29 Haziran 2021 Salı

İnsan Neden Hasta Olur? - D. Leader, D. Corfield

 


Kitabımız 2015'de DoğanNovus Yayınları'ndan çıkmış, bu sene de yeni baskısını Salt Okur'da yapmış, bu kapağı çok daha fazla sevdim... 324 sayfalık kitabı Ayşegül Cebenoyan çevirmiş.

Yazarlarımız İngiliz, Darian Leader psikanalist, denemeci; David Corfield ise biyolojik sibernetik üzerine çalışmakta, bilim tarihi ve felsefe dersleri veriyor. Bu kitabı yazarken pek çok kişiyle görüşüp araştırmalar yaptıklarını anlıyoruz.

Kitap gerçekten çok kapsamlı, şimdiye kadar benzer konuda pek çok kitap okumama rağmen tek birini seçmem gerekse o bu olurdu. 15 bölüm var; hastalıkların sebepleri, dinlemenin önemi, beden yanıt verdiğinde, özdeşleşme, terapi işe yarar mı? bunlardan bazıları.

Kitaptaki çoğu bilgi beni çok şaşırttı; örneğin bir hastalık geçirdiğinizde 1-2 yıl önce ne yaşadığınıza bakmalısınız  ve semptomlarınızı nasıl tarif ettiğiniz pek çok ipucu içeriyor, örneğin "küçük bir çocuk gibi karnım ağrıyor" diyorsanız neden küçük bir çocuk olmak istediğinizi vs. araştırmak isteyebilirsiniz. Hastalıklar bilinç altı ile bilincin uyumsuzluğundan kaynaklanıyormuş; bilinç üstüne çıkamayan gizli bir istek veya bilinç altındakilere aykırı bir yaşam... Örneğin, olumlamalara hepimiz artık çok aşinayız; "ben iyiyim/mutluyum/huzurluyum/güvendeyim vs." , bir yerde bilinçsizce yapılan olumlamaların tehlikeli olabileceğini okumuş ve buna bir anlam verememiştim, şimdi anlıyorum ki bu olumlama (belki biraz uç oldu ama) bilinç altınızla uyumlu değilse, mesela bilinçaltınızda mutlu olmayı hak etmediğinize inanıyorsanız bilinç ve bilinçaltı arasında bir çelişki oluşturabilir.

Diğer bir çok önemli nokta yaşanan olay ve ilgili duygunun anlaşılıp, kabul edilmesi ve kaydedilmesi (kaydedilmesi derken ne kast edildiğini tam olarak anlayamadım ama etiketlenmesi demek olabilir sanırım, duygunun tam olarak ne olduğu...); örneğin bir yas duygusu gerektiği gibi yaşanmassa, kişi kısa bir sürede eski neşeli haline dönerse bu duygu bir hastalık olarak ortaya çıkabiliyor. Daha bir çok ilginç bilgi, vaka ve araştırma sonucu var, büyük bir merakla okudum. Özellikle bilinçaltı süreçlerinin işleyişi ağzımı açık bıraktı. Sonuç olarak hasta/doktor/sağlıkçı/psikolog mutlaka okumalı, bunlardan biri değilseniz de ilginç bir kitap. Sağlıklı günler:)


22 Haziran 2021 Salı

Kan Varsa - Stephen King


Daha bir kaç ay önce Stephen King'ten Enstitü'yü okumuştuk. Şimdi de yazar içinde 4 hikaye olan Kan Varsa ile karşımızda.

Altın Kitaplar'dan çıkan 427 sayfalık kitabı Gökçe Yavaş çevirmiş. İlk hikaye Bay Harrigan'ın Telefonu, ikincisi Chuck, üçüncüsü Kim Bulduysa Onundur dedektiflik bürosundan hatırlayacağımız Holly'nin baş rolünde olduğu Kan Varsa, sonuncusu da Sıçan...

