29 Mayıs 2016 Pazar

Ruhlar Dükkanı - Stephen King

Stephen King'in en sevdiğim romanları kariyerinib ilk dönemleri diyebileceğimiz 80-90'larda yazdığı kitaplar. Bu döneme ait eserlerinden sanırım okumadığım bir tek bir kitabı kaldı, o da Kujo, nedense pek okuyasım da yok, tarz itibariyle Gerald's Game'e benzediğini düşündüğümden ilgimi çekmiyor. Neyse efendim, işte o yıllara ait bir başka okumadığım roman olan Ruhlar Dükkanı'nı okudum en son. 1991 yılında Altın Kitaplar'dan çıkmış olan romanımız 522 sayfa. Bu arada yıllar önce bu romanın çok başarılı bir sinema uyarlamasını seyrettiğimden beri, bu romanı okumak aklımdaydı. 1993 yapımı olan filmin imdb puanı 6,2. Olaylar kendi halinde, sessiz sakin bir kasabada geçiyor. Bir gün kasabaya Gerekli Şeyler isimli bir dükkan açılır, sahibi yaşlı, tonton Leland Gaunt da herkesin sevdiği biri olur çıkar. Ama kasabada garip olaylar olmaya başlar. Tabi ki durum şerif Alan Pangborn'un dikkatini çeker. Bu arada olayların yazarın
Hayatı Emen Karanlık (The Dark Half) romanı ile aynı yerde geçtiğini de ekleyeyim. Hatta yazar şerif Alan Pangborn'un bir kaç yıl önceki kötü ruh halini yazar Thad Beaumont ile ilgili olaylara bağlıyor. Leland Gaunt herkesin sevdiği ve güvendiği tontoş bir amcayken Alan Pangborn mesleki içgüdüleri nedeniyle bir şeylerden şüphelenmekte ama bunu isimlendirememektedir.

Leland Gaunt, Polly Chalmers'ın arteritli ellerine iyi geleceğini önerdiği kolye ile... Hayalimdeki Gaunt daha yuvarlak yüzlü ve tontoştu ama olsun:)

Ama işler bir süre sonra gerçekten çığırından çıkar... Ben her zamanki gibi Stephen King'in o küçük kasaba yaşamını ve ilişkilerini anlatışını çok seviyorum, onun en karanlık romanlarında bile sıcak bir taraf var, bu romanda bana çok keyif verdi. Leland Gaunt'un insanları "gerekli şeyleri" ile avlayışlarını okumak çok eğlenceliydi. Kitabın konusu kesinlikle dahice. Filmini izlemediyseniz onu da tavsiye ederim. Benim için 5 yıldızlı bir kitap olmasa da kanaatla 4,5 yıldız veriyorum, not kırmamın sebebi bence kitap biraz daha kısa olabilirdi. Keyifli okumalar dilerim:)

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Tepedeki Ev - Shirley Jackson

Siren Yayınları'ndan Ocak 2011'de çıkmış olan 228 sayfalık kitabımızı (kapağı ne kadar orijinal, değil mi?), korku- gerilim romanlarının sevilen çevirmeni Dost Körpe çevirmiş. Yazarımızı tanıyalım önce, Shirley Jackson 1916 Kaliforniya doğumlu, kitabın başında yazarı tanıtan bölümden şu cümleyi aktarmak istiyorum;

"Psikolojik gerilimin ustalarından sayılan Jackson, dehşet ve korkuyu sıradan insanların gündelik hayatlarından kesitlerle sofistike biçimlerde aktarması ve okurun zihnini ele geçirmedeki yetkinliğiyle tanınmıştır. Yaşamı boyunca eserleri hakkında konuşmayan ve basınla görüşmeyi reddeden Jackson, 48 yaşında kalp yetmezliğinden öldükten sonra cadılık ile uğraştığına dair sçylentiler çıkmış ve böylelikle yazar, ona tfedilen karanlık personayla da efsaneleşmiştir. Jackson'un çeşitli psikolojik rahatsızlıklardan mustarip olduğu ve ani ölümüne aldığı ilaçların sebep olduğu söylenir."

Yazıda yazarın Neil Gaiman, Joyce Carol Oates, Stephen King gibi yazarlara ilham vermiş olduğu da belirtilmiş. Yazar 6 roman ve pek çok kısa öyke yazmış. Tepedeki Ev ile Ulusal Kitap Ödülü'ne aday göstermiş, The Possibility of Evil isimli romanıyla da Edgar Ödülü'ne layık bulunmuş.

