4 Eylül 2011 Pazar

Kişisel Bir Sorun


Kenzaburo Oe yeni tanıdığım bir yazar. 1994 yılında “Kişisel Bir Sorun” aslı eseriyle Nobel Ödülü almış. Bu roman aslında otobiyografik özellikler taşıyor, çünkü aynen romanın kahramanı Bird gibi Oe’nin de engelli bir oğlu olmuş ve yazar da kahramanı gibi duygular yaşamış. Oe’nin aslında bu romanı dışında başka romanları da var ama en popüler romanı bu, diğer romanlarının maalesef yeni basımı olmadığı için satışları da yok. 60’lı yıllarda yine çok büyük bir Japon yazar olan Yukio Mişima, Oe için “Japon edebiyatının doruğunda Oe var”, demiştir. Henry Miller ise onu , insan ruhuna ayna tutuşu açısından Dostoyevski’nin mirasçısı olarak değerlendirmiştir. Oe’nin dilimize çevrilen az sayıda romanı olsa da yazar aslında oldukça üretken ve bir çok ödül de kazanmış, 1989 yılında yapıtlarının tümüne Avrupa Topluluğu’nun Europalia ödülü verilmiş. Yazarın hayatına bakacak olursak 1935 yılında Japonya’nın küçük bir köyünde doğmuş, sonra Tokyo Üniversite’sinde Fransız Edebiyatı bölümünü kazanmış, lehçe farkı yüzünden tekrar Japonca öğrenmiş. Bu sırada kendi köyünü anlatan bir roman yazmaya başlamış, yazıları çok karamsar bulunuyormuş genellikle. Tüm yapıtlarında atom bombasının etkileri görülüyormuş, atom bombası atıldığında yazar 10 yaşındaymış ve tabi bundan çok etkilenmiş. (Ben Miyazaki’nin animasyonlarında da böyle bir etki görüyorum genellikle, o da 1941 doğumlu, yani bomba atıldığında 4 yaşındaymış.)


Paris Review’daki ropörtajında yazara “tekrar tekrar aynı konularda –Hiroşima ve oğlunuz Hikari- hakkında yazdığınız konusundaki eleştirilere cevabınız nedir?” sorusu soruluyor, Oe’nin cevabı ise “ben sıkıcı bir insanım, benim için her şeyin temelinde Hiroşima ve oğlum Hikari var” olmuştur.

Yine aynı röportajda Japonya’nın ünlü yazarlarından Kawabata ve Tanizaki’nin çok başarılı olduklarını ancak geleneksel Japon edebiyatının devamı olduklarını kendisinin de yeni bir şeyler yapmaya çalıştığını söylemiştir. Yine bu röportajda benim cevabını merak ettiğim bir soru da yazarın Haruki Murakami (ve bir de adını ilk defa duyduğum Banana Yoshimoto)ile ilgili düşünceleri, Oe’nin cevabı Murakami’nin saf ve akıcı bir dille yazdığı romanlarının kendisininkilerden çok daha fazla satıp çok daha fazla yabancı dile çevirildiği, kendisi de bu kadar çok kişiye ulaşabilmeyi istediğini söylüyor. İlginçtir, bir sonraki soruda Mishima ile arasının iyi olmadığından bahsediyor. Yazarın diğer yazarlarla ilgili görüşleri ilgimi çekti. İlginç başka bir bilgi ise Oe’nin eşi dahil ailesi Nobel ödülü kazanması karşısında pek tepki göstermemişler.

1960 yılında evlenmiş, 1963 yılında Hikari isminde (isim ‘ışık’ anlamına gelmektedir) zihinsel engelli oğlu dünyaya gelmiştir. Bu süreç çok acılı geçmiştir, oğulları birkaç beyin ameliyeti geçirmiş ancak yine de yaşamına engelli olarak devam etmiştir, Hikari 7 yaşına kadar konuşamaz, Oe’nin çabalarıyla 7 yaşında ilk kez bölük pörçük de olsa konuşur, bundan yıllar sonra ise yaptığı bestelerden oluşan bir albüm çıkarır ve bu albüm çok satar. Bunda Oe’nin oğluna karşı olan ilgisinin payı da büyüktür, yazar hayatının üçte birini okumaya, üçte birini yazmaya, üçte birini ise oğlu Hikari ile yaşamaya adadığını söylüyor.



