27 Ekim 2011 Perşembe

Paul Auster- Kehanet Gecesi


"Kehanet Gecesi" okuduğum ilk Paul Auster romanı. Yazarın kitaplarıyla kitapçılarda sık sık karşılaşıyordum, büyük bir hayran kitlesi olduğunu da biliyordum ancak nedense hiç almamıştım kitabını. Geçenlerde Serrose'nin blogunda görünce okumaya karar verdim. Kitabın ismi de büyük vaadlerde bulunuyordu:) Kısaca kitabın konusundan bahsedecek olursak Sidney Orr otuzlu yaşlarda bir yazardır, bir süre önce metroda merdivenlerden düşerek ölümcül bir kaza atlatmıştır, o zamandan beri yazı yazmaya ara vermiştir, hala normal hayatına tam dönememiştir. Bize hikayeyi Sidney anlatır. Eşi Grace güzel bir kadındır, bir yayınevinde kitap kapakları düzenleyen bir grafik tasarımcısıdır. Mutlu bir çifttirler ve NewYork'ta yaşarlar. John Trause, Grace'in babasının yakın arkadaşı ve aile dostlarıdır, John 50'li yaşlarda çok ünlü bir yazardır. Sidney'in sıradan hayatı bir gün bir Çinli tarafından işletilen Kağıt Sarayı isimli kırtasiyeye girmesiyle değişir, oradan aldığı mavi kapaklı bir defter Sidney'e yazma arzusu verir, yazdığı taslak kendi hayatından izler taşıyor gibidir, Kehanet Gecesi bu hikayede geçen romanın ismidir. Sydney'in yazdığı hikaye bir noktada tıkanır.

Çoğu yazarın genç yazar adaylarına verdiği öğütlerden ilki, "eğer romanınızda verdiğiniz ayrıntı romanın anlaşılması için gerekli değilse onu çıkarın"'dır. Ancak ben bu romanı oldukça bölük pörçük buldum. Örneğin Sidney'in yazdığı hikaye sözde kendi hayatıyla bazı ortak noktalara sahip, yani yazar bu fikri vermek istemiş sanırım, ama ben pek bir paralellik göremedim, ya da çok uzaktan bir esinti diyebiliriz. Veya, Sidney bir noktada mavi deftere yazdığı şeylerin gerçek olduğunu düşünüyor sanıyorum ancak burada da gerçekle pek bir paralellik yok. Tam anlaşılamama durumu belki biraz da hikayeyi üçüncü bir kişinin değil de Sidney'in anlatması olabilir.

Kitap başından sonuna bir hikayeyi anlatmıyor, ama genel olarak belki güvenden bahsediyor olabilir. Veya, "ne kadar iyi olduğunuza inanırsanız inanın aslında ne kadar iyi olduğunuz şartlara bağlıdır" gibi bir fikir olabilir. Ama bazı ayrıntıları gereksiz buldum açıkçası, kitap beni sarmadı veya başka bir dünyaya Sidney Orr'un dünyasına götürmedi.

Kitapla ilgili başka ilginç bir nokta ise şu; kitabın ortalarında kitap beni pek sarmadığı için sanırım, "Bu kitabı Orhan Pamuk yazsaydı nasıl yazardı?" diye düşündüm, eminim biraz daha gizemli olurdu herşey ve o çok sevdiğim hafif alaycı bir mizah olurdu bence. Kitabın sonuna doğru Kara Kitap'la konunun benzerliği dikkatimi çekti, orada da genç ve mutlu bir çiftimiz vardı, Galip ve Rüya, ve yaşlıca aile dostları olan ünlü gazeteci ve yazar Celal Salik. İki romandaki ilişkileri benzer buldum. Kara Kitap 1990 yılında, Kehanet Gecesi ise 2003 yılında yazılmış.

Daha ilginci ise, kitabın sonunda bu kitabın ve başka 4 Paul Auster romanının çevirisini yapmış olan İlknur Özdemir'in yazarla söyleşisi yer alıyor. Burada İlknur Hanım, Auster'a "Hiç tanıdığınız Türk var mı?" diye soruyor, o da "Bir Türk arkadaşım var; Orhan Pamuk, NewYork'a geldikçe beni ziyaret eder... Zaten beni Türkiye'ye tanıtan, Türk Yayıncıma öneren de odur", diye cevap veriyor.

Bu kitabı beğenenler çoğunlukta, siz de deneyebilirsiniz:)

25 Ekim 2011 Salı

Van için Herkes Tek Yürek!