Romanımızın konusuna gelirsek, Doktor Montague doğaüstü olaylara büyük ilgi duyan ve bunlar üzerinde araştırmalar yapan biridir. Tepedeki Ev ise içinde geçmiş tuhaf olaylar nedeniyle hakkında pek çok söylenti yapılmış eski bir evdir. Doktor bu araştırmalarını yapmak için bu evin çok uygun olduğunu düşünmüş ve burayı bir süreliğine kiralamıştır. Ancak bu araştırmalarına yardımcı olmaları için başka insanlara ihtiyaç duyar, sıradan insanlar değil tabi bir takım özel yetenekleri olan kişiler. Doktor özel yeteneği olan veya bir takım doğaüstü olaylara karışmış sayısız kişiye mektup yazar ve onları eve davet eder, ancak çok azından cevap alır, cevap verenlerinse sadece 2si; Eleanor Vance ile Theodora eve gelmeyi kabul ederler. Tepedeki Ev'in son konuğu ise ev sahibesinin misafirlere eşlik etmesini şart koştuğu yeğeni Luke'dur. Evin kasvetli havası daha ilk dakikalardan bu dörtlüyü yakınlaştırmıştır, küçük şirin bir arkadaş grubu olurlar hemen. Bir yandan aşçının güzel yemekleri, bir yandan evin ve çevresinin kendine has güzellikleri onları güzel bir tatilde olduklarını hissettirir. Bu arada olayları Eleanor'un gözünden izleriz. Yazar Eleanor'un piskolojisini o kadar güzel yansıtmış ki, onun duygularını çok iyi anlıyoruz. Herşey iyi güzelken birden Eleanor'la ilgili garip olaylar başlar...

Kitaba bayıldım, "keşke ben yazmış olsaydım" dedim hatta:) Gotik diyebileceğim bu romanda evin tekinsiz havasıyla insanların psikolojileri çok güzel bir şekilde aktarılmış. Kitap beni çok etkiledi ve okuyup bitirdikten sonra da uzun süre hakkında düşündüm. Hatta bir süre sonra tekrar okumak istediğim nadir kitaplardan biri. Kitabın bir de "The Haunting" isimli 1963 yapımı sinema uyarlaması bulunuyor, siyah beyaz olan bu filme şöyle bir baktım ama karakter seçimini çok uygun bulmadım, 32 yaşında olması gereken Eleanor 45 yaşında gösteriyordu çünkü..:) Bir de 1999 yapımı olan ve Niam Neeson, Catherine Zeta Jones ve Owen Wilson'un oynadığı bir verisyonu var ama imdb puanı 4,9. Keyifli okumalar, iyi seyirler:)

22 Mayıs 2016 Pazar

Craft a Dream ve Aile Hazinemiz

Aslında bu yazıyı çok daha önceden yazmam gerekirdi ama yazılarımı hep önceden yazıp programlıyorum ve yeni yazı yazacak vaktim olmamıştı pek. Gerçi "eh bunun için vakit bulmalıydın bir şekilde" diyeceksiniz, çünkü paylaşmak istediğim şey o kadar güzel ve benimiçin o kadar değerli ki...Eğer siz de benim gibi scrapbooklara meraklıysanız şimdiye kadar çoktan sevgili Bahar'ın blogu Craft a Dream 'i keşfetmişsinizdir. Keşfetmediyseniz de mutlaka bakın, onun blogu uzun zamandır sık sık ziyaret ettiğim, keyifsiz olduğumda keyfimi yerine getirmek için gezindiğim muhteşem bir yer. Eh, bu kadar bakıp da kendim için istemesem olmazdı tabi:)


