24 Ekim 2013 Perşembe
Kızıl Saçlı Anne
Anne buna çok sevinir, çünkü artık hem bir evi vardır hem de doğal güzelliklerine adeta aşık olduğu Avonlea'da kalmaya devam edebilir. Bu cıvıl cıvıl, içi içine sığmayan kız Cuthbert'lerin hayatını değiştirir, üstelik ev işlerine de yardım etmektedir. Marilla ve Matthew onu çok sevseler de bunu kendi tarzlarında gösterirler. Bir süre sonra Anne okula başlar, başta Diana Barry olmak üzere bir sürü arkadaşı olur, sınıftaki başarısıyla yakışıklı Gilbert Blythe ile rakip olur, hatta onu geçer. Tek hayali öğretmen olmaktır ancak bu arada sevdiği şeylerden de vazgeçmez; hikaye anlatma kulübü kurar, tiyatroda oynar, hitabetiyle ün kazanıp şehirdeki toplantılara davet edilir, herkesin övgüsünü kazanır, doğaya hayranlığını ve merakını hiç kaybetmez, son derece hassas ve duyarlıdır, gerçi zaman zaman bu aşırı hassasiyeti sorunlara yol açar ama...
Sonuca gelirsek, kesinlikle harika bir çizgi filmdi, huzurlu, sakin ve bence çocuklar için oldukça öğreticiydi. Bir çocuğun hayata farklı bakışı, güzellikleri fark edebilmesi, derslerindeki başarısının yanı sıra kendisini mutlu eden ve ciddiye aldığı uğraşları, arkadaşlarıyla ilişkileri, büyükleriyle sevgi ve daha çok da saygı çerçevesindeki ilişkisi, karşılaştığı negatif kişi ve olaylarla baş etme yolları çok güzel verilmişti. Çizimleri de oldukça şirindi, Anne'in 50 bölüm boyunca yavaş yavaş büyüyüp güzelleşmesini izlemek çok güzeldi, bu klasik çizgi filmi herkese tavsiye ederim:)
Etiketler:
Anne of Green Gables,
Japon,
Japon Anime,
Kızıl Saçlı Anne,
L.M. Montogomery
19 Ekim 2013 Cumartesi
Bir Başka Faust - Daniel & Dina Nayeri
Konumuza gelirsek, beş tane kahramanımız var; Victoria, Valentin, Christian, Belle ve Bicé. Bunların (Bicé dışında; o Belle'in ikiz kız kardeşi) ortak noktası hepsinin de mutsuz ve tatminsiz olması. Bu 10 yaşındaki dört çocuk, bir gün Madam Vileroy isminde çok güzel ve etkileyici bir kadınla tanışırlar, bu kadın onlara isteklerine kavuşabilmeleri için ruhlarını satmalarını teklif eder, çocuklar bu teklifi kabul edince eskiye ait bazı anıları silinir ama isteklerine de kavuşurlar, zihin okuma, zamanı geri alma gibi özel güçler de kazanırlar. Ancak zamanla Madam Vileroy'un köleleri olduklarını fark ederler ve bundan kurtulmak için çareler düşünmeye başlarlar.
Bu kitapta da Faust da olduğu gibi şeytanla anlaşma yapılmasından dolayı kitabın ismi "Bir Başka Faust" olmuş herhalde, buna ithafen Madam Vileroy'un evlat edindiği bu beş çocuk Faust soyadını almış, ama keşke başka isim koysalarmış kitaba, gençlik romanı bile diyemiyorum çocuk-genç romanı diyeyim, basit cümleler, basit olaylar, vakit kaybetmeye değmez. Keyifli okumalar.
13 Ekim 2013 Pazar
Tekinsiz Kitap - Jeremy Dyson
6 Ekim 2013 Pazar
Büyülü Oyuncakçı Dükkanı - Angela Carter
Bu kitabı uzun zaman önce, severek takip ettiğim ve kitap zevkini çok beğendiğim blogger arkadaşım Biblio sayesinde tanımış ve okuma listeme eklemiştim, Biblio'nun kitapla ilgili yazısı için tıklayınız. Gerçekten de özgün ve oldukça hoş bir kitap.
Zengin bir ailenin kızı olan 15 yaşındaki Margaret, annesi ve babası bir kazada hayatlarını kaybedince iki küçük kardeşiyle beraber, tek akrabası olan Londra'daki dayısının yanına gönderilir. Ancak dayısı, dayısının dilsiz eşi ve onun iki genç kardeşiyle birlikte, dayısının katı kuralları altında, oldukça mütevazi ve konforsuz bu yeni hayatı, Margaret'in eski hayatından çok farklıdır, onun ilgisini çeken tek şey ise dayısının oyuncakçı dükkanında kendi yaptığı eşi benzeri görülmemiş oyuncaklar, maskeler ve kuklalardır. Burası hem son derece ilgi çekici ama aynı zamanda da ürkütücüdür.
Kitapta anlatılan şey sürükleyici bir hikayeden ziyade Flower ailesinin merak uyandırıcı gündelik yaşamları ve sırları, ancak yazar o kadar enteresan bir atmosfer oluşturmuş ki hiç sıkılmadan kitabın sonuna kadar okunuyor. Romanda olay örgüsü neredeyse yok, "bana bu kitabı anlat" deseniz yukarıda yazdıklarımdan farklı bir şey söyleyemeyebilirim ama dediğim gibi buna rağmen kitap son derece sürükleyici ve ilginç. Kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitap, "Büyülü Oyuncakçı Dükkanı" dışında yazarın "Kanlı Oda" isimli hikaye kitabı da dilimize çevrilmiş. Keyifli okumalar.
1 Ekim 2013 Salı
Otranto Şatosu - Horace Walpole
Kasvetli bir şatoda geçiyor oluşu ve karakterler arasındaki aşk ilişkileri bana gotik-romantik serisinin bir diğer romanı olan Sicilya'da Bir Aşk Hikayesi isimli romanı hatırlattı.
129 sayfadan oluşan romanın konusuna bakacak olursak; Otranto Şatosu'nun prensinin oğlu Conrad, Isabelle isminde bir genç kızla evlendirileceği gün üzerine devasa bir şövalye miğferinin düşmesi sonucu ölür, bu durum herkesi şok eder. Bir taraftan bu devasa miğferin nereye ait olduğunun araştırılması, diğer taraftan kaybettiği erkek varisin yerine yenisini yapma derdinde olan Otranto Şatosu prensi Manfred'in göz koyduğu gelini Isabelle'in peşine düşmesi derken şatoda işler karışır. Şatonun rahibi, Manfred'in eşi Hippolita ve kızı Matilda, tesadüfen olaylara karışan yakışıklı köylü Theodore romanın diğer öne çıkan kişileridir. Bu arada tabi şatoda ortaya çıkan dev ve bir takım hayaletler de romanda boy gösterir.
Roman herhalde yazıldığı zaman oldukça ilgi çekiciydi, ama olayların hızlı gelişimi ve karakterlerin şiirsel diyalogları tiyatrovari, hatta neredeyse operavari diyeceğim. Bir de tabi herkesin birbirinin babası çıkması gibi Türk filmi tadında gelişmeler var. Değişik ve türünün ilk örneği olması açısından önemli bir kitap, ilginizi çekebilir.
Etiketler:
Gotikromantik,
Horace Walpole,
Otranto Şatosu,
Sicilyada Bir Aşk Hikayesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)