Van Depremi'ne duyarlılık gösteren ve zor durumda olan depremzedelere yardım elini uzatmak isteyen vatandaşlarımız için bir liste hazırladık. Aşağıdaki kanallardan dilediğinizi seçerek yardımlarınızı en kolay şekilde Van'a ulaştırabilirsiniz:

1. KIZILAY
2868'e tüm operatörlerden boş bir SMS göndererek Kızılay'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.

Ayrıca havale yoluyla destek olmak isteyenler, tüm bankalardaki "Türk Kızılayı" hesaplarından bağış yapabilir. Ayni bağışlar Türk Kızılayı lojistik merkezleri ve şubeleri tarafından kabul edilecektir. Tüm Kızılay şubelerinin iletişim numaralarını buradan öğrenebilirsiniz.

2. AKUT
Tüm GSM operatörlerinden 2930'a göndereceğiniz AKUT yazan bir SMS ile AKUT'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.

Kredi kartını kullanarak internet üzerinden bağış yapmak isteyen vatandaşlarımız CardFinans ya da diğer banka kartlarını kullanarak bağışta bulunabilirler.

Havale/EFT için Banka Hesap Numaraları;
T. İş Bankası - Gayrettepe Şubesi - TR14 0006 4000 0011 0800 6666 63
Finansbank - Gayrettepe Şubesi - TR92 0011 1000 0000 0001 9576 70
Garanti Bankası - Ortaklar Cad. Şubesi - TR26 0006 2000 3570 0000 0029 30

3. BAŞBAKANLIK YARDIM KAMPANYASI
Başbakanlık tarafından Van’da yaşanan deprem nedeniyle başlatılan yardım kampanyası çerçevesinde saptanan banka hesap numaralarına buradan ulaşabilirsiniz.

4. KARGO FİRMALARI
Yurtiçi Kargo, PTT Kargo, MNG Kargo ve Aras Kargo yardım gönderilerini ücretsiz olarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktadır.

5. HÜRRİYET EVLERİ
Deprem sonrası yaralarını sarmaya çalışan ve kış öncesinde evsiz kalan Van için Hürriyet Gazetesi de büyük bir seferberlik başlattı. Hürriyet, Van’da kış koşullarına dayanıklı, mutfak, banyo ve tuvaleti olan "Hürriyet Evleri" kuracak. Kızılay işbirliğinde başlatılan kampanya ile her biri 6 bin liraya kurulacak evler, evsiz kalan vatandaşlara sıcak bir yuva olacak.

Van Depremi - Hürriyet Gazetesi Bağış Hesapları
T. İş Bankası Mithatpaşa Şubesi
4228 - 0971947 / IBAN TR370006400000142280971947
T.C. Ziraat Bankası Kızılay Şubesi
Hesap No 685-2868-5189 / IBAN TR060001000685000028685189
Garanti Bankası Kızılay Şubesi
Hesap adı: Van Depremi - Hürriyet
Şube: 082 Hesap No: 6294703 / IBAN TR72 0006 2000 0820 0006 2947 03

Yapacağınız ufak bir yardım zor durumdaki bir çok insanı hayata bağlayan bir umut olacaktır. Mesajımızın ulaştığı herkesi, deprem bölgesinde yardıma ihtiyacı olan vatandaşlarımıza yardım etmeye davet ediyoruz.


Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

24 Ekim 2011 Pazartesi

Yusuf Atılgan'dan Anayurt Oteli


Yusuf Atılgan'ın Anayurt Oteli kitabı uzun zamandır methini duyduğum, çeşitli bloglarda okuduğum bir kitaptı, uzun yıllar önce filme çekildiğini de biliyordum, sonunda merak ettiğim bu kitabı okuma fırsatım oldu.

Kitap 1973 yılında yazılmış, Ankara'da geçiyor. Zebercet 33 yaşındadır, köşkten bozma Anayurt Oteli'nde babası ölünce onun yerine yöneticilik yapmaya başlar. Otel tren istasyonuna yakın olduğu için müşterisi boldur, Zeynep isminde dul bir kadın temzilik işlerine bakmaktadır. Zebercet çok yalnızdır, hayatında otel dışında hiçbir şey yoktur, hatta başka çalışan olmadığı için otelden dışarı bile çıkmaz. Müşterilerle de Zeynep'le de diyaloğu oldukça sınırlıdır. Bir gece otelde kalan bir kadını beğenir, bu kadın oldukça sıradandır aslında ama Zebercet kafasını belki de bir daha hiç göremeyeceği bu kadına takar. Sonrasında normalliğini yavaş yavaş kaybetmeye başlar.

