29 Temmuz 2019 Pazartesi
13’üncü Warren ve Her Şeyi Gören Göz - Tania Del Rio, Will Staehle
Redhouse Kids Yayınları’ndan (Sev Yayıncılık) haziran 2017’de çıkmış kitabımız (nasıl daha önce rastlamadım
bilmiyorum), 217 sayfa ve çevirisini Oğuzhan Aydın yapmış.
İşte hayalimdeki çocuk kitabı; son derece ilginç bir konu, şaşırtıcı ve gizemli bir hikaye, harika ilüstrasyonlar ve her okuyuşunuzda
yeni bir tanesini keşfedebileceğiniz bir sürü ince detay ve kaliteli baskı tabi ki...
Hikaye aslında çizerimize ait (Will Staehle), belki bu yüzden çizimler bu kadar detaylı ve güzel, iç kapaktaki yazıya göre bazı
resim detayları Shutterstock’tan alınmış, bu da ilginç bir detay. Metin Tania Del Rio’ya ait (ki kendisi de aynı zamanda bir ilüstratörmüş). Kitabın arka
kapağında bile bir sürpriz var. Dediğim gibi, kitap küçük detaylarla dolu, hepsine bayıldım. Her sayfanın başında o sayfadaki resimle ilgili bir başlık
var, cadıların geçtiği bölümlerin sayfaları siyah ve sayfa başlığı tersten yazılmış.
Konumuza gelirsek; annesi ve babasını kaybetmiş olan küçük Warren (13.Warren), varisi olduğu döküntü Warren Oteli’nde komilik
(ve başka bir sürü iş) yapmaktadır, dayısı ise çılgınlar gibi aşık olduğu Annaconda’sından başka bir şeyi görmez. Annaconda ise sadece
sahibine büyük güç kazandıracak Her Şeyi Gören Göz’ün peşindedir ve bu değerli hazine otelde gizlidir. Acaba onu ilk kim bulacak?
Kitaba bayıldım, kitaplığımı bunun gibi kitaplarla doldurmak istityorum, çocukken okumuş olsaydım herhalde gece yatarken kitabı yastığımın
altına koyup uyurdum:)) Sizin bunun gibi kitap önerileriniz var mı?:)
22 Temmuz 2019 Pazartesi
Çılgın Gibi - Suat Derviş
Geçenlerde “Türk edebiyatında en iyi 100” gibi bir listeye rastladım, Çılgın Gibi de o listede “hak ettiği ilgiyi görememiş”
bir eser olarak yer alıyordu. 2015 İthaki Yayınları baskısından okuduğum kitabın önsözünü de Ercan Kesal yazmış. Yazar hakkında da bilgi verilmiş
tabi, 1903-1972 yılları arasında yaşamış, yurtdışında piyano, edebiyat, felsefe dersleri almış, gazetecilik yapmış, 1932’de Türkiye’ye dönmüş
ve eserleri yayınlanmaya başlamış. Çok fırtınalı bir hayatı olmuş, tam 4 kez evlenmiş, hapse girmiş, kominist olduğu gerekçesiyle eserleri unutturulmaya
çalışılmış. Çılgın Gibi’yi 1945’te yazmış, otobiyografik öğeleri içerdiği söyleniyor (muhetemelen Celile’nin Çerkes
kökeni ve ilk mutsuz evliliği düşünülerek).
Öncelikle kitabı beğendim, yalnız bazı yerlerde gereksiz uzatmalar ve tekrarlar zaman zaman sıkıcı oldu. Özellikle Muhsin ve Celile’nin
duygularını anlatırken çok tekrara düşmüş yazar. Ama oldukça etkileyiciydi. Gerçi Celile’yi de Muhsin’i de antipatik buldum, duygudaşlık hissedemedim.
