17 Kasım 2011 Perşembe
Kyoto - Yasunari Kawabata
Kawabata'nın Kyoto'sunu okuyalı 1-2 hafta oldu sanırım, ama bu postu kitaptaki zengin Kyoto bilgisiyle harmanlayarak ayrıntılı hazırlamak istemiştim, malesef bunun o kadar kolay olmadığını fark edince bu şekilde yayınlamaya karar verdim:) Öncelikle biraz Kawabata'dan bahsedeyim çünkü her zaman dediğim gibi yazarı ne kadar iyi tanırsak kitabı da o kadar iyi anlayabilirz bence. Romanlar bir nevi yazarın bilinçaltı diyebilirim belki de...
Kawabata 15 yaşına gelmeden neredeyse bütün akrabalarını kaybetmiş. 4 yaşında yetim kaldıktan sonra kendisi büyükbabasının yanına ablası ise halasının yanına verilmiş, ablasını bir daha 10 yaşındayken görmüş, 11 yaşında da ablası vefat etmiş. Romanlarında hep yalnızlık ve uzaklık duygusu ağır basmakta. 15 yaşında yatılı okula gitmiş. Kitaplarındaki karakterler genellikle bir duvar örerek kendilerini etraflarından izole ediyorlar.Kawabata 73 yaşında arkasında bir not bırakmadan intihar etmiş, bu intihar bazılarınza zayıf sağlığına, bazılarınca da arkadaşı yazar Mişima'nın intiharına bağlanmış. Biyografisini yazan Takeo Okuno, bu intiharı yazarın ard arda 200-300 gece boyunca Mişima ile ilgili gördüğü kabuslara bağladığını söylemiş. Yazar 1968'de Nobel Edebiyat Ödülü alan ilk Japon yazar olmuştur. Yazarın çoğu kitabında belirgin bir son olmaması zaman zaman okuyucularını rahatsız etse de bu, yazarın olayların verdiği mesajları sonuçtan daha çok önemsemesinden kaynaklanmaktadır. Yazar nobel ödül töreninde intihar konusuna da değinmiş ve "Etrafına aydınlık düşünceler saçıp da intiharı düşünmeyen var mıdır?" demiş, bu sözü de spekülasyonlara sebep olmuş.
Kyoto'ya dönecek olusak, Chieko 20 yaşında bir gençkızdır, babası Takiçiro'nun kumaş mağazası vardır, Takiçiro kumaş desenlerini kendisi çizer ancak son zamanlarda ilham konusunda sıkıntı çekmektedir. Mağazanın durumu da iyi değildir. Chieko oldukça duygusal ve hassas bir kızdır. Çocukluğundan beri arkadaşı olan Şige'ye karşı kendisine bile itiraf etmediği duygular beslemektedir. Bu arada kendisinin bulunmuş bir çocuk olduğunu öğrenir, bulunmuş bir çocuk olmak ise son derece aşağılayıcı bir şeydir. Halbuki anne ve babası çocukları olmadığı için onu çaldıklarını söylemektedirler. Chieko iyi kalpli anne ve babasının böyle bir şey yapacağına ihtimal vermez. Bir gün şehir dışındaki sedir ormanına dolaşmaya gittiğinde kendisine çok benzeyen bir kız görür, bu onun kayıp ikizidir. Bu kız ormanda işçi olarak çalışmaktadır. Başka bir gün Kyoto'da sıklıkla yapılan törenlerden birinde onunla tekrar karşılaşır, kızın adı Naeko'dur, o da kayıp kızkardeşi için dua etmektedir. Naeko'nun annesi ve babası o küçükken ölmüşlerdir, o da şimdi sedir ormanında işçi olarak çalışmaktadır. İkisi de birbirlerini bulmaktan dolayı çok mutludurlar, ancak sınıf farkı yine de biraz mesafeli olmalarına sebeptir. Bu arada Takiçiro'nun yakın bir dostu evde dokuma işi yapmaktadır, kimononun kemeri diye tanımlayabileceğimiz "obi"lerden dokurlar ailecek, en büyük oğul Hideo, Chieko'dan hoşlanmaktadır, ancak durumları Chieko'lar kadar iyi değildir, onlar sadece evlerinde üretim yapan insanlardır, bu durumda Hideo aşkını itiraf edemez. Bir gün Naeko'yla karşılaşır ve onu Chieko sanıp onun için obi dokumaya söz verir. Daha sonra karışıklık ortaya çıkar ama Hideo Naeko'ya evlenme teklif eder, çünkü Chieko'ya ulaşamayacağını bilir. Diğer taraftan Şige'nin ağabeyi Riyusuke de Chieko'dan hoşlanmaktadır, üstelik iş konusunda da çok beceriklidir, zaman zaman Chieko'ya da akıl verir. Hatta kendi babasının da dükkanı olduğu halde onların mağazalarında çalışmak için başvurur, tek ümidi arada sırada Chieko'yu görebilmektir. Kitap, biz Naeko'nun Hideo'nun teklifini kabul edip etmeyeceği, Chieko'nun Riyusuke ile ilişkisini, Naeko ile Chieko'nun durumunun ne olacağını merak ederken bitiverdi. Ama yazarın da belirttiği gibi bu bir olay kitabı değil, bize bir kesit sunuyor sadece. Zen huzuru ile yazılmış bir kitap, hem Kyoto'daki yaşam, güzellikler, kutlanan festival ve bayramlar da son derece güzel bir şekilde anlatılıyor. Zaten kitabın isminin Kyoto olması da bu sebepten. O durağanlık, o huzur okurken bana büyük keyif verdi. Eğer sürükleyici bir roman okumak istiyorsanız bu roman size göre değil, ama okurken kafanızı boşaltıp huzur bulmak istiyorsanız okuyun:)
Resim:http://regex.info/blog/2008-04-09/787
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Çok güzel tanımlamışsınız kitabı. Okurken o sukuneti sevenlerdenim, Kyoto'yu da çok merak ettim. Teşekkürler. :)
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim, umarım kitabı da beğenirsiniz, okursanız sizin yorumunuzu da beklerim:)
YanıtlaSilsizinle aynı fikirdeyim ve her zaman bir kitabı okumadan önce yazarı hakkında mutlaka kısa bir araştırma yaparım...
