Kazuo Ishiguro'dan daha önce Beni Asla Bırakma ve Uzak Tepeler isimli kitapları okumuştum. Bu sefer yine sevgili blogger arkadaşım Gül Akça'nın önerisiyle Yapı Kredi Yayınları'ndan 2015'de çıkan Değişen Dünyada Bir Sanatçı kitabını aldım. Kitap ilk kez 2008 yılında Turkuaz Yayınevi tarafından yayınlanmış.
Yazar hakkında Beni Asla Bırakma romanından bahsederken yer verdiğim kısa bilgiyi buraya da aktarayım;
1954 doğumlu yazarımız aslen Japon olmasına rağmen 5 yaşında taşındığı İngiltere'de büyümüş ve aslında Japon kültürüne de biraz uzak kalmış. Kent Üniversitesi'nde İngilizce ve Felsefe eğitimi almış. Malcolm Bradbury'den Yaratıcı Yazarlık eğitimi almış. Daha sonra akıl hocası Angela Carter ile tanışmış. Ishiguro hemen hemen her yazdığı kitapla ya ödül almış ya da ödüllere aday gösterilmiş. Beni Asla Bırakma da Time Dergisi tarafından İngilizce Yazılmış En İyi 100 Roman arasında gösterilmiş.
Değişen Dünyada Bir Sanatçı 162 sayfadan oluşuyor. Anlatım 1948, Nisan 1949 ve Haziran 1950 olarak üç bölümde yapılmış. Kahramanımız Masuji Ono devlet sanatçılığı ünvanına sahip ünlü bir ressamdır. Bugün evli, iki yetişkin kızı, bir torunu olan büyük bir ressam olsa da geçmişi oldukça yoğundur. Önce ailesini karşısına alıp çok zorlu çalışmalardan geçerek önce yetkin bir ressam olmuş, ardından hemen her başarılı ressam gibi kendi öğrencilerini yetiştirmiştir, bunların yanı sıra ikinci dünya savaşı gibi büyük bir travmayı atlatmış, bir de oğlunu savaşta kaybetmiştir. Ancak geçmiş peşini bırakmaz, küçük kızı Noriko evlenme çağına gelmiştir ve iki tarafın karşılıklı tuttukları özel dedektiflerin titiz araştırmaları ile yürüyen (!!) evlilik görüşmeleri ile sürekli Ono'nun karşısına çıkmakta ve Noriko'nun evlenememesine sebep olmaktadır. Kitapta "Çin Buhranında takındığı tutum" gibi yüzeysel bir şekilde bahsedilen durum tahminimce 1931 yılında Çin'deki büyük buhranı fırsat bilen Japonlar'ın Çin'i işgale çalışması olduğunu sanıyorum. Ono, bu dönemde "olması gerektiği gibi" vatansever bir tutum takınmıştır ama şimdi o döenmde savaş yanlısı davrandığı için üzüntü duymaktadır...
Arka kapak yazısında...
"Dünyaya bir ressamın gözünden bakmak, ayrıntılarda gizlenenleri keşfetmemizi sağlar. Masujio Ono, İkinci Dünya Savaşı'nda harabeye dönmüş şehrini ve artık sonuna geldiği yaşamını betimlerken, her bir cümlesi öyküsüne yeni boyutlar katıyor."
Bu cümle gerçekten çok güzel bir özet kitap için. Ben kitabı çok beğendim, yukarıda da dediği gibi aslında basit bir öyküyü anlatırken bile yazar merak uyandırıcı ve gizemli bir roman ortaya çıkarmayı başarmış. Özellikle ressamlığına dair anlattıkları ve torunuyla ilişkisi hoşuma gitti. Tavsiye edebileceğim bir kitap, yazar ustalığını konuşturmuş. Gül Hanım'ın yazısını okumak için buraya tıklayınız. Keyifli okumalar dilerim.
