13 Ekim 2019 Pazar

Çernobil 01.23.40 - Andrew Leatherbarrow



Yakın zamanda izlediğimiz Çernobil mini dizisinden sonra konu oldukça popüler oldu. 30’lu yaşlardaki yazarımızın , konuya tamamen ilgisi tamamen kişisel... Kitaba uzun yıllar önce internetten konuyla ilgili bilgiler derleyerek başlamış, tabi o zaman kitap yazma fikri yokmuş, sadece kendisi için yapıyormuş bunu. Sonra Çernobil’e bir tur ile gezi yapmış ve sanıyorum o sıralarda derlemelerini kitaba dönüştürmeye karar vermiş.
 
İndigo Yayınları’ndan Eylül 2019’da çıkan kitabımızı Kazım Mert Dalgıç çevirmiş (çeviri ve düzenleme daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum). 284 sayfalık kitabın son 30 sayfası kaynakça, ondan önceki 30 sayfası yazarın gezi sırasında çektiği fotoğraflardan oluşuyor. Yazar ilk bölümde bu kitabın nasıl ortaya çıktığını anlatıyor, daha sonra da bir bölüm kaza ve sonrasındaki kronolojik olarak olayları, bir bölüm bölgeye yaptığı geziden izlenimleri olacak şekilde ilerleyerek günümüze kadar geliyor...
 
Durumun trajikliği ile ilgili birşey söylemeye hiç gerek yok, sayısal verileri heryerde bulabilirsiniz zaten. Okurken bir kere daha tüylerim ürperdi. Bölgede hala normalin birkaç yüz katı radyasyon var ve ortadan kalkaması için 24.000 (24bin) yıl geçmesi gerekiyormuş... Kitapta ayrıca olayın günümüz sağlık sorunlarıyla ilişkisine de yer verilmiş, internetten okuduğuma göre Amerika’da 1980-1996 yıllarında 5 aydan fazla Türkiye’de bulunan kişilerden kan alınmıyormuş (hürriyet gazetesi haberi). Günümüzde özellikle marmara ve karadeniz bölgesinde kanser vakaları 2-3 kat artmış durumda. Bu çok korkunç birşey tabi. Yazar kitapta nükleer enerji konusundaki son durumu, kendi görüşlerini ve 2011’de yaşanan son nükleer facia olan Fukuşima’dan da bahsediyor. Örneğin enerji ihtiyacının %75’ini nükleer enerjiden sağlayan Fransa bile nükleer enerjiden vazgeçme planları yapmaktaymış. Nükleer enerji santrallerinin çoğunun kullanım ömrü de 30-40 yıl civarıymış.
 
Görüldüğü gibi nükleer enerji konusunda yaşanacak bir felaketin sonuçları küresel düzeyde oluyor, yani bir ülkenin “santralimizin sorumluluğu bize ait” gibi bir savunması olamaz diye düşünüyorum, bu tip konularda uluslar-arası, uluslar-üstü, bağımsız ve yetkin bir komisyon karar verebilir mesela, çok ütopik bir fikir tabi ama...:)
 
Sonuç olarak, kitabı beğendim, (yazar, dizinin yazarı değil ama), diziyi izleyenlere çok farklı bir bilgi sunmuyor, yine de bunları yazılı görmek, kaynakçalara göz atmak, yazarın şahsi görüşlerini okumak ve kazadan sonra boşaltılan Pripriyat şehri hakkında biraz daha bilgi sahibi olmak için güzel. Sohbet havasında yazılmış, kolay okunan bir kitap, tavsiye ederim...
 

22 yorum:

  1. Çernobil yazdan beri listemde daha izleyemedim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben bayıldım diziye, insanı bayağı bir ürpertiyor, gerçek bir olay olması çok acı... çok teşekkür ederim yorumunuza:)

      Sil
  2. Bir de Çernobil Duası diye bir kitap var o da aklımda benim okumak istediklerimden diziyi izlemedim cunku

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet ben de denk gelmiştim onu da merak ediyorum, teşekkür ederim yorumunuza, sevgiler:)

      Sil
  3. bende de yedi ciltlik çernobil serisi var daha akademik dil tabii. dizi mini dizi miydi yoksa devam ediyor mu? zaman bulursam izlemek isterim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ooo etkileyici olmalı :) mini diziydi şiddetle tavsiye ederim:) çok teşekkür ederim yorumunuza:)

      Sil
  4. Emeğinize sağlık.''Ağaç Ev Sohbetleri 7'' başlıklı yazımı okumak ve yorumlarınızla katkıda bulunmak üzere sizi blogumda görmekten mutluluk duyacağım, teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim hemen bakıyorum:)

      Sil
    2. Bu arada tanıtım için teşekkür ederim. Bu konuda bilgilenmek çok önemli bence.

      Sil
    3. ben teşekkür ederim..:)

      Sil
  5. Uzun zamandır film, dizi izleyemiyorum ya:( bilgisayarı açıp internetten bile bakmıyorum.
    Hatırlıyorum, çocukken annem çay içirmezdi bize bir ara, radyasyonlu diye....
    Dünyayı mahvetti insan, sona gidiyoruz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sorma Narda'cım nereye gidiyoruz bilmiyorum.. çok teşekkür ederim yorumuna, sevgiler:)

      Sil
  6. Önerdiğin fikre katılıyorum, umarım bir gün böyle bir uygulama olur. Diziyi izlemiştim ben de, çok etkiliydi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben de umarım:) çok teşekkür ederim yorumuna, sevgiler:)

      Sil
  7. Diziyi izlemedim ama Çernobil hakkında bilgim vardı. 24 bin yıl ne demek? Karadeniz'de okudum. Evinde kanser hastası olmayan aile yok gibiydi. Çok üzücü çok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ay Şule'cim çok korkunç gerçekten :( çok teşekkür ederim yorumuna, sevgiler:)

      Sil
  8. Listeme almıştım ama sıra gelmedi henüz.

    YanıtlaSil
  9. hıms bunu okumasam da oluur. ama bak bi film var, orda geçiyo, land of oblivion. oldukça iyi film yaa. olga krylenko oynuyoi. günümüzde geçen bir dram :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. biliyorum onu evet yarısını izlemiştim etkileyici o da Deepcim sağ ol:)

      Sil
  10. Yıllar yıllar önce internet bu kadar yaygın değilken okumuştum ki radyoaktif maddeler doğada yok olmuyor. Yağmurla toprağa oradan bitkiye bitkiden canlı vücuduna . Canlı ölünce tekrar toprağa şeklinde uzun uzun bir dönüş var. Sonra herşey unutuldu. O kadar unutuldu ki Çernobil faciasının olduğu yerlere gezi düzenlenir oldu. Telefonların verdiği zarar yanında hiç bir şey değil dendi. Öyleyse telefonları neden bırakmıyoruz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet çok korkunç gerçekten...orası hala çok yüksek radyoaktivite yayıyor ve ben de anlayamıyorum insanların korkusuzca oraya gitmesini.. telefonlar ayrı tabi:)) çok teşekkür ederim yorumunuza:)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...