27 Şubat 2017 Pazartesi

Endişesiz, İlaçsız – Şafak Nakajima

Böyle bir dünyada yaşayıp da enişesiz olmaya imkan yok herhalde, hele de ülkemizde. Hangimiz sevdiklerimizi kaybetmekten, saldırıya uğramaktan veya hastalanmaktan korkmuyoruz ki? Belli bir düzeyde endişeyi herhalde standart olarak hepimiz yaşıyoruz. Ancak bazılarımız için bu duygular çok daha derin veya hayatımızı olumsuz şekilde etkileyecek kadar yoğun. Örneğin endişeyi ciddi boyutta yaşayan kişiler uykusuzluk, odaklanamama gibi rahatsızlıklar yaşıyor, daha ileri safhası ise panik- atak.

Şafak Nakajima bu konu üzerine yazmış. Kendisi tıp fakültesinden mezun olduktan sonra, çocuk cerrahsi ve ardından mikrobiyoloji üzerine çalışmış, daha sonra ruhsal gelişim danışmanlığı, naturapati ve hipnoterapi, biofeedback, pozitif psikoloji, Japon psikoterapisi ve daha pek çok ruhsaliyileştirme yöntemleri konusunda dünyanın çeşitli yerlerinde eğitim almış. Kendisi halen ruhsal iyileştirmede bütüncül tıp yaklaşımları ile hastalarını tedavi etmeye çalışıyor. Kendisinin doçentlik ünvanı da var. Ben de facebook’ta fark ettim onun endişeyle ilgili paylaşımlarını ve sık sık endişelenen biri olarak kitabını, tanıtımlarını görür görmez edinmeye karar verdim.

Kitap Doğan Egmont yayıncılıktan Kasım 2016’da çıkmış, ben aralık ayında aldığımda üçüncü baskısını yapmış, herhalde devamında birkaç baskı daha yapmıştır. Endişesiz, İlaçsız 221 sayfa ancak 170 sayfadan sonrası 50 adet sorudan oluşuyor, her sorunun yanında da yazarın Japon eşi tarafından çizilmiş resimler var.

Girişte endişenin ne olduğunu, endişelendiğimizde nasıl değişimler yaşadığımızı açıklıyor yazar. Sonraki bölümde beynimizin yapısını anlatıyor ve endişenin kaynağına iniyor. Sonra sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk, nevroz gibi daha özel endişe türlerini açıklıyor. Takip den bölümdeyse endişeyle başa çıkmada mantığımızı kullanarak faydalanacağımız düşünsel yöntemler ve devamında nefes teknikleri gibi fiziksel gevşeme tekniklerini anlatıyor, bilinçli farkındalık, morita terapi, naikan ruhsal gelişim yöntemi gibi yeni ve pek bilmediğimiz yöntemleri açıklıyor. Aslında hepimizin bildiği sık ve içten gülmek, iyi uyumak gibi etkili faktörlerin altını çiziyor, endişe kontrolü için pratik teknikler öneriyor. Son olarak endişe kontrolünde yararı görülmüş gıda takviyeleri, vitaminleri sıralıyor. Kitabın sonunda ise kendimizi tanımamız ve duygularımızı çözümleyerek onların mantıklı sebeplerini araştırmamızı sağlayan 50 soru var. Örneğin; hangi becerilerinizi değerlendiremediğinizi düşünyorsunuz? Sizin için en önemli beş değer nedir? Yaşamınızın hangi alanları, bu beş değeri yansıtıyor? Hangi konularda yeterince dürüst olmuyor, kendinizi dışarıya olduğunuzdan farklı tanıtıyorsunuz? gibi sorular…

Ben kitabı beğendim, çoğunlukla az çok bildiğimiz, tahmin ettiğimiz şeyler olsa konuların bir arada olması, yazarın kendi yaşamından da örnekler vermesi, kullandığı sıcak, keyifli dil benim hoşuma gitti. Hayatınızı etkileyecek düzeyde endişe yaşamıyorsanız da genel olarak kullanabileceğiniz faydalı gevşeme ve nefes egzersizleri var içinde, tavsiye ederim, keyifli okumalar, endişesiz günler ! 

Resim 2: Yazarın twitter profil resmi.