Celile kendisiyle ilgili olduğunda aşırı duygusal, aşırı hassas ama örneğin Ahmet’in duygularına en ufak değer vermiyor. Belki yetiştirilişinden kaynaklanıyor
ama hayatını sadece Muhsin’in aşkı ile geçireceğini düşünüyor. Sürprizbozan olacak ama sonda bileziği Muhsin’in kafasına fırlatmak yerine,
ona ceza olarak denize atıyor, kendisine ait omayan birşey aslında o bilezik... Bir de ben önsözü en son okudum, okumadan önce kitabın son sayfalarının eksik olduğunu
düşünmüştüm... Yine sürprizbozan olacak ama, Ercan Kesal Celile’nin intihar yerine yaşamayı seçişi olarak yorumlamış, oysa Celile o sözleri söyleyip
yine intihar edebilir... Ne yapacağını çok merak ettim. Ne pahasına olursa olsun Muhsin’le kalmamalı, ama artık ne Ahmet’e, ne amcasının yanına gidebilir. Keşke
yazar devamını da yazsaymış, yani “bu kadar her taraf tıkalı görünse de bir çıkış var” deseymiş okura. Ercan Kesal bu romanı başta Madam
Bovary’e benzettiğini (bu arada psikolojide Bovarizm diye bir tanım varmış; romantizm isteği, aşk için herşeyi feda etme isteğiymiş), ama buradaki aşkın oradakinden
bambaşka çıktığını söylüyor. Ha bir de bu romanda karakterlerin hissettiğinin sadece tensel bir aşk olduğu ortaya çıkıyor. Son olarak; Muhsin’in
sinirlerinizi zıplatmasını göze alın okurken:)) Keyifli okumalar:)
15 Temmuz 2019 Pazartesi
Ruhun Ateşi (Ateş Dizisi 2) - Rita Hunter
Historical Romance (tarihsel romantizm) türü kitapları seviyorum, özellikle Judith McNaught bu türün en sevdiğim yazarı. Sanıyorum onun tüm
kitaplarını okumuştum, sanıyorum bu seriyi sevgili blogger arkadaşım Gül Akça tavsiye etmişti. Ben de Nadirkitap’tan serinin üç kitabını da alıvermiştim.
Rita Hunter aslında Zeynep Avcı Ataş’ın takma ismi, kendisi 8 Ağustos 1980 doğumluymuş. İstanbul Üniversitesi, İşletme Bölümü mezunuymuş. Bu
seri dışında başka kitapları da varmış.
Ateş Dizisinin ilk kitabı Aşkın Ateşi’ni hevesle okumaya başlamıştım ama nedense ilk 150 sayfasını kendimi zorlayarak okumuş
ama bitirememiştim. Sonra kitapları satmaya karar verince ikinci kitaba yeniden bir şans vereyim dedim ve pişman olmadım. Kitabı bir türün piri kabul edilen bir Judith McNaught kitabından
ayırt etmek mümkün değil.
Epsilon Yayınları’ndan 2013’de çıkmış olan kitap 495 sayfa. Bu arada kitap kapağı çok uygun seçilmiş, zaman zaman
kapağın kitapla alakası bile olmaz ama kitapta bir sahnede aynen kapaktaki fotoğraf tarif ediliyordu ve bu ayrıntı çok hoşuma gitti.
