29 Mayıs 2014 Perşembe

Bitmeyen Aşk - Pınar Kür

Pınar Kür, değerli bir yazarımız olmasının yanı sıra geçen yıllarda Müjde Ar, Aysun Kayacı ve Çiğdem Anad ile yaptığı Dört Kadın programıyla da gündeme gelmişti. Adını sıkça duymuş olsam da Bitmeyen Aşk, kendisinden okuduğum ilk roman oldu.

Önce yazarımızı kısaca tanıyacak olursak daha çok yurt dışında okumuş, Robert Kolej Yüksek Okulu’nu bitirdikten sonra Sorbonne’da Karşılaştırmalı Edebiyat Kürsü’nde doktorası yapmış, daha sonra ülkemizde Devlet Tiyatrosu’nda çalışmış, tiyatro eleştirileri yazmış. 1984’te Akışı Olmayan Sular adlı öykü kitabıyla Sait Faik ödülü kazanmış. Eserlerine baktığımızda 1976’dan başlamak üzere çeşitli roman ve öykü kitapları olduğunu görüyoruz.

Bitmeyen Aşk’ı yazar aslen 1986 yılında yazmış, ben Everest Yayınları’ndan 2013 cep baskısını okudum. Bu arada yeri gelmişken, bence cep baskısı gerçekten harika bir fikir, okur bir çok güzel kitaba uygun fiyatla kavuşabiliyor, kendi adıma yayınevlerinin bu uygulamasından dolayı teşekkür ederim.


Kitabımız 630 sayfa. Önce kısaca konudan bahsedelim; Nilgün ve Sinan’ın “bitmeyen –bitemeyen- aşkı” diye özetleyebiliriz ama bu özet çok yetersiz kalır tabi ki. 1962 yılında, Nilgün henüz 17 yaşında lisede (sanıyorum Arnavutköy Kız Lisesi’nde) okuyan bir kızdır, edebiyat kolunun dönemin ünlü, yakışıklı ve zengin şairi 31 yaşındaki şair Sinan’ı okula söyleşiyle davet etmesiyle, ünlü şairle tesadüfen tanışır. Aradaki yaş farkına rağmen Sinan ile Nilgün arasında beklenmedik bir aşk gelişir ve dolu dizgin, sınırsızca yaşanmaya başlar, her şey o kadar hızlı ilerler ki 6 ay sonra Nilgün delicesine aşık olduğu adamın peşinden şairin güneydeki memleketinde bir otel odasında bulur kendini. Sinan kendisini ailesiyle tanıştıracağını ama bunun için ailesini önceden hazırlaması gerektiğini ve akşama gelip onu eve götüreceğini söyleyip Nilgün’ü hiç tanımadığı şehirdeki otel odasında bırakıp gider. Ancak Sinan söz verdiği gibi gelmez, Nilgün üç gün korkunç bunalımlar yaşadıktan sonra adamın gelmeyeceğini anlayarak bir enkaz şeklinde İstanbul’a döner. Adeta cennetteki bulutların üzerinden yere çakılmıştır, yine de mücadele eder ve hep istemiş olduğu gibi sınavı kazanarak Ankara’ya tiyatro eğitimi almaya gider. Dışarıdan normal gözükse de içinde asla tamir olamayacak yaralar açılmıştır, bu nedenle bir kadın olarak son derece basit bir yaşam sürer, arkasından yapılan iğrenç dedikodulara aldırmadan bir erkekten bir erkeğe koşarak sürdürür hayatını. Ama bunlar başarılı bir tiyatrocu olmasına engel olmaz. Bir gün, Sinan tarafından terk edilmesinden 17 yıl sonra, artık şairliğinin esamesi okunmayan ama reklamcı olarak tanınmaya başlayan Sinan’la karşılaşır. (Şunu da yazmadan geçemeyeceğim; Nilgün Hanım'ın üzerinde bu karşılaşma sırasında bir tilki kürkü bulunuyordu,bu karşılaşma da kitabın başındaydı, dolayısıyla kitabın daha en başından Nilgün'e sinir oldum.) Bu karşılaşma, ve ardından gelen Sinan’ın ısrarcı aşk ilanları, bir tokat gibi çarpar Nilgün’e, çünkü o zamana kadar nefret ettiğini sandığı bu adama hala aşık olduğunu fark eder. Böylece aşk 17 yıl sonra kaldığı yerden yine aynı dolu dizginlikle yaşanmaya devam eder.

Kitabı detaylı anlattığımı düşünmeyin çünkü bunlar neredeyse sadece kitabın giriş kısmı. Bunca yapılması gereken hesaplaşmadan sonra bu aşk hala bir sürü inişlerle çıkışlarla devam edecek ve sizi sürekli şaşırtmayı becerecek. Sadece konu olarak değil, yazım tarzı olarak da ilginç bir kitap, çünkü yazarımız sadece olayları anlatan ve kendini gizleyen yazarlardan değil, olaylar hem Nilgün hem de Sinan’ın bakış açısından yazılmış ve yazar da sık sık söze girip kah anlatılanlarla ilgili kendi görüşlerini kah kahramanlarla ilgili duygularını paylaşıyor. Daha önce örneğini görmediğim veya pek az gördüğüm bir tarz.

