Sayfalar

21 Kasım 2017 Salı

Şiirli Müzik Kutusu - Yaprak Öz

Yaprak Öz’ün daha önce Berlinli Apartmanı ve Şeytan Disko kitaplarını okumuş, çok beğenmiştim. Kendisi aslında şiir alanında daha faal diyebiliriz, şiirleri 1997 yılından beri çeşitli dergilerde yayımlanmaktaymış. İlk şiir kitabı Fırtına Günlüğü 2006 yılında çıkmış, ödül almış. Bu ikinci şiir kitabı.

Yitik Ülke Yayınları’ndan 2009’da çıkan kitap 56 sayfa ve içinde 25 tane şiir var. Aşksız Dikiş Kutusu ve Taş Plaktan Şarkılar, Ayçöreği Perisi ve Beyaz Bulutlar, Eskimo Kadın Şair, Bir Maskeli Baloda Rastladım Sana şiirlerini sevdim. özellikle en sevdiğim Eskimo Kadın Şair 9 kısımdan oluşuyor (kitapta enteresan bir şekilde, Roma rakamıyla IX şeklinde yazılması gereken dokuz VIIII şeklinde yazılmış :))) ;








VI



Bu yüzden yaşıyorum ben,
Seyyar gece için,
Döner durur da dünyayı,
Gelir kaplar göğü burada.
Kara kısrak diyorum ben ona.
Gemsiz ve dizginsiz gece,
Bağlılık yemini ettim sana.
Sensin bana hediye eden
Tüm şiirlerimi ve hayallerimi,
Oyalanırım bunlarla.
Bazen yün eğiririm sadece,
Bazen erkenden uyku ağırlığı çöker üstüme ama
Hep sözcükler vardır aklımda.
Hep yazmaktayımdır,
Çünkü ruh pek ince bir kumaştır.

Ayrıca şair Hatıra Defteri isimli şiirinde doğumundan şiiri yazdığı yıla kadar her yılın kendisi için anlamını tek cümlede toplamış, mesela “yetmişsekiz: yeşertti dallarını gürgen ağacı” dizesi herhalde kardeşi Gürgen Öz’ün doğumunu anlatıyor :) Sylvia şiirinde de şair Sylvia Plath’ı anlatıyor, onun hayata veda edişi üzerine...

Kısacası, kitabı çok beğendim, sanki şairin gerçekten şiirlerinde tasvir ettiği gibi fantezilerle, hayallerle dolu bir hayatı varmış gibi bir izlenime kapıldım. Şiir okumayı seviyorsanız, tavsiye ederim, keyifli okumalar.

16 Kasım 2017 Perşembe

Çan - Iris Murdoch

Iris Murdoch’un dilimize çevrilmiş bütün eserlerini okumak istiyorum, Çan da kalan bir kaç kitabımdan biriydi. Çan’ı İmge Kitabevi’nin 1992 baskısından okudum, çeviriyi de Hande Özdemir yapmış. Kolaj şeklinde hazırlanmış kitap kapağını da çok beğendiğimi ekleyeyim. Kitap 282 sayfadan oluşuyor.



Konusu şöyle, henüz 20’li yaşlarında olan genç ve deneyimsiz Dora, o zaman kendisinden çok etkilendiği, sanat okulundaki derslerden birinde öğretmeni olan olgun, varlıklı ve soylu Paul Greenfield ile evlidir. Ancak kısa sürede bu evlilik onu boğmaya başlar, eşi ile aralarında arkadaşlık yoktur, sürekli eleştirilmektedir ve gençliğini yaşayamamıştır. Bütün bunlar nedeniyle Dora eşini terk eder ve daha önce flört ettiği gazeteci Noel ile sevgili olur. Paul bunu bilmektedir ama karısına da aşıktır. Dolayısıyla Dora ona dönmek isteyince çok sevinir ve onu o sırada el yazmalarını incelemek üzere bulunduğu, taşrada bir yerde dini bir cemaatin yaşamakta olduğu Imber’e çağırır. Burada cemaatin yaşadığı malikane, bir manastır ve göl bulunmaktadır. Cemmatin lideri Michael, arkadaşı Peter, rahibe olmaya hazırlanan Catherine, onun tuhaf ikiz kardeşi Nick, garip bir çift olan Bay ve Bayan Mark, kanlı canlı James ve gruba misafir gelen genç ve toy Toby romanın başlıca kişileridir. Hepsinin ilginç bir hikayesi veya gizemli bir geçmişi vardır. Ve tabi manastırın eski çanı Gabriel hakkındaki efsane...