Resimde Hikari Oe'yi görüyoruz, aldığım site İspanyolca olduğundan resmi kim yapmış bilmiyorum:)

Oe sık sık yurtdışına çıkmış. Paris’te Sartre ile tanışmış, zaten üniversitede mezuniyet tezi de Sartre üzerineymiş, varoluşçuluk akımından etkilendiği görülmektedir, onun için yapıtlarında “şeyleştirme” yaptığı söylenmektedir.

Bu adresten Yalçın Doğan’ın yazarla ilgili yazısına ulaşabilirsiniz. Ancak burada yazarın önce oğlunun ölmesini istediğini yazmış, oysa yazar Paris Review’deki röportajında, ilk andan itibaren oğlunun durumunu kabullendiğini söylemiş.

Paris Review’daki röportajı ise buradan okuyabilirsiniz.

Evet şimdi kitaba gelirsek, 1964 yılında yazılmıştır, yukarıda dediğimiz gibi 27 yaşındaki Bird’ün beyin fıtığı sorununa sahip bir çocuğu dünyaya gelir. Bird üniversitedeki hocasının kızıyla evlenmiştir, üç senelik evli olmalarına rağmen aralarında artık pek güçlü duygular yoktur, eşinin babası sayesinde bir dershanede öğretmenlik yapmaktadır. En büyük hayali ise Afrika’ya gitmektir. Bu engelli bebekse bu hayallerin sonu demektir. Kendinden hoşnut değildir, ne istediği gibi bir kariyere sahiptir, ne eskisi kadar güçlüdür ne de cesurdur. Ne yapacağını bilemez ve üniversiteden yakın arkadaşı (bayan) Himiko’ya sığınır. Himiko’nun eşi evlendikten 2yıl sonra intihar etmiştir, o da cinsel özgürlüğünü yaşamaya vermiştir kendini. Bird’ün kendisini güçlü hissetmeye ihtiyacı vardır, Himiko fedakarca kendini bunu sağlamaya adar, ona korkularını yendirmeyi başarır. Bu arada bebek konusunda ne yapılacağına beraber karar vermeye çalışırlar, Bird için bu bebekle yaşamanın esaretten farkı yoktur, onun ölmesini ister, eşi ise “eğer bu bebek ölürse senden boşanırım,” der, gerçi bu Bird için çok da bir şey ifade etmez. Roman boyunca Bird’ün git gellerini görürüz. Bana göre romandaki en önemli nokta Bird’ün yaşadığı utançtır, bebeğin ölmesini istediği için büyük bir utanç hissetmektedir, bundan kurtulabilmek için ise daha büyük bir utanca ihtiyaç duyar. Yazar insan duygularına ayna tutmakta oldukça usta. Açıkçası yazarın dramı en az romanın kendisi kadar etkiledi beni. Değişik bir roman, tavsiye ederim.

Resim 2: Hürriyet
Resim 3: http://pandeoro.blogia.com/2007/022001-kenzaburo-oe-un-amor-especial-2.php

6 yorum:

  1. Kitabın konusundan çok yazarın hayatı etkiledi beni. Gerçi kitabında da hayatından izler var sanırım.
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Evet gerçekten yazarın hayatı çok dramatik, romanlarının çoğunda da otobiyografik öğeler, özellikle de oğlu Hikari var. Sevgiler:)

    YanıtlaSil
  3. bu kitabı okumak için ölüp bitiyorum. sanırım bu sıralar beni bir Uzak Doğu esintisi sardı. sıradışı bir yazar olduğu her halinden belli.

    YanıtlaSil
  4. Gizemcim evet kesinlikle sıradışı bir yazar, bende de Uzak Doğu esintileri var buara:)

    YanıtlaSil
  5. Açıkçası Henry Miller büyük bir laf etmiş :)Evet psikolojik olarak başarılı bir roman. Ama keşke yazarın diğer eserlerine ulaşabilseydik daha doğru değerlendirmeler yapabilirdim o zaman :)) Çok güzel bir tanıtım yazısı, özellikle yazar hakkında ve yazarın diğer yazarlar hakkındaki görüşleri okumak hep ilgimi çekmiştir. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Narda, guzel yorumun icin tesekkur ederim, haklisin yazarla ilgili bir fikre varabilmek icin diger romanlarini da okumak iyi olurdu. Kitabi okuduktan sonra yazarla ilgili bilgi edinmek hosuma gidiyor, ozellikle paris review roportajlari cok bilgilendirici, tavsiye ederim, sevgiler:)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...