Sayfalar
▼
26 Temmuz 2017 Çarşamba
21 Temmuz 2017 Cuma
Cennet Dolmuşu – E. M. Forster
Edward Morgan Foster 1879-1970 yılları arasında yaşamış olan İngiliz romancıdır. Yazarın daha önce Maurice isimli romanını okumuştum. Cennet Dolmuşu yazarın I. Dünya Savaşı öncesinde çeşitli tarihlerde yazdığı “fantastik” (önsözde yazarın kendi tanımına göre) öykülerden oluşuyor. Ancak öyküler 1947’de basılmış. İletişim Yayınları’ndan 2002’de çıkan öyküleri Roza Hakmen çevirmiş. Okuduğum bir kitapta bu derleme içinde yer alan Makine Duruyor isimli hikayeden bahsediliyordu, ben de o nedenle bu kitabı okuma listeme almışım. Zaten Maurice romanını okuduğumdan beri yazarı seviyor ve diğer eserlerini de okumak istiyordum. Kitapta 12 öykü bulunuyor ancak hepsi için fantastik denemez. Bir Paniğin Öyküsü romanın ilk öyküsü aynı zamanda yazarın yazığı ilk öyküymüş, güçlü bir ilhamla yazılmış. Benim de kitapta en sevdiğim öykülerden birisi, bir grup turistin yaşadığı paranormal deneyimi anlatıyor. Diğer en sevdiğim hikaye Ebedi An, yaşlanmakta olan ünlü bir kadın yazarın genç kızlığında başından geçen bir İlan-ı Aşk anının nasıl bütün yaşamını etkilediği ve nasıl son bulduğunu anlatıyor. Makine Duruyor etkileyici bir bilim kurgu hikayesi, yazardan beklemediğimiz bir tür olduğu için beni ayrıca etkiledi. Cennet Dolmuşu kitaba ismini verse de beni etkilemedi, adından anlaşıldığı gibi cennete giden dolmuşu anlatıyor Çitin Öteki Tarafı , (ismiyle hiç ilgisi olmayan) Öteki Alem kitapta sevdiğim diğer öyküler oldu. Yer yer sıkıldığımı itiraf edeyim ama yine de genel olarak kitabı beğendim, sadece Ebedi An için bile bence okunmaya değer bir kitap. Keyifli okumalar dilerim.
19 Temmuz 2017 Çarşamba
Yaşasın Sürpriz! :)
Hatırlarsanız geçenlerde bir fotoğraf etkinliği düzenlemiştik, katılımcılardan biri de sevgili blogger arkadaşım, eski "Değmesin Yağlı Boya" blogunun, şimdi de Gözlerinden Öper blogunun sahibesi sevgili Sevgi'ydi. Yarışmaya Eyvallah kitabının fotoğrafı ile katılmıştı.
Sevgi ile fotoğraf üstüne konuşurken, benim kitabı okumamış olduğumu öğrenince bana göndermek istedi, tabi ki bu beni çok mutlu etti:) Kitap elime cumartesi günü ulaştı ama yalnız gelmemiş, çok zarif bir kutunun içinde bir sürü başka sürprizle gelmiş:)) Sevgi o kadar düşünceli davranmış ki benim bıdıkları bile düşünmüş, içinde çiçek tohumu, duvar süsü, kırtasiye ürünleri de olan müthiş bir paket hazırlamış bana. Sevgi'ye bir kere daha çok teşekkür ederim, Eyvallah'ı da en kısa zamanda okuyacağım inşallah :)
Bu arada şansım devam eidyor. Severek takip ettiğim blogger arkadaşım Şule Hayata Dair Herşey blogunda her ay yorum yapan bir kişiye tam 5 kitabı, üstelik listeden kendi seçtikleri kitapları hediye etmeye devam ediyor.