Doğrusu bundan önce de yabancı sitelerde az gezinmemiştim ama hiç biri beni bu kadar etkilememişti çünkü onlar kesinlikle bu kadar zarif ve özenli, titizlikle yapılmış değildi, üstelik Bahar bunları tamamen sizin isteğinize göre yapıyor, ama ben benimkinin sürpriz olmasını istemiştim, o da muhteşem bir sürpriz yapmış bana:) Paketimi alınca beni görmeliydiniz, o kadar duygulandım ki, düşünün birisi benim zevkimi, beğenimi düşünerek bu kadar zor, yorucu bir eser ortaya çıkarıyor. Üstelik bir de bana çok güzel bir sürpriz daha yapmış, iki tane kitap ayracı ama tabi hiç de sıradan olmayan, harika şeyler:) Kısacası bu albüm beni her şeyiyle inanılmaz mutlu etti. Bir de Bahar'cığım blogunda benden öyle güzel sözlerle bahsetmiş ki blogunda, bir kadar daha mutlu etti beni. Tabi bu kadar incelikli, sanatsal bir işle uğraşan birinden başka ne bekleyebilirsiniz ki, aynı elinden çıkan işlerin zerafetini taşıyan, harika bir insan gerçekten, sırf onun gibi tatlı bir insanı tanımak bile çok güzeldi. Eğer siz de sevdiğiniz birine özel bir hediye vermek, çocuklarınıza yadigar bırakacağınız sanatsal bir albüm edinmek isterseniz ilk aklınıza gelecek alternatif bu olmalı bence. Bu arada Bahar blogunda o kadar güzel resimlemiş ki ben kendim onun kadar iyi resimleyemeyeceğim için sizi de albüme bakmak ve videosunu izlemek için oraya alayım :)

18 Mayıs 2016 Çarşamba

Demian - Hermann Hesse

Herman Hesse'nin daha önce Siddharta ve Rosshalde'sini okumuştum. Demian ve Bozkır Kurdu da okumak istediğim diğer kitaplarıydı, ama daha önce ararken Demian değil de Damien olarak arıyormuşum ben bu kitabı:) Neyse, kısmet bugüneymiş demek ki. Bu kitabı daha önce Deep Tone arkadaşım da blogu www.sadevederin.blogspot.com'da yazmıştı ama ilgili yazısını bulamadım.

Demian'ı Hesse 1919 yılında yazmış, hemen ardından Siddharta(1922) ve Bozkırkurdu(1927)'nu yazmış. Oldukça çalkantılı bir hayat geçiren yazarın eserleri de bu deneyimlerine paralel aslında. Eşinin (şizofreni) ve bir oğlunun (menenjit) rahatsızlıkları olsun, savaşın ve gönüllü olarak rehinelere sunduğu rehabilitasyon hizmeti olsun yazarı bir huzur arayışına itmiştir. O da Budizme ilgi duymuş ve Sri Lanka ile Endonezya'ya gitmiş ancak aradaığını orada bulamamıştır. Eserlerinde de kendisi gibi arayış içinde olan kahramanları kaleme almıştır.

Demian'a gelirsek. Kahramanımız Sinclair bu romanda bize Demian isimli arkadaşının hayatı üzerindeki etkisini anlatmaktadır. Wikipedia'da Hermann Hesse başlığı altında şu cümleye rastlıyoruz...

"... Eylül ayında / Ekim 1917’de, Hesse üç haftalık bir çabayla arkadaşına anıt niteliğinde bir roman olan “Demian”ı yazmıştır. Kitap savaş sonrasında 1919 yılında Emil Sinclair takma adı altında yayımlanmıştır."

Hesse aynen kahramanı Sinclair gibi tanıştığı Gusto Gresar'dan ve düşüncelerinden çok etkilenmiş ve savaş gönüllüsü iken savaş karşıtı bir insan olmuş. Bu arada yazarın savaş esirlerine sunduğu yardım sonucu ve herhalde yukarıda da dediğim gibi ailevi sorunları nedeniyle ağır bir bunalım geçirdiği, Jung'un öğrencisi Lang'a psikoanaliz yaptırdığı kitabın önsayfasında 'yazar hakkında bilgi' kısmında yazıyor. Gerçekten Demian psikolojik bir roman, Jung'un etkisi açıkça görülüyor.

Afa Yayınları'ndan okuduğum baskı1989 baskısı olup 172 sayfa. Anlatıcımız Sinclair, ekonomik durumu iyi, sevgi dolu ancak aynı zamanda otoriter bir ailede yetişmiş, ablaları da var. Kendisinden 1-2 yaş büyük olan Demian'ın okullarına gelişi dikkat çekici bir olay. Demian küçük yaşına rağmen son derece kendinden emin ve etkileyici bir çocuk. Sinclair ile arkadaş oluyor, onun başını dertten kurtarıyor hatta. İlk günden itibaren Sinclair Demian'dan çok etkileniyor. Yıllar içinde Sinclair Demian'ın izini kaybediyor ama etkisi kalıyor...

Kitabı okumadıysanız bundan sonrasını okumayabilirsiniz.
Sinclair ilk baştan beri Demian'ın kendinden emin haline hayranlık duyuyor ama bunun içinde biraz cinsel hayranlık da sezilmekte, örneğin Sinclair beğendiği kızın resmini çizince bunun Demian'ın yüzü olduğunu görüyor veya rüyasında sarıldığı kişi annesi ve Demian arasında biri. Ayrıca yukarıda dediğim gibi Jung'un etkileri de çok açık, benzetmeleri, anlamlı rüyalar gibi...

