15 Mayıs 2013 Çarşamba

Çölde Çay - Paul Bowles


Diğer ismi “Esirgeyen Gökyüzü” olan roman, yazarın ilk romanı, 1949 yılında yazılmış. 286 sayfadan oluşan roman hakkında arka kapakta şunlar yazıyor;

“ ‘Çölün ortasında kendine acıklı bir Batı kalesi kurma çabası…’
Romandaki bu cümle, Amerikalı genç çiftin Kuzey Afrika kentleri ve çöllerindeki hüzünlü öyküsünü özetleyebilir. Fakat sadece o kadar değil, ‘Çölde Çay’ Sahra’nın sonsuz, anlaşılmaz, devinimsiz boşluğunda bütün bir Amerika-Batı uygarlığının, kadın-erkek ilişkisin ve belki ruhsal karşıtlığının ve aynı zamanda bütün bir varoluşun sorgulanmasıdır da. Akıcı bir serüven ve tutku romanı. Hüzün dolu bir aşk ve yok oluş öyküsü. Batılının gözüyle betimlenen Doğu’nun kargaşa, hastalık, şehvet ve pislikle lekeli, dayanılmazca çekici, katı, ulaşılmaz, kendi içinde kapalı ortamında, insanın yazgısı, zamanın ve doğanın sonsuzluğu üstüne ozanca gözlemler, düşünceler…”

Evet arka kapağı okuduğunuzda sürükleyici, bir o kadar da düşündürücü, belki de felsefi bir roman okumayı umabilirsiniz, ama ummayın! “Varoluş, yok oluş, betimleme, sorgulama”larla dolu “entel” romanı okumayı umun ki hayal kırıklığına uğramayın.

Çölde Çay veya Esirgeyen Gözkyüzü, ismini çok defa duyduğum, filme de aktarılmış ve çok merak ettiğim bir romandı. Neyse, önce romanın konusundan bahsedeyim. Sonlara doğru spolier olabilir:)


Çöl, her türlü zorluğa rağmen,Kit ve Port'a eşsiz bir macera vaad etmektedir...

Kit ve Port 26 yaşlarında Amerikalı bir çifttir. Yakın arkadaşları Tunner’ı da alıp Kuzey Afrika’ya macera dolu bir yolculuğa çıkarlar. Romanda merak uyandıran şey olaylardan ziyade kişiler arası ilişkiler. Öncelikle Kit ve Port’un ilişkisini anlamlandıramıyoruz, uzun zamandır birlikte olan genç bir çift ancak ayrı odalarda kalıyorlar, mesafeli gibi görünen bir ilişkileri var, aralarındaki ilişki belirsiz. Kit zayıf bir kişilik çiziyor. Port çalışmayan, güvensiz ve güvenilmez biri. Tunner, ilk tanıştıklarından beri sürekli Kit’e kur yapan yakın arkadaşları.

Bir gece Port otel odasına gelmez, o geceyi dışarıda bir Arap kızıyla geçirir, (hem de neredeyse hiç suçluluk duymadan), Kit ertesi gün ona nerede olduğunu bile sormaz, ama sonunda Port'un ortadan kaybolduğu bir an, sürekli peşinde olan Tunner’a yenilerek onunla birlikte olur ve pişman olur. Port da artık Tunner’ın karısına olan ilgisinden rahatsızlık duymaya başlamıştır. Bir şekilde Tunner’ı başlarından atmaya karar verirler, kaldıkları otelde tanıştıkları anne-oğulun arabalarında Tunner’a bir yer ayarlayıp onunla bir sonraki duraklarında buluşmaya söz verirler, ancak bu sözü tutmazlar tabii. Bu arada Port hastalanır, hastalığı çok ciddidir, geldikleri El Ga’a kentinde Tifo salgını da olduğundan önce kalacak yer bulamazlar, birkaç askerin yardımıyla garnizona kabul edilirler, yerleştirildikleri küçük odada Kit Port’un başından ayrılmaz, ona bakmaya çalışır. Port pasaportunu bir önceki kentte kaybetmiştir, bir şekilde pasaportu bulan Tunner, askeri ilişkilerle Port ve Kit’e ulaşır. Bu sırada Port ölür. Kit soğukkanlılıkla eşyalarını toplar, Tunner’a da görünmeden oradan kaçar. Kitabın son bölümü, son 40 sayfa, Kit’in kaçmaya çalışırken başına gelen korkunç olayları anlatıyor, yoksa Kit’in erotik maceralarını mı diyelim? Konuyla alakasız saçmalıklar silsilesi...


Kit, El Ga'a'dan kaçmak için, deve kervanıyla yolculuk eden iki adamın peşine takılır...


Son zamanlarda okuduğum en kötü romanlardan biriydi, bir kere karakterler "ne idüğü belirsiz" ve yüzeyseldiler. Olay örgüsü deseniz “olay” diye bahsedilebilecek bir şey yok. Felsefi deseniz yine bir şey bulamadım. Özellikle kitabın son bölümü mide bulandırıcıydı. Yazar bunu niye yazmış merak ettim. Hayal kırıklığı…

Resim 2:http://www.garantitakvim.com/i/content/55_1_Fas-Gezisi_275x345px.jpg
Resim 3:http://www.kacsene.com/resimler/5/9268-kar-yagan-col-1.jpg

9 yorum:

  1. Ben filmini izlemiştim, sondaki mide bulandırıcı dediğin bölümler her halde Kit'in bir arap erkeğiyle yaşadığı cinsel maceralar. Kit arayış içinde, o yüzden her açıdan kendini deniyor vs... ama ben de film sırasında çok sıkılmıştım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla bir arap erkeğiyle olsa bir derece diyeceğim... bir arabın 4. karısı mı olmadı? yoksa ondan sonra kaçarken her gördüğü erkeğin üstüne mi atlamadı? bir garipti yani... bu kitabın üstüne filmini izlemeyi hiç düşünmem:) yorumun için teşekkürler..:)

      Sil
    2. Ben detayları unutmuşum :)

      Sil
  2. Yok Eren filmi baya iyiydi izlersen belki böyle düşünmezsin :) ama bende izleyeli çok uzun zaman oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslicim filme de bir şans verebilirim, ünlü bir yönetmenin filmi sonuçta, tavsiyen için teşekkürler:)

      Sil
  3. ben de konuyla ilgili bir yazı yazmıştım, merak edersen
    http://pelinpembesi-buket.blogspot.com/search?updated-max=2013-02-24T21:14:00%2B02:00&max-results=15&start=15&by-date=false

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazınızı okudum Kentler ve Gölgeler çok sevdiğim bir program, Paul Bowles ve Tanca ile ilgili olanı da eminim çok güzeldir, tekrar rastlarim umarım, paylaştığınız için teşekkürler:)

      Sil
  4. Hmmm, adını sık duyduğum "Bir ara okunabilir" diye düşündüğüm bir kitaptı ama sanırım "Okuyacak hiçbir şey bulamazsam okuyabilirim" olarak yer alacak sanırım listemde. En olmadı sadece filmini izlerim belki =)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de filmine bir bakmayı düşünüyorum, yorumun için teşekkür ederim:)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...