Yazarın daha önce Tepedeki Ev romanını okumuştum, sanırım bu iki kitabın dışında dilimize çevrilmiş başka kitabı da yok. Tepedeki Ev hakkındaki yazımı okumak için tıklayabilirsiniz.
Shirley Jackson Stephen King, Neil Gaiman gibi yazarlara da ilham olmuş bir yazar. Kendisi 1916-1965 yılları arasında yaşamış Amerikalı yazar. Maalesef 48 yaşında kalp yetmezliğinden vefat etmiş. Jackson kendi eserlerini tanıtmaktan hoşlanmaz, eserlerinin kendisi yerine konuştuğunu savunurmuş. Jackson üniversite yıllarında tanıştığı Stanley Edgar Hyman ile evlenmiş, dört çocukları olmuş ancak yazarın gerek çocukluğunda gerek yetişkinliğinde mutlu bir hayatı olduğu söylenemez...
Siren Yayınları'ndan bu ay çıkan kitap 181 sayfa, çevirisini ise Berrak Göçer yapmış. Yazar ise kitabı 1962'de yazmış. Kitabın başında yazarı tanıtan yazıda şöyle denmiş;
"Gündelik hayatın içinde gizli, olağan şiddet, kitlelerin zalimliğe yatkınlığı ve bireysel zihnin kırılganlığı gibi temalar, Jackson'ın yazınında sık sık ve ustaca işlenir. Kimi eserlerin yarattığı şok tesiri ve gözlerden uzak durmaya yönelik tercihinin de katkısıyla hakkında türlü söylenti yürümüş, cadılığa varana değin pek çok karanlık yönü olduğu iddia edilmiştir... İnsan psikolojisini benzersiz bir ustalıkla ele alan, gerilim unsurlarını derinlikli ve edebi bir çerçevede sunan eserleri ile ilgi toplamıştır."
Gerçekten bu romanda da yazarın gündelik hayatın içinde gizli korku ve gerilim unsurlarını kullanışındaki ustalık had safhada diyebilirim. Romanımız küçük bir Amerikan kasabasında geçiyor. Constance, Mary Katherine ve Julian Amca, korkunç bir şekilde zehirlenerek hayatını kaybeden Blackwood ailesinin hayata kalan tek fertleridir. Yıllar önce bu ölümler kasabada büyük yankı uyandırmış, sonucunda bu tek kalan aile fertleri uğursuz sayılıp dışlanmıştır. Onların kasabayla tek ilişkileri 16 yaşındaki Mary Katherine'in haftada iki gün büyük bir tedirginlik içinde kasabaya inip haftalık alışverişi yapmasından ibarettir. Yine de kalan Blackwood'ların hayatı denge ve huzur içinde sürüp gitmektedir, ta ki kuzenleri Charles çıkıp gelinceye kadar...
Romana tek kelimeyle bayıldım, şiir gibi yazılmış diyebilirim. Mary Katherine'in (Merricat) o müthiş hayal dünyası, o müthiş gerilim, hepsi harikaydı. Yazarın daha önce okuduğum Tepedeki Ev romanını da çok beğenmiştim ama bu daha etkileyiciydi, kesinlikle herkese tavsiye ederim. Bu yılın sonunda Biz Hep Şatoda Yaşadık sinemaya uyarlanıyor, Mary Katherine'i ise Amerikan Horror Story'den hatırlayacağımız Taissa Farmiga (Vera Farmiga'nın kız kardeşi) oynuyor, filmi merakla bekliyorum:)
Bu arada, yazarın The Lottery (Piyango) isimli öyküsü de oldukça meşhur, bu öykü The New Yorker'da ilk yayınlandığında büyük tepki toplamış ve okurlar yazardan "niyetini" açıklamasını istemişler. Güney Afrika'da bu öykü yasaklanmış, Jackson ise bunu kitabının gerçekten anlaşıldığına yormuş ve durumdan büyük gurur duymuş. Öykünün Egemen İmre'nin dilimize çevirdiği halini şurada okuyabilirsiniz.
Resim 2: http://shirleyjackson.org/images/Shirley_Jackson_Portrait.jpg
Hımmm, şiir gibi ha.... Oku oku nereye kadar be Eren'cim, hangisini okuyalım :)))
YanıtlaSilçok haklısın Narda'cım, okunacaklar dağının altında kalıcaz neredeyse:))) sevgileR:)
SilKitap güzele benziyor.Sanırım okuyup üstüne de filmi yayınlandığında onu izlemek benim payıma düşecek.Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilevet ben de filmini merakla bekliyorum, teşekkürler yorumunuza, sevgiler:)
SilPiyango'yu da okudum. Başarılı :)))
YanıtlaSilevet ilginç bir hikaye gerçekten Narda'cım:)
SilKonu zaten çok merak ettiren bir konu, okumak isterim, öyküyü de okuyacaağım neden yasaklanmış? Niyeti neymiş çok merak ettim şimdi. Duymuştum ismini öykünün. Çok teşekkürler Eren'ciğim yine çok güzel anlatmışsın. :)
YanıtlaSilkitap benden tam not aldı Müjde Hanım, evet insanların grup psikolojisi altında kolayca kötü tarafa kayacağı şeklinde yorumladım ben hikayeyi, dünyada yaşananlar da bunu gösteriyor... yorumunuz beni çok mutlu etti, teşekkür ederim, sevgiler:)
SilBen de "Piyango" öyküsünü okuyup kitaplarına bakmıştım ve Tepedeki Ev'i okumak istiyordum çünkü çok güzeldi. Bayılmıştım. Bir kitabının daha çevrildiğini bilmiyordum artık hangisi denk gelirse okuyayım :).
YanıtlaSilEvet ikisi de çok güzel ama ben bunu daha çok beğendim, Merricat'in hayal dünyası çok tatlı, teşekkür ederim yorumuna, sevgiler:)
SilÇok genç yaşta vefat etmiş.Böyle üreten insanların genç yaşta hayatı terk etmeleri üzüyor beni :(
YanıtlaSilçok haklısınız, ben de bu kadar erken vefatına çok üzüldüm, sevgiler...
SilBu yazarı duymamıştım daha evvel
YanıtlaSilevet dilimize çevrilen fazla eseri olmadığından pek popüler sayılmaz...:)
Silhımmm iyimiş okunur ivit ya baksana bu tepedeki ev in filmi yok mu yaa sanki böyle bir film izlemiştimdi gibi. bu yazarı aldım listeye tımıms :)
YanıtlaSilevet evet seninle konuşmuştuk, siyah beyaz filmi güzel, yeni çekilen Liam Neeson'lısı kötü:))
SilYazarı hiç bilmiyordum ama konusu hoşuma gitti sadece Amerikalı yazarlar beni çoğunlukla hayal kırıklığına uğratıyor o yüzden tereddütte kaldım, yine de aklımda bulunsun:) Sevgiler
YanıtlaSilbence seversiniz Gül Hanım, çok orijinal bir konusu var, teşekkür ederim yorumunuza, sevgiler:)
Silooo sen bu ladar sevdiysen , bir bakılır buna :D
YanıtlaSilbak Eylem'cim, umarım sen de seversin, sevgiler:)
Silİlgimi çekti valla senin anlatımın mı beni etkiledi konusumu bilemedim :) Galiba her ikiside elimde olan kitaları bitirince bu kitaba mutlaka bakacagım.
YanıtlaSil:)) yorumunu merak ediyorum, umarım sen de seversin, ben de bir ara tekrar okumak istiyorum bu kitabı, sevgiler:)
Sil