Bu ayın talihlisi ben oldum, seçtiğim kitaplar;
Elif Şafak - İskender
Nora Roberts - Uğursuz Kolye
Allison Hayes- Evlilik Yemini
Tahsin Yücel - Kendine Doğru Yolculuk
Berna Moran - Edebiyat Kuramları
Şule gerçekten geniş bir yelpazede okuduğu için listesi de son derece zengin gördüğünüz gibi. Kendisine bir kere daha çok teşekkür ederim. Şule'ye yorum yapmayı unutmayın, iyi şanslar:))
16 Temmuz 2017 Pazar
Unutma Dersleri – Nermin Yıldırım
Nermin Yıldırım aslında takip ettiğim ama henüz okuma fırsatı bulamadığım bir yazardı. 1980 Bursa doğumlu yazar, 2002 yılında Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi, Basın Yayın bölümünü bitirdikten sonra gazete, dergilerde çalışmış, metin yazarlığı, editörlük, muhabirlik, köşe yazarlığı yapmış. İlk romanı Unutma Beni Apartmanı 2011’de, Rüyalar Anlatılmaz 2012’de ve Saklı Bahçeler Haritası 2013’de Doğan Kitap’tan çıkmış. Unutma Dersleri de yine Doğan Kitap’tan 2015’de çıkmış.
Unutma Dersleri 312 sayfa. Kahramanımız Feribe 30’lu yaşlarda, evli bir banka memuresidir. Kocasını aldatmıştır ve bu yasak gönül macerası iyi bitmemiş, terk edilişin acısı Feribe’yi depresyona sürüklemiştir. Bu durumdan kurtulamayınca kahramanımız bu ilişkiyi Mazi İmha Merkezi’nin yardımıyla maziye gömmeye karar verir. Kısaca MİM dediğimiz bu yerde danışanlar, bir uzman yönlendirmesiyle acı veren hatıralarını kabullenmeyi, acı çekmeden yaşamayı öğrenmektedir. Ama her şey göründüğü gibi kolay değildir, kah Feribe’nin hayatındaki çalkantılar, kah geçmişi ve türlü olaylar onu zorlar.
Kitabı çıktığından beri çok merak ediyordum, orijinal bir konusu var gerçekten, kitap son derece kolay okunuyor ve sayfaları büyük bir merakla çevirtiyor okura, sanırım 2-3 gün gibi bir sürede okudum. Yazarın dilini Murat Menteş’e benzettim, aynı onun gibi bolca kelime oyunu var, kahramanımız Feribe de oldukça hazırcevap, en trajik yerlerde bile sizi gülümsetebiliyor. Kitabı –özellikler sonlarını- biraz fazla didaktik buldum ama başka türlüsü de olmazdı sanki romanın sonu için. Son olarak kitabın kapağını da çok beğendiğimi ekleyeyim, açıkçası “balık hafızası”na gönderme olduğunu çok sonradan fark ettim :) Kısacası, herkese tavsiye edebileceğim keyifli ve sürükleyici bir roman, iyi okumalar :)
Unutma Dersleri 312 sayfa. Kahramanımız Feribe 30’lu yaşlarda, evli bir banka memuresidir. Kocasını aldatmıştır ve bu yasak gönül macerası iyi bitmemiş, terk edilişin acısı Feribe’yi depresyona sürüklemiştir. Bu durumdan kurtulamayınca kahramanımız bu ilişkiyi Mazi İmha Merkezi’nin yardımıyla maziye gömmeye karar verir. Kısaca MİM dediğimiz bu yerde danışanlar, bir uzman yönlendirmesiyle acı veren hatıralarını kabullenmeyi, acı çekmeden yaşamayı öğrenmektedir. Ama her şey göründüğü gibi kolay değildir, kah Feribe’nin hayatındaki çalkantılar, kah geçmişi ve türlü olaylar onu zorlar.
