31 Ekim 2015 Cumartesi
Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra - Barış Bıçakçı
Etiketler:
Barış Bıçakçı,
Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra
25 Ekim 2015 Pazar
Düşünce Balonları - David Lodge
Düşünce Balonları'na gelirsek, yine bir üniversite kampüsünde geçiyor, kahramanımız Gloucester Üniversitesi'nde -sanırım- yapay zeka üzerine çalışmakta olan ve bu konuda son derece medyatik olan Ralph Messenger, kendisi zeki, karizmatik, çekici ve aynı zamanda da tam bir kadın düşkünü. Güzel Carrie ile evli ve üç çocuk babası olmasına rağmen çapkınlıktan geri durmuyor. Karısı da az çok kocasını bilidiğinden buna biraz göz yumuyor, kendisinden uzakta olması şartıyla tabi. İşi gereği sık sık yurtdışına, şehir dışına çıkan Ralph bunu güzel idare ediyor. Ama bir gün yaratıcı yazralık dersi vermek üzere eşini yeni kaybetmiş çekici yazar Helen Reed bir sömesterliğine kampüse geliyor ve hemen Ralph'in radarına giriyor. Hoş ama aynı zamanda son derece entellektüel olan Helen de bu adamı çekici buluyor ama ahlakı onu bir ilişkiye girmekten alıkoyuyor. Sonra işler karışıyor ve olanlar oluyor...
Kitap aslında şekil itibariyle oldukça ilginç. Bir Ralph'in günlük niyetine doldurduğu ses kayıtları, bir Helen'in günlükleri, bir de yazarın üçüncü kişi olarak anlattıkları ile ilerliyor kitap. Bu arada sık sık Ralph ile Helen'in özellikle zihin veya ahlak gibi bir takım konulardaki konuşmaları yer tutuyor. Açıkçası bu kısımlar beni biraz sıktı. Ama Ralph'in Helen'e olan ilgisinin büyük kısmı da bu konularda son derece başarılı bir şekilde kendisiyle konuşabilmesi. Bir de Helen'in yaratıcı yazralık sınıfı öğrencilerine verdiği ilginç ödevlerden bazıları da sayfalarda kendisine yer buluyor, mesela doğduğundan beri siyah, beyaz ve gri dışında hiç bir renk görmemiş olan 33 yaşındaki Mary'nin ilk defa kırmızı bir gül gördüğü anı anlatan ödevler veya farklı yazarların üslübuyla "sivrisinek olmak" gibi.
Sonuç olarak yazar gerçekten ilginç bir kitap ortaya çıkarmış, ama Helen beni biraz hayal kırıklığına uğrattı, bazı yerlerde onu biraz duyarsız buldum açıkçası. Bir de Ralph'le olan bazı felsefi tartışmalarında da sıkıldım dediğim gibi. Biraz daha kısaltılmış olsa daha çok beğenirdim sanırım. Yine de geçer not aldı. Keyifli okumalar:)
Kapak ilüstrasyonu: Sevinç Altan
20 Ekim 2015 Salı
Bir Rüya Gibi Hatırlıyorum Seni - Nazlı Eray
14 Ekim 2015 Çarşamba
Mastermind- Sherlock Holmes Gibi Düşünmek- Maria Konnikova
11 Ekim 2015 Pazar
Rosshalde - Hermann Hesse
Kahramanımız Johann Veraguth ünlü bir ressamdır, uzun zamandır ayrı bir hayat yaşadığı karısı Adele ve çok dükün olduğu 7 yaşındaki oğlu Pierre ile birlikte içinde göl, koru, park bile olan muhteşem Rosshalde malikanesinde yaşamaktadır. Johann ana evden biraz uzakta, atölyesi ve odasının bulunduğu yapıda yaşamaktadır, artık tek önem verdiği şey resimleridir, tek dostu ise şu sıralar Hindistan’da yaşayan maceracı Otto’dur. Karısı ile tek bağlantısı da oğlu Pierre’dir. Hem Adele hem de Johann küçük oğullarına çok düşkündürler, ancak bu sevgideki bencillik fark edilmektedir. Rosshalde’ye ziyarete gelen Otto, Johann’ın bu küskün halini fark eder ve durumu az çok anlar, ona kendisi ile Hindistan’a gelip bir süre kalmasını teklif eder. Bu fikir Johann’ın da kafasına yatar, bir süre sonra geleceğini de bildirir Otto’ya. Tabi bu fikrin sonuçlarını da hesaplamıştır, bir sene gibi bir uzaklık Pierre gibi bir çocuk için uzun bir süredir, Johann zamanında Pierre’in kendisinde kalması koşuluyla karısına boşanmayı teklif etmiş ancak kadın kabul etmeyince de bu fikri rafa kaldırmışlardır. Şimdi bu uzaklığın sonucu da bellidir, Pierre’den vazgeçmesi gerekir Johann’ın. Bunu düşününce aslında olmayacak bir şey olarak görmekten vazgeçer adam bunu, hatta hayatını istediği gibi sanatına adayabilmek için bir fırsattır bu. Bu arada Pierre hastalanır, aynı sıralar okul tatili nedeniyle büyük oğul Albert de evde bulunmaktadır. Ancak oğluna çok dülkün olduğunu iddia eden Johann’ın tavırları düşündürücüdür, örneğin akşam yemeği sırasında saatlerdir Pierre’in kayıp olduğu haberini aldığında istifini bozmadan yemek yiyebildiği gibi, karısının onu aramaya gitmesine de bozulur. Oğlunun hastalığı ciddiyetini korurken resimleriyle, eskizleriyle veya gideceği Hindistan gezisinin hayalleriyle kafasını dağıtmakta zorlanmaz. Adele bir anne olarak oğluna daha düşkün olsa da oğlunu evliliği için bir sigorta gibi de görmektedir aslında.