Neden böyledir Zebercet? Dışarıdan son derece normal gözükür, genellikle etrafındaki insanlara karşı kibardır. Yazar bize olayın geri planını anlatır. Örneğin köşkün sahibi ile Zebercet'in ailesi arasındaki ilişki, bağ nedir? Köşkün sahibi ailenin geçmişi nasıldır? Doğrusu bu bilgileri kavramak oldukça güç, çünkü bu bilgilerin çoğunu bize aklını kaybetmekte olan Zebercet bölük pörçük olarak anlatıyor. Diğer taraftan Zebercet'in hikayesine gelirsek, annesinin onu dünyaya getirmesi güç olmuş, 7 aylık doğmuş, bu durum bir özürmüş gibi zaman zaman onun yüzüne vurulmuş, okulda yine zaman zaman öğretmeni tarafından benzer şekilde alaya alınmış ("anası oğlan doğurmuş, Zebercet hamur yoğurmuş,"), babası kendisine yardım etmesi için ortaokuldan sonra okula gitmesini istememiş, kısacası belki de hiçbir zaman sevildiğini veya değer verildiğini hissetmemiş. Bu noktada yine benzer bir konuyu işleyen Çoğunluk filmini tavsiye ederim, Zebercet kadar vahim durumda olmasa da bence iki hikayenin özünde yatan nokta aynı.

Zebercet'in duygusal çarpıklığı romanda kendini cinsellikle açığa vuruyor, ne de olsa cinsellik ve şiddet insanların en güçlü iki içgüdüsü. Zebercet, bazı geceler Zeynep'le birlikte oluyor ancak bu ilişki onun duygusal eksikliğini tatmin etmiyor çünkü Zeynep (anlıyoruzki dayısı tarafından taciz edildiği için psikolojik bir kalkan olarak geliştirdiği) aşırı derin uyku hastalığına sahip, bu nedenle Zebercet'e hiç bir şekilde karşılık vermiyor. Bu durum Zebercet'i farklı arayışlara itiyor. Zaten askerde tam olarak isimlendirmese de eşcinsel eğilimi olduğunu fark ediyor. Aslında bunların hepsi yanlış yönlendirilmiş sevgi ihtiyacından kaynaklanıyor, onun tek istediği bir sıcaklık, çünkü çok yalnız, zaten duygusal eksiklikleri de olması bu tip psikolojik rahatsızlıklar gelişmesine sebep olmuş.

Doğrusu bu kitabı okumak kolay değil, Yusuf Atılgan'ın okuduğum ilk romanı bu ama yazarın farklı bir üslubu var. Romanın konusu bence son derece ilginç, psikolojik romanları severim. Ancak daha gerçekçi olmasını, konunun biraz daha gerçeğe yakın olmasını tercih ederdim. Örneğin, her insanın dışarıdan ne kadar normal görünürse görünsün, bir takım gariplikleri veya psikolojik sorunları olması fikri güzel, ancak keşke Zebercet aklını kaçıracak raddeye gelmeseydi de tutunacak bir dal bulsaydı. Zebercet için çok üzüldüm.

Genel olarak kitabı beğendim, ama dediğim gibi çoğu zaman okuması zor. Bir de Zebercet'in anormal davranışları zaman zaman rahatsız edici olabiliyor... Yine de okunmalı bence.

Kitapla ilgili diğer bloglarda da yazılar bulabilirsiniz, buyurun Thalassapolis- Ne Okudum ve Okuyan Kedi :)

Resim:metalattack.org/uploads/posts/2009-01/1232241811_anayurt-oteli_03.jpeg

17 Ekim 2011 Pazartesi

Muhteşem Oyun Uncharted 3'e Türkiye'den Muhteşem Sesler Hayat Veriyor


Çıktığı günden bu yana satışı milyonları bulan ve geçtiğimiz ay yayınlanan beta sürümü ile meraklılarının yüzünü güldüren oyun efsanesi Uncharted 3: Drake’s Deception, multiplayer uyumlu ve Türkçe seslendirmeli olarak satışa çıkıyor.