21 Şubat 2017 Salı

Kuşlar - Tarjei Vesaas

Bu roman sevgili arkadaşım Deep Tone blogunda yazdığından beri listemdeydi, kendisi kitabı çok beğenmişti, eski yazılarını sildiği için maalesef onun kitapla ilgili yazısını bulamadım...

Timaş Yayınları'ndan Ekim 2015'de çıkan 236 sayfalık kitap İskandinav Edebiyat Ödülü almış. Genelde değişik yabancı dillerdeki kitaplar İngilizce çevirilerinden çevrilirler ancak bu romanın diğer bir güzelliği Norveççe aslından Deniz Canefe tarafından çevrilmiş olması, böylece olabildiğince kayıpsız bir çeviri okuyabiliyoruz.

Yazarı tanıyalım, 1897 Norveç doğumlu, yazmaya 1923 yılında başalmış, hem şair hem romancı. Özellikle 2. dünya savaşı sonrasında 20. yüzyılın en önemli yazarları arasında kabul edilmiş ve tam 30 kez Nobel'e aday gösterilmiş, kazanamamış olması çok üzücü... 1970'de hayatını kaybetmiş. Kuşlar isimli romanı 1957'de yayınlanmış.

Romanımızın kahramanları 37 yaşındaki, "yavaş düşünen" Mattis ile 40 yaşındaki ablası Hege. İki kardeş küçük bir köyde birlikte yaşamaktadırlar. Son derece sakin bir hayatları vardır. Mattis durumundan dolayı çalışamamaktadır, Hege evi ördüğü hırkalarla geçindirmektedirler. Hege hırkalara altı köşeli yıldız örer, buradan da anlıyoruz ki olaylar 1940-1945 Alman işgali sırasında geçmektedir. Mattis ablasıyla olan hayatından memnundur, sadece ablasının bazen ona sert davranması onu üzer, Hege ise kardeşini sever ama onun yüzünden hayatın güzelliklerinden uzak kaldığını düşünür. Okurun ana odağı ise Mattis'tir. Bir gün Jörgen isimli bir oduncunun gelmesiyle Mattis'in hayatı değişir...

Kitabı çok sevdim, hüzünlü ama insanın zihninde tat bırakan, bitirdikten sonra düşünmeye devam edeceğiniz bir kitaptı, sevgili Deep Tona'a beni bu kitapla tanıştırdığı için çok teşekkür ederim. Kitapta doğaya büyük yer veriliyor, romana ve karakterlere etkisi büyük, bu açıdan roman bende daha önce okuduğum ve yine Norveç edebiyatına dahil olan ve Görülmeyenler'e benzettim. İki kitap da çok etkileyiciydi. Keyifli okumalar dilerim:)

17 Şubat 2017 Cuma

Shokugeki no Souma - Sezon 2

Aylar önce ilk sezonunu izlediğim bu animenin yaz aylarında yeni sezonu yayınlandı. Önceki yazımda bahsetmemişim ama bu serinin yapımcısı J.C. Staff. Bu yapımcı aynı zamanda çok popüler olan ve benim de izlemiş olduğum Toradora!, Kaichou wa maid sama, Golden Time, His Circumstanes- Her Circumstances (Kareshi kanojo), kimikiss pure rouge animelerin yapımcısı.

Yine 13 bölümden oluşan seride, ikinci sezon hemen hemen tamamen "yemek savaşları"na ayrılmış, dolayısıyla oldukça hızlı bir akış var. Açıkçası ilk sezonun ritmini daha çok sevmiştim. Bu sezon yarışmacılardan birinin "döner" yapması vesilesiyle seri bizim basınımızda da kendine yer buldu, döner pişiren yarışmacı jüriden öyle övgüler aldı ki "biz bile döneri bu kadar iyi anlatamazdık," yazmışlar..:) İlgili haberlerden ikisi için buraya ve buraya bakabilirsiniz. Benim bu sezon en çok hoşuma giden bölüm ise yarışmacıların bir İtalyan tatlısı olan "semifreddo" pişirdikleri bölümdü.

