşındaki eşinden yeni ayrılmış Leyla ile flört ediyorlar. Bir de Oya var, ruh çağırma olaylarına meraklı Oya'nın cisimsiz arkadaşı Y son zamanlarda onu korkutunca Oya da bu konularda garip bir duyarlılığı olan Sarp'tan yardım ister. Diğer taraftan belediye plajının müdürü Ayı Sermet, çalışanları Kız Tevfik ve Arabacı Ahmet, site sakinleri Hayati Bey ve saz ekibi ve tabi ki 1969 yılının temmuzunda geçen öykümüzde aya yapılacak seyahati tehlikeye atma olasılığı olan Charlie ismindeki "uzaylı varlığı" araştırmak üzere İnciraltı'na akın eden CIA ajanları romanımızın diğer önemli kahramanlarıdır. "Anlat" deseniz anlatması zor olan bu romanın kulağa karışık gelen kurgusuna aldanmayın, su gibi okunuyor. Bence CIA ajanları olmasa daha hoş ve "gençlik arkadaşlıkları" temalı bir kitap olurdu, ama bu da çeşni olmuş. Benim 1-2 günde okuduğum ve çok beğendiğim bir roman oldu. Siz Sadık Yemni'nin kitaplarını okudunuz mu? Bana tavisye edebileceğiniz kitabı var mı? Aklımda bundan sonra Muska'yı okumak var ama dediğim gibi tavsiyelere açığım?:)
1951'de İstanbul'da doğmuş, çocukluğu ve gençliği ise İzmir'de. 1975'te üniversite eğitimini yarım bırakıp Amsterdam'a yerleşmiş, hâlâ da orada yaşıyormuş. Yazım türü korku-gerilim ama kendisi bunu "gizemkâr dehşet tirildemesi" olarak tanımlıyor. Oldukça üretken bir yazar olduğu görülüyor.
Gelelim Öte Yer'e, 1997'de Metis Yayınları'ndan çıkmış, 315 sayfa. Gerçekten ilk sayfadan itibaren okuru içine alan bir kitap. Kahramanımız Sarp isminde 18 yaşında bir genç. Yazını İzmir'in İnciraltı semtinde geçiren bir grup arkadaştan birisi Sarp, 24 yaşındaki eşinden yeni ayrılmış Leyla ile flört ediyorlar. Bir de Oya var, ruh çağırma olaylarına meraklı Oya'nın cisimsiz arkadaşı Y son zamanlarda onu korkutunca Oya da bu konularda garip bir duyarlılığı olan Sarp'tan yardım ister. Diğer taraftan belediye plajının müdürü Ayı Sermet, çalışanları Kız Tevfik ve Arabacı Ahmet, site sakinleri Hayati Bey ve saz ekibi ve tabi ki 1969 yılının temmuzunda geçen öykümüzde aya yapılacak seyahati tehlikeye atma olasılığı olan Charlie ismindeki "uzaylı varlığı" araştırmak üzere İnciraltı'na akın eden CIA ajanları romanımızın diğer önemli kahramanlarıdır. "Anlat" deseniz anlatması zor olan bu romanın kulağa karışık gelen kurgusuna aldanmayın, su gibi okunuyor. Bence CIA ajanları olmasa daha hoş ve "gençlik arkadaşlıkları" temalı bir kitap olurdu, ama bu da çeşni olmuş. Benim 1-2 günde okuduğum ve çok beğendiğim bir roman oldu. Siz Sadık Yemni'nin kitaplarını okudunuz mu? Bana tavisye edebileceğiniz kitabı var mı? Aklımda bundan sonra Muska'yı okumak var ama dediğim gibi tavsiyelere açığım?:)
1 Şubat 2016 Pazartesi
Evimin İnsanı - Nurgül Ateş
Çizmeli Kedi Yayınları'ndan yeni çıkan kitabımız 168 sayfa. Kütüphane Bilgi Kartı'na göre "çağdaş çocuk edebiyatı" klasmanına giriyor, format olarak büyük yazısı ve resimlendirmeleriyle çocuk kitabı denebilir ama bence konusu itibariyle oldukça ciddi, düşündürücü bir kitap, bu nedenle yetişkinlere de -hatta belki daha çok onlara- hitap ediyor. Kitabımızı Nurgül Ateş yazmış, resimlendirmeyi ise Uğur Köse yapmış. Kitabımızın konusu, adından da anlaşılacağı üzere insanlarla kediler rolleri değişseydi ne olurdu sorusu üzerine. Yazar herhalde kedisi Güneş'ten esinlenmiş ki, romanının baş kahramanı olan kedinin adı da Güneş.
