Sayfalar
28 Nisan 2016 Perşembe
Ben Sana Tutsak – Julianne MacLean
“Kimisi İskoçlar’ın özgürlüğü için savaştığını söylüyor, kimisi de kana susamış bir yabani olduğunu. Ben onu İskoç Kasabı olarak tanıyorum ve sizler onu, son nefesinizi verirken baltasının parıltısından tanıyacaksınız.”
şeklinde anonim bir cümle var.
Konumuz şöyle; 1716 yılı, Amelia ünlü bir İngiliz generalinin güzel kızıdır. İngilizler ile Jakobit İskoçlar arasında çatışmalar olmaktadır. Güzel Amelia bir gece İskoç Kasabı lakaplı korkunç bir savaşçı tarafından kaçırılır. Bu kısımlar özellikle oldukça heyecanlı işlenmiş. Kasap son derece güçlü ve yakışıklı bir erkektir, ancak vahşidir. Yine de Amelia’ya kibar davranır, ayrıca onu çok beğenmiştir. Kasap ve Amelia at üstünde yaptıkları uzun yolculuk sırasında zorunlu bir arkadaşlık kurarlar ve yakınlaşırlar. Ama bu aşk imkansız aşktır çünkü bir İngiliz ile İskoç’un aşkı bu şartlarda mümkün değildir, hele de bahsi geçen İskoç vahşiliği ile tanınan İskoç Kasabı ise. Yine de hayat mucizelerle doludur tabi…
Romanı özetleyen bir resim..:))
Benim yorumuma gelirsek; kurgu gerçekten sıra dışı, yazarın anlatım tarzını da beğendim, yer yer şiirsel anlatımlar var, bunun yanı sıra kitaptaki cinsellik ağır basıyor, Judith McNaught’tan daha cüretkar davrandığını söyleyebilirim yazarın. Kısacası vasatın üstünde olsa da çok bayılmadığım kir kitap oldu, yine de denenebilir, farklı bir alternatif, bu yazarın başka bir kitabını daha okumak isterim, diğer kitaplarını merak ettim. Keyifli okumalar…
Resim 2:https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/236x/81/6d/ce/816dceeac8a9f36995972ff2d63c9850.jpg
21 Nisan 2016 Perşembe
Shokugeki no Souma
Souma’nın babasının esnaf lokantası vardır, hâlihazırda lokantada babasına yardım etmekte olan Souma’nın en büyük hayali bir gün babasından daha iyi bir şef olabilmektir. Souma orta okulu bitirince babası onun ülkenin en iyi mutfak sanatları enstitüsü olan Toutshuki’ye gitmesini önerir. Başta Souma bunu çok gereksiz bulmuştur ancak okula gidince burasının gerçekten çok özel yeteneklere sahip son derece zor bir yer olduğunu görür, bu da onun daha da hırslanmasını sağlar. Önce kaldığı yurtta bir çok iyi arkadaş edinir, biz de bu karakterleri yakından tanıdıkça gastronomi dünyasında yaşadıkları maceraları ve zorlukları daha da merakla takip ederiz.
İmdb puanı 8,4 olan bu son derece enteresan anime hakkında söylenecek çok şey var, öncelikle her bölümü büyük bir merakla ve bir an bile sıkılmadan izledim, bir 24 bölüm daha olsa onları da sıkılmadan izlerdim, bu arada izlerken aşçılıkla ilgili pek çok ilginç şey de öğreniyorsunuz, mesela eti pişerken yumuşatan üç şey soğan, bal ve ananasmış Bir de karakterlerin duygusal boyutu vardı, mesela okul müdürünün torunu ve okulun bir numaralı öğrencisi olan Erina kahramanımız Souma’ya gıcık olmakla birlikte aynı zamanda ilgi de duyuyordu, Souma’nın diğer bir hayranı çekingen ama kararlı Megumi’ydi ve tabi ünlü bir kasap zincirinin varisi olan Nikumi de Souma’ya gizliden gizliye ilgi duyuyordu, acaba Souma kimi seçerdi, bir de bu konulara girmiş olsalar herhalde bir 24 bölüm daha çıkardı. Bunun dışında bu seriden beklemeyeceğiniz şekilde cinsel göndermeler vardı, ilk bölümler oldukça şaşırtıyor insanı ama sonra alışıyorsunuz.