Son derece kendine özgü konuları olduğu için anlatamıyorum ama hikayeleri çok beğendim, doğrusu yazarın son zamanlarda çıkardığı hikaye kitaplarından pek tat alamıyordum ama bu olmuş. En çok hangisini sevdim bilmiyorum, Chuck ve Sıçan arasında kararsızım...

Bu arada Holly'i okurken hep kafamda Triangle filmindeki Melissa George canlanıyor...


Son olarak, size evde glutensiz unla yapıldığı için biraz çatlamış bir Fatih Sarması resmi bırakıyorum, konuyla ilgisini merak ediyorsanız, benim gibi büyük bir Stephen King hayranı olan Arakolpa'nın Kan Varsa yazısını okumanız gerekiyor:)


Not: Fatih Sarması'nı yedikten sonra kendisini çok iyi anladım:)
 


15 Haziran 2021 Salı

Her Şey Yok Olur - Elizabeth Brundage


Kısa bir süre önce bu kitaptan uyarlanmış Netflix yapımı aynı adlı filmi (imdb: 5,3) "Aman da kimler oynamış, Aman-da Seyfried mi oyanmış?" diyerek seyrettim, film fena değildi, ben de kitabı daha güzeldir diyerek aldım okudum; nerden bilirdim yönetmen şahane bir iş yapmış??

Yazarımız hakkında pek bilgiye ulaşamadım, bu kitabıyla WSJ 2016 En İyi Gizem romanı ödülü almış, bir de sanırım yazarlık dersleri veriyormuş. Bu bilgiler beni bayağı bir şaşırttı...

Beyaz Baykuş Yayınevi'nden 2018'de çıkmış 480 sayfalık kitabımızı Bilge Yalçın Baştimur çevirmiş. Bu arada kapakta Stephen King'in roman hakkındaki "Hayalet, cinayet, normal görünen dehşet verici, psikozlu ve güzel bir roman" şeklindeki (Türkçe meali "bir şeye de benzetemedim ne desem bilemiyorum?") sözü yer alıyor...

Konumuz şöyle; genç Clare çifti 5 yaşındaki kızları ile küçük Chosen Kasabası'na taşınırlar çünkü George, kasabadaki Saginaw Üniversitesi'nde sanat tarihi bölümünde öğretim üyesi olmuştur. Catherin bu durumdan pek memnun olmasa da alışmaya çalışır, yalnız evde bir hayalet vardır.  Taşındıkları çiftlik evinin eski sahipleri orada intihar etmişlerdir. Bu arada onların çocukları Clare'lerin yanında çalışmaya başlar. Bir süre sonra George ve Catherine'in arası açılır ve kaçınılmaz sona doğru olaylar gelişir...

Yazar "iyi yazıyorum, öyleyse neden konuyla ilgili-ilgisiz her karakteri bir baş kahraman gibi yazıp okuru boğmuyorum?" demiş ve kalemi almış. Konu ne belli değil? Yine herhalde bir liste yapmış; cinayet? tamam, hayalet? tamam, aldatma? tamam, psikopat?tamam, abuk sabuk olaylar? tamam, hepsi burda vs diyerek yazmış sanki. İlk 300 sayfayı okudum, güzeldi diyebilirim, yazar iyi yazıyor ama roman "iyi yazmak" değil, kurgu başka bir şey... 

Son 100-150 sayfaya göz attım, "bütün iyi kitapları okudum, okuyacak hiç bir şey kalmadı" diyorsanız buyurun, yoksa "ben ettim, siz etmeyin"...

 


9 Haziran 2021 Çarşamba

Benjamin Anna’yı Seviyor - Peter Härtling



İlk okula gidiyordum, ailelerimiz bir kafede bizi beklerken arkadaşlarımla alışveriş merkezinin kitapçısına bakıyorduk. Ben her zamanki gibi "acaba bunları okuyabilecek yaşa ne zaman geleceğim?" diye iç geçirerek Stephen King romanlarına bakıyordum.
 O sırada bir arkadaşım bu kitabı (1991 Afa Yayınevi baskısını tabi:)) seçmiş, "hadi hepimiz bu kitabı alalım" dedi, aldık. Hemen bir akşamda okuyup bitirmiştim, kitabı çok sevmiş, çok etkilenmiştim. Hatta oturup Benjamin'in ağzından Anna'ya mektup yazmıştım.

