31 Mayıs 2017 Çarşamba
Ödüllü Fotoğraf Yarışmamızın Adayları
25 Mayıs 2017 Perşembe
Amaama to Inazuma
Bu animeye kaç puan vereceğimi bilemiyorum. Öncelikle çizimler, müzik ve jenerik çok güzel, konu değişik, Tsumugi karakteri hem sevimlilik hem gerçekçilik olarak çok başarılı, onu çok sevdim. Yemek yapılan animeler hoşuma gidiyor, burada da yapılan yemeklerin ayrıntılı tarifleri var, o hoşuma gitti. Yalnız konu bir yere gitmiyor, biraz durağan, halbuki animede işlenebilecek konular var, mesela Kotori sanki öğretmeninden hoşlanıyor gibi, veya Kotori’nin bıçak kullanamaması, öğretmenin yalnızlığı vs vs, havada kalmış bazı şeyler. Son bölümde sadece Tsumugi babasının onu çok sevdiğini anlamış oldu ve animemiz de böylece bitiverdi. Yine de animeyi sevdiğimi söyleyebilirim, ikinci sezonu olsa belki konular daha iyi işlenebilirdi. Imdb puanı 7,6. Keyifli seyirler.
21 Mayıs 2017 Pazar
Solaris – Stanislav Lem
Bilimkurgu türünün baş yapıtlarından biri, bir klasik olan Solaris, Stanislav Lem’in de en tanınmış eseri. Yazar 1921’de Polonya’da doğmuş. Hayatı da son derece ilginç. Tıp öğrenimi Nazi işgaliyle kesilmiş, makinist ve kaynakçı olarak çalışmış. 1946’de doktor olmuş. Lirik şiirler, bilimsel yöntem üzerine denemeler yazmış. Sibernetik ve bilim felsefesi ve tarihi üzerinde çalışmış. 1947-49 yılları arasında ruh bilim (psikoloji mi yani?) projelerinde araştırma asistanlığı yapmış. Bilim Yaşamı dergisinin editörlüğünü yapmış. Polonya Astronomi Derneği’nin kurucularındanmış. Polonya Sibernetik Derneği üyelerindenmiş. Krakov Üniversitesi’nde öğretmenmiş. Aynı zamanda bir çok ödül sahibi olan üretken bir yazarmış. Yapıtının kökenleri felsefi masalda Voltaire’e, dışavurumcu romanda Kakfa ile Joyce’e dayanıyormuş. Bilginin ve erkin sınırları, insanın uygarlıkla ilişkisinin trajik yönleri, fizikötesi düğümler Lem’in ana sorunsalıymış. Bilimsel gerilimi mizahla, grotesk, gotik bir tutumla, gerçeküstü öğelerle bütünleştirir. Ruhbilimsel didiklemesi, üstün anlatım yapısı ve ürpertici imgelem öyküsüyle Solaris, Lem’in çağdaş romana önde gelen katkısı sayılmaktadır.
Maya Yayınları’ndan 1983’te çıkan okuduğum baskı Mehmet Aközer tarafından çevrilmiş. 208 sayfalık kitap, kahramanımız Kelvin’in, Solaris gezegenindeki uzay üssüne görevli olarak gelişiyle başlıyor. Kelvin’i üsteki diğer görevlilerden biri olan Snow karşılar, ancak Snow çok garip davranmaktadır. Durum Kelvin için anlaşılmazdır çünkü diğer görevli Gilbarian intihar etmiş, Sartorius ise kendisini odasına hapsetmiştir. Snow ise Kelvin’e daha da garip şeyler yaşayacağını ima eder. Gerçekten de bu doğru çıkar. Kelvin oraya ait olmadığı apaçık olan dev gibi bir zenci kadın görür önce. Kısa süre sonra da ölmüş olan eski karısı capcanlı bir şekilde karşısına çıkar. Bütün bunlar onlarca yıldır üzerinde araştırmalar yapılan Solaris gezegenini kaplayan plazma halindeki okyanusla ilgili olabilir mi?