Son olarak serinin şarkılarını çok beğendim, öncelikle ilk 14 bölümün sonunda çalan ve yurttaki öğrencilerin masa başında krem karamel yeyip marshmallowlu sıcak çikolata içerken şarkı söyledikleri kısım çok hoşuma gitti, bir de son bölümlerin kapanışında çalan Sacchan şarkışı) Kısacası değişik bir anime izlemek isterseniz mutlaka tavsiye ederim, özellikle yemek turnuvalarının olduğu bölümler inanılmaz heyecanlıydı.Elenda da bu seriyi çok sevmiş, hatta serinin ikinci sezonu da geliyormuş, üstelik bu sefer Türk yemekleri de olabilirmiş içinde:) Çok merak ettim:) Elenda'nın seri ile ilgili bol resimli yazısını okumak için buyrun :)
Keyifli seyirler
17 Nisan 2016 Pazar
Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet - Murat Gülsoy
Kitabımızın kahramanı yazarımız gibi bir üniversite öğretim görevlisi olan Mirat (anlamı "ayna"ymış). Kitap onun Borges'e yazdığı mektupla başlıyor. 49 yaşındaki Mirat'ın çok yalnız bir hayatı var, herşeyi kızkardeşi Sema ile onun 5 yaşındaki oğlu Alihan. Bölüm başkanına kızıp işten de ayrılınca sudan çıkmış balığa dönüyor ve kitabımızın ismi ile başlayan bir ilan görünce kayıtsız kalamıyor, JANUS'un - yani bu hizmeti veren firmanın- kapısını çalıyor. Burada ölmüş kişilerin zihinlerini yalnızlık çeken müşterilerinin zihinlerine aktarıyorlar, böylece ölmüş kişiler canlı ev sahiplerinin bütün hislerini aynen yaşıyorlar ve kimse yalnızlık çekmiyor. Ama bu işler biraz çetrefilli tabi, dini boyutu var, ahlaki boyutu hatta tıbbi boyutu var. Bir de işin içine zihne üçüncü bir kişiyi alma durumu girince işler iyice karışıyor. Daha fazla anlatıp sürprizi bozmayayım:)
Başlarda kitap bana 2013 yaşımı Aşk ("Her") isimli filmi çağrıştırmıştı, orada da çok yalnız olan Joaquin Phoenix yalnızlığını bir telefon uygulamasıyla gideriyordu. Ama roman sonra yön değiştiriyor. Son bölümse "deneysel" diyebilirim:) Değişik bir kitap gerçekten ama konunun biraz daha irdelenmesini, kahramanın biraz daha "zorlanmasını" isterdim. Son bölümse gerçeküstü... Kitapla ilgili şu yazı ilginizi çekebilir;
http://www.okuryazar.tv/murat-gulsoy-yalnizlar-icin-cok-ozel-bir-hizmet/
12 Nisan 2016 Salı
Deep Tone, seni seviyoruz! :)
11 Nisan 2016 Pazartesi
Çekiliş Sonucu
6 Nisan 2016 Çarşamba
Diriliş - Stephen King
“Elli yıllık bir dönemi anlatan ve Stephen King’in şimdiye dek yazığı en dehşet verici sonla noktalanan Diriliş, King’in neden “dünya edebiyatının merkezinde olduğunu” (Margaret Atwood, New York Times) tartışma götürmez bir şekilde kanıtlayan eşsiz bir şaheser,”
diye yazılmış.
Bence oldukça iddialı bir tanımlama olmuş gerçi. Kitabın sonu kısmına ileride değineyim ben…
Konumuza gelelim, Jamie Morton küçük bir Amerikan kasabasında yaşayan beş çocuklu, orta halli ve dindar, bir ailenin en küçük çocuğudur. Bir gün kasabalarına Charles Jacobs isminde genç bir rahip atanır, adamın güzel bir karısı ve küçük bir de oğlu vardır. Rahip Jacobs genç olmasına rağmen çok sevilir, herkes karısına hayrandır, küçük oğluna herkes deli olur. Genç rahibin en büyük hobisi ise elektriktir, bütün boş vakitlerinde elektrikli aletler yaparak geçirir. Hatta bir keresinde Jamie’nin ağabeyi Conrad’ın bir kaza sonucu kaybettiği -ve herkesin artık umudu kestiği- sesini bir elektrikli aletle birkaç dakika içinde geri döndürür. Bu mucize herkesi şoke eder. Bu olaydan kısa bir süre sonra rahip eşini ve oğlunu korkunç bir kazada kaybeder. Bu olaydan sonra rahip inancını kaybeder ve bir Pazar günü herkesin “korkunç vaaz” diye hatırladığı bir vaazla bunu bütün kasabaya ilan edince de işinden olur ve kasabadan ayrılır. Jamie çok sevdiği adamla dokunaklı bir şekilde vedalaşır ama bu onunla son görüşmesi olmayacaktır. Jamie büyür, müzisyen olur ve “jokerim” dediğim rahiple garip şekilde karşılaşmaya devam eder. Rahip artık çok ünlüdür, mucize iyileştirmeleriyle bir televizyon yıldızı olmuştur. Ama esas şok hiç beklenmedik bir şekilde gelir…
Ben kitabın özellikle ilk başlarını çok sevdim, Stephen King Jamie’nin çocukluğunu, gençliğini, aile ilişkilerini, ilk aşkını o kadar güzel anlatmış ki… Rahip Jacobs’ın o zamanki durumu da çok sürükleyici. Bu arada kendisi de yanlış hatırlamıyorsam bir müzik grubunda gitar çalan Stephen King, bu romanında hem konu hakkındaki bilgisini hem de dönem şarkılarını çok hoş bir şekilde kullanmış. Romanda Rahip Jacobs’ın zamanla değişimini takip etmek ilginç, elektrik gibi gizemli bir konuyu işlemesi merak uyandırıyor. Bu arada kitabı almadan önce kitapyurdu yorumlarına baktım ve çoğu yorumda “kitabın sonundaki fikirler dehşet uyandırıyor” tarzı cümleler gördüm, bu nedenle de kitabın sonuna kadar merakla okudum ama bu açıdan pek de tatmin olmadım açıkçası. Yanlış hatırlamıyorsam King’in çoğu romanı mutlu sonla biter, bu ise pek öyle değil, evet. Ama dediğim gibi kitabın son bölümü fantastik sahneler açısından beni pek de tatmin etmedi, “O” romanını okumuş olanlar benzerliği görebilir bu arada. Yine de güzel bir romandı, King romanı neredeyse 9 ayda yazmış. Bu romanı en son okuduğum Kim Bulduysa Onundur’dan daha çok beğendiğimi de ekleyeyim. Keyifli okumalar.