Kitabı çıktığından beri çok merak ediyordum, orijinal bir konusu var gerçekten, kitap son derece kolay okunuyor ve sayfaları büyük bir merakla çevirtiyor okura, sanırım 2-3 gün gibi bir sürede okudum. Yazarın dilini Murat Menteş’e benzettim, aynı onun gibi bolca kelime oyunu var, kahramanımız Feribe de oldukça hazırcevap, en trajik yerlerde bile sizi gülümsetebiliyor. Kitabı –özellikler sonlarını- biraz fazla didaktik buldum ama başka türlüsü de olmazdı sanki romanın sonu için. Son olarak kitabın kapağını da çok beğendiğimi ekleyeyim, açıkçası “balık hafızası”na gönderme olduğunu çok sonradan fark ettim :) Kısacası, herkese tavsiye edebileceğim keyifli ve sürükleyici bir roman, iyi okumalar :)
11 Temmuz 2017 Salı
Son Patron - F. Scott Fitzgerald
Ülkemizde erişime kapalı olan (!!) Wikipedia'da yazan bilgilere göre Francis Scott Key Fitzgerald 24 Eylül 1896'da doğmuş İrlanda asıllı Amerikalı yazardır. 1890'larda doğmuş olan ve I. Dünya Savaşı sırasında yetişen neslini "Kayıp Kuşak" olarak tanımlar. Princeton Üniversitesi'nde başladığı eğitimini yarım bırakıp, I. Dünya Savaşı'na katılmış ve savaş sonunda gazetecilik yapmaya başlamış. Diğer yazarlardan ayrılan özelliği, kendi içinde iki karşıt görüşü veya duyguyu aynı anda barındırabilmesiymiş. 1920 yılında Cennetin Bu Yanı adlı romanıyla adını duyurmaya başladı. Romanlarıyla kazancı artmaya başlamış, eğlence hayatına kendisini kaptırmış ve sağlığı bozulmuş. Zamanla şöhretini kaybetmiş, ruhsal bunalım içinde ve hayata küskün olarak Hollywood'da 1940'da hayata veda etmiş.
Ben yazarın daha önce Şefkatli Gece ve Muhteşem Gatsby romanlarını okumuştum. Eşi Zelda ile olan ilişkisini kurgu ile karıştırarak anlattığı The Beautiful and The Damned'i ise yarım bırakmıştım. Yazarın sonlandırmadan vefat ettiği son romanı Son Patron ile karşılaşmam ise ilginç oldu. Kapak tasarımlarına hayran olduğum Utku Lomlu'nun sitesinde gezinirken bu muhteşem kapağı görüp "aa Fitzgerald'ın son romanı" deyip şaşırdım ve hemen aldım tabi.
Kitap Can Yayınları'ndan Ağustos 2016'da çıkmış ve 192 sayfa. Kitabı bize anlatan Celia, Hollywood'da önemi bir yere sahip Pat Brady'nin kızıdır, üniversite öğrencisi olsa da konumundan dolayı pek çok kişiyi tanıyan Celia, yakın zamanda delice aşık olduğu eşi Minna'yı kaybeden Hollywood'un önemli (yanlış anlamadıysam) yapımcılarından Monroe Stahr'e aşık olur. Kitabın ilk üçte birlik kısmında sadece Hollywood'da işlerin nasıl yürüdüğü, stüdyoda olan bitenler gibi konular yer alıyor. Bu arada Monroe tesadüfen bir akşam stüdyoda ölmüş eşi Minna'ya çok benzeyen Kathleen isimli bir kız görür ve ona aşık olur...
Yazar kitabını tamamlayamasa bile onun aldığı notlardan yararlanarak kitabın sonuna bir özet konmuş. Maalesef ben kitabı beğenmedim, Hollywood ile ilgili kısımların sıkıcı olması bir tarafa, biraz da ruhsuz geldi bu kitap bana, tek sevdiğim şey kapak oldu :) Kitabın 1976 yapımı başrollerini Robert De Niro ile Tony Curtis'in oynadığı bir filmi ile (puanı 6), 2016 yapımı 8,1 imdb puanlı mini dizisi var, ama açıkçası izlemeyi düşünmüyorum:) Keyifli okumalar dilerim...
