28 Ekim 2010 Perşembe
Nerede O Eski İstanbul Kedileri...
"Ah nerede o eski İstanbul kedileri" isimli resmimi görmektesiniz. Aslında en güzel ve en değişmeden kalan İstanbul sakinleri tontoş kediler, hepsini çok seviyorum:)...
Geninne'in Sanat Blogu
Bugün Geninne Zlatkis'den bahsetmek istiyorum, onun blogunu tesadüfen keşfettim. Kendisi 43 yaşında meksikalı bir sanatçı, kendisi hakkında kısmında ev hanımı olduğunu yazmış ama şu ana kadar bir çok kitap kapağı resimlemiş, çizimleri defter kapaklarını veya yastık kılıflarını süslemiş, suluboya resimlerini satıyor. Çok yaratıcı şeyler var sitesinde, son olarak üzerine çeşitli desenler çizdiği yassı taşları satışa çıkarmıştı. Resimleri o kadar güzel ki, hem çok orijinal hem de insanın içini aydınlatıyor, özellikle kuş çizimleri... Bir de böyle resimde gördüğünüz tarzda mühürler yapıyor, bunları ben yaptım, silgi üzerine aktardığınız çizimleri bu işe özel oyma aletlerini kullanarak şekillendiriyorsunuz,daha sonra mürekkepe batırabilirsiniz veya ben suluboya ile renklendirdim. Geninne bu mühürleri her yerde kullanıyor; günlüğünü süslemekte, tebrik kartı yapmakta ve kahverengi eskiz kağıdı üzerine beyaz mürekkeple baskı yaparak kendine özel kap kağıtları hazırlamakta... Ben yeni başladım bunlar da ilk yaptıklarım, Geninne'in sitesinde bunların nasıl yapıldığı ile ilgili bir video bulabilirsiniz, bence çok ilham verici bir site. Sitenin adresi: http://www.blogdelanine.blogspot.com/.
24 Ekim 2010 Pazar
19 Ekim 2010 Salı
Nietzsche "Böyle Buyurdu Zerdüşt"
Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt isimli kitabını okuyorum, kitap bir zamanlar insanlardan kaçıp dağda yaşamaya başlayan bir Zerdüşt’ün yaşadıklarını ve düşüncelerini anlatıyor. Zerdüşt yıllarca dağda yaşadıktan sonra artık yeterince dolduğunu hisseder ve insanlara bir şeyler verebilmek için aşağı inmeye karar verir. Kitapta pek çok konuda Zerdüşt’ün (yani Nietzsche’nin) görüşlerine yer veriliyor. Nietzche’nin ateist olduğu biliniyor oysa bana göre insanların dini kendilerine göre yorumlamasına ve inancını onların yorumlarına göre yaşamaya karşı. Ona insanların ruhu bedenden üstün tutmasına, bedeni ve bu yaşamı küçümsemelerine karşı, böyle düşünen bir kişi ateist olamaz çünkü o yaşamın insanlara verilmiş en değerli şey olduğuna inanıyor, bu yaşam için minnet duyuyor, ve inancını bahane ederek yaşamı ve bedenlerini küçümseyen, önemsemeyen kişilere karşı çıkıyor. Bir diğer düşüncesi insanın, hayvan ve insanüstü arasında bir köprü olduğu ve insandaki sevilmeye değer kısmın insanüstü olma potansiyeli olduğu. İnsanüstünün amacı üretmek ve bir şey vermek, ki gerçekten insanın amacı bu olmalı, zaten insanı mutlu eden de bu.
Bu arada Zerdüşt köye gittiğinde bir ip cambazı görür, cambaz ip üzerinde gösterisini yaparken başka bir cambazın kendisinden daha yetenekli olduğunu görür ve intihar eder. Zerdüşt bundan çok etkilenir, halk ölen cambazı küçümser ve dalga geçer, ama Zerdüşt onu çok değerli bulur ve gömmek üzere sırtına alır. Bu davranış onurludur ama bence bu davranış Zerdüşt’ün felsefesine aykırı olmalıydı, tüm gerçekliği ile hayatı kabullenip yaşamak daha değerli değil mi? İp cambazı işini daha iyi yapmak için daha çok çalışmalıydı… Gerçi daha sonra Zerdüşt uyur ve uyandıktan sonra “benim işim ölülerle olamaz”, diyerek cambazı bir ağaç kovuğunda güvenli bir şekilde bırakıp yoluna devam eder.
Zerdüşt dediğimiz gibi pek çok konuda kendi görüşlerinden bahsediyor, mesela kadınlar hakkındaki düşünceleri de pek sevimli değil. Ama genel olarak beden ve ruh ile ilgili düşünceleri sık sık tekrarlanıyor ve diğer konulardaki düşüncelerinin temelinde de bu yatıyor. Henüz yarısına gelemedim kitabın…
6 Ekim 2010 Çarşamba
Ateşböceği Yolu
Bir NewYork Times Best Seller'i olan Ateşböceği Yolu'nu az önce bitirdim. Kitap 624 sayfa, uzun kitapları severim, alıştığımız karakterlerle uzunca bir süre geçirebiliriz beraber. Ama açıkçası bu kitap beni çok etkilemedi, karakterler çok gerçekçi gelmediği için çok fazla kitabın içine giremedim. Yazarın ilk romanı sanki, üslup yeterince iyi değildi bana göre, bazı gereksiz tekrarlar vardı sanki. Ama konu çok iyi seçilmiş bence, daha önce dostlukla ilgili bu tarz bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum, hikaye merak uyandırabilmeyi de başarmış. Yalnız sondaki dram kısmı çok abartılıydı, klişe ve gereksizdi. Evet, hayatın draması varsa Rondo'nun kreması var ama Rondo'nun kreması bile bu dramayı katlanılabilir kılamaz herhalde. Dramdan ziyade bizi mutlu edecek şeylere ihtiyacımız var.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)