Kitap ana fikir olarak ilginçti ama açıkçası ben sıkıldım, bunda çevirinin de payı olduğunu düşünüyorum. Yine de türünün klasiği olan bu kitabı okuyup kendinizin karar vermesini tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
16 Mayıs 2017 Salı
Değmez – İsmail Güzelsoy
İsmail Güzelsoy 1963 Iğdır doğumlu, roman da yanlış anlamadıysam Iğdır’da geçiyor. Başkahramanımız Faruk Ferzan ünlü bir edip, ilk anlatıcılarımız ise Nevırmor isimli siyah ve Simsiyah isimli beyaz kargalar. Hikaye Faruk Ferzan’ın cesedinin bulunmasıyla başlıyor, Doslar’ın bir avuç ahalisi onu bulup hayata döndürmeye uğraşırken sırayla bu ahalinin ve tabi Faruk Ferzan’ın kesişen hikayelerini dinliyoruz. Bu hikayelerin her biri ayrı gizemli ve bir de aşk var, Faruk ile Süheyla’nın aşkı…
Ben kitapta en çok Faruk Ferzan’ın hikayesindeki Mandreyke’li kısmı beğendim, o kadar hoş bir anlatımdı ki… Bir de Sadere’nin hikayesinin Şiraz’daki kısmı oldukça merak uyandırıcıydı. Yazar bütün romanı ince ince işlemiş diyebilirim, ufak tefek ayrıntılar hayranlık uyandırıcıydı. Genel olarak romanı beğendim ama her ne kadar romanın sonunda bütün hikayeler birleşip anlam kazansa da, hikayeler ayrı ayrı da merak uyandırıcı olsa da okurken biraz kopuk geldi bana, biraz daha toparlayıcı bir ana hikaye olsaydı, Faruk Ferzan’ın neden başkahraman olduğunu anlasaydık, Doslar için değerini daha derinden kavrayabilseydik bence roman çok daha etkileyici olurdu. Bu romanda adı geçene Değil Efendi’nin Renk ve Korku mesellerini de merak ediyorum. Bu arada romanın içindeki o güzel illüstrasyonları da (linol baskı olduğunu tahmin ediyorum) yazarın kendisinin yaptığını ekleyeyim. Farklı bir şeyler okumak isterseniz mutlaka tavsiye ederim, Gül Hanım’ın kitapla ilgili yazısı için tıklayınız, keyifli okumalar dilerim.
12 Mayıs 2017 Cuma
Orange
Kahramanımız Naho bir gün ilginç bir mektup alır, mektup 10 yıl sonraki kendisinden gelmektedir, gelecekteki Naho'nun bazı pişmanlıkları vardır ve bunların önüne geçebilmek için Naho'ya bazı tavsiyelerde -ricalarda- bulunmaktadır. Bunlar özellikle o sene okula yeni gelen ve ailevi sıkıntıları olan Kakeru ile ilgilidir. Bir süre sonra bu tavsiyelerin ve pişmanlıkların esas sebebinin Kakeru olduğu anlaşılır. Tabi Suwa, Hagita, Azu ve Takako da bu arkadaş grubunun diğer üyeleri olarak olaya dahil olur. Olaylar Naho ve Kakeru arasındaki aşkın da işin içine girmesiyle daha da karışık bir hal alır.