Ben yazarın daha önce Şefkatli Gece ve Muhteşem Gatsby romanlarını okumuştum. Eşi Zelda ile olan ilişkisini kurgu ile karıştırarak anlattığı The Beautiful and The Damned'i ise yarım bırakmıştım. Yazarın sonlandırmadan vefat ettiği son romanı Son Patron ile karşılaşmam ise ilginç oldu. Kapak tasarımlarına hayran olduğum Utku Lomlu'nun sitesinde gezinirken bu muhteşem kapağı görüp "aa Fitzgerald'ın son romanı" deyip şaşırdım ve hemen aldım tabi.
Kitap Can Yayınları'ndan Ağustos 2016'da çıkmış ve 192 sayfa. Kitabı bize anlatan Celia, Hollywood'da önemi bir yere sahip Pat Brady'nin kızıdır, üniversite öğrencisi olsa da konumundan dolayı pek çok kişiyi tanıyan Celia, yakın zamanda delice aşık olduğu eşi Minna'yı kaybeden Hollywood'un önemli (yanlış anlamadıysam) yapımcılarından Monroe Stahr'e aşık olur. Kitabın ilk üçte birlik kısmında sadece Hollywood'da işlerin nasıl yürüdüğü, stüdyoda olan bitenler gibi konular yer alıyor. Bu arada Monroe tesadüfen bir akşam stüdyoda ölmüş eşi Minna'ya çok benzeyen Kathleen isimli bir kız görür ve ona aşık olur...
Yazar kitabını tamamlayamasa bile onun aldığı notlardan yararlanarak kitabın sonuna bir özet konmuş. Maalesef ben kitabı beğenmedim, Hollywood ile ilgili kısımların sıkıcı olması bir tarafa, biraz da ruhsuz geldi bu kitap bana, tek sevdiğim şey kapak oldu :) Kitabın 1976 yapımı başrollerini Robert De Niro ile Tony Curtis'in oynadığı bir filmi ile (puanı 6), 2016 yapımı 8,1 imdb puanlı mini dizisi var, ama açıkçası izlemeyi düşünmüyorum:) Keyifli okumalar dilerim...
5 Temmuz 2017 Çarşamba
Thirst for Love - Yukio Mishima
Yukio Mishima en sevdiğim bir kaç yazardan birisi. Daha önce Bereket Denizi Dörtlemesi, Denizi Yitiren Denizci, Yaz Ortasında Ölüm, Dalgaların Sesi, Şölenden Sonra kitaplarını okumuştum. 1925- 1970 yılları arasında yaşamış olan Mishima'nın hayatına şu yazımda yer vermiştim. Yazar bu kitabını 1950 yılında yazmış, yazarın Bir Maskenin İtirafları'ndan sonra yazdığı ikinci kitap.
Thirst for Love, tahmin ettiğiniz gibi yazarın henüz dilimize çevrilmemiş bir kitabı. Ben kitabı daha önce bahsettiğim bookdepository.com sitesinden indirimli olarak aldım. Aslında Mishima'nın henüz dilimize çevrilmemiş bir çok romanı var. Can Yayınları'na bu konuda bir e-posta attım, cevap bekliyorum:)Yazarın en çok merak ettiğim kitaplarından biri de "The Temple of The Golden Pavilion".
Ben Random House, Vintage Classics serisinden çıkan 2009 baskısını okudum kitabın. 200 sayfalık kitabın baş kahramanı, orta yaşlarını süren bir kadın olan Etsuko. Çok sevdiği, ama buna rağmen aşkına karşılık bulamadığı, hatta onu pek çok kez aldatan kocası Ryosuke'yi tifo nedeniyle kaybeden Etsuko, son yıllarda şehir hayatını terk edip diğer iki oğlunun ailesiyle beraber Osaka'nın bir köyünde büyük bir evde beraber yaşayıp tarımla uğraşmakta olan kayın pederi Yakichi'den kendileriyle yaşaması için bir teklif alır ve teklifi kabul eder. Tokyo'daki hayattan çok farklıdır burada yaşam ama Etsuko uyum sağlar. Bir süre sonra kayınpederi ile arasında tensel bir ilişki başlar, Etsuko bundan pek hoşlanmasa da duruma kayıtsız kalır. Bu arada genç bahçıvan Saburo'ya karşı yoğun duygular duymaya başlar ancak Saburo ile evin hizmetçisi Miyo arasında bir ilişki vardır...