Demian gerçekten çok beğendiğim bir kitap oldu. Hesse'nin Bozkır Kurdu'nu zaten okumak istiyordum ama Demian'dan sonra bütün romanlarını okumak istedim. Klingsör'ün Son Yazı mesela... Keyifli okumalar.

Resim: http://www.famousauthors.org/famous-authors/hermann-hesse.jpg


12 Mayıs 2016 Perşembe

Kumpas - Ira Levin

Ira Levin'in daha önce Bebek (Rosemary'nin Bebeği) isimli kitabını okumuştum. Kumpas isimli kitabına sahaflarda rastlayınca aldım, ama ne hakkında olduğu konusunda fikrim yoktu. Meğersem Stepford Kadınları imiş bu kitap, ama nedense Kumpas ismiyle çevrilmiş. Sander Yayınları'ndan 1972 yılında çıkan kitap 159 sayfa. Konumuz ise şöyle; Joanna ve kocası Walter büyük şehrin hengamesinden kaçıp iki çocuklarıyla şehirden uzak Stepford Kasabası'na yerleşirler. Joanna arasıra fotoğraflarını satabilen bir fotoğrafçı ve aynı zamanda kadın hakları savunucusudur. Aktif bir yaşamdan sonra sakin Stepford'a alışmak ona zor gelir, üstelik hiç arkadaşı da yoktur çünkü bu kasabadaki kadınların hepsi çok hamarat evhanımları olduklarından dışarı çıkacak zamanları yoktur. Zaten kasabadaki tek faaliyet de erkekler kulübündedir. Ama bir gün Bobbi ve ailesi gelir kasabaya, 30'larında bir kadın olan Bobbi ile Joanna çok iyi arkadaş olurlar çünkü Bobbi'nin de eve kapanıp kendini ev işlerine adamaya niyeti yoktur.

İki kadın kasabanın bu garip durumuna kafa yorarlar ama işin içinden çıkamazlar, yine de bu işin peşini bırakmaya niyetleri yoktur. Derken beklenmedik bir olay olur, Bobbi durup dururken değişir, artık bakımlı, hamarat, titiz bir ev kadınıdır... Çok anlattım galiba ama siz zaten Nicole Kidman'ın 2004 yapımı The Stepford Kadınları filmini izlemişsinizdir:) Ira Levin harika bir yazar bence, müthiş bir hayalgücü var. Bu kitabında da size sayfaları merakla çevirtmeyi başarıyor.

Resim:http://academic.depauw.edu/aevans_web/HONR101-02/WebPages/Fall2009/Tess/Public_html/making%20dinner.jpg

7 Mayıs 2016 Cumartesi

Cehennem Çiçeği - Alper Canıgüz

İlk defa bir Alper Canıgüz romanı okuyorum. Yazarımız 1969 doğumlu ve psikoloji bölümünü bitirmiş. İlk romanı Tatlı Rüyalar'ı 2000 yılında yazmış. Sonra 2004'te bir Alper Kamu romanı olan Oğullar ve Rencide Ruhlar, 2008'de Gizli Ajans ve 2013'te de Cehennem Çiçeği gelmiş.

Cehennem Çiçeği çok popüler bir kitap, 5 yaşındaki kahramanımız Alper Kamu'nun hayranları oldukça fazla. April Yayıncılık'tan çıkan kitap 221 sayfa. Alper Kamu bir anti-kahraman. Kitabımız Alper'in amcasının ölümü ile başlıyor. Sonra bir de mahalleye yeni taşınan Ümit'in kardeşinin gizemli ölümü de Alper'in radarına takılıyor. Bir taraftan da Alper'in güzel bakıcısı Hatice Abla var tabi. Alper alışıla gelmedik yöntemlerle bu gizemli olayları çözmeye çalışıyor. Cehennem Çiçeği güzel ve değişik bir kitap diyebilirim. Espirili, merak uyandırıcı ve kolay okunan bir kitaptı. Ama açıkçası pek benim tarzım değildi. Elimde bir de yazarın Tatlı Rüyalar kitabı var, onu da merak ediyorum. Keuifli okumalar!

Resim:http://www.timeoutistanbul.com/kitap/makale/3158/Images/foto_s1/177d963c-344f-40b2-91cb-5f03dfaf769b.jpg
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...