Ben animeyi çok sevdim, 13 bölüm olmasıyla (normalde 24 dakika, 13. bölüm ise 37 dakika) sıkmadan izleniyor, özellikle kapanış şarkısı çok hoşuma gitti, sözleri de gayet uyumlu animeyle;
When I almost forget my dream, I'm reminded by your tears
You remind me of why I came this far, time and time again
Withering on the embankment, the wind of unrequited love brings a second spring,
Someday I want to bloom on a branch beside you,
Some times you laugh with sad eyes,
Because there are still parts you haven't shown me,
Even on a branch this fragile,
Your future is being born,
Don't cut off the days we haven't seen,
I laugh at the present and reflect, I want to protect you,
When your heart seems like it will break, you can lean on this shoulder,
The burden you shoulder, I will carry it carefully as well,
You are are always a part of my tomorrow,
You become the wind that soothes all my doubts,
If I can cherish you like this, (if my love could stay as it is)
I don't mind if my feelings don't reach you,
Not intertwined, nor untied,
Deep within my heart, teardrops fall
Even on a branch this fragile,
Your future is being born,
Don't cut off the days we haven't seen,
I laugh at the present and reflect, I want to protect
Deep within my heart, I embrace the tears
Because I want to be at your side,
Because I want to be at your side,
***
Bu arada animenin diğer adı "Mirai" gelecek demekmiş. Orange ise grubun önce çıkan ismi Suwa'nın kızıl saçlarına bir gönderme. İmdb puanı 7,6 olan bu anime tavsiye edebileceklerim arasında. Keyifli seyirler dilerim.
11 Mayıs 2017 Perşembe
Şöyle Bir Şey Yapalım Mı?... Ödüllü Yarışma :)
Yarışmaya Katılım Şartları
* Blogun takipçisi olmak
* En beğendiğiniz kitap konulu bir fotoğrafı (size ait değilse kaynak belirterek) e-posta ile bana 31 Mayıs'a kadar göndermek
Bu tarihe kadar gelen fotoğrafları blogumda "yarışma" sekmesinde numaralayarak yayınlayacağım. Aynı fotoğraftan gönderen birden fazla sayıda kişi olursa ilk göndereni kabul edeceğim, diğer kişileri de bilgilendireceğim tabi, yarışmacıların sadece 1 katılım hakkı var. Anasayfada anket yapacağım ve 10 Haziran'a kadar en çok oy alan resmi gönderen kişi yarışmayı kazanacak.
Yarışmacıların kendi çektiklerini beyan ettikleri fotoğraflarla ilgili sorumluluklar kendilerine aittir.
Yarışmayı kazanana ödülüm aşağıdaki 3 kitap ve mütevazi bir kırtasiye seti:)
İyi Dilekler Ülkesi - Hamdi Koç
Frankenstein - Mary Shelley
Öte Yer - Sadık Yemni
Bu kitaplardan okuduğunuz varsa veya değiştirmek isterseniz değiştirebiliriz..:)
Daha önce hiç böyle bir şey denemedim, inşallah becerebilirim:) Herkese iyi şanslar...
9 Mayıs 2017 Salı
Blogunuz Ne Kadar Ediyor?
http://www.worthofweb.com/calculator/
Buradan blogunuzun veya websitenizin değerini hesaplayabilirsiniz, yalnız blog adresinizi yazarken sonuna ".tr" eklemeyi unutmayın. Ben çok ziyaretçi aldığını bildiğim bir çok bloga baktım, sonuçlar oldukça ilginç:) Ziyaretçi sayısı ile elde edilen bu sonuçlar aslında alexa rank ile aynı şey. Bir çokları ise Alexa'nın güvenilir olmadığını düşünüyormuş. Dediğim gibi konuyla ilgili teknik bilgim olmadığından yorum yapamayacağım ama bu hesaplama aracını eğlencelik olarak düşünebilirsiniz.
Görsel: https://s3.amazonaws.com/fjwp/blog/wp-content/uploads/2014/04/Know-Your-Professional-Worth-with-this-Salary-Calculator.jpg
5 Mayıs 2017 Cuma
Minyatür El Arabası
Önce kestiğim parçaları zımparalıyarak çapakları giderip boyutları ayarladım, tutacak kısımlarını oluşturmak için zımpara ile bayağı bir uğraşmam gerekti tabi. Sonra da tutkalla -adım, adım- yapıştırdım. Sonra arabanın ayakta durabilmesi için silikon tabancası ile bulduğum ince tahta çubukları yapıştırdım.