Türkçe seslendirmeyi ise Türkiye televizyonlarının en ünlü isimleri üstlenmiş. Uncharted 3, bu yönü ile oyun zevkini ve eğlencesini bize daha yakın ve sıcak bir noktaya taşıyabilmiş. Bu ünlülerin kim olduklarına da kısaca göz atalım:

Multiplayer uyumlu oyunu, ünlü sanatçılar Türkçe olarak seslendiriyor: Ana karakter Nathan Drake’i, en son Muhteşem Yüzyıl’daki Pargalı Damat İbrahim Paşa rolü ile gönüllere taht kuran Okan Yalabık seslendiriyor. Drake’in en iyi dostu Victor Sullivon karakterini ise en son Behzat Ç. dizisindeki Şevket rolü ile ön plana çıkan Ege Aydan seslendiriyor. Serinin üçüncü oyununun esas kötü karakteri olan Katherine Marlowe’ye ise yılların tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Betül Arım sesiyle hayat veriyor. Oyundaki diğer karakterlere de yine ünlü dizi ve sinema oyuncuları ses veriyor. Chloe karakterini Dolunay Soysert, Elena’yı Ceyda Düvenci ve Cutter’ı da Hakan Vanlı seslendiriyor.

Oyunu satın almak için çıkmasını beklemeyen sıkı Uncharted hayranları, oyuna özel hediyelerin sahibi olma ayrıcalığını elde edecek. Ön sipariş verenlere Uncharted 3 not defteri, oyunu TeknoSA’dan ön sipariş vererek satın alanlara ise Uncharted 3 PlayStation 3 kaplaması, not defterinin yanında hediye ediliyor.

Özel Uncharted 3 hediyeleri kazanmak ve PlayStation ile ilgili en güncel haberler için https://www.facebook.com/PlaystationTr sayfasını takip edin!


Bir bumads advertorial içeriğidir.

Kitap Çekilişi Talihlisi

Merhaba, hepinize tekrar çok teşekkür ederim, hem güzel yorumlarınız hem de çekilişi duyurduğunuz için, sayenizde bu kadar çok katılım oldu, ilerleyen zamanda tekrar çekiliş yapmak istiyorum:) Katılım çok olduğu için 2 arkadaşımıza kitap göndermek istiyorum, talihlileri random.org aracılığı ile belirledim. İşte talihlilerimiz:)



Görüşmek üzere, sevgiler:)

10 Ekim 2011 Pazartesi

Kitap Çekilişi



Merhaba, uzun zamandır yapmak isteyip de yapamadığım şeyi sonunda yapıyorum:) Kitap çekilişimiz var. Bugüne kadar diğer blog arkadalaşlarımın yaptığı çekilişlere zevkle katıldım, bugün sıra bende. Katılmak için blogumun izleyicisi olmanız gerekiyor, bu yazının yorum kısmına blogumla ilgili düşüncenizi ve e-mailinizi yazarsanız çekilişe katılmış olursunuz:) Blogger arkadaşlarım çekilişten bloglarında bahsederlerse sevinirim. Yukarıdaki altı kitaptan istediğiniz birini seçebilirsiniz, kitapların üstüne tıkladığınızda ilgili yazıya ulaşabilirsiniz. Süremiz bir hafta, yani haftaya bugün kazananı açıklayacağım. İyi şanslar :)

Bu arada Kitap Kurduyum Ben'de de çekiliş var, hem de ayda 2 kez! :)

Çekilişimiz sonuçlanmıştır, katılımınız için teşekkür ederim:)

6 Ekim 2011 Perşembe

Hürriyet Gazetesi'nden Unutulmayacak Bir Hediye!


Hürriyet Gazetesi'nden okurlarına doğum günü, sevgililer günü, yıl dönümü ve diğer tüm özel günler için unutamayacakları bir hediye fırsatı!

Doğduğunuz gün Türkiye'de ve dünyada neler olduğunu hiç merak ettiniz mi?

Hürriyet, ilk yayın tarihi 01.05.1948'den günümüze kadar olan tüm baskılarının birinci sayfalarını kullanımınıza sunuyor. Bu sayede aileniz ve sevdiklerinize, doğum günlerine ait sayfayı armağan ederek bu özel günleri unutulmaz kılabilirsiniz. Ya da dilerseniz kendi doğduğunuz güne ait gazetenin ilk sayfasını sipariş edip saklamanız mümkün. Ayrıca Türkiye ve dünya tarihine damgasını vurmuş bilimsel ve kültürel olayların manşetlerde yer aldığı gazete sayfalarına da sahip olabilirsiniz! Örneğin "İnsanoğlunun aya ilk defa ayak bastığı gün" ya da "Nobel ödülü alan ilk Türk!"

