24 Mayıs 2010 Pazartesi


Ripley'de 110. sayfadayım. Tom'u daha yakından tanımaya başladık. Dickie ile aralarındaki ilişki sürekli değişiyor. Dickie onu ilk gördüğü anda pek hoşlanmadı, sonra Tom onun ilgisini çekecek farklı yönlerini gösterdiğinde, onun arkadaşlığından zevk almaya başladı, bir de Marge vardı tabii, O Dickie'ye aşıktı ama onun kız arkadaşı değildi, Dickie onun da arkadaşlığından hoşlanıyordu sadece ve uzun kış ayları boyunca Mongibello'daki tek Amerikalılar olarak birbirlerine yoldaşlık etmişlerdi, şimdi Tom'ûn varlığı Marge'ı rahatsız ediyordu çünkü o da Dickie'yi Tom'la paylaşmak istemiyordu, ayrıca Tom'un eşcinsel olduğunu düşündüğünü de söylemişti Dickie'ye. Bir kaç gün sonra Dickie kendisine kırılan Marge'ın gönlünü almak için gittiği evinden döndüğünde Tom'u kendi kıyafetleri içinde görünce söylemişti bunu ona. Bu da Tom'un komplekslerinden biriydi aslında, çünkü annesi babasını bebek kaybedince hem hiç evlenmemiş Dottie teyzesinin yanında bir baba figürü görememeişti hem de teyzesinin acımasızca "Kız gibi bu çocuk, aynı babası gibi kız kılıklı", sözlerine maruz kalmıştı yıllarca. Sonra kendisi öyle olmasa da bazı eşcinsel arkadaşalrı olmuştu, ve cinsellikle ilgili duygularını "Kadınlardan mı erkeklerden mi hoşlandığıma karar veremiyorum, onun için ikisinden de vazgeçiyorum" sözleriyle ifade etmişti arkadaşlar arasında birkaç kez. Bunlar şaka olarak söylense de aslında gerçek duygularını anlatıyordu. Yirmibeş yaşındaydı ve cinselliğiyle ilgili duyguları böyle belirsizdi.Ama Marge ve Dickie'yi öpüşürken görünce çok morali bozulmuş ve bunu tiksindirici bulmuştu. Sonra bütün bunların üstüne Marge'ın dedikleri -Tom'un eşcinsel olduğunu düşündüğü- ve Dickie'nin de aynı şeyi düşündüğünü belli eden sözleri onu çok yaralamıştı. Yıllarca hep birilerinin kendisini sevmesi için uğraşmıştı, gerçek yüzünü görmek çok zordu çünkü rol yapmak onun artık gerçek davranış şekli olmuştu. Çünkü hiç bir zaman kendisini koşulsuz seven birileri olmamıştı, anne ve babasını hiç görmemişti, Dottie Teyzesi ise onu hiç sevmemiş, hep baş belası olarak gördüğünü belli etmişti. 17 ve 20yaşlarında evden kaçmıştı. Hep hiç bir kimse için önemli olmadığını hissetmişti. Ve Dickie de artık ondan hoşlanmıyordu, yine aynı çöküntüyü yaşıyordu.Kısa süre sonra Bay Greenleaf de bir aydır sürdürdüğü Dickie'yi Amerika'ya dönmeye ikna etme görevinde başarısız olduğunu ve artık kendilerine karşı bir sorumluluğu kalmadığını bildiren bir mektup aldı. Dickie ile son olarak, onun zoraki kabul ettiği- Sanremo gezisine gittiler. Buarada Dickie'nin tavırları hala isteksiz ve Tom için yaralayıcıydı. Tom arasıra Dickie'yi öldürmek istediğinden bahsediyor. Onunla ilgili ne hissettiği de belirsiz, bazen ona hayranlık duyuyor, onun yerine geçmek istiyor, kendisini ona benzetiyor. Ayrılırken onun yüzüğünü çalmak istiyor. Ruh sağlığı yerinde değil, ama yaşadıklarını düşününce ona acımamak da elde değil. Bu arada resim olayların geçtiği Mongibello'ya ait.

0 kalem yazmış:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...