Sonra kahverengi akrilik boya ile boyadım. Elimde bir paketten arta kalan kırpık kağıtlar vardı, onları da saman niyetine tutkal ile arabanın zeminine sabitledim, en son da balkabağımı oturttum içine, ama daha kabak eklemek istiyorum:) İşte böyle, yeni bir el işinde görüşmek üzere:)
4 Mayıs 2017 Perşembe
Matmazel Christina - Mircea Eliade
Öncelikle yazardan bahsetmek istiyorum çünkü kendisi romanlarından ziyade din tarihi ve felsefe üzerine yazdığı kitaplarla tanınıyor. 1907 Bükreş (Romanya) doğumlu. Üniversitede felsefe okumuş, ardından Hindistan’da Sanskritçe ve Hint felsefesi eğitimi almış. Himalayalar’da bir ashramda 6 ay inzivaya çekilmiş ve ardından Romanya’ya geri dönmüş. Amerika ve Fransa’daki üniversitelerde felsefe dersleri vermiş. Özgeçmişi son derece yoğun aslında. Kitabın başında yazar hakkında verilen bilgiler içinde Eliade’nin edebi eserlerinin bilim adamı kimliğinin gölgesinde kaldığından bahsetmiş.
Kitap 1936’da yazılmış. Ancak roman tahminimce 1900’lerin başında geçiyor. Yakışıklı ve soylu ressam Egor, varlıklı Mosco ailesinin kızı güzel Sanda’nın davetiyle pansiyon gibi işletilen Mosco malikanesinde kalmaktadır. Bir süre sonra bölgede arkeolojik incelemeler yapmak üzere gelen Profesör Nazarie de orada kalmaya başlar. Misafirler her akşam Sanda, 9 yaşındaki garip kızkardeşi Simina ve anneleri Madam Mosco ile beraber yerler akşam yemeklerini. Madam Mosco’nun 30 yıl önce nahoş bir şekilde ölen, köyde hala söylentileri devam eden kız kardeşi Matmazel Christina’nın özellikle Simina ve Madam Mosco üzerinde garip bir etkisi vardır. Egor ve Nazarie'nin anlam veremediği garip olaylar bir süre sonra çok daha farklı şekiller alır...
Romanı beğendim, eski zamanda geçen etkileyici bir gerilim romanı diyebilirim. Yalnız yazar gibi dikkate değer bir potansiyeli olan birinden daha çarpıcı bir roman beklerdim. Zaten yazar da son sözünde bu eserin diğer eserlerine örnek teşkil etmediğini ancak yayıncısının konunun okurların ilgisini çekebileceğini söylemesi üzerine yayınlamaya karar verdiğini söylüyor. Bir de edebi eserlerinde din tarihçisi bilgisinden yararlanmadığını ve konuyla ilgili fikirlerini belirtmek için roman yazmadığını söylüyor ki bence sakıncası olmazdı bunun :) hatta güzel bir şey olur bence yazarların mesleki bilgilerini kurgu eserlerine yedirmeleri. Bunun güzel örneklerinden biri Chantal Deltenra'nin Bebek Töreni romanında görülüyor, yazarın etnolog kimliği romanında fark ediliyor mesela. Matmazel Christina’da Rumen folkloründe önemli bir yere sahip olan vampir efsanesini ele almış yazar. Son sözünde “Amacım, fantastik anlatılarımın hayali evrenlerini yöneten ilkeleri kısaca hatırlatmak ve böylece Domnisoara Christina’y (eserin orijinal ismi), bu gençlik anlatısını , edebi çalışmalarım bütünündeki yerine oturtmaktı,” demiş. Kitap 1992 ve 2013 yıllarında da sinemaya aktarılmış.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)