Güneş bir gazeteci, Yeni Kedi gazetesinde kültür-sanat haberleri yazıyor, kendisini yalnız hissetmeye başlayınca bir "insan" almaya karar veriyor. Bu dünyada sokakta hiç insan yaşamıyor, insanlar barınaklarda sahiplendirilmeyi bekliyorlar veya sahiplendirilmeyenler "doğal yaşam parkı" ismi verilen ıssız yerlerde tellerle çevrilmiş alanlara bırakılıyorlar. Tabi buraya hiç bir bakım veya yiyecek olmadan bırakılan insanların akibeti belli... Çoğu kedinin insanların bu korkunç durumundan haberi yok. İşte bir gün Güneş bir arkadaşı sayesinde insanların gerçek içler acısı durumuna tanık oluyor, gazeteci kimliği ile bu konuyu bir haber yapıyor ve haber yeri yerinden oynatıyor, sonra olaylar gelişiyor:) Bir insansever olduğunu iddia edip laboratuarında onları denek olarak kullananlar mı dersiniz, barınaklarda insanlara en güzel şartlarda baktıklarını iddia edip sahiplenilmeyenleri acımasızca ıssızlığa terk edenler mi dersiniz yoksa yine insansever olup da sakat ve hasta olanları görmezden gelenleri mi? İşte kedi-insan benzetmesini kullanarak hayvanlarla olan (iki yüzlü) ilişkimizi gözler önüne seren çok hoş bir kitap bu. Başta da dediğim gibi bence konusu son derece ağır ve düşündürücü bu kitabı herkese tavsiye ederim.
Güneş bir gazeteci, Yeni Kedi gazetesinde kültür-sanat haberleri yazıyor, kendisini yalnız hissetmeye başlayınca bir "insan" almaya karar veriyor. Bu dünyada sokakta hiç insan yaşamıyor, insanlar barınaklarda sahiplendirilmeyi bekliyorlar veya sahiplendirilmeyenler "doğal yaşam parkı" ismi verilen ıssız yerlerde tellerle çevrilmiş alanlara bırakılıyorlar. Tabi buraya hiç bir bakım veya yiyecek olmadan bırakılan insanların akibeti belli... Çoğu kedinin insanların bu korkunç durumundan haberi yok. İşte bir gün Güneş bir arkadaşı sayesinde insanların gerçek içler acısı durumuna tanık oluyor, gazeteci kimliği ile bu konuyu bir haber yapıyor ve haber yeri yerinden oynatıyor, sonra olaylar gelişiyor:) Bir insansever olduğunu iddia edip laboratuarında onları denek olarak kullananlar mı dersiniz, barınaklarda insanlara en güzel şartlarda baktıklarını iddia edip sahiplenilmeyenleri acımasızca ıssızlığa terk edenler mi dersiniz yoksa yine insansever olup da sakat ve hasta olanları görmezden gelenleri mi? İşte kedi-insan benzetmesini kullanarak hayvanlarla olan (iki yüzlü) ilişkimizi gözler önüne seren çok hoş bir kitap bu. Başta da dediğim gibi bence konusu son derece ağır ve düşündürücü bu kitabı herkese tavsiye ederim.