Yazar kitabını “’Bitmeyen Aşk’ başlığı altında aşkı araştıran bilimsel bir roman” olarak tanımlamış. Gerçekten de Nilgün ve Sinan’ın geçmişlerinden başlayıp onların her duygu ve davranışını irdeleyerek bunların ilişkileri üzerindeki etkilerini incelemeye çalışmış. Hatta aşkı incelemek için neden özellikle Nilgün ve Sinan’ı seçtiğini açıklamış, onları aşka daha eğilimli ve yetenekli bulduğu için onları seçtiğini söylemiş. Yazar için özellikle değerli bir çalışma sanıyorum bu kitap, çünkü yanlış hatırlamıyorsam yazar kitabı yazmaya 20’li yaşlarında başlamış ve sanıyorum –yazım yılından yaptığım tahmine göre- 40’lı yaşlarına kadar sürmüş bu kitabı yazması. Yalnız dikkatimi çeken bir nokta 1963 yılında bırakın Türkiye'de, Avrupa'da bile bir genç kızın -hatta bence bir genç erkeğin- böyle serbest bir hayat yaşaması pek mümkün değil, ama "kurgu" diyelim ona da.

Sonuç olarak değerlendirmeme gelirsek, 630 sayfalık bir kitabı okutmak zor iş, hele de elinizdeki tek enstrümanlar iki kahraman ve bunların inişli çıkışlı aşkı ise, ancak Pınar Kür’ün sade yazım tarzı ve insanı düşünmeye zorlayacak çözümlemeleri size merakla kitabı okutuyor. Yine de bence yazarın her şeyi fazlaca deşip gözler önüne sermesi okura pek bir şey bırakmaması da kitaptan biraz götürmüş, her şey biraz daha gölgelerin içinde kalsa daha iyi olabilirmiş. Keyifli okumalar.

Bu kitabı seven şunları da sever;




Resim 2:http://www.siradisi.org/ozlem-yalnizlik-ayrilik-sozleri/5520-dalgalar-kiyiya-carparken.html

12 yorum:

  1. Bitmeyen Aşk'ı bitirdiğimde , bittiğine inanamamıştım , bitmedi bitemedi demiştim :)) Güzel kitaptı , Pınar Kür 'ün çok donanımlı bir yazar olduğunu düşünüyorum .Sen de çok güzel tanıtmışsın :)

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten de bitmeyen- niteleyen aşktı Goncacim, dediğin gibi Pınar Kür ustalığını konusturmus, 600 kusur sayfayı iki karakterle su gibi okuduk:) yorumun için tesekkür ederim, sevgiler:)

    YanıtlaSil
  3. Henüz Pınar Kür kitaplarıyla tanışmadım ama bu kitap ilk okumak istediğimdi, bu yazıyla da iyice emin oldum. İlk fırsatta okuyacağım.
    Teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarın aşkı irdeledigi ilginç bir kitap, tavsiye ederim, yorumunuz için tesekkur ederim, sevgiler:)

      Sil
  4. bitmeyen aşk romanını okudum ve bayıldım ben ya. pınar kür süper yazar ama ya. küçük oyuncu oku bak bir de asılacak kadın. peride celal de okudum. çok sevdim onu da. aa bak bir de nazlı eray var. o da çok iyi kii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asılacak kadın konusu itibariyle biraz sinir bozucu ama ya onu okumam:)) peride celal de çok iyi, nihal yeğinobalı'yı da tavsiye ederim Sitem'i okumadıysan, bence süper:) nazlı eray da okumuştum evet:)

      Sil
    2. nihal okudum ben yaaa seviyom ama sitem hatırlamadım bakarım kiii :) bi de silver gümüş var senden gördüğüm :) aklımdaa :) nihal ya mazi kalbimde yara bi de genç kızlar okudum sanırım. ama bak o var yaa çok çok iyi bi çevirmen. çeviri roman alırken o çevirmişse çok sevinirim kii :)

      Sil
    3. Nihal yeginobali çevirileri süper aynen, ama yazarlığı da çok iyiymiş , genç kızları okumuştum ama sitem çok iyi, anneme bile okuttum onu:) silver gümüş ne?:)

      Sil
  5. Pınar Kür'ün en güzel romanlarından biridir. Ben şimdi yıllar önce okuyup beğendiğim kitapları yeniden okumaya başladım. Bunu da okusam mı diye düşündüm fakat 630 sayfa sıradaki okunmamış kitaplara haksızlık olacak sanırım.
    Sevgiler en kocamanından canım, tanıtımın çok güzeldi ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan bazen beğendiği kitapları yeniden okumak istiyor, diğer taraftan da gerçekten 630 sayfa da biraz fazla:) yorumun için teşekkür ederim, benden de kocamaan sevgileer:)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...