24 Ekim 2011 Pazartesi
Yusuf Atılgan'dan Anayurt Oteli
Yusuf Atılgan'ın Anayurt Oteli kitabı uzun zamandır methini duyduğum, çeşitli bloglarda okuduğum bir kitaptı, uzun yıllar önce filme çekildiğini de biliyordum, sonunda merak ettiğim bu kitabı okuma fırsatım oldu.
Kitap 1973 yılında yazılmış, Ankara'da geçiyor. Zebercet 33 yaşındadır, köşkten bozma Anayurt Oteli'nde babası ölünce onun yerine yöneticilik yapmaya başlar. Otel tren istasyonuna yakın olduğu için müşterisi boldur, Zeynep isminde dul bir kadın temzilik işlerine bakmaktadır. Zebercet çok yalnızdır, hayatında otel dışında hiçbir şey yoktur, hatta başka çalışan olmadığı için otelden dışarı bile çıkmaz. Müşterilerle de Zeynep'le de diyaloğu oldukça sınırlıdır. Bir gece otelde kalan bir kadını beğenir, bu kadın oldukça sıradandır aslında ama Zebercet kafasını belki de bir daha hiç göremeyeceği bu kadına takar. Sonrasında normalliğini yavaş yavaş kaybetmeye başlar.
Neden böyledir Zebercet? Dışarıdan son derece normal gözükür, genellikle etrafındaki insanlara karşı kibardır. Yazar bize olayın geri planını anlatır. Örneğin köşkün sahibi ile Zebercet'in ailesi arasındaki ilişki, bağ nedir? Köşkün sahibi ailenin geçmişi nasıldır? Doğrusu bu bilgileri kavramak oldukça güç, çünkü bu bilgilerin çoğunu bize aklını kaybetmekte olan Zebercet bölük pörçük olarak anlatıyor. Diğer taraftan Zebercet'in hikayesine gelirsek, annesinin onu dünyaya getirmesi güç olmuş, 7 aylık doğmuş, bu durum bir özürmüş gibi zaman zaman onun yüzüne vurulmuş, okulda yine zaman zaman öğretmeni tarafından benzer şekilde alaya alınmış ("anası oğlan doğurmuş, Zebercet hamur yoğurmuş,"), babası kendisine yardım etmesi için ortaokuldan sonra okula gitmesini istememiş, kısacası belki de hiçbir zaman sevildiğini veya değer verildiğini hissetmemiş. Bu noktada yine benzer bir konuyu işleyen Çoğunluk filmini tavsiye ederim, Zebercet kadar vahim durumda olmasa da bence iki hikayenin özünde yatan nokta aynı.
Zebercet'in duygusal çarpıklığı romanda kendini cinsellikle açığa vuruyor, ne de olsa cinsellik ve şiddet insanların en güçlü iki içgüdüsü. Zebercet, bazı geceler Zeynep'le birlikte oluyor ancak bu ilişki onun duygusal eksikliğini tatmin etmiyor çünkü Zeynep (anlıyoruzki dayısı tarafından taciz edildiği için psikolojik bir kalkan olarak geliştirdiği) aşırı derin uyku hastalığına sahip, bu nedenle Zebercet'e hiç bir şekilde karşılık vermiyor. Bu durum Zebercet'i farklı arayışlara itiyor. Zaten askerde tam olarak isimlendirmese de eşcinsel eğilimi olduğunu fark ediyor. Aslında bunların hepsi yanlış yönlendirilmiş sevgi ihtiyacından kaynaklanıyor, onun tek istediği bir sıcaklık, çünkü çok yalnız, zaten duygusal eksiklikleri de olması bu tip psikolojik rahatsızlıklar gelişmesine sebep olmuş.
Doğrusu bu kitabı okumak kolay değil, Yusuf Atılgan'ın okuduğum ilk romanı bu ama yazarın farklı bir üslubu var. Romanın konusu bence son derece ilginç, psikolojik romanları severim. Ancak daha gerçekçi olmasını, konunun biraz daha gerçeğe yakın olmasını tercih ederdim. Örneğin, her insanın dışarıdan ne kadar normal görünürse görünsün, bir takım gariplikleri veya psikolojik sorunları olması fikri güzel, ancak keşke Zebercet aklını kaçıracak raddeye gelmeseydi de tutunacak bir dal bulsaydı. Zebercet için çok üzüldüm.
Genel olarak kitabı beğendim, ama dediğim gibi çoğu zaman okuması zor. Bir de Zebercet'in anormal davranışları zaman zaman rahatsız edici olabiliyor... Yine de okunmalı bence.
Kitapla ilgili diğer bloglarda da yazılar bulabilirsiniz, buyurun Thalassapolis- Ne Okudum ve Okuyan Kedi :)
Resim:metalattack.org/uploads/posts/2009-01/1232241811_anayurt-oteli_03.jpeg
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
This looks like my kind of book...I'm definitely going to add it to my list of things to check out!!:)
YanıtlaSilBest wishes,
*~ Alayna
www.jadedelegance.net
www.facebook.com/princessalayna
Yes i guess you may find this physologic thriller intresting:)
YanıtlaSil