Bu arada kitap fiyatlarının neden bu kadar yüksek olduğunu merak ediyorum gerçekten, KDV kaldırılalı çok oluyor ama bu, okura hiç yansıtılmadı, hele çocuk kitapları daha uygun fiyatlı olmalı diye düşünüyorum, 1979'da yazılmış, normal kitap kağıdına 
basılı, 109 sayfalık bu kitap indirimli 14 TL olmamalı mesela...

Peter Hartling, bol ödüllü bir Alman yazar. Kitabımız 2016 yılında 6. baskısını Günışığı Kitaplığı'ndan yapmış, çevirisini Necdet Neydim yapmış.


Hikayemiz Almanya'da geçiyor, Benjamin 9 yaşında bir ilkokul öğrencisidir, bir gün sınıfa Polonya'dan Anna isminde bir kız gelir, üstü başı sınıftakilerden farklı olduğundan herkes onu dışlar. Benjamin ise Anna'ya ilgi duyduğunu fark eder, böylece yeni bir arkadaşlık başlar.

Ben kitabı bu sefer sevemedim, 9 yaşındaki Benjamin asabi bir ergen tavrı sergiliyor, kendisinin yaşı 9 değil de 12-13 olarak verilmiş olsaydı anlayabilirdim ama davranışlar ve olaylar 12-13 yaşa uyacak şekilde. Kafamda bu bağdaştırmayı yapamadım. Benjamin'e de sinir olmaktan geri duramadım. Keyifli okumalar dilerim... 






 


2 Haziran 2021 Çarşamba

Fahrenheit 451 - Ray Bradbury

 

Ray Bradbury'den daha önce "Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana"yı okumuştum, daha çok öyküleriyle bilinen yazarın pek çok öyküsünü de okumuşumdur. Fahrenheit 451 bilimkurgu edebiyatında kült olmuş bir eser, 1920-2012 yılları arasında yaşamış olan yazar bu romanı 1953'de (33 yaşında) yazmış. İthaki Yayınları'nın 2016'da çıkan 5. baskısında yazarın önsözüne de yer verilmiş. Orada yazar kitabın yazım hikayesini anlatmış, kitap aslında 25.000 kelimelik bir hikayeymiş, sonradan romana çevirmiş yazar. Bitince itfaiyeyi arayıp kitap sayfalarının kaç derecede tutuştuğunu sormuş, cevabı da romanına isim olarak koymuş,  yanlış çevirmediysem yaklaşık 232 (C) derece:)

238 sayfalık kitabımızı Zerrin ve Korkut Kayalıoğlu çevirmiş. Öyle bir gün gelmiştir ki itfaiyeciler yangın söndürmek yerine kitapları yakmaktadırlar, çünkü insanların (internetten bahsedilmiyor haliyle ama) multimedya bağımlısı olduğu günlerde kitaplar yasaklanmıştır (yazarın bir de "yaya" olmanın yasaklandığı günler üzerine hikayesi varmış). Bir itfaiyeci olan Guy Montag, 16 yaşındaki komşusu Clarisse ile tanışana kadar hayatını sorgulamamıştır, ama bu kelebek peşinde koşan, ormanda yürüyüş yapmayı seven kız adamın içine kuşku tohumları ekmeyi başarır... Montag gerçeğe ulaşabilecek mi?

1953'te her eve aptal kutusunun girdiği günlerde Ray Bradbury gidişatı iyi görmemiş ve bu romanı yapmış, günümüzde de mesajı gayet yerinde bir roman bu... Sonu biraz daha canlı olabilir miydi acaba dedim ama güzeldi. Francois Truffaut filme de çekmiş romanı. Ayrıca kitabın sonunda Neil Gaiman'ın çok güzel bir sonsözü var, keyifli okumalar dilerim....



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...