Yazar ikinci dünya savaşı sonrasında ağır bir bunalım geçirmiş ve Jung’un öğrencisi Lang tarafından piskolojik tedavi almış, bunun sonucunda da psikolojiye ilgi duymuş. Bu kitabında da ilişkilerde olsun, rüya sahnesinde olsun psikolojinin etkisi görülüyor.
Kitabı okumayanlar burayı atlayabilir; ben özellikle Pierre’in rahatsızlığı ve vefatı sahnelerini çok beğendim, pek çok yazarın elinde kuru veya fazla melodramatik olabilecek bu sahneler öyle ustaca ve derinlikli işlenmiş ki hayran olmamak elde değil, diğer taraftan son derece de duygulu.
Uzun zamandır kitaplığımda bekleyen bu kitabı niye daha önce okumamışım diye hayıflandım. Tavisye ederim, çok güzel birkitaptı, keyifli okumalar
7 Ekim 2015 Çarşamba
Bebek - Ira Levin
Resim: http://tr.web.img1.acsta.net/r_640_600/b_1_d6d6d6/medias/nmedia/18/60/08/63/18819254.jpg
3 Ekim 2015 Cumartesi
Aşk Gemisi - Daphne Du Maurier
Ben Nebioğlu Yayınevi'nden çıkmış, tarihi belirsiz ancak oldukça eski bir versiyonunda okudum kitabı, sanırım yeni baskısı da yok bu kitabın. Sayfa sayısı 288 olup, kitabın -oldukça alakasız bir şekilde- Aşk Gemisi ismiyle yayınlanışına ise bir anlam veremiyoruz. Ben yazarın tarzından ve kitabın isminden yola çıkarak bunun talip bulmak üzere gemiye binmiş kişiler arasında geçen bir gerilim romanı olduğunu düşünmüştüm:)) Ama tabi ki bir ilgisi yokmuş sevgili Nebioğlu Yayınları.
Yazar romanı yaşadığı yerdeki bir ailenin hayatından esinlenerek yazmış. Roman bir ailenin dört kuşağını be adeta bitmeyen çilesini anlatıyor. İlk bölümde deniz ve macera hasretiyle yanan ancak ailesi ve toplumca bir aile kurmaya zorlanan Janet gemi yapan dürüst bir delikanlı olan Thomas ile evlenir. Kısa zamanda bir çok çocukları olur ancak Janet'in ortanca oğlu Joseph'e özel bir düşkünlüğü vardır, çocuk da annesine aynı şekilde düşkündür. Annesinin dizginlenemez ruhu sanki bu çocuğa geçmiştir. Gerçekten Joseph büyüyünce kaptan olur ve bir çok macera yaşar, yine de annesi ile arasındaki bağ kopmaz. İkinci bölümde Joseph'in hayatını okuruz. Joseph'in başına özellikle ağabeyi Philip nedeniyle bir çok talihsizlik gelir. Ama bunların belki de üzücü olan, kendisi gibi denizci olmasını istediği oğlu Christopher'in "bir korkak" çıkması ve denizden kaçması olur. Üçüncü bölüm Christopher'ın hayatını anlatır, o Londra'ya gidip babasından uzak bir hayat kursa da sonunda yine ona dönmek ister... Dördüncü bölüm ise Christopher'ın kızı Jenny hakkındadır.
Adeta lanetli bir ailenin dört kuşak yaşadığı sıkıntılar malesef sıkıcıydı. "Yazarın fanatikleri için" diyelim..:)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)