Size özel Hürriyet'inizi, orijinal gazete kağıdına baskılı olarak farklı ebatlarda seçebilirsiniz. Ayrıca ister karton tüp içerisinde, ister özel kutuda, isterseniz de oldukça şık bir ahşap çerçeve içerisinde sipariş verebilirsiniz.

Bunun için tek yapmanız gereken http://satis.hurriyet.com.tr adresini ziyaret ederek istediğiniz tarihi belirtmeniz!


Bir bumads advertorial içeriğidir.

4 Ekim 2011 Salı

Bir Dinozorun Gezileri - Mina Urgan


Geçenlerde yapılan Sahaf Festivali'nden almıştım Mina Urgan'ın "Bir Dinozorun Anıları" isimli kitabını. Mina Urgan'ı ilk defa İngiliz Edebiyat Tarihi serisiyle okumuştum, o yazımda da belirttiğim gibi yazarın dili o kadar akıcı, o kadar samimi ki, sanki yazdıklarını karşınıza oturmuş anlatıyormuş gibi. Gerçekten bu kitabında da aynı şekilde üslubu. Mina Urgan 1916 doğumlu ve genç yaşından itibaren gerek yurt içi gerek yurtdışı pek çok yeri gezmiş. Bu gezilerinde hem çevreyi hem de Mina Urgan'ın karakterini yakından tanıma fırsatı buluyoruz. Örneğin Türkiye'de Mavi Tur'u başlatan kişilerden birisi Mina Urgan. Hocası değerli bir akademisyen ve yazar olan Sabahattin Eyüboğlu daha çok Ege ve Akdeniz'de yaşamış eski uygarlıkları yakından tanımak ve biraz da eğlenmek amacıyla eski bir tekneyle Ege ve Akdeniz koylarına bir gezi düzenliyor ve bu geziye katılacakları aydın kişiler, sanatçılar arasından özenle seçiyor. Bu gezilerde eğitimler ağır basıyor, gezilecek yerlere varmadan önce gemide o yerlerin tarihi hakkında bilgi veriliyor. Geceleriyse bütün günün yorgunluğu eğlencelerle atılıyor.

Dediğim gibi Mina Urgan'ı yakından tanıyoruz onun düşüncelerini hayat görüşünü öğreniyoruz. Kendisi her şeyden önce eşitliğe önem veriyor, ırkçılık dünyada en nefret ettiği şey, son derece insancıl ve hoş görülü birisi. En sevdiğim özelliğiyse hayattan zevk almasını ve küçük mutlulukları görmesini bilmesi. Özellikle yurt dışı gezilerinde her zaman az parası olduğu için küçük mutluluklarına yer vermiş, örneğin güzel bir parkta yağmur yağarken büyük bir ağacın altında ıslanmadan oturmaktan ne kadar keyif aldığı gibi... Hayatta mutsuz olacak şeyleri bulmanın ne kadar kolay olduğu halbuki esas zor ve değerli olanın mutlu olabilmek olduğunu söylemiş, ne kadar doğru.

Yalnız mesela kendisine pek yakıştıramadığım bir iki şeye de rastladım, beni en çok hayal kırıklığına uğratan, yine bir mavi turda buzları bitince yanlarındaki lüks Fransız teknesinden buz istemek üzere tiyatrocu bir arkadaşlarının genç kızına en küçük bikinisini giydirip süsleyip püsleyip tekneye buz istemeye göndermişler, Fransız buzları vermiş bir de "Bu değiş tokuşta kızı bana vermeyecek misiniz yoksa?", diye de sözde espri yapmış. "Ne var ki, o gece içkilerimizi soğuk içebildiğimiz için, söylediğine pek aldırmadık," demiş Mina Urgan. Doğrusu onun kadar duyarlı, eşitlikçi ve "aydın" birine hiç yakıştıramadım böyle bir davranışı. Devam edecek olursak, Mina Urgan ne lükse, ne süse, ne giyim kuşama önem vermemiş, insani değerlere önem vermiş sadece, bir zayıf noktası midesine çok düşkün olması:) Gezdiği yerleri de çok güzel anlatmış, bazı yerlere bir kaç defa giderek oradaki değişimlerden de bahsetmiş, dolayısıyla kitap bir çırpıda okuyabileceğiniz hem güzel bir anı kitabı hem de güzel bir gezi kitabı, tavsiye ederim:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...