YanıtlaSilverdiğiniz bilgiler ve kitap tanıtımınız için teşekkür ederim...
keyifli okumalara devam:)
not: yorumlardaki kelime doğrulamayı kaldırırsanız yorum yazmak daha kolay bir hale gelebilir:) çünkü yorum göndere bastıktan sonra yollandığını zannedip çıkınca kelime doğrulamayı görmeyince yorum da gitmemiş oluyor...
Sevgili Okuyan, güzel yorumunuz için teşekkür ederim, keyifli okumalar:) Uyarınız için de teşekkür ederim haklısınız ben de başka yerlerde bir iki defa benzer sorunla karşılaştım, yorum ayarlarını kurcalayayım biraz:)
YanıtlaSil10 yıl kadar önce kawabata'nın "uykuda sevilen kızlar" adında bir kısa romanını okumuştum. birçoklarına sapıkça gelecek bir konusu vardı ama aynı bu tarif ettiğiniz sükunetle yazılmış olmasından olacak, okurken hiç de sapıkça gelmemişti. konu şöyle: özel bir evde çoğu ergenliğin başında genç kızlar çok derin bir şekilde uyutuluyor ve yaşlı adamlar gelip onları seyrediyor. dokunmaya izinleri var mıydı hatırlamıyorum da herhangi bir ilişkiye asla izin yok. zararsız bir durum yani. o kitapta da hiçbir şey olmuyordu. ne bir skandal ne bir travma. adamlardan biri kızlardan birine gizliden aşık oluyordu galiba. ama o kadar yani, bitti! yine de çok etkilenmiştim. keşke bulsam da yeniden okusam. bir de bu zen japon yazarları kış mevsimine çok yakıştırıyorum ben, şimdi tam mevsimi :)
YanıtlaSilCok ilginc evet, bahsettiginiz romana internette rastladim ama konusu fazla dramatik ve biraz da rahatsiz edici geldigi icin almamistim, ama dediginiz gibiyse okunabilir, merak ettim, yorumunuz icin tesekkur ederim:)
YanıtlaSilHiç duymadığım bir yazarı tanıttınız. Ve klasik anlamda sonu olmayan bir roman okuduğumu hatırlamıyorum.Edinilmesi gereken bir tecrübe :)
YanıtlaSilSevindim:) Ben begendim, umarim siz de begenirsiniz bu kitabi, sonra da yorumunuzu beklerim, sevgiler:)
YanıtlaSilEren seni okudukça ne çok bilmedigim yazar varmış diyorum. Kaldıki çok kitap okurum.
YanıtlaSilSenden yaptıgım liste baya bir uzadı, artık alıp okuma vaktidir :) konusu çok ilginç ve yazarını bir araştırayım tanımıyorum çünkü..
Aslicim cok tesekkur ederim bu guzel yorumun icin, bende de uzun bir okunacaklar listesi var:) umarim kitabi begenirsin,sevgiler:)
YanıtlaSilBu kitabı ben de okumuştum çok güzel bir kitaptı.Sakin bir şekilde ilerledi ama yazarın yer yer mekanları ve japonyaya özgü değindiği kısımlarla beni çok etkilemişti.
YanıtlaSilEvet benim için de yazarın bu tasvirleri çok etkileyici olmuştu, gercekten dingin bir roman, yorumunuz için teşekkür ederim, sevgiler:)
YanıtlaSilYıllar önce okumuştum doğa tasvirleri mükemmeldi gerçekten insana huzur veren bir roman...tavsiye edilir...
YanıtlaSilHuzur veren bir roman gerçekten, yorumunuz için teşekkür ederim, sevgiler:)
SilKitabı bende okul kütüphanesinde görüp incelemek amaçlı aldım. Hoş bir tarzı var. Yorumlar için de teşekkürler, yararlı oldu. Ben de bir yazar önereyim naçizane: Trevanian.. bulursanız Şibumi, o da olmazsa Katya'nın Yazı... Anlatım ve konu on numara. Yazarın yaşam hikayesi de... ıyi okumalar
YanıtlaSilmerhaba, kitabı ve yorumumu beğenmenize sevindim, bahsettiğiniz kitapları okumuştum, benim de sevdiğim kitaplar, yorumunuz ve tavsiyeniz için çok teşekkür ederim, keyifli okumalar dilerim:)
Sil