Bu arada özellikle geçen sezonun jeneriklerini daha çok sevmiştim. Geçen sezonu daha çok beğenmeme rağmen bu sezonu da zevkle izledim, seride en son öğrenciler stajyerliklerini başarıyla tamamladılar ve kendi yollarını çizdiler, bu yüzden serinin devam etmeyebileceğini düşünüyorum, ama ben Souma'nın kendi restoranını nasıl yöneteceğini de merak ediyorum. Keyifli seyirler dilerim.

Resim: https://animegirlsnycdotcom.files.wordpress.com/2015/11/food-wars-shokugeki-no-soma-cover-1024x512.png?w=625

12 Şubat 2017 Pazar

Jane Austen'la Çay Saati - Kim Wilson

Kim Wilson tarih, bahçeçilik,çay, Jane Austen gibi konulara ilgi duyan Amerikalı yazar, konuşmacı ve editör. Jane Austen'la Çay Saati kitabını 2004'te yazmış, henüz dilimize çevrilmemiş olan At Home With Jane Austen, In The Garden With Jane Austen isimli ödüllü iki kitabı daha varmış.

Jane Austen'la Çay Saati, Martı Yayınları'ndan Ekim 2016'da çıkmış, 168 sayfa. İçinde renkli resim ve çizimler de olan çok hoş bir kitap gerçekten, altı bölümden oluşuyor, kahvaltıda çay, çay ve para, yolculukta içilen çay, çay ve sağlık, akşam çayı ve son olarak da mükemmel çayı hazırlamak. Kısaca bu başlıklar altında Jane Austen döneminde ilgili konudaki tercihlerin nasıl olduğu, Jane Austen'in kendisi ve ailesinin ilgili konudaki tutumu, varsa konuyla ilgili örnekler, mektuplarından parçalar ile konunun Jane Austen romanlarında, onun kahramanları tarafından nasıl ele alındığına yer verilmiş. Tabi ki ara ara tarifler de var, üstelik tarifin hem o zaman nasıl yapıldığı hem de günümüzde nasıl yapıldığı verilmiş. Gerçi tarifler benim hiç ilgimi çekmedi, çoğunun günümüz damak zevkine hitap ettiğini sanmıyorum. Ama kitap hoş gerçekten. Özellikle çayı ve Jane Austen'i seviyorsanız bu kitap tam size göre. Kitapta ilginç bilgiler var, mesela İngiltere'ye çay gelene kadar biftek ve birayla kahvaltı edilirmiş, çay geldikten sonra kraliçe çay ve yanında kızarmış ekmek gibi hafif kahvaltı etme alışkanlığı geliştirmiş ve bu alışkanlık özellikle üst tabaka arasında yayılmış, ancak bazı koyu gelenekçi kesim bunu eleştirip zayıflık işareti olarak görmüş. Yazarın iddiası bu fikrin özellikle bira üreticilerinden çıktığı yönünde..:) İşte bu tip bilgiler benim en çok ilgimi çeken kısımlar oldu. Keyifli okumalar dilerim :)

6 Şubat 2017 Pazartesi

Yeşil Kaplumbağa - Ellery Queen

Ellery Queen aslında, ikiside 1905 doğumlu Amerikalı kuzenler Frederic Dannay ve Emanuel Benjamin Lepofsky'nin gizemli dedektiflik öykülerini kaleme aldıkları yazarlık isimleri. Aynı zamanda kullandıkları ana karakterin de ismi, hatta bu isimde bir de dergi çıkarmışlar.

Ben ismini çok duyduğum bu "yazarın" hiç kitabını okumamıştım. Yine bir sahaf alışverişimde uygun fiyata görünce okumak istedim. İtimat Kitabevi'nden 1965'te çıkan kitap 176 sayfa. İçinde çizimler de var ancak çizer ismi yok, herhalde kitabın orijinalinden aynen alınmış bu çizimler.

Kahramanlarımız Ben ve Djuna isminde iki çocuk. İçinde hayaletler olduğuna inanılan bir evin gizemini çözmeye çalışıyorlar. Hoş bir kitap ancak pek gizemden söz edemiyoruz, kahramanlarının çocuk olmasından dolayı çocukların bu kitaptan daha çok keyif alacaklarına inanıyorum. Keyifli okumalar dilerim.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...