Çok severek takip ettiğim ve edebi zevkine bayıldığım sevgili blogger arkadaşım Biblio'nun blogunda keşfettim bu kitabı. Kitabımız Metis Yayınevi’nden 1991 yılında çıkmış, yazarın notuyla birlikte 154 sayfa.
Öncelikle yazardan bahsetmek istiyorum çünkü kendisi romanlarından ziyade din tarihi ve felsefe üzerine yazdığı kitaplarla tanınıyor. 1907 Bükreş (Romanya) doğumlu. Üniversitede felsefe okumuş, ardından Hindistan’da Sanskritçe ve Hint felsefesi eğitimi almış. Himalayalar’da bir ashramda 6 ay inzivaya çekilmiş ve ardından Romanya’ya geri dönmüş. Amerika ve Fransa’daki üniversitelerde felsefe dersleri vermiş. Özgeçmişi son derece yoğun aslında. Kitabın başında yazar hakkında verilen bilgiler içinde Eliade’nin edebi eserlerinin bilim adamı kimliğinin gölgesinde kaldığından bahsetmiş.
Kitap 1936’da yazılmış. Ancak roman tahminimce 1900’lerin başında geçiyor. Yakışıklı ve soylu ressam Egor, varlıklı Mosco ailesinin kızı güzel Sanda’nın davetiyle pansiyon gibi işletilen Mosco malikanesinde kalmaktadır. Bir süre sonra bölgede arkeolojik incelemeler yapmak üzere gelen Profesör Nazarie de orada kalmaya başlar. Misafirler her akşam Sanda, 9 yaşındaki garip kızkardeşi Simina ve anneleri Madam Mosco ile beraber yerler akşam yemeklerini. Madam Mosco’nun 30 yıl önce nahoş bir şekilde ölen, köyde hala söylentileri devam eden kız kardeşi Matmazel Christina’nın özellikle Simina ve Madam Mosco üzerinde garip bir etkisi vardır. Egor ve Nazarie'nin anlam veremediği garip olaylar bir süre sonra çok daha farklı şekiller alır...
Romanı beğendim, eski zamanda geçen etkileyici bir gerilim romanı diyebilirim. Yalnız yazar gibi dikkate değer bir potansiyeli olan birinden daha çarpıcı bir roman beklerdim. Zaten yazar da son sözünde bu eserin diğer eserlerine örnek teşkil etmediğini ancak yayıncısının konunun okurların ilgisini çekebileceğini söylemesi üzerine yayınlamaya karar verdiğini söylüyor. Bir de edebi eserlerinde din tarihçisi bilgisinden yararlanmadığını ve konuyla ilgili fikirlerini belirtmek için roman yazmadığını söylüyor ki bence sakıncası olmazdı bunun :) hatta güzel bir şey olur bence yazarların mesleki bilgilerini kurgu eserlerine yedirmeleri. Bunun güzel örneklerinden biri Chantal Deltenra'nin Bebek Töreni romanında görülüyor, yazarın etnolog kimliği romanında fark ediliyor mesela. Matmazel Christina’da Rumen folkloründe önemli bir yere sahip olan vampir efsanesini ele almış yazar. Son sözünde “Amacım, fantastik anlatılarımın hayali evrenlerini yöneten ilkeleri kısaca hatırlatmak ve böylece Domnisoara Christina’y (eserin orijinal ismi), bu gençlik anlatısını , edebi çalışmalarım bütünündeki yerine oturtmaktı,” demiş. Kitap 1992 ve 2013 yıllarında da sinemaya aktarılmış.
Valla yazarın özgeçmişini okuyunca bile tam yazarlık için gereken bir eğitim almış dedim içimden. Tabii yetenek de olunca bu tür farklı kültürler, felsefe, vs. çok başarılı kitaplar ortaya çıkartıyor. Kapak çok ilginç:) Çok teşekkürler Eren'ciğim bilmediğim bir yazar ve kitabı tanımış oldum.
YanıtlaSilEvet Müjde Hanım yazarın özgeçmişi roman yazmaya çok müsait:) kapağı ben de çok beğendim bu arada, ben teşekkür ederim yorumunuza, sevgiler:)
SilBu romanı içeriğinden ziyade etkisi sebebiyle beğenmiştim. Dediğin gibi yazarın akademik bilgisi daha yoğun görülebilirdi, iyi de olurdu belki ama bunu yapmak istediklerinde de çoğu zaman ayarı tutturamadıklarından o roman-kurgu büyüsü bozuluyor, didaktik bir havaya bürünüyor yazılanlar. Bu halini sevdim bu yüzden.
YanıtlaSilAslında haklısın Biblio'cum dediğin gibi o ayarı tutturmak zor, yaşattığı havayı ben de beğendim romanın, o bilinmezliği okura çok güzel vermiş, tekrar teşekkür ederim, sevgiler:)
SilKitabı sepete ekledim, teşekkür ederim :)
YanıtlaSilAA harika, umarım siz de seversiniz, ben teşekkür ederim, sevgiler:)
Silduyduğum bir yazar ama okumadım ama metis bayılırım ama bu romanı da okunurmuş ne güzel konuuuu :)
YanıtlaSilMetis benim de favori yayınevlerimden, bakalım beğenecek misin Deep'cim, sevgiler:)
Sil