Sayfalar

11 Temmuz 2017 Salı

Son Patron - F. Scott Fitzgerald

Ülkemizde erişime kapalı olan (!!) Wikipedia'da yazan bilgilere göre Francis Scott Key Fitzgerald 24 Eylül 1896'da doğmuş İrlanda asıllı Amerikalı yazardır. 1890'larda doğmuş olan ve I. Dünya Savaşı sırasında yetişen neslini "Kayıp Kuşak" olarak tanımlar. Princeton Üniversitesi'nde başladığı eğitimini yarım bırakıp, I. Dünya Savaşı'na katılmış ve savaş sonunda gazetecilik yapmaya başlamış. Diğer yazarlardan ayrılan özelliği, kendi içinde iki karşıt görüşü veya duyguyu aynı anda barındırabilmesiymiş. 1920 yılında Cennetin Bu Yanı adlı romanıyla adını duyurmaya başladı. Romanlarıyla kazancı artmaya başlamış, eğlence hayatına kendisini kaptırmış ve sağlığı bozulmuş. Zamanla şöhretini kaybetmiş, ruhsal bunalım içinde ve hayata küskün olarak Hollywood'da 1940'da hayata veda etmiş.


Ben yazarın daha önce Şefkatli Gece ve Muhteşem Gatsby romanlarını okumuştum. Eşi Zelda ile olan ilişkisini kurgu ile karıştırarak anlattığı The Beautiful and The Damned'i ise yarım bırakmıştım. Yazarın sonlandırmadan vefat ettiği son romanı Son Patron ile karşılaşmam ise ilginç oldu. Kapak tasarımlarına hayran olduğum Utku Lomlu'nun sitesinde gezinirken bu muhteşem kapağı görüp "aa Fitzgerald'ın son romanı" deyip şaşırdım ve hemen aldım tabi.

Kitap Can Yayınları'ndan Ağustos 2016'da çıkmış ve 192 sayfa. Kitabı bize anlatan Celia, Hollywood'da önemi bir yere sahip Pat Brady'nin kızıdır, üniversite öğrencisi olsa da konumundan dolayı pek çok kişiyi tanıyan Celia, yakın zamanda delice aşık olduğu eşi Minna'yı kaybeden Hollywood'un önemli (yanlış anlamadıysam) yapımcılarından Monroe Stahr'e aşık olur. Kitabın ilk üçte birlik kısmında sadece Hollywood'da işlerin nasıl yürüdüğü, stüdyoda olan bitenler gibi konular yer alıyor. Bu arada Monroe tesadüfen bir akşam stüdyoda ölmüş eşi Minna'ya çok benzeyen Kathleen isimli bir kız görür ve ona aşık olur...

Yazar kitabını tamamlayamasa bile onun aldığı notlardan yararlanarak kitabın sonuna bir özet konmuş. Maalesef ben kitabı beğenmedim, Hollywood ile ilgili kısımların sıkıcı olması bir tarafa, biraz da ruhsuz geldi bu kitap bana, tek sevdiğim şey kapak oldu :) Kitabın 1976 yapımı başrollerini Robert De Niro ile Tony Curtis'in oynadığı bir filmi ile (puanı 6), 2016 yapımı 8,1 imdb puanlı mini dizisi var, ama açıkçası izlemeyi düşünmüyorum:) Keyifli okumalar dilerim...


14 yorum:

  1. Woody Allen düşkünlüğüm vardı, ergenlik ve 20'lerimde. Fitzgerald, Allen'ın çok sevdiği bir yazar. Tabi ki o sayede tanıştım yazarla.

    Muhteşem Gatsby'i okudum. Nedense, başka da peşine düşmedim. Halbuki sevmiştim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şefkatli Gece'yi de sevebilirsiniz o zaman, ama Son Patron daha farklı, dediğim gibi Hollywood üzerine daha çok, teşekkür ederim yorumunuza, sevgiler:)

      Sil
  2. Yalnızca Muhteşem Gatsby'i okudum ve kitabın çok abartıldığını düşünüyorum o yüzden başka hiçbir kitabını okumaya yeltenmedim. Bu kitabı hiç görmemişim bile ve madem beğenmemişsiniz bırakalım öylece kalsın:) Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okunacak o kadar kitap varken Son Patron'u bir kenarda bırakabiliriz bence de:)) teşekkür ederim yorumunuza Gül Hanım, sevgiler:)

      Sil
  3. Muhteşem Gatsby'nin filmi de beni sıkmıştı, demek adamın yazım tarzı sıkıcı. :))))Normalde Hollywood'la ilgili kitapları severim ama işte herkes sıkıcı olmadan yazmayı başaramıyor. Çok teşekkürler. Kapak hakikaten çok güzel.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) maalesef Bay Fitzgerald bu romanıyla bizden geçer not alamıyor Müjde Abla'cım:)) teşekkür ederim yorumunuza, sevgiler:)

      Sil
  4. En azından okunur diyelim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Fitzgerald'ın son romanı" diye adı var en azından Emre:)) sevgiler:)

      Sil
  5. Muhteşem Gatsby'i okuyacağım. Onu sevip sevmeme durumuma göre diğer kitaplarını okuyup okumamaya karar veririm :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yerinde bir karar Şule'cim:)) yalnız Gatsby'i sevsen de bunu daha az seveceğini düşünüyorum, sevgiler:)

      Sil
  6. aaa last tycoon filmi ay fitzgeraldınmıymış hımm. izledim. bu skat fitzgerald amcanın yazarlığından çok hayatı ilgimi çekiyor. o zamanlar edebiyat daha güçlüymüş, bir de yazarlar yazar gibi edebiyatçı gibi yaşıyomuş. şimdi öyle bişi kalmadı. inernet her şeyi değiştirdi yaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ivit Deepcim, filmine de baktım -izlemedim gerçi kitaba bayılmamış olduğumdan:)- kesinlikle katılıyorum, Midnight in Paris filminde vardı ya Skat'ın eşi Zelda vardı, edebiyatçılar sohbet ediyorlardı falan.. o geldi aklıma..:)

      Sil
    2. Ben Skat'ı pek severim. Hele ki öykülerini. İçinde inanılmaz bir zeka barındırdığını düşünürüm. Ama Deeprone'un da dediği gibi asıl hayatı ilgi çekicidir. Karısıyla ilişkisi, ikisinin birbirini gün be gün zehirleyerek uçuruma sürüklemesi. Bazen eşler birbirine iyi gelmeyebiliyor. Çok yakışsalar da olmuyor. Zelda'nın hayatı da tam anlamıyla bir karmaşa. Yine de Paris günleri, uğradıkları barlar, kavga gürültü ve cazla geçen zamanları, alkolden sapıtmaları, Paris sokaklarını bir karnavala dönüştürmeleri ve ilişkilerinin Hemingway cephesi. :)
      Nedense engelleyemediğim bir merak duygusu uyandırıyor yaşamları ben de.

      Sil
    3. Evet Şefkatli Gece romanı karısıyla ilişkisi açısından otobiyografik ögeler taşıyormuş, dilimize çevrilmemiş olan The Beautiful and The Damned de öyle, özellikle şefkatli gece beni bu açıdan oldukça meraklandırmıştı:) Hemingway cephesinden ise haberim yoktu, merak ettim, ona da bir bakayım, çok teşekkür ederim yorumunuza, sevgiler:)

      Sil