Kitap müthişti. Kısa süre önce Deniz, deniz’i okumuştum ve sanatın bu kadar zirvesinde bir kitaptan sonra yazardan okuyacağım diğer kitapların benim için çok da etkileyici olamayacağını düşünüyordum ama Çan gerçekten muhteşemdi. Deniz, deniz gibi bir başyapıt değil belki ama müthiş etkileyiciydi. Özellikle çanla ilgili olup bitenler beni inanılmaz etkiledi, yer yer tüylerim diken diken oldu diyebilirim. Yazar atmosfer yaratmakta çok başarılıydı. Nispeten kısa bir roman olmasına, buna rağmen birden çok karaktere eğilmesine rağmen, çoğu karakter için bir kaç sayfada etkileyici bir geçmiş ve iç dünya meydana getirmiş. Hayran olmamak elde değil. Kısacası Çan yazarın en beğendiğim romanlarından biri oldu. Belki de "Deniz, deniz" den sonra en beğendiğim diyebilirim. Merak ediyorsanız Rüya Sakinler, Tekboynuzlu At, İtalyan Kızı, Kara Prens beni en çok etkileyen diğer Irıs Murdoch romanları. Bu arada Çan romanındaki kısa bir bölümü yazar eşine yazdırmış, bu da ilginç bir bilgi:) Keyifli okumalar dilerim.

12 Kasım 2017 Pazar

Ta-da!!

Yine yeni bir proje ile karşınızdayım. Seneler önce aşağıdaki resme pinterest'te rastlamış ve çok beğenmiştim, o zamandan beri aklımda vardı bu resmi kumaşa boncuklarla işlemek. Sonra yeni bir artjournal'e başlayınca hadi kapağını böyle yapayım dedim. Öncelikle kumaşa resmi basıp bir arka plan oluşturmalıydım. Hepsiburada.com'dan A4 boyutunda ütü ile transfer kağıdı aldım. Bana A5 boyutu yeterliydi, geri kalanına da çocuklar için 1-2 kedi ve araba resmi basıp beyaz atletlerinin üstüne ütüyle transfer yaptım. Transfer işlemi çok kolay, önce renkli yazıcı ile transfer kağıdının üstüne deseninizin çıktısını alıyorsunuz, sonra ütüyle kumaşa transfer ediyorsunuz, zevkli ve kolay bir işlem.

Sonrasında boncukçunun yolunu tuttum, bir sürü boncuk, taş arasında başım döndü, öyle güzel şeyler vardı ki, neyse ben desenime en uygunlarını seçmeye çalıştım, tabi ki bir ziyaret yetmedi, bir kaç defa gidip en uygun malzemeleri seçmeye çalıştım.

Valla baya yorucu bir iş olduğunu itiraf edeyim. Şu sırmaları dikmek özellikle yorucu oldu. Bazı yerleri söküp söküp tekrar yapmak zorunda kaldım.

O kadar uğraştım ki "bitirme projem" diyorum:)) Bir sürü boncuğum da arttı aslında ama bir daha bu işe girişeceğimi sanmıyorum:)) Umarım beğenmişsinizdir, sevgiler..:)

Kaynak: https://i.pinimg.com/564x/92/a4/91/92a49187630729e49e62d1265a73c957.jpg

5 Kasım 2017 Pazar

Şeytan Disko - Yaprak Öz

Geçenlerde Yaprak Öz’ün ilk romanı olan Berlinli Apartmanı’nı okumuş ve çok beğenmiştim.Gerilim türünde yazan yazarın diğer iki romanını da okumaya karar verdim ve 2015 yılında çıkmış olan ( yazarın ikinci romanı) Şeytan Disko ile devam ettim.

Yitik Ülke Yayınları’ndan çıkan kitap 220 sayfa. Kahramanınız Deniz, evli, eşiyle arasında bazı sorunlar olan ama bunun dışında ‘tuzu kuru’ diye tabir edebileceğimiz rahat bir yaşam süren, 30’lu yaşlarda bir kadındır. Bu arada gördüğü bir takım çok canlı rüya ve görüntülerde 60’lı yıllara benzeyen bir zamanda genç bir kadının başına gelen muhtemelen kötü bir olayı görmektedir. Çevresi bunun kadının depresyonuna bağlar ve önem vermez ama Deniz’in kimselere anlatmadığı, kalbinin derinliklerine gömdüğü sırrı da aynı sıralarda genç kadına kendini hatırlatır.

Bu kitabı da çok beğendim, yine iki günde okudum, elinize alınca bırakamıyorsunuz, son derece merak uyandırcı, ilgi çekici yazılmış. Aynı zamanda kahramanımız Deniz’in 80’lerde geçen ergenliği sayesinde onun hatıralarında müzik dolu, keyifli bir yolculuk yapıyorsunuz, kesinlikle mutlaka tavsiye edeceğim bir roman yine. Keyifli okumalar dilerim.