Gelelim konumuza; Lilian Sophie’nin yaşıtı kuzenidir, küçük yaşta ailesini kaybedince amcasının ailesiyle beraber yaşamaya başlar,
ama iki kız asla dost olamazlar. Lilian çok güzel, dişi ama yüzeysel ve kötü kalplidir, Sophie ise doğal ve iyi yüreklidir. Lilian amcasının kızı Sophie’nin
sahip olduklarını kıskanmaktadır. Zengin biriyle evlenmeyi kafasına koyan Lilian’ın aradığı talip tam olarak son derece zengin, güçlü, yakışıklı,
erkeksi olan Leighton Kontu Brendan’dır. Brendan’da Lilian’ı beğenir ama kader onun Sophie ile evlenmesine sebep olur. İsteksizce başlayan bu evlilik onlara neler yaşatacaktır
merak ediyorsanız okuyun:)
Kitap türün meraklıları için son derece tahmin edilebilir bir senaryoda ilerliyor ama bu okuma zevkinizden birşey götürmüyor tabi. Son derece
cüretkar sahneler olduğunu ekleyeyim. Bu arada kitapta ilk kitabın kahramanları Adrian ve eşi Isabel de var. Hepsi zengin ve yakışıklı üç kont olan Adrian, Brendan ve
Stephan sırasıyla bu dizinin kitaplarının ana kahramanlarını oluşturuyorlar. Bakalım üçüncü kitap Kalbin Ateşi’nde Stephan nasıl bir çözülme
yaşayacak. Çünkü Ruhun Ateşi isimli bu kitapta dışarıdan kibri ve kayıtsızlığı ile ruhsuz bir adam olarak görünen Brendan bize ruhu olduğunu
fazlasıyla gösteriyor. Kısacası kitabı oldukça profesyonel ve başarılı buldum. Keyifli okumalar dilerim:)
8 Temmuz 2019 Pazartesi
Ters Yüz Şatosu – David Henry Wilson
Yabancı
Yayınları’ndan Nisan 2018’de çıkan 176 sayfalık kitabımızın çevirisi Burcu
Karatepe’ye ait, başarılı bir çeviri, illüstrasyonları Chris Riddle’a ait.
Öncelikle kitabı görsel olarak çok beğendim.
Konumuza gelirsek; Alice Harikalar Diyarı’nın bir başka versiyonu gibi.
Lorina okul ödevi için Şato’yu bulmak ister, siyah tavşan onu Şato’nun dışında
yaşayan “dışarıdakiler”e karşı uyarmıştır, ama Lorina onların yeşil adamlar
olduğunu üstelik çok kibar ve zor durumda olduklarını görünce şaşırır. Onlara
Şato’dan yardım getireceğine söz verir. Ama Şato çok ilginç biraz da içindeki
saçma düzenden dolayı korkutucudur. Burayı hayvanlar yönetmektedir. Daha fazla
anlatıp keyfini kaçırmayayım ama güzel bir kitaptı, biraz George Orwell’in
Hayvan Çiftliği’ni hatırlatıyordu. Çocuk kitabı formatında olsa da büyüklerin
de keyifle okuyabileceği bir kitap…
1 Temmuz 2019 Pazartesi
Kumdan Salıncak - Hanzade Servi
Biliyorsunuz Hanzade Servi’yi yeni keşfettim sayılır ama tam keşfettim:)) Yazarın hemen hemen bütün kitaplarını okumaya çalışıyorum.
Kumdan Salıncak 2013’de Tudem Yayınları’ndan çıkmış, ben 2017’deki dördüncü basımını okudum. 237 sayfalık kitabımızın
başkahramanı 11 yaşındaki Serin, babası ve halası ile şehirde yaşarken, mali zorluklar nedeniyle uzun yıllar önce kendi haline bıraktıkları taşradaki otelleri
Salkımsöğüt’ü yeniden işletmeye karar verirler. Serin başta arkadaşlarından ayrılacağı için çok üzülür ama sonra yakışıklı
Yaşın ile tanışınca herşey değişir. Ama romanın temelinde bir zamanlar Salkımsöğüt otelinde yaşamış olan sağır kızla ilgili gizem
yatıyor.
Ben romanı sevdim ama Hayalet Tozu ve özellikle de Ezo ile Ölü Yazar’ı daha çok sevmiştim, bir de tabi Hortlaklar Geçidi var, o da çok güzeldi...Yine
de güzel bir romandı. Gerçi -sürprizbozan olacak ama- ben Serin’in Erdinç’i seçmesini isterdim. Bir de Serin’i pek sevemedim, başta arkadaşı İpek’e
davranışları tavırlarını biraz kaba buldum...
Yazarın yeni kitaplarını bekliyorum, keyifli okumalar:)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)