Mutluluk Projesi kitabından bir bölüm daha okudum; kitaptaki Mart ayı bölümü “iş”e ayrılmış, ama bu bölüm benim mutluluğu algılayışımla ilgili şimdiye kadar en yararlı bulduğum bölüm oldu, hatta ilk defa olarak bazı yerlerin altını bile çizdim. Gretchen (yazar o kadar içten ve doğal yazmış ki ondan ismiyle bahsetmek hiç tuhaf gelmiyor), hukuk alanında başarılı ve hatta alanında yazdığı bir makaleyle ödül almış biriyken yazar olmaya karar veriyor, çünkü onun yaparken en mutlu ve rahat olduğu iş yazmakmış. Tabi bu kararı vermek kolay olmamış. “Ne olmayı düşlediğim hakkında bir fikrim var ve bu da gerçekte kim olduğum hakkındaki düşüncemi gölgeliyor,” diye yazmış. Bu benim için de geçerli bir düşünce sanırım.
Devamında “yazar olmak” (veya olmamak) konusunda ablasıyla konuşurlarken Gretchen ;”kendimi fazlasıyla hissetmek beni kaygılandırıyor,” diyor, yani kendisini her zaman en mantıklı, en doğru şeyi yapmaya zorunlu hissettiğinden bahsediyor, ablası ise ;” bu ‘mantıklı olma isteği’ sende hep vardı ve sonsuza kadar da olacak, hukuk fakültesine girmenin nedeni büyük ihtimalle buydu. Ama bunun bir sonraki işine de karar vermesine izin vermeli misin?,” diye cevap veriyor. Gretchen sonraki birkaç günde yazar olma kararını değerlendiriyor, tabi en zor kısım bu. “Kimse bildik ve alışılmış olanı benden fazla sevemez,” demiş, benim gibi:) Ama kendisini vermiş olduğu bu kararı gerçekleştirmek için zorluyor ve “pazartesi sabahları da kendisini Cuma öğleden sonraları kadar hevesli bulmasından ötürü ne kadar şanslı olduğunu kendisine hatırlatmayı unutmuyor”.
Kitaba göre mutluluğun anahtarları zorluklar ve yenilikler. “Beynimiz sürprizlerle uyarılır ve beklenmedik bir durumla başa çıkabilmiş olmak kişiye güçlü bir tatmin duygusu verir.” Sürekli olarak yaşamlarımızı kontrol altına almaya çalışırız ama bilinmeyen ve beklenmeyen de önemli birer mutluluk kaynağıdır deniyor. Bu yüzden sürprizler ve sürpriz hediyeleri çok seviyorum:) Yeni durumlar daha güçlü duygusal tepkiler doğruyormuş.
Araştırmalar sonucunda ortaya çıkan önemli bir bilgi de “kişiliğimizi oluşturan ne kadar çok öge varsa o kadar iyi” olduğu. “Çünkü bunlardan herhangi biri tehdit altında kalırsa, diğerleri alacağınız zararı telafi etmek için devreye girer.”
Başka ilginç bir nokta mutluk konusundaki 3 büyük yanılgı; bunlardan en büyüğü “ulaşma yanılgısı”ymış, bir amaca ulaştığımızda mutlu olacağımız yanılgısı, halbuki en büyük mutluluk anları amaca ulaşmadan önceki anlarmış. Aslında bana göre bu ikisi arasında pek de fark yok, iki durumda da mutluluk amaca bağlı. Ki belki bu düşünce de diğer bir mutluluk yanılgısı olan “boşultaki dünya yanılgısı”na işaret ediyor:) Bunun tanımı “gelecekteki bir amaçtan bağımsız anlık zevkin mutluluk getirebileceği inancı”. Üçüncü yanılgı ise “daha fazla mutlu olmanın mümkün olmadığı inancı” olan “nihilizm yanılgısı”ymış.
Nietzche “ulaşma yanılgısı” konusundaki düşüncesini şöyle ifade etmiş; “Bir şarkının sonu amacı değildir, ama yine de sonuna ulaşmamış olsa amacına da ulaşmamış olacaktı. Bir alegori”. Gerçekten hoş bir ifade bence, şarkı sonsuza kadar devam etse biz onun farkına bile varmayacaktık, onda bir güzellik bulamayacaktık belki. Şarkının bitmesi ise bize herhangi bir ekstra mutluluk vermese de sonlu olması onun farkında olmamızı sağlıyor.
Mart ayı şimdilik kitapta beni en çok etkilemiş olan bölüm. Sonraki ay Nisan ayı ebeveynliğe ayrılmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder