28 Aralık 2020 Pazartesi

Karanlık Yılbaşı Öyküleri – Derleyen: Orkide Ünsür

 

Daha önce Orkide Ünsür’ün Lamia; Kan Bağı isimli romanını okumuştum. Yazarı araştırırken bu kitaba rastladım. Konsept çok hoşuma gitti, böyle temalı öykü derlemeleri, hele de yılbaşı temalı korku öyküleri derlemesi şahane bir fikir gerçekten. Mesela cadılar bayramı için de yapılabilir.

Aralık 2017’de Bilgi Yayınevi’nden çıkan 276 sayfalık kitapta 13 genç yazardan 13 öykü var. Bu 13 öykü içinde ilgiyle okuduğum öykü sayısı 2, “fena değil aslında” dediğim de 2 tane var. Geriye kalanlar maalesef kötü. Bazıları resmen zorla yazılmış gibi. Bence Orkide Hanım öyküleri “derlememiş “13 öykü olursa daha etkileyici olur” diye düşünerek, bazı arkadaşlarına “ne olur sen de yaz” diye rica etmiş.

Aslında belirli bir temada öykü yarışması açılıp en iyi 10 öyküyü içeren bir kitap basılabilir… Şimdiden mutlu seneler diliyorum:) 



21 Aralık 2020 Pazartesi

İçimdeki Ses - Gaye Boralıoğlu

 


Günışığı Kitaplığı'nın gençlere hitap eden Köprü Kitaplar 
serisine ait bir kitap İçimdeki Ses. Editörlüğünü Semih Gümüş'ün yaptığı seride 
Fakir Baykurt, Azra Erhat,Ömer Seyfettin gibi klasik yazarların yanında, Karin 
Karakaşlı, Müge İplikçi gibi güncel yazarlar da var.

Gaye Boralıoğlu'nun Dünyadan Aşağı romanını okuyup çok sevmiştim. Gençlik 
romanı olsa da bu kitabını da okumak istedim. Zaten gençlik ve çocuk romanlarını 
da seviyorum. 

İlk basımı 2013'de yapılan kitap, 2019'da 5. baskısını yapmış. 199 sayfalık kitabımız
 15 yaşındaki Zeliş'in maceralarını anlatıyor; özel bir okulda okumanın, marka 
yarışlarının tedirginliği, ilk aşkın heyecanı, hayal kırıklıkları ve en çok da ebeveynle 
yaşanan çatışmalar var kitapta.

İki günde okunabilecek, hoş, hafif bir ilk gençlik kitabı, ilgilenenlere tavsiye ederim, 
keyifli okumalar:)



14 Aralık 2020 Pazartesi

Yeşilin Kızı Anne 2 - Lucy Maud Montogomery


Kısa bir süre önce Yeşilin Kızı Anne'i (Anne of Green Gables) okumuş ve çok beğenmiştim, bu da serinin ikinci kitabı (Anne of Avonlea). Ephesus Yayınları'ndan çıkan 386 sayfalık kitabı Çiğdem Köfüncü çevirmiş yine.

Anne bu bölümde Queens Academy'i bitirip öğretmen oluyor. Bir de Marilla'nın kuzeninin yetim kalan ikizleri Green Gables'a geliyor. İlk kitap kadar etkileyici gelmediyse de güzel bir kitaptı. Bu arada dün akşam da dizinin üçüncü sezonunun final bölümünü izledim, o da çok güzeldi:) Dizinin üçüncü sezonunu henüz izlememiş olanlar, mendillerinizi hazırlayın:)) İyi okumalar, keyifli seyirler:)



 


7 Aralık 2020 Pazartesi

Charlotte Bronte Cinayetleri - James Tully

 


Orta Okulda İngilizce dersinde Uğultulu Tepeler'i okumuştuk ve ben çok etkilenmiştim. O zaman internet yoktu, evde Ana Britanica ansiklopedisi vardı. Ben de Bronte'ler ile ilgili ansiklopedide ne varsa okumuştum. Tüm ailenin hikayesi romanlardan bile daha ilginçmiş. Bronte'ler hep ilgimi çekti. Bu kitabı önce roman zannederek almıştım. Sonra baktım kitabın üzerinde "deneme/eleştiri" yazıyor; roman değil yani?!!

Kitabın yazarı James Tully, ama kitaba başlayınca Charles Coutts isimli anlatıcıyla karşılaşıyoruz. Giriş bölümünde, Coutts, kitapta yer alan belgeleri, kuşaklardan beri kendilerine ait hukuk firması taşınırken tesadüfen bulduğunu anlatıyor. Belgeler ise uzun yıllar Bronte ailesinin hizmetçiliğini yapmış olan Martha Brown'ın gizli kalmış itiraflarından oluşuyor.

Kitap aslında kurgu!! Yazar görünen ve herkesçe bilinen olayların arasında kalan boşlukları hayal gücü ile doldurmuş. Toksikoloji ve kriminolojiye ilgi duyan yazar, daha önce sanıyorum aynı teknikle Karın Deşen Jack hakkında bir kitap yazmış.

Bronte'lerin hayatı gerçekten şok edici, kısa süre içinde tüm aile adeta mum gibi eriyip ebediyete intikal etmiş. Ama James Tully'nin yaptığı, bana göre hiçbir mantığa sığmıyor. Sürprizbozan olacak ama -kitabın ismi de gerçi öyle ama- yazar Charlotte'un ve özellikle babalarının yardımcısı olup sonradan kendisinin eşi olan Arthur Nicholls'un bu ölümlerden sorumlu olduğunu iddia ediyor. Herhalde ismi geçen kişilerin çoktan ölmüş olması nedeniyle -ve tabi ki "yazdıklarım kurgu" diyerek işin içinden çıkabilmenin rahatlığıyla- yazmış bu kitabı. Yine de insanların böylesine kolayca bu kadar tanınmış kişileri bu şekilde ağızlarına almaları, sözde "kurgu" dahilinde onlara "çirkin, evde kalmış, kız kurusu" diyebilmeler; onları saçma sapan, çirkin kurgularında hayale getirmeleri kabul edilemez. Bu bir araştırma olsaydı, kaynakçalarla kanıtlara dayansaydı belki saygı duyabilirdim ama bu kitapta hiç biri yok; dolayısıyla kitap korkunç bir saçmalık sadece..... Dediğim gibi Bronte'lerin hayatı gerçekten çok ilginç ama bunun esinlendirdiği şeyin sonucu bu olmamalıydı...

Doğan Kitap'a da eleştirim bu kitabı "deneme/eleştiri" kategorisinde yayınlaması. İlk 80 sayfada kitabın kurgu olduğunu anlamadan okudum, sonra internetten bakınca anladım. 2003 yılında çıkmış kitap 305 sayfa, çevirisini Meral Alakuş yapmış. 

Yazar hakkında bilgi bulamadım, 1936 doğumlu, bu kitabı 1999'da çıkmış, kendisi de 2001'de ölmüş. Yazarı böylesine eleştirdiğim için üzgünüm ama duygularım böyleydi işte...

Bu arada Charlotte Bronte'nin ilham verdiği bir kurgu kitap da daha önce yazmış olduğum Aşk Peşinde kitabı...



30 Kasım 2020 Pazartesi

Yeşilin Kızı Anne - Lucy Maud Montogomery

 

Yeşilin Kızı Anne veya Anne of Green Gables herhalde az çok hepimizin tanıdığı bir eser. Daha önce şu yazımda bahsetmiş olduğum 1979 yapımı şahane bir animesi var. Ben eseri çocukluğumda böyle tanımıştım ama kitabı olduğundan haberim yoktu veya ilgimi çekmemişti veya dilimize çevrilmemişti:)

Sanıyorum 2017'de Netflix'in kitabı diziye uyarlamasıyla birlikte kitap da ülkemizde ilgi çekince pek çok yayıncı eseri yayınladı. Benim tercihim muhteşem görselliği ile Ephesus Yayınları oldu. Yayın evi kitapların hem ciltli hem ince kapaklı versiyonlarını yayınlamış, üstelik ciltli versiyonlar hediyeli; ilk kitap hatıra defteri, ikincisi bez çanta vs. Üstelik fiyatlar gayet makul. Sanıyorum Ephesus serinin dört kitabını da yayınlayan tek kitabevi. Ben ilk kitabı ciltli, diğer üçünü ince kapak olarak D&R'dan çok iyi fiyata aldım.

407 sayfalık kitabı Çiğdem Köfüncü çevirmiş. Başta da dediğim gibi baskı kalitesi, sayfa düzeni şahane. Kitabı 3 günde bitirdim. 13 yaşındaki yetim ve öksüz Anne bir yanlış anlaşılma sonucu, erkek çocuk evlat edinmek isteyen yaşlı Cuthbert kardeşlere gönderilir. Ama Cuthbert'ler kızı tutmaya karar verir. İlk başlarda Anne ile özellikle sert karakteriyle tanınan Marilla arasında anlaşmazlıklar olsa da Anne eşsiz hayalgücü ve sıradışı tavırlarıyla herkesi etkiler.

Şahane bir kitap gerçekten; anlatılanlar çoğu zaman gündelik olaylar olsa da ve günümüz için yavaş kalsa da keyif ve merakla okunuyor. Kitaba çok sağdık kalmasa da dizisini de tavsiye ederim. Keyifli okumalar, iyi seyirler:)



23 Kasım 2020 Pazartesi

Plasebo Sensin – Joe Dispenza

 

Ray Yayıncılık’tan ilk 2015’de çıkan kitabımız bu yıl 8. Baskısını yapmış. 364 sayfalık kitabı Cengiz Yücel çevirmiş. Yazarın daha önce “Kendiniz Olma Alışkanlığını Kırmak” kitabından bahsetmiştim. Burada ise konumuz iyileşme üzerine. İlk bölümlerde beynin yapısı, nöronlar, genler konusunda oldukça detaylı anlatımlar var. Oralarda biraz sıkıldığımı itiraf edeyim. Ama kitap genel olarak muhteşem. Yazarın kendisi 23 yaşında çok ciddi bir kaza geçirip bir daha yürüyememe tehlikesiyle karşı karşıya gelmiş ama inancı ve meditasyon çalışmalarıyla, ameliyata bile gerek duymadan yeniden yürümeye başlamış.

Kitabın ana fikri şu; nasıl ki bir hastaya gerçek ilaç denilip plasebo verildiğinde, hasta ilacın kendisini iyileştireceğine inandığından olumlu sonuçlar elde ediyor; işte plaseboyu alma adımını atlayıp iyileşeceğinize inanırsanız aynı sonucu elde edersiniz. Ne çok çabalayın ne de kendinizi tamamen bırakın. Hastalığı oluşturan zihniniz, ve şu anki zihin yapınızı değiştirmeden iyi olamazsınız, iyileşebilmek için yeni biri olmalısınız, beyninize tamamen yeni sinyaller gönderip yeni nöral yollar oluşturmalısınız. Kitapta bunun için yönlendirmeli meditasyonlar da var. Ve yaşanmış örnekler gerçekten inanılmaz. Özellikle bir rahatsızlığınız varsa mutlaka okuyun. Yazarın Doğa Üstü Olmak isimli kitabı da yeni çıktı bu arada. Herkese şifalar:)

 

 


16 Kasım 2020 Pazartesi

Rüzgarın Adı; Kralkatili Güncesi 1.Gün – Patrick Rothfuss

 

 

İthaki Yayınları’ndan çıkan kitabımız 2007 yılında yazılmış sanırım, en son 11 baskıdaydı.  1973 doğumlu Amerikalı yazar, 735 sayfalık eserini 7 yılda tamamlamış. Roman çıktığı yıl iki tane ödül almış. Üç kitaplık serinin ikinci kitabı Bilge Adamın Korkusu 2011’de çıkmış. Üçüncü kitap ise inanılmaz bir hayran ve editör baskısına rağmen, halen bekleniyor.

Kitabımızın türü fantastik ancak sürekli fantastik şeyler olup bitmiyor, Taht Oyunları tarzında bir fantastiklik mevcut. Kahramanımız Kvothe ihtişamlı geçmişine rağmen, yardımcısı Bast ile, mütevazi bir hancı kimliği ile mütevazi bir han işletmektedir. Tarihçi’nin yolu hana düşer ve Kvothe’nin geçmişini yazmaya koyulur, biz de böylece bu büyülü dünyaya dalarız…

Bitirmesi, hacminden dolayı zaman alan ama okuması çok keyifli bir kitaptı. Büyülü bir dünyaya dalıp orada uzun zaman geçirmeyi seviyorsanız tam size göre… Ayrıca boş bir kitap değil, felsefesi olan bir kitap diyebilirim. Keyifli okumalar dilerim…



9 Kasım 2020 Pazartesi

Aynalı Tılsımlar Dükkanı - Melda Kamhi Kosif


 

Destek Yayınları’ndan Ocak 2020’de çıkan kitabımız 152 sayfa. Ben kitabı instagramda görmüştüm. Arka kapak yazısı, tılsımların da işin içinde olduğu bir mum dükkanı; mum yapma kursunda biraraya gelen beş karakterin yaşamlarını değiştirecek kararları vs. ilginç gelmişti. Neyse önce kısaca konuyu anlatayım. Annesinden kalan mum dükkanı elden çıkarmak durumunda kalan Efsun, son bir mum yapım atölyesi düzenler, gelen kursiyerlerin hepsinin bir hikayesi vardır, Efsun’un da hikayesi başkadır, özellikle annesinden kalan günlüğü bulmasıyla iyice kafası karışır.


Yazar, araya enerji, renkleri kokular gibi konuları da katarak bir kurgu yapmış, ama konu çok düz, oldukça tahmin edilebilir, biraz yüzeysel kalmış diyebilirim. Keyifli okumalar dilerim...

 

 

 


2 Kasım 2020 Pazartesi

Willoughby Ailesi - Lois Lowry

 

Netflix’in 2020 yapımı animasyonlarından biri olarak izlemiştim Willoughy’leri, imdb puanı 6,4 ama ben oldukça beğenmiştim. Küçük bir ayrıntı, Interstellar’da küçük kız bu kitabı okuyormuş, bu animasyonda da küçük kız Interstellar isimli bir kitap okuyor...

 

Bu kitaba gelirsek, Arkadaş Yayınevi’nden 2015’de çıkmış, çevirisini Pınar Atik’in yaptığı kitap sözlük ve kaynakça ile beraber 157 sayfa.

 

Tim, Barnaby ikizleri ve Jane, muhteşem Willoughby sülesinden gelmelerine rağmen pek de muhteşem olmayan (daha doğrusu korkunç edeveynler olan) anne ve babalarından gerekli ilgi ve bakımı görememektedirler. Bu sorunu çözmeye çalışırken öksüz bebek Ruth, yalnız şeker imparatoru Kumandan Melanof ve tabi ki sevgi dolu Dadı’nın da yer aldığı bir maceraya atılırlar...

 

Hoş bir kitap diyebilirim ama küçük çocuklara uygun değil pek, alışılmadık gelebilir bazı fikirler... Örneğin sürprizbozan olacak ama- Tim’in birlikte büyüdüğü üvey kız kardeşi ile evlenmesi çok gereksiz bir ayrıntıydı bence... Animasyonunu izlemenizi tavsiye ederim, birebir bir aktarım değil... İyi seyirler, keyifli okumalar...

 

 


 


26 Ekim 2020 Pazartesi

Tozlu Rüyalar Kitapçısı - Cynthia Swanson

 


 

Bu kitabı kapağı ve adı için almıştım. Martı Yayınları’ndan Ekim 2016’da çıkan 432 sayfalık romanımızı Esra Yüksel çevirmiş. Bu süper kapak tasarımı Alla Özabat’a ait, gördüğünüz gibi o kadar başarılı ki kitabı bana aldırdı (yalnız roman 1963 yılında geçiyor ama resim 80-90’lara ait sanki:). Kitabın orijinal adı The Bookseller...

 

Kahramanımız Kitty, Colorado’da yaşayan 38 yaşında bekar bir kadındır, en yakın arkadaşı Frieda ile bir kitapçı işletmektedirler. Aradığı aşkı bir türlü bulamamış olan Kitty garip rüyalar görmeye başlar; rüyalarında Lars isimli çok yakışıklı bir erkekle evli, üçüzleri olan hali vakti yerinde hoş bir kadındır. Kitty bunu önce bilinçaltındaki özlemlere yorar ama rüyaların ardı geldikçe çözmesi gereken gizemler ortaya çıkacaktır...

 

Tahmin edilmesi kolay ama yine de keyifle okunan ortalama bir kitaptı, 2-3 günde okudum. Eski zamanda geçmesi ayrı bir hoşluk katmış. Dediğim gibi ortalama bir kitap ama kapağı o kadar güzel ki kitaplığımda saklamaya değer bence... Keyifli okumalar:)

 

 



19 Ekim 2020 Pazartesi

Kendiniz Olma Alışkanlığını Kırmak - Joe Dispenza

Joe Dispenza, "Ne Biliyoruz Ki?" belgeselinin yazarlarından biri. Ayrıca Dr. Joe kayropraktik doktoru diplomasını Life Üniversitesinden yaşam boyu onur derecesiyle almış bir doktordur. ... Lisansüstü eğitimi nöroloji, nörobilim, beyin işlevleri ve kimyası, hücresel biyoloji, hafıza oluşumu, yaşlanma ve uzun yaşam konularını kapsamıştır.

 Kitabımız Butik Yayıncılık'tan 2020'de çıkmış, 398 sayfa, çevirisini Merve Duygun yapmış. Üç kısımdan oluşuyor; ilk kısım siz bilinci; kuantum ve siz; çevre, beden ve zamanı aşmak, ikinci kısım beyniniz ve meditasyon; üçüncü kısım yeni kaderinize doğru adım adım ilerlemek...

Bu kitap aslında geçen hafta bahsettiğim Seyir kitabını çok iyi tamamladı. Özet olarak eski olduğunuz kişi olarak yeni bir hayat bekleyemezsiniz; yeni bir kader istiyorsanız yeni bir insan olmalısınız. Zararlı özelliklerinizden birer birer kurtulup yerlerine yeni sizin özelliklerini yerleştirmelisiniz. Bunun için meditasyondan faydalnıyorsunuz. Yazar 4 haftalık bir programla size adım adım uygulayacaklarınızı anlatıyor. Meditasyonlar da yazılı olarak verilmiş.

Yazar kendi yaşamından da etkileyici örnekler vermiş. Kuantum yasalarının nasıl da bizim yaşamımızda da etkili olduğunu çok güzel açıklamış. Ben kitabı hakkıyla anlatamadım ama benim düşüncelerimi, bakış açımı çok etkiledi bu kitap. Okumanızı şiddetle tavsiye ederim, keyifli okumalar... 



12 Ekim 2020 Pazartesi

Seyir - Piraye

Seyir eden misin, seyreden mi bu alemde?

Yeni keşfettiğim Burcu'nun blogunda karşılaştım Seyir ile... Burcu kitabı şöyle anlatmış... Onun anlatımından çok etkilenince hemen aldım ben de kitabı...

Mona Kitap'tan 2019'da çıkan roman 348 sayfa. Piraye Erdoğan 1966 doğumlu, aslen işletme mezunu ve daha çok reklam sektöründe çalışmış. Ancak insan zihni, düşünce sistemleri gibi pek çok eğitime katılıp, bilgilerini nefes çalışmalarıyla birleştirip kendi dönüşümünü yaşamış. Sonrasında da oluşturduğu "özgür zihin, özgür nefes" programıyla eğitimler vermeye başlamış.

Kahramanımız Mina 35 yaşında, iyi bir işi olan, gayet donanımlı bir kadındır ama ciddi güvensizlikleri onu yanlış ilişkilere sürükler. Sonunda kaçınılmaz olarak dibe vurur ve şans onu, dönüşümünü başlatacak olan Ma ile karşılaştırır.

Kitabı henüz bitirmedim aslında, daha 150 sayfam var ama fikirler beni çok heyecanlandırdı. Hani hep duyuyoruz anda kalmak, farkındalık vs... Çoğu kişi bu farkındalık (mindfullness) konusunun şişirilmiş olduğunu düşünüyor aslında, hatta geçenlerde depresyonlu hastalarda yapılan bir araştırma, mindfullness egzersizlerinin hastaların çok çok az bir kısmında iyi hissetme sağlayabildiğini okumuştum... Doğrusu anda olmanın biraz abartıldığını da düşünmedim değil, tamam zihnin sürekli konuşmasını, endişe yaratmasını, ya geçmişte ya gelecekte takılıp kalmasını engelliyor... Ama neden?

Dünyayı ilk tanımaya başladığımızda acıdan kaçınmak için deneyimleri etiketliyoruz ve sonunda bu yalan yanlış kısıtlı etiketlemeler prangalarımız haline geliyor, bunlar harici birşey yaşayamamaya başlıyoruz; olasılıklar sınırsızken biz kendi yarattığımız bir hikayeye sıkışıp kalıyoruz. Zihin bize hep aynı şeyleri, aynı düşünceleri, aynı yaşantııları dayatıp duruyor. Bu ilüzyondan çıkmayalım diye hep kendi kalıplarını sunuyor önümüze. Oysa anda kalabilirsek, yani aktif olursak, seçimi biz yapabiliriz; sonsuz olasılıklar içinden ne olacağını biz seçebiliriz; sadece seyircisi olduğumuz filmden çıkıp gerçekten yaşayabiliriz...

İşte kitabın özü bu bana göre... Bunun üzerinden daha farklı fikirler de geliştirilebilir. Gördüğünüz gibi ben kitabı çok beğendim ve çok etkilendim. Hep okuduğumuz ama gerçek hayatla örtüştüremediğimiz fikileri çok güzel açıklamış yazar. Kesinlikle tavsiye ederim, Burcu'ya da bu kitapla tanıştırdığı için tekrar teşekkür ederim..:)


6 Ekim 2020 Salı

Atmaca - Hikmet Hükümenoğlu

Blogumun takipçileri bilir, Hikmet Hükümenoğlu sürekli takip ettiğim ve en sevdiğim yazarlardan birisi. En son 2016'da Aşka İnanmayanlar İçin Aşk Öyküleri kitabını okumuştuk. O günden beri de yeni romanını bekliyorduk. Eylül sonu yüzümüz güldü ve 400 sayfalık Atmaca, Can Yayınları'ndan uçtu geldi.

Hikayemiz 1995'te başlıyor, 2001, 2015 ve 2019 yıllarında da ilerliyor. Ömer 17 yaşında liseli bir genç olarak çıkıyor önce karşımıza. En büyük hayali Ay'a gitmek, annesi ölmüş; ablası, kardeşi ve huysuz babasıyla birlikte yaşıyor. İlk defa o yıllarda içinde uyanmak isteyen bir şeyleri fark ediyor. Zaman geçtikçe, farklı olaylar Ömer'in içindeki o meşum yaratığı dürtüp durur. Ve tabi Ömer'in hayatı da buna göre şekillenir.

Atmaca'yı çok sevdim.Öncelikle Ömer çok gerçek bir karakter, hatta öfke konusu dışında bir tanıdığıma çok benzettim. Karakter gerçek olunca da hikaye çok daha enteresan geliyor, zaten olay örgüsü de son derece ilginç. Romanımız aslen karakterin yaşadığı sürece odaklanıyor; genç bir delikanlıdan orta yaşlı bir erkeğe doğru seyir alıyoruz.

Bu arada yazarımız sürekli okurlarına da güzel sürprizler yapmış, Körburun'daki Onur Öğretmen burada da Ömer'in edebiyat öğretmeni olarak karşımıza çıkıyor. Ve adeta yazarımızın bir imzası olan, her eserinde yer verdiği o gizemli mekan; daracık geçitlerden geçerek ulaşılan o meydan ve ortasında yer alan o garip dükkan burda da var tabi...

Atmaca'yı çok sevdim, yazarın benzersiz tarzı yine okuru adeta esir alıyor. Kitabı 2 günde bitirdim. Size de şiddetle tavsiye ederim, keyifli okumalar dilerim...


28 Eylül 2020 Pazartesi

Beşinci Çocuk - Doris Lessing

Doris Lessing oldukça bilinen bir yazar aslında, 1919 doğumlu ve 2007 Nobel Edebiyat ödüllü. Bu benim yazarla ilk tanışmam oldu, çünkü kitabın konusu bana çok ilginç geldi. Çeviriyi Niran Elçi yapmış. 2019 yılında Tudem Yayın Grubu’nun alt markası Delidolu Yayınları’ndan çıkmış. Yazar ise sanıyorum 1988’de yazmış kitabı.

140 sayfalık kitabı bir günde okudum. Konu şöyle; 1960larda Harriet 24, David 30 yaşındayken tutucu yapılı çiftimiz tanışırlar, farklı şekillerde büyümüş olsalar da ikisinin hayali de aynıdır; büyük bir evde en az 6 çocukla mutlu bir hayat sürmek... İlk iş banliyöde 3 katlı bir ev alırlar ve evi alır almaz çocuk yapmaya başlarlar. Önceleri her şey mükemmeldir, Harriet’in annesi Dorothy onlarla kalmaya başlar, 1,2,3 çocuk sırayla gelir, tüm aile toplanıp mutlu kutlamalar yaparlar, dördüncü çocuk plansız gelir ama o da sorun olmaz. Beşinci çocukta ise her şey değişir...

Kitabı merakla okudum, olaylar hızlı gelişiyor, yazarın anlatımı, duygusal çözümlemeleri çok başarılı tabi ki... Yalnız eleştirim baskıya, şöyle ki hiç paragraf boşluğu yok, farklı bir bölüme geçiliyor ama hiç ara verilmemiş, bu biraz yorucu oluyor okur için...

Kitabı tavsiye ederim, sürükleyici ve oldukça heyecanlı. Keyifli okumalar...


21 Eylül 2020 Pazartesi

Lamia; Kan Bağı - Orkide Ünsür

Kayıp Rıhtım sitesini severek takip ediyorum, geçenlerde edebiyatımızda Vampir romanları konulu bir yazı vardı. Lamia da o listede bulunuyordu. Kitap hakkındaki yorumlara baktığımda "tarihi dokunuşu çok güzel" şeklinde bir yorum görünce okumak istedim. Yazarımız televizyon dünyasından, senaristlik, yönetmenlik gibi pek çok görevde bulunmuş. Kitabımız Altınpost Yayınevi'nden 2015 Mart 'ta çıkmış, 320 sayfa. Olaylar 1895'te Paris'te başlıyor, Büyük Ada ve Heybeli Ada'da geçiyor daha çok. Lamia 18 yaşında, Paris'te resim eğitimi alan modern ve çok güzel bir gençkızdir. Paris'te bir baloda tanıştığı yakışıklı Andrew (veya Faik) ile yolu Istanbul'da kesişir. Lamia bu sefer ondan, babasını bulmak için yardım ister ve macera başlar... Fazla bir ipucu veremedim ama kitap hoş tarihi dokunuşları ile klasik, biraz tahmin edilebilir ama keyifli bir vampir hikayesi. Türün sevenleri için başarılı bir kitap diyebilirim...

14 Eylül 2020 Pazartesi

Yalnızız - Peyami Safa

Çok severek takip ettiğim arakolpa, Nisan 2019’da şu yazısında paylaşmış bu kitabı, ancak şimdi okuma fırsatı bulabildim. Yazarın daha önce Fatih-Harbiye romanını okumuştum, beğenmiştim ama aynı yazardan böyle bir roman beklemiyordum doğrusu. 1951 yılında yazılmış bu eser yazarın son romanıymış. Ben kitabı Ötüken Yayınları’nın 42. Baskısı’ndan (ki 1974’teki ilk baskısı yayın evinin ilk bastığı esermiş) okudum, özellikle bu baskıyı tercih etme sebebimse kapağı çok beğendim (tasarım Zafer Yılmaz’a aitmiş). Kitabın bu baskısında Nevzat Kösoğlu’nun yazar ve eserleri ilgili faydalı bir önsöz bulunuyor. 414 sayfalık kitabımız, Yeşilköy’deki bir köşkte başlıyor, üç yetişkin kardeş Mefaret, Besim ve Samim birlikte yaşamaktadır. Yetişkin kızı ve oğlu olan Mefaret tam bir gamlı baykuştur, hep bir dert peşinde koşma ihtiycındadır. Besim sanki hayata dünyevi zevkler peşinde koşmaya, gülmeye gelmiştir. Samim ise filozoftur, her gizemin, sorunun düşünerek, tahlil ederek çözüleceğine inanır, bunu uygular da. Ütopik bir diyar olan ve 150 yıl sonrasında mevcut olan, kendi kurgusu Simeranya üzerine yazılar yazar. Baş karakterimiz Samim’dir... Samim’in duygu ve düşünceleri, yaşadıkları karşısındaki muhteşem çözümleme ve akıl yürütmeleri hayran bırakıyor gerçekten... Sürprizbozan olacak belki ama, kitabın sonunda Samim kadar doğrucu, -tutucu değil ama- ahlaki değerlere sahip bir adamın yaşadıklarına şaşırdım... Yalnızız, bu sözler yanılmıyorsam Meral’e aitti, kitaptaki karakterlerin esasen kendi dünyalarında yalnız olduklarını mı ifade ediyor? Peyami Safa romanında bugün için bile yeni sayılabilecek, ruhsal dünya ile ilgili ilginç fikirlere yer vermiş, bu açıdan özellikle romanı çok ilginç buldum. Samim’in kendi düşüncelerinin “oldukça” derinine daldığı bölümlerde biraz sıkıldığımı itiraf edeyim, zaten önsözde okuduğum kadarıyla yanlış hatırlamıyorsam kendi fikirlerini baş karakterine söyletme durumu yazarın “zaafı” olarak nitelendiriliyormuş. Kitabı çok beğendim, gidişat son derece merak uyandırıcı ve sürükleyiciydi, Samim’in bazı anlatımları hariç. Kütüphanemde tutmak isteyeceğim ve size önereceğim bir kitap oldu Yalnızız. Keyifli okumalar dilerim...

7 Eylül 2020 Pazartesi

Bağışıklığınızı Güçlendirin - Amy Myers


Öncelikle bu kitabı okumama vesile olan sevgili Küçük Joe'ya ve kitaptan bizi haberdar eden sevgili Güneş'e çok teşekkür ederim...

Aganta Kitap'tan 2019 Eylül'de çıkan 452 sayfalık kitabımızı Tülin Er çevirmiş. Amy Myers bir doktor ve fonksiyonel tıp uzmanı. Üniversite yıllarında bir otoimmün hastalıktan muzdarip olduğunu öğrenince kendi kendine derman olma yolculuğunda müthiş bilgilere ulaşıyor.

Maalesef klasik tıp günümüzde çok gelişmiş olsa da, halen otoimmün hastalıkların bir tedavisi yok, yapılabilen tek şey bağışıklık sistemini baskılayarak sistemin (sözde) kendi kendine saldırmasına engel olarak bir taraftan sizi başka enfeksiyonlara açık hale getirirken bir taraftan da güçlü ilaçların diğer yan etkileriyle baş etmek zorunda bırakmak...

Çoğu doktor beslenmenin hastalığınız üzerinde bir etkisi olmadığını iddia ederken, Amy Myers (ve size daha önce bahsetmiş olduğum Medikal Medyum Anthony William) gluten ve süt ürünlerinin korkunç etkilerinden bahsediyor... Ayrıca baklagiller, tahıllar, tohumlar ve kafeinin de olumsuz etkilerini açıklıyor. Sonuçta otoimmünite skalasının bir noktasında olabilecek herkese 30 günlük bir program öneriyor...

Sadece beslenme değil kişisel bakım ürünleri, ağız bakımı, hava-su temizliği, toksik küf gibi gizli kalmış noktalara da açıklık getiriyor.

Kitapta 30 günlük program için menü ve tarifler de var (ama bunları ben ülkemiz için çok uygun bulmadım, bizde olmayan ürünler çok). İyileşme hikayeleri de var ayrıca. Desteğe ve danışmaya ihtiyaç duyarsanız Amy Myers MD (web sitesi, facebook ve instagram) olarak arayabilirsiniz. İnstagram üzerinden sorduğum bir soruya hemen cevap aldım ben...

Kitabı nadirkitap'tan aldım. Bir rahatsızlığınız olmasa bile kitabı okumanızı şiddetle öneririm. Otoimmün rahatsızlığınız varsa mutlaka okumalısınız... Sağlıklı günler, keyifli okumalar:)




31 Ağustos 2020 Pazartesi

Turtanın En Tatlı Yeri - Alan Bradley


Pegasus Yayınları'ndan 2016 yılında çıkmış kitabımız 352 sayfa, çevirisini Özgür Umut Hoşafçı'ya ait. Sanıyorum ödüllü kitabımız.

1950 yazında İngiltere'de küçük bir kasabada geçiyor kitabımız. De Luce ailesi Buckshaw malikanesinde yaşayan köklü bir ailedir. 11 yaşındaki Flavia zehirlere ve kimyaya meraklı, sıradışı bir çocuktur. Bir gün evlerinde bir cinayet işlenir, cinayetin Flavia'nın babası ile ilgisi tespit edilir. Böyle olunca cinayeti çözmek Flavia'ya düşer...

İlginç bir kitaptı ama beni sürüklemedi... Keyifli okumalar dilerim.

 


24 Ağustos 2020 Pazartesi

Bukalemun - Nuray Atacık


Yazarın daha önce Fener Balığı kitabını okumuş ve çok beğenmiştim. Bukalemun 2019'da Oğlak Yayınevi, Maceraperest kitaplar serisinden çıkmış. Yazarın ikinci ve son kitabı, 416 sayfa.

Olaylar ilk kitaptan iki yıl sonra geçiyor. Kahramanımız Murat Karasu artık Burdur'da görev yapmaktadır. Antalya'da kızını ziyaret ettiği bir bayram tatilinde, gizli bir numaradan kayıp şahıs konusunda bir yardım çağrısı alır.

24 yaşındaki Yeşim, Antalya'da tatildeyken, uzun zamandır görüşmediği kuzenini ziyarete gider ve kaçırılır. Olayı çözmek Murat'a düşer.

Yazar yine o kadar gerçekçi anlatıyor ki olayları, okumakta zorlandım açıkçası. Konu yine ilginç diyebilirim, bu sefer hackerların dünyası aralanmış ama ilk kitaba göre daha soğuk ve sönük.

Yine de polisiye severlere tavsiye edilir, keyifli okumalar...



17 Ağustos 2020 Pazartesi

Fener Balığı - Nuray Atacık


Yine severek takip ettiğim Arakolpa Blogu’nda görüp okumaya karar verdiğim bir kitap...Oğlak Yayınları’nın Maceraperest Kitaplar serisinden muhteşem bir polisiye ile karşı karşıyayız... Nuray Atacık, 1967 İstanbul doğumlu, İTÜ Elektrik Mühendisliği mezunu ve 25 yıl da mesleğini yapmış. Bu da -inanılmaz ama- yazarın ilk romanı. 500 sayfalık kitabımız 2017’de çıkmış. Hikayemiz bir taraftan orta yaşlardaki kendini yoktan var etmiş ama fırsatları da asla kaçırmayan hırslı iş adamı Barlas Türkkan üzerinden ilerlerken, bir yandan da İstanbul Emniyeti Cinayet Bürosu ekibi ve üzerinde çalıştıkları bir torbacı cinayeti üzerinden ilerliyor. Cinayet Büro ekibinin 4 üyesi üzerinde de durmuş yazar. Onların hayatları, yaşadıkları ilişkiler, gizli kalmış arzuları... Bir kere kitapta satır aralarında özellikle polislikle ilgili bir hayli bilgi var, yazarın ya çok yakını bir polis veya bayağı derin bir araştırma yapmış dedim, bu durum kitaba çok büyük bir artı katıyor, bu gerçekçilik size adeta gerçek bir olayın içindeymişsiniz hissi veriyor... Cinayet 350 sayfa civarında çözülüyor ama gizem çözülmüyor, öyle çetrefilli bir durum var ki kitabın sonunda ben hala netleştiremedim. Ama bu, okuma keyfinizden bir şey götürmüyor. Sonuç olarak, kitabı çok sevdim, 500 sayfa 2 günde su gibi aktı. Kitabın devamı da varmış, Bukalemun aynı ekibin çözmeye çalıştığı başka bir olay üzerine sanıyorum. Polisiye severlere Fener Balığı’nı şiddetle öneririm...

10 Ağustos 2020 Pazartesi

Kitapçı Dükkanı - Deborah Meyler




Bu kitabı bana babam almıştı, açıkçası bana “yüzeysel” göründüğü için normalde almayı tercih etmeyeceğim bir kitap. 2016 basımı ve sanırım o yıldan beri de kitaplığımda bekliyordu. Sayfaları sarı beneklerle dolmuş...

Evet, Sonsuz Kitap’tan (Yakamoz Yayınevi) çıkmış 430 sayfalık kitabımızı Özde Nesil Gezici çevirmiş.

Konu çok spoilerli, bundan sonrası için dikkatli olunuz. ahramanımız Esme Garland, Cambridge mezunu, 23 yaşında güzel bir İngiliz’dir. Columbia Üniversitesi’nde burslu olarak sanat tarihi okumaktadır. Bir gün tesadüfen tanıştığı 33 yaşındaki yakışıklı, zengin ve son derece etkileyici Michelle ile bir kaç haftalık bir ilişkisi vardır. Ama hamile olduğunu öğrenince hayatı çok garip bir hal alır. Michelle’e bunu söyleyemeden ayrılırlar. Esme para kazanmak için çok sevdiği, ikinci el kitaplar satan The Owl’da çalışmaya başlar. Kitap beni sürekli ters köşeye yatırıp durdu. Ve ilginç bir şekilde mutlu sonla bitmiyor...

Kitapla ilgili yorumlara baktığımda Esme’nin gurursuz davranışlarını eleştirip durmuşlar. Esme gerçektende sürekli bir sabır testine maruz bırakılıyor. Bu kadar zor durumda olmasına rağmen, annesi ve babasından yardım isteyebilecekken Michelle’in ağzının içine bakmayı tercih ediyor...

Sonunda ne olacak diye merak edip okudum, gerçi dediğim gibi yüzeysel bir kitap değil ama... Hele sonunda olanlar, neydi o öyle? Yani ne desem bilemiyorum, dediğim gibi okunabilir bir kitap ama yazar nasıl bir ruh hali ile yazmış merak ettim... Keyifli okumalar dilerim...


3 Ağustos 2020 Pazartesi

Evvel Zaman İçinde - Tom McNeal





Pegasus Yayınları’ndan eylül 2016’da çıkmış kitabımız 357 sayfa, çeviri Büşra Balcan’a ait. Kitap National Book Award finalistiymiş bu arada.


Jeremy 15 yaşında kendi haline bir gençtir. Peri masallarına düşkün annesi onu ve eşini terk ettiğinde geride masallarla dolu bir kitaplık bırakmıştır. Jeremy’nin büyük sırrı küçüklüğünden beri ona, ünlü masal toplayıcısı Jacob Grimm’in hayaletinin eşlik etmesidir. Bu arada deli dolu Ginger da Jeremy’den hoşlanır. Bir gün Jeremy Ginger’ın gözüne girmek için, o ve arkadaşlarıyla kendi halindeki İsveçli fırıncı Sten’in evine şaka olsun diye gizlice girerler ama Jeremy yakayı ele verir. Bu olay efsanevi Prens pastalarını pişiren Sten ile ilginç bir dostluk kurmalarına sebep olur.


Sürpriz sonuyla hoş, kolay okunan bir kitaptı. Ama sanırım belki hikayeyi Jacob Grimm’in anlatışından dolayı hikayede bir soğukluk vardı, Jeremy’e de tam ısınamadım. Yine de gerçekten masal gibi, hoş bir kitaptı, tavsiye ederim, keyifli okumalar...


27 Temmuz 2020 Pazartesi

Ateş Gecesi - Reşat Nuri Güntekin




Reşat Nuri Güntekin’in okumadığım az sayıda eseri kaldı. Ateş Gecesi de bunlardan biriydi. Yazarın 1942’de yazdığı 53 yaşında yazdığı, olgunluk çağı eserlerinden biri.

İnklâp Kitabevi’nden 1993’de çıkan 9. baskısından okudum kitabı. Bu yayınevinin suluboyalı kapaklarını çok seviyorum.


Kitabın isminden, önce Kurtuluş Savaşı’yla ilgili olabileceğini düşünmüştüm. Ama bu bir aşk romanı ve hatta bence yazarın en güzel eserlerinden biri.


Kahramanımız 18 yaşındaki Kemal Murat, saraya yakın bir askerin oğludur, bir sebepten üç kardeşin üçü de sürgüne gönderilir. Kemal de Milas’a gönderilmiştir. Burada kısa sürede sevilen bir genç olur. Kasabanın Girit’li saygın doktoru Selim Bey de onu kardeş gibi sever. Onların evlerine sık sık girip çıkan Kemal, doktorun, mutsuz bir evlilik süren çocuklu kız kardeşi Afife’ye aşık olur.

Kitabın devamı da çok ilginç. Yazarın en cüretkar eserlerinden birisi gerçekten. Ama çok akıcı, çok merak uyandırıcı yazılmış. Yazarın en sevdiğim eserlerinden birisi oldu. Keyifli okumalar dilerim..:)


20 Temmuz 2020 Pazartesi

İkizlerin Zamanı - M. Weis, T. Hickman



İkizlerin Zamanı, Ejderha Mızrağı serisinden Efsaneler Üçlemesi’nin ilk kitabı. Uzun yıllar önce Ejderha Mızrağı serisini okuyup çok sevmiştim. Orada en çok ilgimi çeken karakter de Raistlin’di. Dolayısıyla ikizlere odaklanan bu seriyi de okumak istedim.

Arka Bahçe Yayıncılık’tan 2001 yılında çıkmış olan kitabımız 412 sayfa ve çevirisini Çiğdem Erkal İpek yapmış. Kapak resmi de çok hoşuma gitti, Larry Elmore yapmış. Bu arada seri İthaki Yayınevi tarafından 2011’de yeniden -farklı kapaklarla- yeniden basılmış.

Hikayemiz Paladine rahibesi olan Lady Crysania’nın, kötülük peşinde olduğunu düşündüğü Raistlin’i iyi tarafa geçmeye ikna etmek istemesiyle başlıyor. Ancak Raistlin’in bulunduğu Yüce Büyücülük Kulesi’ne gidiş çok tehlikelidir ve bu yolculukta güzel rahibeye Caramon ve Tasslehoff Burrfoot eşlik ederler.


Kitabı sevdim diyebilirim. Ancak Ejderha Mızrağı’nın ilk dörtlemesinin yanında sönük kalıyor tabi ki. Orada çok daha fazla karakter vardı ve olaylar daha merak uyandırıcıydı. Yine de güzel diyebilirim, üçlemenin diğer iki kitabı da elimde ve devamını merak ediyorum.


Ayrıca, hikaye bana fazlasıyla Zaman Çarkı serisinin başını anımsattı. Keyifli okumalar.:)




13 Temmuz 2020 Pazartesi

Kayıp Kedi İlanı - Hanzade Servi



Çocuk kitaplarını çok seviyorum, Hanzade Servi de çok sevdiğim, çok üretken bir yazar. Bu romanı mart 2020’de çıkmış, bu sefer Tudem yerine İthaki çocuk yayınları’ndan...

Kayıp Kedi İlanı ismi bana Stephen King’in Maça Kızı romanını hatırlattı, zaten kitapta ona da bir gönderme var.

14 yaşındaki Ulutay, anneannesi rahatsızlanınca annesiyle birlikte onun yanına, küçük Yeleser Kasabası’na taşınmak zorunda kalır. Orada o kadar sıkılmaktadır ki, kayıp kedi ilanındaki Duman’ı bulmak onu oyalar diye düşünüp arkadaşı Levent’le işin peşine düşer. Ama bu işin altında çok derin şeyler yatmaktadır...

Kitabı çok sevdim, oldukça hüzünlü, duygusal ve tabi ki çok merak uyandırıcıydı. Ayrıca kitabın tasarımı da çok tatlıydı, sayfa diplerinde dolaşan bir kedi vardı..:) Büyük, küçük herkesin keyifle okuyacağı bir kitap, tavsiye ederim..


6 Temmuz 2020 Pazartesi

Bu Şehirde Kimse Yok Mu? - Rövşen Abdullaoğlu



Rövşen Abdullaoğlu, daha önce size tanıtmış olduğum Zor Olsa Da Hayat Devam Ediyor kitabından sonra, dilimize çevrilmiş ikinci kitabı Bu Şehirde Kimse Yok Mu? ile bizlerle buluşuyor.

Daha önce de yazmış olduğum gibi Rövşen Bey ülkesi Azerbaycan'da çok popüler bir yazar ve psikolog, ülkesinde yayınlanmış 27 kitabı bulunuyor. Önceki kitabı Türkiye'de de oldukça beğeni toplamıştı.


Bu kitabı roman türünde. Azerbaycan'da yılın en çok satan kitabı olmuş. Mayıs ayında çıkan 279 sayfalık kitap yine Destek Yayınları'ndan çıkmış. 

Konumuza gelirsek, Willy evli, çocuklu, mutsuz ve dibe batmış bir haldedir, bu durumdan bir çıkış yolu da görememektedir. Aslında zamanında başarılı bir Amerikan futbolu oyuncusu olsa da, şu an Anderson hastanesinde hademelik yapmaktadır. Kendince bunun sorumlusunu geçmişi olarak görür. Hastanede, ölümcül bir hastalığı olsa da her günü gülerek karşılayan Wisam'la arkadaş olduğunda herşey değişir...

Psikolojik bir roman olan kitapta, yazar başka kitaplara, tarihi olaylara vs. oldukça bol referans kullanmış, böyle olması benim çok hoşuma gitti, hem tek düzeliği önlüyor, okur yeni şeyler öğrenmiş oluyor, hem de örneklemeler anlamı pekiştiriyor.

Kitabı çok sevdim, bunu psikolojik roman olarak değerlendirmek gerekiyor, yine hayata bakışımı değiştiren, modumu yükselten bir kitap oldu. Günümüzün sorunu zaten içimizden atamadığımız o sebepsiz huzursuzluk duygusu, Willy'nin durumu biraz daha ağır belki ama temeli aynı... Sonuçta Willy, Wisam'ın değerli aktarımlarıyla bu durumu yenmeyi başarıyor, kısacası herşey bizim olayları nasıl değerlendirip nasıl tepki verdiğimizle ilgili...

Ayrıca yazar her bölümün başında epigraf* kullanmış. Bunlar da oldukça bilgilendirici ve ilginçti, çok hoşuma gitti.

Kitap herkese tavsiye edebileceğim bir kitap, yazara başarılar sizlere keyifli okumalar dilerim..:)





[*Epigraf, Bir eserin veya bir bölümün başlangıcında yer alan cümle, alıntı ya da şiirdir. Epigraf; ön söz, özet ya da aynı alandaki başka metinlere gönderme amacıyla kullanılabilir. Kurgu eserlerde, eserin içeriğine uyumlu kurgulanmış epigraflar kullanılabilir. (vikipedia)]

Resim 2:https://www.ensonhaber.com/kitap/bestseller-rovsen-abdullahoglu-ile-yeni-romanini-konustuk


29 Haziran 2020 Pazartesi

Kaderin Kodu - Ünal Güner


Ünal Güner youtube'da videolarından veya televizyondan tanıyor olabilirsiniz. Kendisi judo kökenli bir kişisel gelişim uzmanı diyebilirim. Ben ara sıra youtube'dan izliyordum kendisini, kitabı olduğunu öğrenince okumak istedim.

Kaderin Kodu 2018'de çıkmış, ben 26. baskısından okudum. Destek Yayınları'ndan çıkmış, 172 sayfa, kolay okunan bir kitap. Bu arada kapağına bayıldım. Kitap 6 bölümden oluşuyor, özellikle bilinçaltımıza bilinçsizce verdiğimiz mesajlar üzerinde durmuş, ya da benim ilgimi en çok orası çekti. Örneğin kullandığımız kelimeler, mesela ben "aynen, kesinlikle" kelimelerini çok kullanıyorum; aynı kalma isteği, aynısını yaşama ve esneklikten yoksunluk oluyor bunlar. Kullandığımız kelimelere dikkat etmeliyiz yani:) Söylediğimiz, ağzımızdan çıkan sözlerin bağlayıcılığı da ilginç...

Kitapta ayrıca elementler, sağlığımıza etkileri, bedene bakarak hayatı okumak, el, yüz ve ayaklardan sağlık durumu ile ilgili bilgi alabilmek gibi konular da var. Ben kitabı çok beğendim, sade ve öz bir kitap olmuş, konuyla ilgisi olanlara tavsiye ederim, keyifli okumalar:)

22 Haziran 2020 Pazartesi

Kahkahalar Ülkesi - Jonathan Carroll


 




Kitabı, severek takip ettiğim Arakolpa’nın blogunda görmüştüm, kendisi bu kadar övgüyle bahsedince hemen listeme ekledim tabi...

 

İthaki Yayınları’ndan Eylül 2006’da çıkmış, Nadir Kitap’ta bol miktarda bulunuyor... Sönmez Güven’in çevirdiği kitap 335 sayfa. 1949 doğumlu yazarımızın ilk kitabı olan Kahkahalar Ülkesi 1980’de yazılmış ve Dünya Fantazya Ödülü, Bram Stoker ödülü gibi pek çok ödül kazanmış.

 

Kahramanımız Jonathan, çocukken çok severek okuduğu kitapların yazarı Marshall France’ya büyük bir hayranlık beslemektedir. Hayatının “biraz ara vermek” istediği bir döneminde, üniversitedeki işinden izin alır ve Marshall France’nin biyografisini yazmaya karar verir. Tesadüfen tanıştığı ve kendisi gibi bu yazarı tutkuyla seven Saxony, ona yardımcı olmak konusunda çok ısrarcıdır. Dolayısıyla, Thomas, kendisini dışarı pek açmamış olan yazarın, hayatının çoğunu geçirdiği küçük Galen kasabasına giderken ona eşlik eder. Ama, başta şirin, kendi halindeki bu kasaba aslında bir sürü sır barındırmaktadır.

 

Kitabı çok sevdim, gerçekten çok orijinal bir kitaptı ve her sayfayı merakla çevirdim. Değişik bir şeyler okumak isteyenlere şiddetle tavsiye ederim...

 

15 Haziran 2020 Pazartesi

Kötü Kızlar Ölmez - Katie Alender


Sevgili blogger arkadaşım Kitap Eylemi 'nin tavsiyesiyle aldığım bir kitap Kötü Kızlar Ölmez... Yabancı Yayınları'ndan haziran 2015'de çıkmış 286 sayfalık kitabımızı Özlem Özsoy çevirmiş. Kitap ciltli bu arada.

Kitap Surrey- İngiltere'de geçiyor. Kahramanımız Alexi 15 yaşında bir lise öğrencisidir, kardeşi Kasey de 13 yaşında bir ortaokul öğrencisidir. Çok gösterişli, eski bir evde oturmaktadırlar. Bir gün Alexi bahçede açıklayamadığı bazı parıltılar görür ve başka bir gün kardeşine bir hikaye anlatırken trans benzeri bir durum yaşar ve hikaye adeta gerçektir. Bundan sonra Kasey çok garip davranmaya başlar. Bu durum öyle bir hal alır ki Alexi, kendisini, ailesini ve arkadaşlarını koruyabilmek için bir şeyler yapmak zorunda kalır.

İçinde aşk ve bolca doğa üstü olayların olduğu son derece sürükleyici bir kitaptı. Yalnız sık sık gençlerin şımarık davranışlarına takıldım ben, çok farklı geldi bana... Kısacası okuyabileceğiniz, pişman olmayacağınız bir kitap, özellikle gençlerin daha çok ilgisini çekecektir. Keyifli okumalar...




8 Haziran 2020 Pazartesi

Sistematik Düşünme - Prof. Dr. Niyazi Kahveci




Yazarımız televizyon programlarına da çıkan tanınmış bir kişi, benim izleme fırsatım olmamıştı hiç. Kendisi İlahiyat profesörü ancak kitabımız insanın düşünme sistemi ve felsefesi üzerine.


Doğu Kitabevi’nden Kasım 2019’da çıkan kitap 296 sayfa. 8 bölümden oluşuyor, ilk bölümlerde ilk insanlardan başlayarak insanın düşünme kapasitesinin ne şekilde geliştiğini ayrıntılı olarak anlatıyor, buradan yola çıkarak da insanların bugün hangi özellikleri, hangi düşünme tarzlarını sergilediklerine göre hangi gelişim düzeyinde takıldıklarını tespit ediyor. Daha sonraki bölümde ise düşünme sistemimizi yöneten mekanizmayı açıklıyor; zihin, beyin, akıl, zeka ve ilgili kavramları açıyor. Soyut düşünme ve ardından soyut sistematik düşünmeden bahsediyor.


İnsanın tam gelişmiş olabilmesi için soyut sistemtaik düşünme yapaabilmesi gerekiyor. Bu da kendi zihni ile özgün bir fikir üretebilmesini sağlıyor ki yazara göre bu da mutluluğun kaynağı.


Sistematik soyut düşünme kendiliğinden olmuyor tabi, zihni buna alıştırmak, çalışmak gerekiyor. Yazarın bunun için önerdiği yol, bir felsefe kitabı alıp önce gelişigüzel, sonra yazarın neyi nasıl dediğine dikkat ederek, sonra ne dediğine dikkat ederek, sonra anlamaya çalışarak ve sonra da üzerinde düşünerek okumak, yani tek bir kitabı en az 5-10 defa okuyup üzerine özgün bir fikir üretmeye çalışmak...


Son bölümde de mantık kavramları ve ilkelerine yer verilmiş.


Kitap sohbet havasında değil anlaşılır ancak ciddi bir dille yazılmış. Yazar bu kitabı okumuş olmanın bile bir değişim başlattığını söylüyor ki ben de katılıyorum. Şimdi felsefi bir kitap alıp yazarın önerisini uygulamaya çalışacağım. Ben çok faydalı buldum kitabı ve herkese tavsiye ederim. Arka kapak yazısı bile önemli. Keyifli okumalar.


1 Haziran 2020 Pazartesi

Mavi Sakal - Max Frisch


 

 

Yapı Kredi Yayınları’nın Modern Klasikler serisinden Ocak 2020’de çıkan 94 sayfalık kitabımızı Dürrin Tunç çevirmiş.

 

1911 Zürih doğumlu yazarımız Alman Edebiyatı okumuş ama ekonomik sebeplerle yarıda bırakıp gazetecilik yapmaya başlamış. Daha sonra mimarlık eğitimi almış. 1955’te mimarlığı bırakmış. Ses getiren ilk eseri Stiller’i 1954’te yazmış. Bir çok ödül almış eserleriyle. Mavi Sakal’ı ise 1982’de (71 yaşında) yazmış.

 

Konuya gelirsek, Doktor Schaad, yedi kez evlenmiştir ve önceki eşlerinden Rosalind’i öldürmekle suçlanmaktadır. Roman doktorun yargılanması üzerinden, diyaloglarla ilerler. Bu sırada doktorun eşleriyle olan ilişkilerini de öğrenmiş oluruz.

 

Kitap okunuyor tabi ama bana hitap etmedi. Belki size edebilir, keyifli okumalar...

 



25 Mayıs 2020 Pazartesi

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde - Olga Tokarczuk


 

 
 



Timaş Yayınları’ndanŞubat 2020’de çıkan 301 sayfa ve yazar 2018 Nobel Edebiyat ödülünü almış. Kitabı Lehçe aslından Neşe Taluy Yüce çevirmiş.

 

Roman kahramanı Janina, hayatını şehir dışında olan kişilerin evlerine göz kulak olarak kazanan, astroloji meraklısı, hayvan sever yaşlıca bir kadındır. Komşusu suratsız ve zorba Koca Ayak’ın ölümüyle bölgede bir dizi şüpheli ölüm baş gösterir. Bu ölümlerin ortak tarafları maktullerin hayvanlara kötü davranan veya avcılık yapan kişiler olmasıdır. Janina, bu olayların hayvanların intikamı olduğunu ileri sürmektedir...

 

Kitabı en çok kahramanın astrolojiye ilgisi ve tabi ki Nobel Ödülü sebebiyle alnıştım. Ana fikir ilginç olabilirdi aslında ama maalesef olmamış bence. Yazım tarzını beğenmedim, beni çekmedi, Nobelli bir yazardan umduğum edebi tadı alamadım. Astrolojiye enteresan bir şekilde çok yer verilmiş, bana ilginç geldi ama astrolojiye ilgi duymayan biri için çok sıkıcı olacaktır. Kısacası hayal kırıklığı oldu benim için, bence okumasanız da olur. Keyifli okumalar dilerim...

 

18 Mayıs 2020 Pazartesi

On Dakika - Chiara Gamberale



Bu kitabı Kidega alışverişimde hediye olarak ben seçtim. Pegasus Yayınları’ndan Şubat 2017’de çıkmış. 228 sayfalık kitabı İtalyanca’dan Doğanay Banu Pinter çevirmiş.


Sanıyorum bu kitap yazarın yaşadıklarını biraz süsleyerek yazdığı, bir nevi günlük. Kahramanımız Chiara 35 yaşında bir köşe yazarıdır, 18 yıldır birlikte olduğu eşi onu bir sebepten terk edince müthiş bir bunalıma düşer. Gittiği psikolog ona hayata tutnabilmesi için “on dakika oyunu”nu tavsiye eder. Oyun kişinin her gün 10 dakika boyunca hayatında -sanırım en az 10 yıldır- yapmadığı birşey yapmasını içermektedir. Bu oyun Chiara’ya önce çok zor gelse de sonraları ona yepyeni kapılar açacaktır...


Kitap basit bir dille yazılmış, çok kolay okunuyor ama beni pek etkilemedi... Keyifli okumalar dilerim...

 



11 Mayıs 2020 Pazartesi

Hayalet Sevgilim - Laura Whitcomb



Minişlerim hayalet hikayelerini çok seviyorlar, kitapyurdu’nda onlara göre hayalet hikayeleri var mı diye bakarken tesadüfen bu kitapla karşılaştım. Hakkındaki yorumlara baktığımda biraz vasat bulunduğunu görünce tereddüt ettim ama fiyatı oldukça indirimli olunca “alayım” dedim. Karakedi Yayınları’nda 2011’de çıkmış, 299 sayfalık kitabı Ebru Sürmeli çevirmiş.


Kahramanımız Helen çok uzun bir süredir hayalettir, ne geçmişini hatırlamaktadır ne de neden bu dünyada takılıp kaldığını. Hayaletliğin kurallarını artık çok iyi bilmektedir. Bir gün bir lise öğrencisi tarafından görüldüğünü fark eder. Helen için bu aşkı ve daha pek çok şeyi öğreneceği maceranın başlangıcıdır.


Kitaba bayıldım. Son derece sürükleyici, duygusal ve romantikti. Bu kitaba nasıl “vasat” diyebilmişler bilmiyorum. Çok satan gençlik romanlarına bin basar bence.


Helen ve James’in ilişkisi, özellikle kitabın sonuna bayıldım. Kitapların sonu bazen okurları hayal kırıklığına uğratır ama bu kitabın sonu beni fazlasıyla tatmin etti. Kesinlikle tavsiye ederim, keyifli okumalar:)

4 Mayıs 2020 Pazartesi

Algernon’a Çiçekler - Daniel Keyes


 


 

Daniel Keyes 1927- 2014 yılları arasında yaşamış New York’lu bir yazar, psikoloji mezunu, yüksek lisansını Amerikan ve İngiliz edebiyatı üzerine yapmış. Bu eseri önce hikaye olarak yazıp Hugo Ödülü almış, romanlaştırdıktan sonra da Nebula Ödülü almış (sanıyorum hikayeyi 1959’da, romanı da 1966’da yazmış). Ben de kitabı uzun yıllar önce kısaltılmış versiyonundan okumuştum, daha sonra da Ali Poyrazoğlu’nun oynadığı tiyatrosunu seyretmiştim, ikisi de beni çok etkilemişti...

 

Bu kitap da Koridor Yayıncılık’tan 2016’da çıkmış; 325 sayfalık kitabı Handan Ünlü Haktanır çevirmiş. Konumuza gelirsek; Charlie Gordon doğuştan zeka geriliği olan, ailesi tarafından terk edilmiş 32 yaşında bir genç adamdır. Kendisi gibi öğrenme zorluğu çeken kişiler için verilen bir kursta, bilim insanları zeka geriliğini tedavi edecek yeni yöntemlerini üzerinde denemek için onu seçerler. Çünkü Charlie, öğrenmeye ve zeki olmaya çok heveslidir. Önceleri müthiş gelişmelerin olduğu bu serüven içinde bir sürü dram barındırmaktadır.

 

Charlie’nin kendi ağzından dinlediğimiz hikaye beni son derece etkiledi, çok sevdim. Sıkılmadan okunan, duygu dolu bir roman, tavsiye ederim, keyifli okumalar:)

 

27 Nisan 2020 Pazartesi

Acayip Şeyler Örüyoruz Başımıza - V. Ferit Dedeağaçlı



 

 

“Sahipsiz Günlükler” sayfasını uzun zamandır instagramdan takip ediyordum. Sayfanın hikayesi oldukça ilginç, aslında hep de hayalini kurduğum şey. Bir sahaf olan “editörümüz” kendisine yıllar boyunca satılan kitap yığınları içinde keşfettiği 27 farklı kişiye ait günlüklerden parçalar paylaşıyor. Çoğu günlük 1950-1990 yılları arasına ait. Paylaşımlar yaklaşık birer paragraf. İşte editörümüz instagram paylaşımlarını bir kitap haline getirmiş. Kuzey Işığı Yayınları’ndan çıkan kitap 126 sayfa, sonunda alıntıların gerçekliğinin bir hukuk insanı tarafından değerlendirildiği kısa bir mektup da var. Bu arada kapak tasarımını da çok beğendim ben, Umut Durmuşoğlu hazırlamış. Zevkle bir günde okuyup bitirdim kitabı, ama keşke günlüklerden en azından birkaç tane de fotoğraf koysalardı, o düşünceler kimlerden çıkmış biraz daha fikir yürütebilseydik... Ferit Dedeağaçlı’nın kendisini tanıttığı yazıya da bayıldım, çok espriliydi; ”... İlk dört Ferit’in kimler olabileceği ve onlarla ne tür ortak kaderi paylaşmakta olduğunu düşünmek günlük hayatının olağan akışında önemli aksamalara yol açtı...” İyi ki ilk ismi C ile falan başlamıyormuş:)) Kısacası kitap edebiyat severlerin çok seveceği, günlüğün yazıldığı dönemle ilgili bir gündelik hayat ayrıntısını keşfetmekten mutlu olacağı, yazmayı düşünenlerin ilham bulacağı çok hoş bir eser olmuş, tavsiye ederim...:)

 



20 Nisan 2020 Pazartesi

Kefaret - Ian McEwan


 




İlk basımı 2005 yılında Can Yayınları’ndan çıkan kitap malumunuz sahaflarda bayağı pahalıydı, yeni basımını beklediğim kitap meğer 2018 Ekim’de YKY’den çıkmış, ikinci basımı da Ocak 2020’de yapılmış. 2007 Yapımı, başrollerinde James McAwoy ve Keira Knightley’in oynadığı çok başarılı bir film uyarlaması da mevcut kitabın.

 

325 sayfalık kitabı Püren Özgören çevirmiş. Ian McEwan 1948 doğumlu İngiliz yazar, bir çok da ödül almış. Benim de çok sevdiğim bir yazar. Bu kitabını da uzun zamandır merak ediyordum.

 

1935 yılında geçiyor olaylar; Tallis’ler zengin bir ailedir, üç çocukları Leon, Cecilia ve Briony’dir. Baba Tallis aynı zamanda evlerini temizleyen ve müştemilatta yaşayan Bayan Turner’ın oğlu Robbie’yi de himaye etmektedir. Robbie 23 yaşındadır ve evin çocuklarıyla beraber büyümüştür, ancak son zamanlarda Cecilia ile arasına bir mesafe girmiştir. Briony bir gün Cecilia ile Robbie arasında mahrem bir sahneye rastlamış ve bu, diğer başka şeylerle birleşince korkunç bir olaylar zincirini başlatmıştır.

 

Kitap 4 bölümden oluşuyor. İlk bölüm herşeyi başlatan olayları, ikinci bölüm bunun devamındaki gelişmeleri, üçüncü bölüm düğümün çözümünü, dördüncü bölüm de kitabın çerçevesinin tamamlanmasını temel alıyor’diyeyim.

 

Ben en çok ilk bölümü sevdim, Robbie’nin savaşta yaşadıklarını anlatan bölümde sıkıldım biraz, Briony’nin hemşirelik maceraları biraz daha iyiydi. Son bölüm de beni pek sarmadı açıkçası. Sonuç olarak film uyarlamasını daha çok sevdiğim belirterek size keyifli okumalar dilerim:)

 

 

 

 

13 Nisan 2020 Pazartesi

Teftiş - Josh Malerman



Karantina günleri başladığından beri okuma hızım arttı. Gerçi evde hayat çok yoğun, malum çocuklar da evde olunca, ödevdi, eğitimdi, ev işiydi derken bana pek bir zaman kalmıyor. Ama okuduğum kitaplar o kadar güzel ki, hızlıca bitiyorlar.


Teftiş de çok beğendiğim bir kitap oldu. Yazar Josh Malerman aynı zamanda bir grubun solistiymiş ama kitap kurtları ve sinema severler onu Bird Box (Kuş Kafesi) filminden hatırlayacaklardır, çünkü kendisi o filmin uyarlandığı Kafes romanının yazarı.


Teftiş’e gelecek olursak, İthaki Yayınları’ndan Nisan 2019’da çıkmış, çevirisini Aslı Dağlı’nın yaptığı roman 441 sayfa. Kapağına bayıldığımı da söylemeden geçemeyeceğim, hatta satın almamdaki en büyük etkenlerden biri.


Öncelikle, konu bence inanılmaz özgün ve ilginç; arka kapakta distopya diye geçiyor ama bunu gösteren pek bir işaret yok (filika oyunu dışında), ben türü psikolojik gerilim olarak tanımlarım. Arka kapakta çok ilginç tanımlamalar var; “Ölü Ozanlar Derneği’ni Tim Burton yönetse...”,   “Sineklerin Tanrısı’nı Shirley Jackson yazsa...” gibi.


Evet ipuçlarından anladığınız gibi kitapta bir grup çocuk var; Alfabe Oğlanları. Bir deney için doğumlarından itibaren yurtta özel eğitime tutulan, dış dünyada hastalıklaraın kol gezdiğine ve dünya üzerindeki tek cinsiyetin erkek olduğuna inandırılmış geleceğin dahileri olarak yetiştirilen 26 küçük oğlanımız var... Gerçekler ne kadar uzun bir süre gizli kalabilir? Peki bunun sonuçları ne olur?


Dediğim gibi kitaba bayıldım, merakla okudum. Sonu biraz vahşi geldi ama çok ilginçti. Kesinlikle bunun da filmi çekilebilir. Keyifli okumalar dilerim...
 



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...