Hoş bir kitaptı, yazar insan doğasını irdeleme açısından çok başarılı gerçekten, Etsuko'nun ruh hallerini çok güzel analiz etmiş. Kitabın sonu da oldukça beklenmedikti benim için. Keyifli okumalar dilerim.
Thirst for Love, tahmin ettiğiniz gibi yazarın henüz dilimize çevrilmemiş bir kitabı. Ben kitabı daha önce bahsettiğim bookdepository.com sitesinden indirimli olarak aldım. Aslında Mishima'nın henüz dilimize çevrilmemiş bir çok romanı var. Can Yayınları'na bu konuda bir e-posta attım, cevap bekliyorum:)Yazarın en çok merak ettiğim kitaplarından biri de "The Temple of The Golden Pavilion".
Ben Random House, Vintage Classics serisinden çıkan 2009 baskısını okudum kitabın. 200 sayfalık kitabın baş kahramanı, orta yaşlarını süren bir kadın olan Etsuko. Çok sevdiği, ama buna rağmen aşkına karşılık bulamadığı, hatta onu pek çok kez aldatan kocası Ryosuke'yi tifo nedeniyle kaybeden Etsuko, son yıllarda şehir hayatını terk edip diğer iki oğlunun ailesiyle beraber Osaka'nın bir köyünde büyük bir evde beraber yaşayıp tarımla uğraşmakta olan kayın pederi Yakichi'den kendileriyle yaşaması için bir teklif alır ve teklifi kabul eder. Tokyo'daki hayattan çok farklıdır burada yaşam ama Etsuko uyum sağlar. Bir süre sonra kayınpederi ile arasında tensel bir ilişki başlar, Etsuko bundan pek hoşlanmasa da duruma kayıtsız kalır. Bu arada genç bahçıvan Saburo'ya karşı yoğun duygular duymaya başlar ancak Saburo ile evin hizmetçisi Miyo arasında bir ilişki vardır...
Hoş bir kitaptı, yazar insan doğasını irdeleme açısından çok başarılı gerçekten, Etsuko'nun ruh hallerini çok güzel analiz etmiş. Kitabın sonu da oldukça beklenmedikti benim için. Keyifli okumalar dilerim.
1 Temmuz 2017 Cumartesi
En Sevdiğim Anime Müzikleri
Orta halli bir anime izleyicisi olduğumu biliyorsunuz. Edindiğim izlenime göre animelerin başarısında müziğin önemi çok, güzel açılış ve kapanış şarkısı olan animelerin başarı şansı çok daha fazla. Ben de beni en çok etkileyen, en sevdiğim ve unutamadığım anime müziklerini listeleyeyim dedim. Bir kısmı izlememin üstünden yıllar geçmesine rağmen hala ara ara dinlediğim, söylediğim şarkılar. Umarım siz de seversiniz:) Resimlerin altındaki satıra tıklayarak youtube'da dinleyebilirsiniz:)
Mirai (Orange) isimli animenin bitiş şarkısı
(Bu versiyonunu bulmak için çok uğraştım:)
(Bu versiyonunu bulmak için çok uğraştım:)
Itazura Na Kiss açılış şarkısı
Fruits Basket animesinin açılış şarkısı
Clannad After Story açılış şarkısı
Clannad açılış şarkısı
Kanon animesinin açılış müziği
Shokugeki No Souma birinci sezon bitiş şarkısı
Shokugeki No Souma - sexy curry
Elfen Lied -Lilium (açılış şarkısı)
Şarkının muhteşem olmasının yanısıra açılış jeneriğinin kendisi de adeta bir sanat eseri...
Şarkının muhteşem olmasının yanısıra açılış jeneriğinin kendisi de adeta bir sanat eseri...