4 Nisan 2016 Pazartesi
İpana Luxe Perfection Beyazlatıcı Diş Macunu yorumlarım
Doğru makyaj, dolgun kirpikler, bakımlı bir cilt, hacimli saçlar… En önemlisi de beyaz dişlerle sağlıklı, güzel bir gülümseme! Bu yüzden diş bakımına ve beyaz olmasına oldukça özen gösteriyorum. Sürekli yeni ürünleri deneyimlemeyi de seviyorum. Burada raflarda gözüme çarpan ve Amerika’nın en büyük diş macunu markası olan Crest aslında Procter and Gamble’ın Türkiye’de sunduğu İpana markasıyla tamamen aynı içeriklere sahipmiş. Dünyada ilk defa beyazlatıcı bantları üreten bir marka olduğu için 3 boyutlu Beyazlık ailesi oldukça ilgimi çekti. Son zamanlarda market alışverişine gittiğim her mağazada ve televizyonlarda sıklıkla İpana’nın yeni ürünü olan Perfection’a denk gelince ve özellikle 3 günde %100’e kadar lekesiz iddasını duyunca denemek istedim ve hemen aldım.
İpana’nın en hızlı ve en güçlü beyazlatıcı diş macunu ünvanına sahip bu diş macunu ile deneyimlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Diş hekimimin de daha beyaz bir diş için önerdiği İpana 3D White Perfection ile güvenle, bembeyaz gülebiliyorum.
Perfection diş macunu 3 Boyutlu Beyazlık ailesinin en ileri ve etkili beyazlatıcı diş macunu teknolojisini içeriyor. Böylece diş minesine zarar vermeden sadece 3 günde diş yüzeyindeki lekeleri %100’e kadar etkin biçimde çıkarıp ve bembeyaz bir gülümsemeye sahip olmamızı sağlıyor.
Performansına gerçekten çok şaşırdım. Etkisi inanılmaz! İlk kullanımdan itibaren bile diş yüzeyindeki lekeleri çıkarma etkisini farkediyorsunuz. Keskin nane tadıyla ferahlığı sağlıyor, böylece uzun süre ferah bir nefese de sahip oluyorsunuz. Beyazlatma etkisi bu kadar iyiyken diş mineme hiç bir zarar vermediğini bilmek de çok güzel.
Procter and Gamble’ın tüm dünyada pazara sunduğu en gelişmiş beyazlatıcı diş macunu olan 3 Boyutlu Beyazlık Luxe Perfection İpana ile Türkiye’de de raflarda yerini aldı. Denediğinizde bana hak vereceksiniz:) Kullanmadan kesinlikle inanmazdım, deneyince etkisini gördüm ve mükemmel sonuç aldım.
Tam bir bakım sağlamak için aynı ailenin Oral-B 3D White Luxe ağız bakım suyunu da kullanıyorum. O da diş macunu ve fırçasının ulaşamadığı alanlardaki lekeleri bile çıkararak uzun süre, keskin bir ferahlık sağlıyor.
Unutmadan küçük bir not ekleyeyim; P&G ve İpana ürün performansına o kadar güveniyor ki, memnun kalmazsanız paranızın 2 katını iade ediyor. Bu nedenle beyazlatıcı etkisini kendiniz de görün diye bence gerçekten denemeniz gereken bir ürün.
Ürünü satın almak isterseniz tıklayınız!
P.S. Bana bu bilgiler yetmedi, ağız ve diş sağlığı üzerine daha çok şey merak ediyorum diyenleri aşağıdaki siteye alalım.
http://www.agizbakimuzmani.com/
#ipanaperfection #gülüşünügöster
İçerik Kaynak: http://kokoshgirl.com/
Video Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=B7MDJzarokU
Bir boomads advertorial içeriğidir.